Değerli Okurlarımız;
”Geçen haftanın, daha doğrusu haftalarının en önemli gelişmesi, Atlas Global’in önce çalışanların maaşlarını ödemedeki gecikmesi ve akabinde (tabii ki şimdilik) uçuşlarını 16 Aralığa kadar durdurmuş olmasıydı. Hatırlayacağınız üzere bu haberleri ilk defa AirlineHaber’den okudunuz.
Şimdi de Atlas Global’ in bugünkü durumuna nasıl geldiğini kısaca anlatmak istiyorum. Tabi ki Dervis isimli sözde ortağın yediği naneleri unutacak değiliz. Atlas Global in sahibi Murat Ersoy bu tür insanları kapısından içeri bile sokmamalıydı. Bir zamanlar iğrenç dedikodular bu Derviş denilen kişinin şirketin içinde gezdiği zamanlarda yaşandı. Buyrun Okuyun ve yönetimsel zafiyetleri görün.
Öncelikle, tarafımıza gelen son bilgilerde, uçakları, uçak sahipleriyle mutabakat içerisinde Avrupa’da çeşitli meydanlara park ettikleri ve uçakların tescilinin hala Atlas Global üzerinde olup, sigortalarının da aktif olduğu söyleniyor. Atlas Yönetimi ve çalışanlar 16 Aralığa kadar her şeyin düzeleceğine inanıyorlar. Umarız öyle olur.
Türk sivil havacılığına kayıtlı bir havayolunun iflası hiçbir Türk vatandaşını mutlu etmez. Olası bir kapanma durumunda birçok çalışanın işsiz kalması daha da kötü…
Ancak;
Atlas Global i biraz irdelemek lazım. Öncelikle, başlıkta yazdığım Atlas Global Nereden Koşuyor sözcüğünü neden kullandığıma bir açıklık getirmek istiyorum. Aslında bu başlığı ilk ben kullanmıyorum. Bu başlık,1987-1988 yılları arasında Emin Çölaşan’ın olay yaratan “TURGUT NEREDEN KOŞUYOR” isimli siyasi içerikli kitabının başlığıdır.
Bugünkü ismi ile Atlas Global 2001 yılında ilk defa “Mavi Atlas” olarak kurulmuş ve 2004 yılında Murat Ersoy tarafından satın alınarak “Kırmızı Atlas” olmuştur. Atlasglobal’ın filo yapılanmasına baktığımızda 3 adet A330, 8 adet A321 ve 2 adet A320 olmak üzere toplam 13 adet uçakları bulunmakta… Bu uçaklardan hiç birinin mülkiyeti Atlas Global’in değil…
Atlas Global’ın altın dönemi bence Irak-Süleymaniye hattının açık olduğu zaman dilimiydi. Bir zamanlar gidiş dönüş 700-800 dolar civarında bilet satıyordu. Şimdi ise en kötü dönemini yaşıyor.
Bildiğiniz üzere, ATLAS Global’ın tam olarak sabit bir iş modeli yok. Hani bir söz vardır. “Ne iş olursa yaparım abi” derler ya işte böyle bir durum söz konusu. Bazen tarifeli, bazen charter bazen ise uçaklarını ona buna kiralıyorlar. Eskisi gibi full charter yapabilecek Türk tur operatörlerinin azalması,Atlas Global’i iyice zora soktu.
İş modeli net olarak belirlenmemiş Atlas Global’in Business class uygulamaları bile oldu. Şahsen bu şirketle uçmuş ve gerek ikram gerekse kabin memurlarının yolcuya ilgisini beğenmiştim.
Servisleri gerçekten kaliteliydi. Bodrum, Dalaman, Antalya hatlarında yaz aylarında, Kış aylarında ise Kapadokya ya uçuyorlardı
Şimdilerde ise kriz yaşanıyor.
Sabiha Gökçen’e gitse orada Pegasus var ki önüne geleni dövüyor (mecazi anlamda) Anadolu Jet bile, arkasında THY olmasına rağmen, zorlandı. Sabiha Gökçen’de Pegasus senelerin verdiği tecrübe ve yolcu potansiyeli ile lider pozisyonunda. Kala kala ne kaldı? İstanbul havalimanı. Orasıda Atlas Global’e şimdilik pek uygun değil.
Pegasus ise mevcut durumda Sabiha Gökçen’de rekor üstüne rekor tazeliyor. Tabii ki Mehmet Nane’nin bu başarılı gidişatı yönetmesine, Ali Sabancı ve Sertaç Haybat’ın ileriyi gözlemleyerek bir anda 100 adet A320 NEO siparişi vermesi etkili oldu. Pegasus’un 100 uçak siparişi nedeniyle yapılan sunumda bende oradaydım. Bir batımda 100 uçak gibi rekor seviyede siparişin verilmesine tanıklık ettim ve şaşırmıştım.
Bu günlerde, başka havayolları uçak peşinde koşarken Pegasus geçmişte yaptığı bu alım anlaşması ile, rahat. Çünkü Siparişteki uçakları tek tek geliyor…
İstanbul havalimanından İzmir’e günde beş,haftada 35 seferi var. Tabii ki sadece İzmir’e… İleride İstanbul havalimanından başka yerlere de sefer açar mı? Bilemiyorum.
Sertaç Haybat’ın genel müdürlük görevini bırakıp sadece yönetim kurulu üyesi olarak kalması ve yerine gelen Mehmet Nane’nin Sertaç Haybat’dan aldığı bayrağı düşürmemenin yanı sıra Sabiha Gökçen’de sadece Pegasus için handling firması kurması, Mehmet Nane’li Pegasus’un yaptığı akıllıca bir girişim olarak hafızamda yer etmiş.
Pegasus havayolları tam bir low cost firma. Mevcut iş modelinde sapmalar olmadığı gibi Atlas Global gibi oraya buraya zıplamıyor.
Kimsenin burnuna tutmadığı ve burada havalimanı falan olmaz dediği Sabiha Gökçen şimdilerde en popüler havalimanlarımızdan biri oldu. Atatürk havalimanının kapatılması ve İstanbul havalimanının ulaşım kaynaklı sorunlarının henüz bitmiş olmaması(metro) Atatürk havalimanını tercih eden yolcuların bir çoğunu Sabiha Gökçen’e çekti.
Mevcut durumda yapımı süren ikinci pistin bitmesi ile Sabiha Gökçen daha da büyüyecek ve dolayısı ile slotları çoğalacaktır diye düşünüyorum. Ancak, ikinci pist inşallah çok çabuk biter diye düşünürken, 2001 yılından bu yana 18 yıl hizmet veren ilk pistin de bakıma alınacağını unutmayalım. Bir bakarsınız ikinci pist açılmış ve ilk pist bakıma alınmış. En az bir sene yine tek piste kalınabilir.
Onur Air’e geldiğimizde ise söylenecek çok şey yok. A320-A321 ve A330 ları var diye biliyorum. A330 ları Suudi Arabistan’da hizmet veriyorlar. A320 ve A321 leri ise Turistik operasyonlar için kullanıyorlar. Uçaklarının kabini bir rezalet. Pek uçağa binmeyen biriyimdir. Ancak bir cenaze için İzmir’e gitmem gerekti ve bana en uygun saat Onur Air’de vardı, uçmak zorunda kaldım.
Atatürk havalimanından İzmir’e gittim ama bir de bana sorun. Portakal sandığının üstünde otursam daha rahat ederdim. Kabinin her yeri dökülüyordu. Uçak A321 idi ve emniyet kemerini bile zor bağladım. Kendiliğinden açılıp duruyordu.
Şimdilik en güçlü oldukları yer, çok sayıda lisanslı/yetkili teknisyen kaybetmelerine rağmen, teknik görünüyor. Yerli ve yabancı uçaklara o küçücük hangarda, otoritelerden ceza yiye yiye de olsa, bakım yapmaya çalışıyorlar. Teknisyenlere OJT satıyorlar falan filan… Tabii ki en fazla üç uçağı bile ite kaka alabileceğiniz küçük hangarda bu iş zor. Onur Air’in aldığı en son cezayı ilk Airlinehaber’de okudunuz. Bu ceza,Onur Air’in EASA Part-145 Üs Bakım Yetkisi’ni askıya alması oldu. Kısaca günü kurtarmaya çalışan bir şirket görünümünde.
Bence Onur Air Antalya’dan sefer yapmalı. İstanbul’da işi zor.
Onur Air, Şahabettin Bolukçu zamanında iyiydi. Şimdi birkaç şirketi batırmış bir genel müdürleri var. Cankut Bagana işinin başında olmasa çoktan kepenk indirirlerdi.
Tabii ki, hiç kimsenin gönlü şirketlerin kapanmasını istemez ama ya kendilerine çeki düzen versinler ya da bu işi başkalarına devretsinler.