Bir varmış bir yokmuş, bundan binlerce yıl evvel insanların mesut ve huzur içinde yaşadığı bir gezegende Ay ülkesi varmış. Bu Ay ülkesinin gezegenler arası yolcu taşıyan ay bayraklı havayolu şirketi varmış. Bu havayolunun adı da kısaca HYHY imiş.
Haram Yemeyen Hava Yolları
Gezegenler tarafından Haram Yemeyen Hava Yolları olarak bilinen bu havayolu bir gezegenden diğer gezegene yolcu taşır dururmuş. Oldukça da başarılı hizmet veriyorlarmış.
HYHY’nin çalışanlarının altınlarını biriktirdikleri bir de SANDUKA’ları varmış.
Bugünkü sendika adı da oradan mı geliyor bilmiyorum ancak ikisini karıştırmayın, zira alakası yok.
Sanduka ve Güneş Altınları
Hikaye bu ya; HYHY’nin başına MARS ülkesinden Yanhi COPÇU diye bir başkan gelmiş. Yanhi COPÇU gelir gelmez bu HYHY çalışanlarının altınlarını biriktirdiği SANDUKA’ya kafayı takmış. SANDUKA çok değerli GÜNEŞ altınları ile dolup taşıyormuş.Yanhi COPÇU ne yaparım da bu Güneş altınlarının sahibi olurum diye düşünürken aklına Mars ülkesinde medrese eğitim almış, dinamik, kaytan bıyıklı, hırs küpü yeğeni A.Kemali YANLIBAL aklına gelmiş.
Yanhi COPÇU Mars gezegenindeki yeğenini çağırtmış yanına, “Bak yeğenim A.Kemali, artık büyüdün. Ay Ülkesindeki HYHY SANDUKA’sının başına seni geçireceğim, başkan olacaksın, demiş. Bu bilinmedik durum karşısında A.Kemali biraz korkmuş ama yine de çok sevinmiş ve dayısının bu teklifini hiç düşünmeden kabul etmiş. Kabul etmiş, etmiş olmasına da Yanhi dayısına nasıl başkan olacağını bilmediğini söylemeden de edememiş.
“SANDUKA nedir, nerededir, oraya nasıl gidilir, orada ne yapılır, neler yenilir, neler içilir ben bilmiyorum ki.” demiş.
“Merak etme Kemali. Ben seni SANDUKA’ya götürürüm. Daha da olmadı SANDUKA’yı buraya getiririz.” demiş. Bu durumu öğrenen HYHY’nin çalışanları buna karşı çıkmış ve “A. Kemali YANLIBAL’ı istemiyoruz onu seçmeyiz!” diye söz birliği yapmışlar.
Zalim Kral Dehak
Ancak COPÇU bu konuda çok kararlıymış. HYHY’nin uçucularına sert bir mesaj göndermiş ve demişki,
“Emrime karşı gelenleri Jüpiter’e sürgün gönderirim. Jüpiter’in Zalim Kralı Dehak’la sonsuza dek yaşamak zorunda kalırsınız!” demiş. Jüpiter’e bir kaç kişi gönderilince de HYHY’de ses seda kesilmiş.
Sonunda beklenen SANDUKA seçim günü gelmiş çatmış ve A. Kemali YANLIBAL muradına ermiş; SANDUKA’ya başkan olmuş ve arkadaşlarını da yanına aldırmış. Eski SANDUKA başkanı ÇİNÇİN, koltuğunu YANLIBAL’a devretmiş. Soranlara da “Gözüm arkada değil zira pırıl pırıl bir gence SANDUKA’nızı teslim ettim, gidiyorum.” demiş.
İşte o günden sonra HYHY’nin çalışanları gün yüzü görmemişler, çok çalışıp, az kazanmaya başlamışlar.
SANDUKA için artık GÜNEŞ altını birikimi de yapamaz olmuşlar.
A.Kemali YANLIBAL ise SANDUKA’nın başına geçtikten sonra GÜNEŞ altınlarının kaybolduğunu söyleyip, SANDUKA’ya aldırdığı arkadaşlarını MARS gezegenine geri göndermiş. Onların yerine çocukluk arkadaşları YOYBOY’ları almış. (Kovboy tanımı buradan mı geliyor acaba?)
A.Kemali YANLIBAL, HYHY’nin çalışanlardan bihaber, günlerini mesut ve tuzu kuru olarak geçirirken dayısı ve patronu olan Yanhi COPÇU aniden hakkın rahmetine kavuşmuş. A.Kemali’yi de derin bir üzüntü, üzüntünün de ötesinde ruhunu büyük bir karamsarlık kaplamış. Ama takdiri ilahi yapacak bir şey yokmuş. Dayısıyla çıktığı bu yolda yapayalnız kalmıştır artık…
(Hikayemizin geri kalanına haftaya devam edeceğiz.)
Hatırlayacağınız gibi geçen hafta Türk Sendikal Hareketi’yle ilgili yüzeysel bir giriş yapmıştık. Artık konumuza esastan ve uzun soluklu bir giriş yapabiliriz.
SENDİKA NEDİR,?
TARİHSEL OLUŞUM VE GELİŞİM SÜREÇLERİ
Sendikalar işçilerin hayatına sanayi toplumu ile birlikte girdiler. Bilinen ilk sendikalar, birlik ve yardımlaşma kurumları olarak 1700’lü yıllarda İngiltere’de kurulmuşlardır. İlk yasal sendikalar ise 1820’li yıllarda yine İngiltere’de kurulmuştur.
Bizde ise ilk sendikal örgütlenme olarak adlandırabileceğimiz hareketler 1830’lu yıllarda tarım işlerinde oluşmuştur. Tarım işçilerinin ekmek ve dinlenme talepleri saltanat makamı tarafından çok sert karşılanmış, vatan hainliği ve saltanat düşmanlığı olarak nitelendirilmiştir. Böylece ilk hak talepleri bizde de “vatan hainliği” olarak tarih sayfalarında yerini almıştır. Kasımpaşa Tersane ve Beyoğlu Telgrafhane işçilerinin ilk iş durdurma (Grev) eylemi 1872 yılı olarak Osmanlı kayıtlarına geçmiştir. Bugünkü anlamına yakın ilk iş durdurma (Grev) eylemleri ise 1908 İkinci Meşrutiyetin iİanı’ndan sonradır ve ilk yaygın grevler 1908-1914 yılları arasına rastlamaktadır. Bu dönem İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin etkin olduğu yıllardır. İstanbul ve Selanik’de yoğun işci eylemleri gerçekleşmiştir. İttihat ve Terakki’nin bu eylemlere tepkisi oldukça sert olmuştur…
Bugünün daha iyi anlaşılması için sendikal tarihimize doğru bakmak gerektiğine inanıyorum. Bizim yıllar içerisinde ve ciddi bedeller ödeyerek oluşturduğumuz sendikalarımızın bizi temsil etmeyen bir noktaya nasıl geldiğini, sendika üyelerinin bu gelişmeler karşısında nasıl çaresiz bırakıldığını ve çarenin ne olacağını birlikte bulacağımıza inanıyorum.
Saygılarımla.
Not : Yukarıdaki hikayede adı geçen kurum, kişi ve tanımlamaların yaşadığımız ülke ve gerçek kişiler ile hiçbir ilgisi yoktur. Sakın hiç kimse herhangi bir benzetmede bulunmasın. Hikaye uzayda geçiyor önümüzdeki yazılarda bu daha da iyi anlaşılacaktır.