THY Çağrı Merkezi’nde işine son verileceklerle ilgili olarak, Hava-İş Sendikasının 01 Ekim 2008’de yaptığı basın toplantısını, haber merkezimiz dışında, özel olarak izleme gereği duydum. Köşemde yazdığım yazıdan etkilenen çağrı merkezinde çalışan bazı arkadaşlar, sendikanın bu basın toplantısında, beni de aralarında görmek istediklerini söyleyerek davet ettiler. Ben de o tanımadığım arkadaşlarla tanışmak, bayramlaşmak, hem de biraz olsun moral verebilmek amacıyla sendikanın düzenlediği basın toplantısına gittim.
Bildiğiniz üzere, THY’nin çağı merkezinde, bu yanlış uygulama sonucunda mağdur olan 400’ü aşkın çalışan var. Hepsi toplantıya katılsa, en az 400 kişi edecekken, çok az bir kısmının katılmasını yadırgamadım desem, yalan olur. Sendika tarafından binlerce insanın geleceği söylenen bu toplantıda polis, gazeteci ve misafirler dışında, yanlış saymadıysam, 178 veya beni de katarsanız 179 kişi vardı.
Bu tür basın toplantılarında; dosta, düşmana birlik ve beraberlik mesajlarının verilmesi adına toplantıya katılımın yüksek olması esastır. Bu düşünce ile toplantı saati vardiya değişimine denk düşürülerek katılımın yüksek olması düşünülmüş olmasına karşın, diğer bölümlerde çalışan THY personelinin; sabah vardiyası personel servis araçlarının toplantı bitmeden kaldırılmayacağını bile bile 100 metre ötedeki toplantıya gelmektense, servis araçlarında oturarak beklemeyi tercih etmesinin açıklanmasın, “duyarsızlık, güvensizlik veya örgütlenme eksikliğinden,” hangisi ile ifade edilebilmesi gerektiğinin takdirini sizlere bırakıyorum.
Sizlerin de takdir edeceği üzere; sendika yönetimi bu mücadelesinde en büyük desteği; gerek haber sitemizle, gerekse TV’mizle Airport Media Group‘dan görmüştür. Sendika başkanının basın toplantısı, aynen yayınlamış ve daha sonra ana haber bültenimizde canlı yayına katılımı sağlanmıştır.
Doğal ki, program gereği haber müdürümüzün sorduğu sorulara cevap vermesi, zaten ana haber bültenlerinin formatına uygundur. Bu nedenle birkaç soru yöneltilmiş ve sendikanın başkanı sizin de takip ettiğiniz gibi, bu sorulara aşağıdaki gibi cevap vermiştir:
SORU: THY’nin çağrı merkezindeki değişiklik konusu daha önce sitemizde 11 Şubat 2008 tarihinde“THY’de Müthiş karar” başlığı ile bir haber yayınlandı aynı haber 12 Şubat tarihinde tüm gazetelerde çıktı. Kısaca bu konu bilinirken. Sendika yönetiminin bu konuya ilgisiz kalıp iş bittikten sonra devreye girmesinin izahı ve IMKB de yayınlanan bu karardan sonra THY yönetiminin vazgeçmesi söz konusu olabilir mi? anlamındaydı
YANIT: “THY’nin ne yaptığını maalesef biz de sizlerden öğreniyoruz(!). THY yönetim kurulunun bu konuda kesin karar aldığını tam bilmemekle (!) beraber “ diye başlayan konuşmasını, başkanın ilgisizliği veya yönetim kurulu üyelerinin gelişmeleri iyi takip ederek başkanı haberdar etmemeleri olarak gördüm.
Çünkü; IMKB ye yapılan bilgilendirme mutlaka Yönetim Kurulu kararı ile olabilir.http://www.thy.com/tr-TR/corporate/investor_relations/special/2008.aspx da görüleceği üzere 22/ 09/2008 tarihinde Assist ve Vodatech firmalarından hizmet alınacağına dair sözleşme imzalanmış, karar THY sitesinde;”IMKB’ye Yönetim Kurulu kararı olarak yollanmıştır” başlığı ile yer almakta.
Kısaca iş bitmiş olup, THY yönetiminin bu aşamadan sonra yapacağı yeni bir işlem olamaz. Çözümün nerede olduğunu geçen hafta yazmıştım. Siz hala yanlış yerde ve zamanda, iş bittikten sonra bağırıp, çağırıp neyi çözmeye çalışıyorsunuz.
“Kanserde erken tanı, yaşam kurtarır” diyerek, insanların devamlı kontrol altında olmasını isteyen Sağlık Bakanlığı gibi, Ulaştırma Bakanlığı ve özelleştirmeden sorumlu bakanlığın, sendikaya; konuları iyi takip edin, her olasılığı ve her dedikoduyu değerlendirin “Erken tanı işçiyi kurtarabilir” diye bağırması mı gerekiyor? Bu konuda “Perşembenin geleceği çarşambadan bellidir” atasözümüz bu konuya ne güzel uyum sağlıyor değil mi?
Ayrıca, Airport TV deki Ana haber programındaki konuşmanızda, haber merkezi müdürümüzün, “THY ile ilgili elimde belgeler var diyorsunuz, nedir bu belgeler açıklar mısınız?“ sorusuna, Atilay Ayçin’in; “Bu belgeler uçuş emniyeti ile ilgilidir ve çok önemlidir” yanıtını vermesi ve her nedense içeriğini tam olarak paylaşmaması ilginçti.
Uçuş emniyeti ile ilgili konuları sürekli yazan ve ilgilileri uyaran bir yazar ve teknik eleman olarak, doğal olarak, konuyu çok ciddiye aldım. Bu tür belgeler hiçbir zaman pazarlığa tabi olmamalıdır. THY, şimdi bu belgelerden korkarak sizle pazarlığa girişse, siz bu insan hayatını bire bir ilgilendiren uçuş emniyeti ile ilgili belgeleri sumen altı mı yapacaksınız?
Atilay bey; 13 Ekim 2008 gününden başlayarak, her hafta AirportTv ekranlarımızda canlı yayınlanacak olan “Gizli hiç bir şey kalmayacak-Her şey açığa çıkacak” formatında KARA KUTU isimli programım var. Bu programım tartışma değil analiz içerikli olacaktır.
Buyurun bu programa, isterseniz canlı yayın konuğum olun. Çağrı merkezi olayını, belgelerinizi, bundan sonra THY’de yaşanma olasılığı olan tehlikeleri ve sendikanın sorunlarını masaya yatıralım. Bu güne kadar bu özelleştirme konusunda; işverenin, nereleri bölüp parçaladığını ve bundan sonra nereleri parçalamayı düşündüğünü ve sizin bu güne kadar bu konuda aldığınız önlemleri ve yeni savaş stratejinizin (“6 Ekimde savaş başlıyor!” demiştiniz…) neler götürüp neler getireceğini tartışalım.
Sendikacılığın gerçek ve işvereni korkutucu tarzı olan örgütlenmiş topyekûn mücadele yerine, son günlerde denemeye başladığınız yeni sistem gazete ilanlı mücadelenin etki derecesini bana ve seyircilerimize anlatırsınız.
THY ile yapılacak olan yeni toplu iş sözleşmesine aylar varken, şimdiden ısınan ortamın 2009 Ocak ayında başlayacak ve Temmuz ayından önce bitmeyeceğini düşündüğüm Toplu İş sözleşmesini görüşmelerini son derece etkileyeceğinin sinyalleri benim gibi herkes tarafından görülmekte.
2009 Toplu İş sözleşmesinin yapılıp, yapılamayacağı (yetki açısından) bile tartışma konusu haline gelebilecek uygulamalar hızla sürerken, Sendika yönetimin öncelikle kendi iktidarını korumak ve elindeki son kalesi olan THY’yi kaybetmeme adına elinden geleni yapacağı şüphesiz.
Bu nedenle öncelikle, THY’nin yeni planını çok iyi anlamakla beraber bu planın THY deki sendika yönetiminden ziyade sendikal yapıyı bitireceğinin bilinmesini kaş yaparken göz çıkartılmamasını diliyorum.
THY’nin yanı sıra THY personelinin örgütü pozisyonunda olan Hava-İş’in şimdiki yönetiminin zamanına denk gelen özelleştirmeler, böl-parçala-sat-ortak ol sistemi, taşeronlaştırmalar ve sözleşmeli personeller gibi tehlikeli politikalara neden mani olunamadığının sizin tarafınızdan açıklanması, sanırım seyircilerin ilgisini çekecektir.
Sonuç olarak; bu programda, benim size sorularım kadar, THY personelinden birçok okuyucumun bana ilettiği ve yayın boyunca ileteceği sorulara yanıt verme olanağı da bulacaksınız. Ayrıca, bu program sayesinde, istediğiniz kitlelere ulaşmanız olanaklı olacaktır. Bakanlık, SHGM ve tüm THY personeli mutlaka ekran başındaki konuşmaları dinleyecek ve gizli hiçbir şey kalmayacaktır.
İyi haftalar dileğimle..