Bakmak ve Görmek…

Haftalık yazılarımı yazarken; “bu sefer hangi konuya dokunayım, hangi konu daha güncel” diye düşünürüm, bazen bir yazıya başlar sonra silerim ve başka bir hafta bu konuya yer vermenin daha mantıklı olacağını düşünürüm…
Bu hafta da böyle bir hafta işte. Kafamdaki sorunla, bana gelen bilgiler, “bunu da yazmalıydınız” diye gelen mailler uçuşuyor adeta… İnanın, değil her hafta, her gün sayfalarca yazı yazabilecek konular oluşuyor beynimde.
Levent Kırca’ya sormuşlar;”her hafta bu kadar komedi tarzı olayı nasıl buluyorsunuz ve oynuyorsunuz?.” Sayın Kırca’nın cevabı ise: “Günlük hayatı izliyorum, gördüğümü oynuyorum” demiş. Aynen biz de Sayın Levent Kırca gibi yapıyoruz.
Günlük hayatı izliyoruz. Eskiden bakıp ta göremediğim bazı olaylar şimdi gazeteci gözüyle bakınca, daha net olarak görülüyor.Çünkü artık görmek için bakıyorum.
Evet, geçtiğimiz haftanın en önemli konusu kuşkusuz AIREX Havacılık fuarı oldu. 1996 yılından bu yana yapılmakta olan bu fuarda 1996 senesinden beri aralıksız yer almış biriyim.
Bu yıl 6.sı gerçekleşen AIREX 2006’nın başlangıç aşamasında son derece ilginç gelişmeler oldu. CNR firması havacılık fuarlarına ilgi duymuş olacak ki, sürpriz bir şekilde, hemen hemen aynı tarihlere denk gelecek şekilde AIREX’e alternatif bir fuarı AIRSHOW adı ile Ankara’da düzenledi. Bu rekabetin gerçek yüzünü ve yorumunu Korhan Oyman’ın kaleminden okuyacaksınız. Ben ise sizlere bu haftaki yazımda AIREX’ten insan manzaraları sunmaya çalışacağım.
Ülkemizin en büyük sorunlarından biri; karşılıklı menfaat zincirleri içersinde olunan insanlara olan saygı gösterisinin abartılması sanırım. Saygıyı, 3 düğmeli ceketinin orta düğmesine bağlayan başka bir ulus var mıdır? Gerçekten merak ediyorum.
O, zavallı, açıla kapana yorgun düşmüş düğme ile iliğin buluşmasındaki zarafeti seyretmek pek keyiflidir. Saygı gösterilecek kişi karşısında hemen iliklenen düğme ve selamlanan şahsiyet geçtikten sonra, bu ikiliyi birbirinden ayırmakta gösterilen başarımızı lütfen dikkatle izleyin, kahkahalarınıza hakim olamayacaksınız.
Bu aşırı saygı gösterişine kendini adamış kişilerin ceketlerinin orta düğme iliği yıpranarak yusyuvarlak olmuş, adeta düğmeye ev sahipliği yapamayacak duruma gelmiştir.
Airex’de, Sayın Bakanımızın gelişindeki karşılanış seremonisi tam da bu açıdan izlenmeye gerçekten değerdi. Ne kadar hürmetkar bir milletiz diye düşündüm bir an. İnsanlar ne kadar da hızlı yer alabiliyorlar bu seremonilerde, sanki Sayın Bakanı karşılamaktan başka yapacak işleri yok. Elini sıkmak için yarıştıkları Sayın Bakan, kendilerini bir daha hatırlayacak mıdır dersiniz? Bazılarının suratlarına yapıştırılmış gibi duran o gülümseme ifadesine bakıp da gülmemek mümkün mü?
Ve bir an gözümde, o unutulmaz ikiz kulelerdeki faciadan sonra yıkım yerine gelen TV kanallarında tekrar, tekrar gösterilen ABD Başkanı ve İtfaiyeci arasındaki diyalog sahnesindeki görüntüler canlandı. İtfaiyeci ve ABD Başkanın birbirlerinin omzuna attıkları kolları, birbirlerinin dert ve sorun dinlemesindeki samimiyetleriyle, bu abartılı görüntüyü bütünleştirmeye çalıştım. Çok mu saygısızdı İtfaiyeci,yoksa çok mu abartılıyordu bizdeki saygı gösterişi.
Bu görüntüleri seyrederken, bir anda karşımda THY Halkla İlişkiler Başkanı Sayın Hamdi Irmak’ı gördüm. Airporthaber’den Ali Kıdık ile tartışıyordu. Biraz önceki seremonide yer alan Sayın Müsteşarın gelip tüm fuardaki protokol ile stantları gezmesindeki görüntüsü yoktu tabiî ki. Düğme ile ilik ayrılmıştı! Ve eller cepte, bir üstünlük savaşı içindeydi bu zat. Bu tartışma sonrasında aynı tavır, Zaman gazetesi yazarı Sayın Mustafa Gün ile de devam etti. Ve maalesef oltaya yazarımız Sayın Dr. Korhan Oyman da takıldı. Tartıştılar, neden ve niçin olduğunu anlayamadığım konuşmaları, elektrikli bir ortamda sona erdi.
Uzaktan izlediğim bu manzarayı sizlerle değerlendirmek istiyorum: Birisi, adı üstünde THY Halkla İlişkiler Departmanı’nın başı, çok önemli bir görevi yürütüyor. Bu görev, son derece sosyal, sempatik, alçak gönüllü ve hazır cevap olunmasını gerekli kılıyor.
Görevi, patronuna eleştiri yapanları veya bir konu hakkında görüş veya yardım isteyenleri azarlamak değil. Görevi; THY’nin saygınlığı doğrultusunda karşılıklı yanlış anlamaları önlemek ve şirket hakkındaki eleştirilere hoşgörüyle bakabilmek olduğundan, ilk defa karsılaştığım bu değişik davranışlar beni son derece etkiledi ve bu kişiyi mercek altına aldım.
Bu kişi,İslam ve Kalkınma Bankası’ndan transfer edilerek gelen ve THY’nin en önemli Başkanlık makamlarından birine paraşütle atlamış biri. Genelde, Halkla İlişkiler departmanlarında rastladığımız gazeteci background’ı olan biri değil. Sıradan bir yönetici yani. Burada şimdi, doğal olarak, Belediye ve Ulaşım A.Ş den gelen ve hemen THY’nin en üst mevkilerine atanan bir çok yönetici var da, neden İslam ve Kalkınma Bankası’ndan olmasın diye düşünülebilinir.
Benim burada anlatmak istediğim, nereden ve nasıl geldiği ve o işe layık olup olmadığını tartışmak değildir. Ben burada o makamı dolduracak kişideki olması gereken özelliklerden bahsetmeye çalışıyorum. Yoksa ben de biliyorum ki, THY’de son zamanlardaki atamalar; işe göre adam değil, adama göre iş mantığında yapılmakta.
Aslında, yine hoşgörülü olalım ve İşi bilmemek ayıp değil,işi öğrenmemek ayıp diye bakalım bu atamaya. Yine olmuyor, aradan geçen birkaç senede işi öğrenememiş Sayın Irmak.
Sayın Irmak’la ilgili hiçbir yazılı ve görsel basında olumlu veya olumsuz bir eleştiri okumadığımdan, onun basın mensubu arkadaşlara neden böyle ters davrandığını anlamaya çalıştım. Sanırım Sayın Kotil ile ilgili zaman, zaman yapılan eleştirilere takılmıştı Sayın Irmak.
Sayın Kotil ,onun patronuydu tabiî ki. Sayın Kotil zaman, zaman bizim de eleştirilerimize muhatap olmasına rağmen, karşılıklı diyalog yanlısı ve gerçekten soğukkanlı olgun davranışlar sergiliyor. Yani Sayın Irmak’ın kendisini savunmasına ihtiyacı yok. Zaten Irmak’ın görevi de bu değil. Kraldan çok kralcı olunmasına ise hiç gerek yok.
Ya da başka bir bakış acısı ile, Sayın Irmak belki de basının kendisiyle ilgilenmesini beklediği ve umduğu ilgiyi bulamamış olacak ki gündem yaratacak davranışlar sergiledi diyelim. O halde bunu başardı ve kendisine yer vermek zorunda kaldık.Havacılık sektörünün en çok okunan sitesinde yer aldı artık.
Airporthaber’e hoş geldiniz Sayın Irmak.
Sizi medyada bundan sonra daha sık göreceğimizi umut etmekteyiz.Takipçiniz olacağız.
Saygılarımla.
AIREX 2006 
Yukarıda; bu yıl gerçekleşen AIREX fuarının yorumunu yazarımız Korhan Oyman’a bıraktığımı söylememe rağmen; Hürriyet gazetesinin Pazar ekinde Sayın Cebeci’nin sayfasını okuyunca fikrimi değiştirdim. Ufak da olsa birkaç yorum yapma gereği duydum.
AIREX’lerin ilkinin yapıldığı 1996 senesinden itibaren bu fuarda UTED olarak stand almaktayız. Ve Sayın Feyzan Erel’i çok iyi tanırım ve ayrıca da çok severim. Fakat, Hürriyet Gazetesinin “AIREX muhteşem oldu” başlığına kesinlikle katılmıyorum. İlk AIREX’ten bu güne kadar aralıksız katıldığım bu fuarın, 1996 senesi hariç, katılımı en düşük fuar olduğunu net olarak söyleyebilirim.
Hürriyetin bu başlığı, kendisinin Boeing’den aldığı özel ödül yüzünden koyduğunu düşünüyorum.Boeing’in ticari yapılanması ve ülke pazarını ele geçirmek için verdiği mücadelede ona yardımcı olan KOKPİT ekibini bu şekilde ödüllendirmesi son derece doğaldır.
***
Ayrıca, Sayın Bakanımızın günlük hayatta ki espri yeteneğine her zaman hayran olmuşumdur. Zamanında ve yerinde yaptığı bir çok espri gerçekten Cem Yılmaz’ı aratmıyor. Fuarda Havacılığın kaptanı olarak lanse ettiği isim bu senenin hit esprisi olmaya aday gerçekten.
Kısaca,bu seneki AIREX’in Hürriyet gazetesi tarafından duyurulmaya çalışıldığının tersine, başarılı olamamasının altında yatan en büyük neden, CNR Fuarcılığın bence etik olmayan bir tarzda, her türlü siyasi ve ekonomik gücü arkasına alarak fuarcılık adına tekelleşmeyi sürdürme anlayışıdır.

Exit mobile version