BEN GİDİYORUM…

Bir yılı daha ardımızda bırakarak 2010 yılına girdik. 
Havacılığımız açısından baktığımızda; geride kalan 2009 yılının, -birkaç üzücü kaza dışında- sanıldığı gibi kötü geçmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
2010 YILINI; tüm insanlığa, ülkemiz insanlarına, sektörümüze, siz değerli okurlarıma, barış, huzur sağlık,sevgi ve başarı getirmesi dileklerimle kutluyorum.
Havacılık sektörünün ve çalışanlarının sorunlarının irdelenmesine ve çözümler üretilmesine yönelik tartışmaların demokratik platformu durumuna gelen köşemizin yeni yılın bu ilk yazısında; çalışma yaşamımda başımdan geçen trajikomik olaylardan birini size anlatarak, dudaklarınızda hoş bir gülümseme oluşmasını sağlamak istiyorum.
Sanırım 1980’li yıllardı…THY’nin filo yapılanması; DC-9, B-727, DC-10, F-28 ve “kömürlü” olaraklanse edilen efsane uçak; B-707’den oluşuyordu. 
Bu uçaklarımız, yurt içi ve yurt dışı seferler yaparlarken, teknik hizmet alınamayan havaalanlarına, uçak teknisyenleri uçuş ekibiyle birlikte gider-gelirlerdi. 
Yine bu yurt dışı seferlerden biriydi ve uçağımız B-707 idi. 
Uçağımız sorunsuz havalanmış, kabin memurları yolculara yemek ve içeceklerini dağıtmaya başladıklarında, ben de uçağın arka bölgesinde bir yolcu ile sohbete koyulmuştum. Sohbetimiz tam koyulaşmışken, yanıma bir hostes arkadaşım yaklaşarak, ön tarafa gelmemi rica etti.
Ön galley bölümüne geçtiğimde, bana ön tuvalete giren bir yolcunun bağırıp çağırdığını ve kapıyı açması istendiğinde açmayıp, sadece; “Ben gidiyorum” diye bağırarak yanıt verdiğini ilettiler. Bu davranışa hiçbir anlam veremeden, ön tuvalete doğru yürüdüm ve kapıyı vurdum. Yolcu benim seslenişime karşı; yine bağırtıyla karışık; “Bana yardım edin” diye sesleniyordu. “Hanımefendi, kapıyı açar mısınız?” diye seslendiğimde; “Kapıyı açamıyorum, lütfen yardım edin!” diyen haykırışını duydum. Kapının içerden kilitli kaldığını düşünerek, kapının Occupied yazısının olduğu sürgünün dilini dışarıdan tornavida ile kaydırarak açtığımda ne göreyim?
Kilolu bir bayan yolcu, tuvalete oturmuş durumda, bir anda beni karşısında gördü ve eliyle benim kolumu sıkıca kavrayarak; “Ben gidiyorum” diye haykırmaya ve ağlamaya başladı. Ne yapacağımı şaşırmış durumda kadının kolundan tutarak kaldırmaya çalıştım. Ancak bunu yapmak ne mümkün?
Bağırtıyı duyan kaptanımız da olay yerine gelerek, bayanı iki kolundan bütün gücümüzle kaldırmaya koyulduk. Tüm uğraşılarımıza karşın, bayanı bir türlü oturduğu klozetten ayıramıyorduk. Ne olmuş olabilir? diyerek, kadının koluna mosmor edercesine, tüm gücümüzle yine asıldık. Olanaklı değildi, kadıncağızı klozetten ayıramıyorduk.
Kaptanımız; “Bu nasıl olabilir?” diyerek, kadının kilolu baldırlarını aralayarak işi çözmeye çalışıyordu. Ben tam emin olmadığım halde, takım çantamdan aldığım iki adet büyük boy tornavida ile geriye döndüğümde, ön taraftaki yolcuları da olaya müdahil olmuştu ve tuvalete yaklaşabilmek için, “pardon-pardon” sözcükleri eşliğinde içeriye zorla girebildim. 
Bir tornavida kaptanın elinde, diğeri benim elimde olmak üzere, klozet kapağı ile bayanın baldırları arasına uzun tornavidaları yavaş ve dikkatli olarak sokup kanırttığımızda; sıssss,sssssss  gibi sesler duymaya başladık. Böylece, kabin basıncının küvetten kaçak yaptığını anladık. İki taraftan karşılıklı iki büyük tornavida vasıtasıyla tısss,pısss sesleri eşliğinde ve aynı zamanda hostes arkadaşların kadının iki kolundan çekmesi sonucu; bir anda flopppp diye bir ses duyuldu; sonunda yolcumuzu klozetten kurtarabilmiştik! Bu olayı gözünüzde canlandırdığınızda, yolcu kendine göre can derdindeyken yolcuların kıkır-kıkır gülüşmeleri ve kurtarıştan sonraki alkışlarla orada yaşanan tiyatroyu gözünüzde canlandırabilmeniz mümkün:) Şüphesiz konuyu anlatmak, yazmaktan daha etkili olurdu:)
Sonradan anlaşıldı ki; yolcumuz kilolu olduğundan, klozetin tümünü kapatmış ve oradaki kabin basıncı kaçağına istemeden tapa görevi yapmıştı. Yolcumuz vakum etkisiyle kendini o delikten dışarı emilip atılacakmış gibi hissederek, gidiyorum-gidiyorum tarzı haykırışlar içersindeydi.
Yolcumuz o korku dolu anlardan sonra kurtulmanın sevinciyle,- iç çamaşırı ayaklarına inmiş halde- bizi sıkıca kucakladı ve daha sonra kendini toparlayıp son sürat uçağın en arka koltuğuna kendini attı. Yolculuk boyunca da yüzünü ve vücudunu battaniye ile örterek, kimseyle muhatap olmadan yolculuğunu sürdürdü. Ben kabin tazyikinin kaçmasını ve sesini önlemek amacıyla iki battaniyeyi top gibi yapıp küvetin içine sokarak  kaçağı geçici olarak önlemiştim ve tuvaleti kullanıma kapatmıştım. Türk usulü bu çözümü üretemeseydik,uçağımız ya, 10.000 feet in altına inmek zorunda kalacak veya bir Pan-Am uçağındaki yaşanan benzer olay gibi mecburi iniş gerçekleştirecekti.
Daha sonra yaptığım incelemede; ön tuvalet küvetine su ikmali yapıldıktan sonra, ikmal yapan personel tarafından 1 inçlik quick connect tapanın takılmadığını ve ikmal hattını kesen giyotin valfinde arızalı olup kapanmadığını saptadım. Yani olay nedeni, sadece tapanın takılmaması değil, aynı zamanda giyotin valfin de açıkta, arızalı olması idi. Kabin içindeki hava basıncı sürekli olarak, küvetten ikmal borusuna, oradan açıkta arızalı olan giyotin valften ve tapası olmayan boru ağzından geçerek atmosfere kaçıyordu. Dört motorlu uçağımızda bulunan 3 adet Türbo Kompresörler yeterli hava ikmali yaptığı için, kabin basınçlandırılmasında bir sorun bulunamamıştı. Geriye dönüşte, su ikmal tapası takılı ama tuvalet iptal edilmiş olarak uçuşu tamamladık.
Sonraları, bu sorunun başka şirketlerin uçuşlarında da yaşandığını öğrendik. Tüm B-707 filomuzun WC su ikmal boru quick connect tapalarından eksik olanlar saptandı ve hemen temin edilip tamamlandı. Kaybolmalarının önlenmesi için de; zincirle ikmal paneline bağlandılar. Ayrıca, su ikmali yapan yer hizmet personeline konu hakkında eğitim verildi, tapanın yerine takılmaması nedeniyle olabilecek olayın tehlikesi anlatıldı. Üretici, bu durumu önlemek için klozet kapaklarınamod uyguladı. Yeni kapaklar tam daire (loop) şeklinde değil, ön tarafta küvete oturan kişinin iki bacağının arasına gelen kısmı 4-5 cm. kadar açık/eksik şekildeydi. Bu şekilde, eğer bir kabin basınç kaçağı olursa, yolcu küvete vakum nedeniyle yapışmadan, kabin basıncı bu 4-5 cm.lik aralıktan kaçabilecekti. Havacılıkta mod’lar kanla yazılır diye bir söz vardır. Bu mod ise; kanla değil, yolcunun klozet kapağına yapışması ile yazılmıştı. Sonuçta havacılıkta deneyim işte böyle kazanılıyor.Pazarda,okulda veya oturduğunuz yerde satılmıyor.
Şimdiki vakumlu uçak tuvaletlerinde bu sorunlar olamaz. Bunlar geçmişte kaldı.
Ancak, uçakta ne zaman kilolu bir bayan görsem, bu anım hafızamda canlanır ve dudaklarıma bir gülümseme düşer…:)
2010 yılının sizi hep gülümsetmesini diliyorum.

Exit mobile version