AY ÜLKESİNDE SANDUKA SEÇİMLERİ. AYKIZ VE CANKIZ GELİYOR.

Değerli okurlar, bu hafta Ay Ülkesi hikayemize kaldığımız yerden sanduka seçimlerini yazarak devam edeceğiz. Bir çok okurum Hava-İş Sendika seçimleri ile hikayemizde geçen Ay Ülkesi Sanduka seçimleri arasındaki benzerlikten bahsediyor. Hikayemizde yaşananların hala günümüzde de yaşandığını gördükçe şaşkınlıklarının bir kat daha arttığını bildiriyorlar.
Ay Ülkesi’nde en son Büyük İskender’in ve arkadaşlarının ellerine Ay bayrakları alarak yola çıktıklarını yazmıştık.
Büyük İskender ve arkadaşları, ellerindeki Ay bayraklarla yola çıkınca binlerce destekçileri onları takip etmeye başlamışlar.AY ülkesinin uçucuları tek yürek ,tek ‘’el’’ olmuşlar.
Ali Kemali uçuş personelinin bir araya gelmesinden dolayı sandukasında kara kara düşünüyormuş. Bunu duyan Sudan YAYGAR soluğu Ali Kemali’nin yanında almış. “Merak etme, Kemali! Ben Mars gezegeninden getireceğim delegeler ile seni başkan yapacağım kuşkun olmasın. Bak daha seçim yapacağımız yerler var  ve oralarda uçuş personeli yok Üzme kendini’’ diyerek onu rahatlatmaya çalışmış.
Ali Kemali, artık geri dönüşünün olmadığının farkındadır, ÇETÖ (Çalışmadan Etrafını Tüketenler Örgütü) ne derse, onu yapmak zorundadır. Kötü haberler üst üste gelmektedir. Ay Ülkesi’nin sandukasına bir kara haber daha gelince küplere binmiş ve bu haber onun çok ama çok canını sıkmış. Çünkü Ay Ülkesi’nin onurlu çalışanlarının bazıları isyan halindeymiş olanlar karşısında.
Büyük İskender’in bu yürüyüşünü gören Ege’nin AYKIZI ve Anadolu’nun CANKIZI da bayrakları alıp Altınköy’deki Sanduka binasına doğru yürüyüşe geçmişler.
Ali Kemali bunları görünce “Aman Allahım, olmaz böyle bir şey!” diye haykırmış. Gelde rahmetli dayım Yanhi Copçuyu arama! diyerek öfke ile bağırmış.
-“YAYGAR! Bu nasıl iştir?! Hani diğer yerlerden benim adamlarım gelecekti. Nereden çıktı bu AYKIZ ile CANKIZ?” diye isyan etmiş ve “Ben şimdi ne yapacağım?’’ diye sızlanmaya başlamış. YAYGAR ise buna karşılık biraz endişeli, biraz şaşkın bir vaziyette Kemali’ye durumu izah etmeye çalışmış;
“Valla Kemali Başkan, ben erkeklerin çoğunu sizi Zalim Kral Dehak’a veririm, diyerek korkutmuştum.Yanhi dayın da böyle yapmıştı. Hele de senin pala bıyıklarını ve sert bakışlarını gören erkekler “Tamam abi.” deyip “Hepimiz Kemaliciyiz, merak etme.” demişlerdi. Ancak bu kadınlar laftan anlamıyorlar ve korkmuyorlar. Bunu hesaba katmamıştım. Sen yine de merak etme. Erkeklerin olduğu yerlerde biz bütün SANDUKA delegelerini kazanırız. Bu kadınlar sana birşey yapamazlar. Sakın korkma, ben yanındayım. Seni bu AYKIZ ile CANKIZ’a yedirmem.” diyerek Kemali’yi teskin etmiş etmesine ya,Kemali’nin yüreğine derin bir korku düşmüş.
Bu arada Büyük İskender  başlarında  AYKIZ,CANKIZ ile emekten ve haktan yana olan Ay ülkesinin Haram Yemiyen Havayolları çalışanları (HYHY) hep birlikte AY Ülkesi’nin Sandukasına doğru AY bayrakları ile çoktan yürüyüşe geçmişlerdi bile.
Ay Ülkesinin Sanduka seçimlerinde yaşananları  yazmaya devam edeceğiz…
Ağustos ayındaki yazımda ‘Tuz kokmuştur; rengi zifiri sarı, kokusu mide bulandırıcıdır.’ Demiştim. İlave edeyim; Çürüyen tuzun kokusu ölümün ve çürümüşlüğün habercisidir.
Hava-İş Sendikası’nda baskın seçimler tam gaz devam ediyor. Sendikanın 55 yıllık tarihinde şimdiye kadar hiç tanık olmadığımız ne kadar gayri etik, ne kadar illegal ve anti-demokratik uygulama varsa hepsine bir bir şahit oluyoruz.
Kamyoncu delege konusu daha önce Airline Haber’de defalarca yazıldı. Sendika Başkanı yaptığı açıklamalarda bunun tüzük gereği olduğunu ve buna bir şey yapamayacaklarını ifade etti.
Tatlıbal, bu ülkenin tüm sivil havacılık şirketlerinde çalışan yer ve uçuş personelininin gözlerinin içine bakarak, “Ben sizi örgütleyecek vizyona ve bilgiye sahip değilim. Ancak kamyoncuları üye yapabiliyorum.” dercesine adeta bu konudaki yetersizliğini sergiliyor.
Mevcut Hava-İş Yönetimi, ‘’Sivas, Samsun, Kars, Tokat, Erzurum,  Nevşehir’de birer tane üye yapıp Türkiye sendikal hareketine büyük hizmetler veriyor!?!’’. Ancak yanı başında olan Atatürk Havalimanı’ndaki binlerce sendikasız TGS çalışanını niye Hava-İş Sendikası’na üye yapmadığını, daha doğrusu yapamadığını anlatmıyor. Öte yandan yıllarca Hava-İş Sendikası içinde örgütlü olan Teknik A.Ş.’nin Çelik-İş Sendikası’na nasıl kolayca verildiğini unutmuş görünüyor. Bunları tekrar Hava-İş üyesi yapmak için dört yıl yani 1460 gün veya başka bir deyişle 35 bin saat ne yaptığını açıklayamıyor.
Açıklayabileceğini de sanmıyorum. Hava-İş Sendika başkanı ve yönetiminin dilinin, duruşunun ve bakışının işçi görünümlü olmadığına hep beraber tanık oluyoruz. Havacılık dili ve kültürünün ise yanından bile geçemiyorlar malesef. Arabesk bir hal içinde yuvarlanıp gidiyorlar. Şimdilik vatan, millet, sakarya edebiyatı ile yol almaya çalışıyorlar.
Hele de İzmir Şube Genel Kurulu’nu yapamayan bir Hava-İş Genel Merkezi var ki evlere şenlik. Başka illerden havacılık dışından yüzlerce üye yapmışlar. Ancak bu üyeleri genel kurula nasıl getireceklerini hesaba katmamışlar. Eğer Anadolu ve Ankara Şube seçimleri de delegeyle değil de üyeler ile yapılsaydı, buralarda da yeterli sayıyı toplama şansları yoktu.
Şöyle bir araştırdım; ne Hava-İş tarihinde nede Türkiye sendikal tarihi içerisinde de bu veya buna benzer bir örnek bulamadım. İşin komik tarafı, yasa koyucu bile bunu düzenlerken böyle bir durum olamayacağını düşündüğünden üçüncü bir toplantıyı ilgili yasa metnine yazmamış. Yasaların arkasından dolaşarak iktidarda kalma içgüdüsüyle yapılan saçma ve rezil uygulama ile yapılan değişikliklerin sonucu da böyle saçma sapan oluyor işte. İzmir İlçe Seçim Kurulu’ndaki hakim de seçimin üçüncü toplantıda yapılmasına resmen biçare karar vermiş.
Peki yine çoğunluk sağlanamaz ise ne olacak? Genel kurul yapamadığı için şubesini kapatan Genel Merkez Yönetim Kurulu olarak tarihe geçecekler.
Siz eğer üyeden kopmuş başka yerlerden medet umar hale gelmişseniz, genel kurul bile yapamaz duruma  düşersiniz. Bana göre bu duruma düşmüş bir sendika yönetimi derhal istifa etmelidir.
Geçmişte söylemiştim; ‘Üyesinin yüzde doksanı greve çıkmayan bir Sendika yönetimi derhal istifa etmelidir’, diye.
Hava-İş üyeleri ve özellikle yer personeli bu duruma daha ne kadar sessiz kalacak, doğrusu merak ediyorum. Bu gidiş gidiş değil! Böyle bir sendika yönetiminin, zorlaşan ekonomik şartlar ve çalışma koşullarında işveren karşısında sizleri temsil edebileceğini ve haklarınızı savunabileceğini gerçekten düşünüyor musunuz?
Eğer düşünüyorsanız, size geçmiş olsun!  Benden söylemesi.
Saygılarımla.
 

Exit mobile version