Ankara İl Pandemi Kurulu üyesi Prof. Dr. Nur Baran Aksakal, pek çok ülkede aşı olan kişilerin ya da hastalığı geçirmiş kişilerin bazı kısıtlamalardan muaf olmaları, bu kişilere ‘aşı pasaportu’ verilmesinin tartışıldığını söyledi. Aksakal, “Gidişat, aşıya ulaşabilen ülkelerin 2021 sonundan önce ya da sonu itibarıyla ülkelerine girişte hastalığın taşınmasını engelleyecek şekilde ‘aşı pasaportu’ talep edeceklerini gösteriyor. Türkiye de kendi toplumunu korumak için bunu uygulamak durumunda kalabilir” dedi.
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Nur Baran Aksakal, koronavirüs salgınına karşı tüm dünyada aşılama çalışmaları devam ederken, Türkiye’de de 2,5 milyonun üzerinde kişiye aşı uygulaması yapıldığını hatırlattı. Aksakal, aşının kaydının alınması konusunda ülkelerin hemfikir olduğunu, aşılama başladıktan sonra ülkelerin kendi kullandıkları sisteme göre, gelişmişlik düzeylerine göre bu kayıtları tuttuklarını kaydetti. Aksakal, Türkiye’de de aşı olan kişilerin bilgilerinin e-nabıza düşecek şekilde tutulduğunu belirtti. Prof. Dr. Aksakal, son 1-2 haftadır pek çok ülkenin ‘aşı pasaportu’nu tartışmaya başladığını belirterek, bunu ilk uygulayan ülkenin İsrail olduğunu bildirdi.
‘İSRAİL’DE YEŞİL SERTİFİKA GÜNDEM’
Aksakal, “İsrail’de, nüfusun yüzde 30’undan fazlasını aşıladığı andan itibaren, aşının üzerinden 1 hafta geçmiş kişilere bir ‘yeşil sertifika’ verilmesi gündemde. Bu sertifika verilen kişilerin de toplum içerisinde ayrıcalığı olacağından bahsediliyor. Yurt dışına giriş çıkışlarında bir izolasyon süresi gerekiyor, bu izolasyonu artık talep etmeyeceği söyleniyor. Pozitif bulunan bir kişinin temaslısı olduklarında yine izolasyonun kaldırılacağından bahsediliyor, maske, mesafe, hijyen kurallarına uymak koşuluyla toplantılara katılabilecekleri ve onların ‘yeşilada’ tabir ettikleri turistik alanlara test zorunluluğu olmadan girebileceklerini söylediler. Bu ilk kez İsrail’de bir forma bürünmüş oldu. Öncesinde İngiltere, Fransa, İzlanda’da başladı bu tartışmalar, arkasından Danimarka, İsviçre gibi ülkelere yayıldı ve bütün ülkelerde aslında aşı olan kişilerin ya da hastalığı geçirmiş, geçirdiğini dokümante etmiş kişilerin bazı kısıtlamalardan muaf olmaları tartışıldı. Bunun adına ‘aşı pasaportu’ denilsin diye konuşuldu” ifadelerini kullandı.
‘DSÖ BUNU DESTEKLEMEDİĞİNİ AÇIKLADI’
Aksakal, bir taraftan da aşı pasaportunun hem Dünya Sağlık Örgütü nezdinde hem de o ülkelerdeki vatandaşlar arasında ayrımcılığa neden olacağına ilişkin tartışmalar olduğuna dikkat çekerek, “Avrupa ülkeleri dahil pek çok ülkede nüfusuna yetecek kadar aşı almada sıkıntı var. Bu durumda aşılanabilen kişilere bir ayrıcalık tanıdığınızda, diğer kişiler açısından bunun bir insan hakları ihlali olabileceği tartışmaları gündeme geldi. O nedenle bütün toplumların herkese bu aşı imkanını sunması gerekiyor. Bunu sunamadığınız ortamlarda bu tip yaptırımların insanların özgürlüklerini kısıtlayacağından bahsediliyor. Dünya Sağlık Örgütü de ‘biz şu an itibarıyla aşılar bu kadar sıkıntılı iken bütün ülkeler bu aşılara ulaşamıyorken böyle bir yaptırıma sıcak bakmıyoruz, bunu desteklemiyoruz’ açıklamasını yaptı” dedi.
‘AŞI PASAPORTU SUNMAK ZORUNDA KALACAKSINIZ’
Aksakal, diğer taraftan bazı ülkelerin de buna destek verdiğini belirterek, “Özellikle İngiltere, Fransa, İsrail, Polonya gibi ülkelerin aşı pasaportunu gündeme getirecekleri, şu anda nasıl ki yurt dışına çıkmadan önce 4 saat içinde antijen testi sonucu ya da bazı ülkeler uçuşunuza izin vermek için son 24, 48, 72 veya 96 saat içinde PCR testi sonucunun negatif olduğunu görmek istiyorsa buna benzer şekilde bir uygulamaya dönüşecek gibi duruyor bu konu. Siz yurt dışına gitmek istediğinizde hastalığı geçirdiğiniz ve korunduğunuzu göstermek durumunda kalacaksınız ya da 2 doz aşınızı en az 1 hafta önce tamamlamış olduğumuza dair pasaport sunmak zorunda kalacaksınız gibi duruyor” diye konuştu.
‘BİLİMLE DESTEKLENMESİ LAZIM’
Aksakal, Türkiye’de aşının e-kaydının olması, kişilerin istediğinde e-nabız üzerinden bu kayıtlarını indirebilecek olmaları ve risk grubunda aşının gelmiş olması ile daha fazla aşıya yönelik bir çabanın olmasının pozitif yönler olduğunu kaydetti. Böyle bir uygulama olacaksa tüm topluma yeterli aşı tedarik etmek için ekstra bir çaba harcamak gerektiğini ifade eden Aksakal, “Sarıhummanın görüldüğü ya da risk olduğu düşünülen bölgelere gidecek olanlardan mutlaka bir sertifika istenir. Bizde aşı yaptıktan sonra Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü bu sertifikayı düzenler. Ama bu, oraya gittiğinizde risk almanızı engellemek için bir uygulamadır. Diğer uygulamaysa oraya risk getirmenizi de engelleyen bir uygulama. Aşıyla ilgili bilimsel çalışmalar bundan sonraki süreci belirleyecek. Aşılanan kişiler ne kadar hastalığı taşıyabilirler, aşılanan toplumlarda aşısız bir kişi ne kadar risk oluşturur bütün bunların bilimle desteklenmesi lazım” dedi.
‘TÜRKİYE DE UYGULAMA DURUMUNDA KALABİLİR’
Aksakal, kişisel görüşünün aşıya ulaşabilen ülkelerin aşı pasaportunu talep edecekleri yönünde olduğunu ifade ederek, “Kişisel görüşüm gidişat, aşıya ulaşabilen ülkelerin 2021 sonundan önce ya da sonu itibarıyla 2022 ya da daha sonrasında kendi ülkelerine girişte hastalığın taşınmasını engelleyecek şekilde aşı pasaportunu talep edeceklerini gösteriyor. Şu anda mutant virüsler gündemde. O nedenle yeniden bir yayılım tüm dünyada söz konusu olabilir. Bütün bunları düşündüğünüzde de eğer yaygın bir uygulama haline dönüşürse Türkiye de kendi toplumunu korumak için bunu uygulamak durumunda kalabilir” diye konuştu.