AT AHIRA KADAR KOVALANIR… ANIKYÖŞ KAPTAN NE YAPSIN?

Bu sözcüğü sıklıkla kullandığımı biliyorsunuzdur. Bilhassa iş hayatımızla ilgili çok güzel ve anmalı bir söz. Benim bu sözden anladığım, birinin üstüne çok fazla gidilmemesi gerektiğidir. Çünkü minik bir kediyi bile kaçamayacağı yere sıkıştırsanız üstünüze atlayabilir. Hele, hele bu bir at ise durum daha vahim. Anında çiftesini yersiniz.
Şimdi yine nereden çıktı bu sözcüğü ana başlık yapmanız diye merak edenler olabilir. Merak etmeyin şimdi anlatacağım.
Bildiğiniz üzere geçen hafta bir kaptanımızın mektubunu aynen yayınladım. İlgili mektup yollama konusundan önce bana bir başka kaptan arkadaşımdan telefon geldi. Bu telefonda, Anıkyöş kaptanın düştüğü durum bana anlatıldı. Tabii ki ilgiyle dinledim ve nasıl yardımcı olabileceğimi sordum.
Ben sizinle irtibat kurduracağım diye cevap aldım. Yarım saat sonra bir telefon ve karşımda ACT kaptanlarından Abdurrahman Anıkyöş. Tabi öncelikle hal hatır sormalardan sonra konuya girdik. Anlattı da anlattı… Hiç konuşmadan dinledim ve şikâyetçi olduğu kişiyi tanıdığımı söyledim. Arzu ederseniz anlattıklarınızı teyit anlamında kendisi ile konuşayım diye sorduğunda tabii ki arayın konuşun diye cevapladı. Tamam, ben konuştuktan sonra sizi arayacağım dedim ve telefonu kapattım.
Anıkyöş kaptanın problemli olduğu patronu Yavuz Çizmeci’yi cep telefondan aradım ve yine hal hatır sormalar falan… Konuya girdim. Bana anlatılanlar doğruymuş ve konu mahkemelikmiş. Şirketin patronu Yavuz Çizmeci ile uzun, uzun konuştuk. Kaptan Anıkyöş’ün istifa etmediğini, başka bir şirkete geçmediğini, sadece sağlık raporu alamadığından uçuşu bırakmak zorunda kaldığından bahsettim. Avukatımızla görüşsün dedi. Bende Anıkyös kaptana, avukatı ile görüşecekmişsin diyince oda Avukat kendini arayacak sandı ve beklemeye başladı. Ne gezer… Arayan, marayan yok.
Kısaca; Durum vahim…
Benim anladığım, bir nevi işten ayrılmak zorunda kalınmış. Sadece ACT değil hiçbir şirket, uçuşa elverişlilik durumu yoksa o kaptanı uçuramaz. Bir nevi işten çıkartılmış da diyebiliriz.
Hal böyleyken, bırakın lisans kaybı sigortasının ödenmesini, 50.000 Dolarlık eğitim masrafı da isteniyor. Hem de çalıştığı 2 sene 7 ay hesaba katılmadan… Vay be dedim içimden…
Teşbihte hata olmaz derler ya…  Atı, değil ahıra kadar kovalamak, at istemeden daracık ahıra sokulup birde ahırda sopa ile dürtülüyor gibi bir durum söz konusu.
Durun daha bitmedi… Anıkyöş kaptandan 50.000 dolar alabilmek için icraya veriliyor ve bankadaki parası yeterli olmasına rağmen arabalarına ve evlerine aynı anda satılamaz kaydı konuyor. Yani Anıkyös kaptan tamtakır kuru bakır… Parası var ama çekemiyor. Aracını ve evini satamıyor. Tam Çin işkencesi…
Suçu; Hasta olmak ve Sağlık muayenesinden geçememek. 
Bende az çok lisans kaybı sigortasına ve eğitim için imzalanan protokollere vakıfım. Aslında bu tür protokolleri yanlış bulurum. Bir şirket aldığı elemanın eğitimini yaptırmak zorundadır. Bak ben sana eğitim veriyorum, yarın öbür gün istifa edersen veya başka şirkete kaçarsan elimdeki bu protokol gereği senette yazılan rakamı senden söke söke alırım demek pek de adil olmasa gerek.
Neyse, öyle veya böyle bu işlem tüm havayolu şirketlerimizde var. Hani, bir zamanlar soğukoluk’daki  randevu evlerinde çalışan kadınların elinden senet alınıp, borçlandırarak ellerinde tutmaya çalışan kadın simsarlarının yaptığı gibi bir uygulama dersem sanırım yanlış olmaz.
Bu borçlandırma sistemini tüm havayollarımız uyguluyor ama bu seferki uygulama farklı. Her ne kadar ilgili şirket ile kaptanımız arasında lisans kaybı durumunda 150.000 Dolarlık bir sigorta anlaşması yapılması yazılıysa da görünürde böyle bir durum söz konusu değil. Sanırım primi fazla diye bu tür durumda biz hallederiz diye düşünülmüş olsa gerek.
Ayrıca, eğitim masrafı olarak da 50.000 Dolarlık bir senet ellerinden alınıyor. Bu senedi, pilotu istifa eder veya başka şirketle anlaşırsa devreye sokarak, eğitim sonrasında ne kadar sene veya ay uçuş görevlerine gittikleri sureyi düşmeleri gerekiyor.
Hadi onu da boş verelim… Peki, ne olmuş, nasıl olmuşta bu kaptanımız bu sözleşmeden sonra tamı tamına 2 sene 7 ay uçuşlarını aksatmadan görevini yaptığı halde sağlık durumu nedeniyle uçuşa elverişlilik raporu alamadığından hem lisans kaybı sigortasındaki meblağı alamıyor, hem de üstüne üstük, 50.000 Dolar eğitim masrafı isteniyor. İnanılmaz bir durum
Hani bir sözümüz daha vardır. “Buyur Buradan yak” derler ya işte böyle bir şey…
İlginçlik devam ediyor. Anıkyöş kaptanın Urla’da ve Köyceğiz de evleri var. Ancak kendisi göreve Dalaman’dan katılmakta olduğundan evini Köyceğize taşımış. ACT’nin avukatı, tebligatı Urla’daki adrese yapıyor ve tabii ki orada olmadığından tebligat alınamıyor. Tebligat gereği Anıkyöş kaptan, itiraz bile edemeden hacizler konuveriyor. Sanki planlı bir yok etme işlemi. Çık işin içinden…
Hâlbuki Urla’da değil, Köyceğizde ikamet ettiğini bilmeyen yok. Çünkü uçuş görevlerine Dalaman’dan katılmakta. Urla’dan Dalaman’a gelip gidecek değil ya… Onu da boş verin. Madem adreste bulunamamış o halde Mernis sistemi var. O sistemle anında oturduğu yeri bulmak ve tebligatı o adrese yapmak mümkün. Bunu ben biliyorum da ACT’nin avukatı mı bilmiyor acaba? Sanırım tebligat eline geçerde itiraz etmeye kalkar, haciz koyduramayız diye düşünülmüş gibi… Oldubitti ye mi getirilmiş siz ne dersiniz?
 
 
 
 
 

Exit mobile version