THY’de çalıştığım zamanlarda, uçulan meydanda teknik anlaşmamız yoksa uçağın transit bakımını yapmak ve varsa arızasını gidermek, uçağı releaseetmek için uçuşlara giderdim. Bu uçuşlardan birinde; ön tarafta yanıma oturtulan bir yolcu ile sohbet etmiş ve sorularını yanıtlamıştım… Yolcu, beni üniformalı olarak gördüğünden, “Siz pilot musunuz?” diye sormuştu. “Hayır!” diyerek, uçakta bulunma nedenimi açıklamış ve ardından, derinleşen sohbetimiz sırasında bu meraklı yolcunun bir iş adamı olduğunu, anlamıştım.
Yolculuk yapan iş adamı, bana; “Ben genelde Swissair ile uçarım, bu kez THY’yi tercih etmemin nedeni, uçuş saatinin katılacağım toplantıya uygun oluşu oldu…” dedi. Tabii ki ben de, “Siz bir Türk vatandaşı olarak, neden THY ile değil de Swissair ile uçuyorsunuz? diye soru yönelttim. İş adamımız, bana iki şirket arasındaki o zamanki gözlemlerini anlatarak aradaki büyük farkı kendince belirtti. Ve “Neden THY, Swissair gibi olamıyor?” dediğinde, ben de ona; “Beyefendi, siz bence THY ile Swissair arasındaki farkı sorgulamadan önce Türkiye ile İsviçre arasındaki farkı da gözlemlemeli ve iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal farklılıkların, THY ile Swissair arasında da aynen seyredeceğini normal görmelisiniz” diyerek konuyu THY üzerinden alarak genele yaymaya çalışmıştım.
Daha önce bu köşede yazdığım; “Tel, tel döküldük” başlıklı yazımdan sonra, bu helikopter kazasının oluşu ve arama, kurtarma çalışmalarındaki başarısızlık ve ardından kriz masası oluşumu, 112 servis hattı rezaleti ve tabii ki yapılan biri birine uyumsuz sansasyonel resmi açıklamalar tekrar gözler önüne serildiğinde, önceki haftalarda yazdığım yazının ve başlığının ne kadar isabetli olduğunu bir kere daha gözlemledim. Evet, gerçekten tüm kurum ve kuruluşlarımızla tel, tel dökülüyor ve yine bu son örnekte olduğu gibi, bir kez daha sınıfta kalıyoruz.
BBG evi gibi, en gelişmiş gözetleme sistemlerine sahip olan devlet güçlerimizin, uzaktan dinleyebilecek, gözleyebilecek aygıtlara, cep telefonlarının kapalı olsa bile pili çıkartılmadığı takdirde evin veya işyerinin dinlenebilmesine olanak sağlayan teknolojiye sahip olduğu günümüz teknolojik ortamında, 47 saat, güzergâhı belli olan bir helikopter bulunamıyorsa, sistemi baştan aşağı sorgulamak gerekiyor.
AKP iktidarının ilk günlerinde THY genel müdürlüğüne getirilen Abdurrahman Gündoğdu ile hafızam beni yanıltmıyorsa 2004 yılında Onur Air’in Feriye Restaurant’ta verdiği davete katılmıştım. UTED Başkanı olarak katıldığım bu davete gittiğimde, THY Genel Müdürü Abdurrahman Gündoğdu ile birlikte aynı masada oturmuş ve samimi bir ortamda sıcak bir sohbete koyulmuştuk.
Abdurrahman Bey, daha önce IDO’da Genel Müdür olduğunu belirtmiş ve neden orayı bırakıp THY’ye geldiniz? diyerek yönelttiğim soruma ise; Tayyip Erdoğan iktidara geldiğinde beni çağırıp “Sen uçak mühendisiydin değil mi?” diye sorduğunu ve kendisinin de buna “Evet” dediğinde, “O halde seni THY’nin başına düşünüyorum bilesin!” dediğini ve doğal olarak kabul etme durumunda kaldığından söz etmişti. Daha sonra Temel Kotil ile karşılaşmış ve o zamanlar Amerika’da yaşayan Temel beyin neden Türkiye’de genel müdür yardımcılığı görevini kabul ettiğini sorduğumda; “Çok muhterem bir kişinin hatırını kıramadığını” söylemiş ve ben bu sohbetimizi hatırlayacağınız gibi bu köşede yazmıştım.
Bu konuyu öne çıkartıp vurgulamamdaki amaç; Türkiye’de kamu görevlilerinin atanma kriterlerinin nasıl iki dudak arasında şekillendiğini ve neden liyakatin ve özellikle deneyimin, iki dudak arasından çıkan cümlelerin çok gerisinde kaldığının kanıtlanmasını anlatabilmek adınadır.
Yukarıdaki mantıkla atanan yöneticiler, sadece sektörümüze özgü algılanmamalıdır. Çevrenize yakından baktığınızda; aynı mantık doğrultusunda tüm kamu alanlarındaki yönetici pozisyonlarına atanan birçok bürokratımız ve onların alt kademelerinde bile yaşanmaktadır.
Bu uyguluma sonucu; havacılık kültürü taşımadığı ve bu konuda her hangi bir deneyim sahibi olmaksızın, tabandan, tavana doğru hazmede, hazmede gelmek idealken, arkadaş, yandaş veya partili olanlar arasında yönetici seçme yanlışına giderseniz, uçuş emniyeti ve güvenirliliğinizin önemi, First class daki menü seçeneğindeki verilen ıstakozun önüne geçemez. Bu mantalite ülkemizde değişmediği sürece de yapılacak fazla bir şeyin olmayacağına inanıyorum.
Bu tür kadro yapılanma yanlışları tabidir ki geçmiş iktidar dönemlerinde de vardı. Ancak siyasi iktidarların koalisyon tarzı hükümet oluşturma zorunlulukları ister, istemez tek güce ve ”ben ne dersem o” mantıklı yaklaşımların önüne set çekebiliyordu.
Burası Türkiye ve Türkiye’miz hala İsviçre tarzı yönetilen bir ülke o zaman da değildi, şimdi ise hiç değil.
Şimdi de gelelim son zamanlarda artan kaza ve kırım konularına; öncelikle, bu helikopter kazasında hayatlarını yitiren vatandaşlarımıza Allahtan rahmet ve yakınlarına baş sağlığı dileyerek yazıma başlamak istiyorum. Dik duruşu ve milliyetçi duygularıyla tanıdığımız merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun, bu elim kazada kaybedilmesi gerçekten çok üzücü.
Seçim telaşı içinde, ani verilen bir kararla, (Maraş+Kayseri yakıt ikmali+Yozgat Yerköy güzergâhı gibi) uzun bir mesafede ve kış aylarında tek motorlu bir helikopter ve tek pilotla (tek pilota sertifikalı olsa bile) yolculuğun yapılması, bence çok incelenmeden acele verilen bir karar olmuştur.
Bunun yanı sıra 47 saat kaza yerine ulaşılamaması; ülkemizdeki Arama-Kurtarma Sistemi olan (SAR) Search and Resque’nin yeniden tüm yönleriyle sorgulanması gerektiğini gösteriyor.
Gelelim hava taşıtlarında ve gemilerde kullanılan ELT (Emergency Locater Transmitter) sistemine. Bu sistem, Cospas-Sarsat uydusu ile bağlantılı çalışıyor. Kaza anındaki çarpma etkisi, hava aracında bulunan ve ismi ELT olan cihazı tetikliyor ve Cospas-Sarsat uydusuna sinyal yolluyor. Bu sinyali alan uydu, yer bağlantısına bu kodlu sinyali yolluyor. Bu kodu alan yer merkezi, anında bu kodlu hava aracını tanıyor ve nerede olduğunun koordinatlarını çıkartıyor.
Bu yer istasyonumuz, Denizcilik Müsteşarlığına bağlı olarak çalışıyor ve anteni Esenboğa’da bulunmakta. Bu merkezle yaptığım özel görüşmede; helikopterden kaza ile ilgili ELT sinyali alınamadığı bildirildi. Amsterdam’da düşen THY uçağının bile düştüğü anda kendi merkezlerinde göründüğünü anlatılarak, sistemde hata olamayacağı net olarak belirtildi.
Bu durumda doğal ki, kazanın oluş şeklinden ziyade hava aracına bağlı olan ELT cihazına kaydırdım. Bu alet tüm hava araçlarında 406 megaherz sinyal üretiyor. Bu helikopterde kullanılan Artex marka 24 ile 72 saat arasında çalışan modelleri var. —20 +55 derece arasında çalışabiliyor. İçinde 4 adet büyük boy lithium manganese dioxide pil var ve şarj edilebilme özelliği olmamasının yanı sıra, şarj göstergesi de bulunmuyor.
Bu piller, yılda bir kez kontrol edilmek durumunda. Ancak, pil biter ya da gücü azalırsa bu cihaz çalışamaz. İlgili bakım formunun teknisyenince imzalı olması veya ELT cihazının daha yeni takıldığının söylenmesi bu cihazın kesin bakımlı ve pilin sağlıklı olduğunun kanıtı değildir. (cihazın ana ünitesine kaza-kırım komisyonu kimse dokunmadan test uygularsa bunu kolaylıkla anlayabilmeleri mümkün)
ICAO Annex 10’a göre onaylı olması koşulu ve 15 karakterli bir beacon tanınma kodu var ve bu kod denizcilik müsteşarlığınca tanımlanıyor, yardım ikazı geldiğinde hava aracının kimliği anında görülebiliyor. Bu cihaz, otomatik olarak çarpma ve suya girme anında çalıştırılabildiği gibi istenirse pilot tarafından manüelde çalıştırılabiliyor.
Artex markalı ELT cihazının kendi üstünde On-Off-Test durumları var. Bu alet istenirse kokpiteRemote edilebiliniyor (opsiyonel) ve kokpitteki panelde sadece Arm ve On durumu var. Ayrıca çarpma gücünden etkilenen cihaz üzerindeki G swicinin bu kadar sert bir çarpmada otomatik olarak devreye girip sinyal üretememesi ilginç.
Görünen odur ki, helikopter, aletin çalışabilmesine olanak sağlayacak şekilde sert bir düşüş yapmasına karşın, ELT sinyal üretmemiştir. Bunun yanı sıra; pilotun bu ELT sistemini manuel çalıştırabilmesi olanaklıyken, çalıştırmaması veya çalıştıramaması, helikopterin düştüğü anda pilotun hayatını kaybettiğini ya da Pilotun ELT sistemini manuel on yaptığı halde, sistemin sinyal üretemediğini gösteriyor.
Sonuç olarak; kaza araştırma kurulu, yukarıdaki şüphelerimi de göz ardı etmeden referans verdiğim manüeli iyi incelemeli, yanlış varsa, bu 6 vatandaşımızın hayatına mal olan hatanın sorumlusu olan kişi veya kurumlar mahkemeye derhal sevk edilmelidirler.
BBP’nin başkanının da içinde olduğu ve hayatını kaybettiği bu kazaya neden olan etkenlerin, aynı Hollanda Sivil Havacılığın›n yaptığı gibi, çok hızlı ve gerekirse önce ön rapor açıklanması, sonra detaya inilmesi biçiminde, en kısa süre içersinde yapımcı firmaların da arasında bulunduğu bir kurul tarafından acilen açıklanacağını ummak istiyorum.
NOT/ Artex marka ELT sistem teknik manüel TIKLAYIN
İyi haftalar.