THY Sosyal Yardım Vakfı, 1960’lı yıllarda THY’nin önderliğinde kurulmuş bir vakıftır. Bu Vakfın yönetim kurulunu oluşturan 7 kişinin 4’ü işveren tarafından atanırken diğer 3’ü genel kurullarda işçiler (yani THY çalışanları) arasından seçilirlerdi.
Bu vakıf o zamanki THY Genel Müdürü Agasi Şen önderliğinde kurulduğunda, THY’ye giren her personele bu vakıfa üye olma zorunluluğu getirilmişti. Aylık primlerin %4’ü THY, %3’ü çalışan tarafından ödenirdi. İşte, bu nedenle Yönetim Kurulunda THY’nin dediği olurdu. Vakıf, çalışılan süre boyunca tüzükte yazılı sosyal haklardan yararlanmaları dışında, Vakıf üyelerine emekli olurken, Vakfın ticari etkinlikleri sonucu kazandığı paradan da pay ayrılır, ayrıca çalıştığı sürece ödenen primler bu para ile birleştirilir ve emekliye topluca bir para verilirdi. Kuruluş amacı buydu.
Vakıf, üyelerden aldığı primleri bankalarda faiz ile değerlendirir, mülk alır, mülklerini kiraya verirdi ve ayrıca sigorta acenteliği gibi bazı ticari etkinliklerle de ek kazançlar sağlardı. Her ne kadar vakıf üyeliği zorunlu(!) olarak uygulansa da, üyeler ödedikleri aylık ödentilerle bir tür zorunlu tasarrufyapmakta ve karşılığında da emekli olurlarken toplu bir para almaktaydılar. Harbiye’deki eski THY genel müdürlük binasını THY’nın oldukça düşük bir kira ile yıllarca kullandığını hatırlıyorum. Gümüşsuyundaki bina da aynı şekildeydi.
THY’nin vakfeden olarak içinde bulunduğu bu sistem, uzun yıllar bu şekilde sürdü. Daha sonra gelen yönetim kurulu, o zamanki Vakıf Yönetimi vakıf üyelerine toplu para verme dışında bir de SSK ya da Emekli Sandığı dışında ikinci bir emeklilik maaşı sağlamak mümkün olabilir mi? diye Vakıfın maddi durumunu ve gelir giderini bir bilirkişiye inceletmişti.
Bilirkişi, aylar süren araştırmaları sonunda verdiği raporla bunun olanaklı olduğunun saptandığını bildirmişti. Bunun üzerine, bilirkişi raporuna uygun bir tüzük hazırlandı, Vakıf Genel Kurulu’na 1991-92 yıllarında sunuldu, oylandı ve kabul edildi. Yasa gereği; Vakıf Genel Kurulları’nın Vakıf Tüzüğünde (ki buna Vakıf Senedi deniyor) yaptıkları değişikliğin yürürlüğe girmesi için önce THY üst yönetiminin oluru alınıyor, daha sonra Vakıflar Genel Müdürlüğünden bir UYGUNDUR yazısı alınması sonucunda ilgili mahkeme değişikliği, kanunlara uygunsa onaylayarak yeni uygulamaya geçiliyordu.Kısaca değişiklik tescil ettiriliyordu.
İkinci emeklilikle ilgili tüzük değişikliği, aylar sonra mahkemece tescil edildi ve böylece yürürlüğe girdi. Üyelerden normal vakıf ödentisi dışında, fazladan ikinci emeklilik ödentisi de alınmaya başlandı. Vakıf aidatları ile ikinci emeklilik aidatları 12 ay maaş dışında yılda 2 ikramiyeden de kesiliyordu.
Tüzüğe göre; Vakıftan ikinci emeklilik maaşı alabilmek için 25 yıl boyunca ikinci emeklilik ödentisi zorunlu idi.
Ancak; ne var ki, 25 yıl vakıf aidatı ödeyip emekli olma zamanı gelen üyelerin hiç biri, (ikinci emeklilik 1991-92 yıllarında yeni başladığı için) ikinci emeklilik için geçerli olan 25 yıllık ikinci emeklilik aidatının tamamını ödememişti. Ancak, tüzük bunu da öngörmüş ve çözümünü birlikte getirmişti: 25 yıl Vakıf’a aidat ödedikten sonra emekli olan üyesi, örneğin 12 yıl ikinci emeklilik aidatı ödemişse, (25-12=13 yıl) ödemediği ikinci emeklilik aidatını o günkü aidat rakamlarına göre defaten-nakit olarak öderse, ikinci emekliliğe hak kazanıyordu. Eğer üye, emekli olurken, “ben ikinci emekliliği istemiyorum, ödediğim tüm aidatları ve getirilerini alıp ayrılmak istiyorum” derse, biriken tüm aidatlarını + hesaplanmış getirisini alıp ayrılıyordu.
İkinci emeklilik ödemeleri sorunsuz olarak sürerken, hükümet 2004 yılının başında 5072 sayılı Vakıflarla ilgili bir yasa çıkardı. Bu yasaya göre; şirketlerin personeli zorla vakıflara üye yapılmaz ve maaşlarından aidat kesintisi kaynaktan kesilemez oldu. O zamanki vakıf yönetimi, kaynaktan kesimin dışında başka çözümler üreteceğine “Vur abalıya” dercesine bu iş yürümez deyip THY yönetiminin de görüşünü alarak, Sendika ve THY’nin işbirliği içerisinde son derece acemi bir olağanüstü genel kurul yapılmasına olanak sağladı. THY’den personel başkanı Tuncer Tüzmen ve delegeleri yönlendiren Hava-İş sendikasının genel sekreteri Mustafa Yağcı’nın her zamanki birlikteliği burada da kendini göstermiş ve bu genel kurulda alınan kararla ikinci emeklilik (kendilerince) kaldırılmıştı. HALBUKİ;
THY, Vakıf üyeleri için maaşlardan aidat kesemeyecekti ama, maaşların yattığı bankaya verilecek bir talimat mektubu ile gene de maaşlardan bu aidatlar otomatik ödeme yolu ila Vakıf hesabına yatırılabilirdi. 9700 kişi olan Vakıf üye sayısı bir anda, bu kaos ortamında 1500 kişiye düştü.
Üyelikten ayrılanlar, ödedikleri birikmiş aidatları aldılar.
Ancak kazın ayağı öyle değildi. Bunu yapabilmek için GEREKLİ OLAN mahkeme ONAYINI almadan, ikinci emeklilik maaşlarını kesemezlerdi.
Bununla yetinmemişler ve mahkeme sanki aldıkları kararı onaylamış gibi, daha da ileriye giderek, kendilerine göre bir hesaplama yapmışlar ve 65 ay veya daha fazla ikinci emeklilik maaşı alan eski emekliler için; “siz zaten 65 aydan daha fazla ikinci emeklilik maaşı almışsınız, sizin işiniz bitti, güle, güle” dediler. Henüz 65 aydan daha az ikinci emeklilik maaşı alan emeklilere de “sizin şu kadar ay ikinci emeklilik alacağınız kaldı, aylık 407.000,000 liradan (o zaman milyon, milyar vardı hatırlarsınız) toplam şu kadar alacağınız var, gelin bir ibraname imzalayın, paranızı alın ve güle, güle gidin” dediler. Bu İhbarnameyi kimisi imzaladı parasını aldı, kimisi ise imzalamadığı için parasını da almadı.
Sonuçta emekli üyelerle Vakıf yönetimi mahkemelerde karşılaştı. Mahkeme bir bilirkişi kurulu oluşturup Vakfın tüzük değişikliğini inceletti.
Bilirkişi 4-5 sayfalık hukuki anlatımla kısaca “bu tüzük değişikliği yasaya aykırıdır, üyelerle yapılmış sözleşmeler tek taraflı olarak ortadan kaldırılamaz, üyeler bu hakkı alabilmek için 25 yıl boyunca aidat ödemişlerdir, ikinci emeklilik sistemi eski tüzük ile devam edilmelidir” diye rapor verdiğinden mahkemede bu bilirkişi raporuna aynen uyarak 2.emekliliğin devam etmesi yönünde karar verdi.
Vakıf, mahkemenin bu kararını Yargıtay’a temyize götürdü. Yargıtay, “mahkeme, karar vermeden önce Vakıfın maddi durumunu inceletmediği için” davayı tekrar görüşülmek üzere mahkemeye iade etti.
Mahkeme Yargıtay’ın kararını kabul etti ve bu defa Vakıfın maddi durumunu, gelir ve gider hesaplarını incelemek için bir bilirkişi kurulu kurdurdu. Bu kurul, Vakfın tüm maddi durumunu, yani gelirini, giderini, mülklerini, kira gelirlerini vs. inceledi ve aylar sonra verdiği raporda; “Vakıfın maddi durumu ve gelirleri, ikinci emeklilik maaşını ödemeye uygundur” diye rapor verdi.
Mahkeme tekrar duruşma yaptı ve “vakfın maddi durumunun ikinci emeklilik ödemesine uygun durumda olduğu tespit edilmiştir, tüzük değişikliğini tescil etmiyoruz, kararını verdi.
Vakıf bu ikinci mahkeme kararını da temyize götürdü. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi Eylül 2009 tarihinde Vakıfın temyiz isteğini geri çevirerek, mahkeme kararını 5 Hakimin oybirliği ile ONADI.
İşte; Dananın kuyruğu burada kopuyor ve “Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık” başlığı bu nedenle başlığımda yer buluyor .
Şimdi ne yapılacaktır;
1- Yukarıdaki gelişmeler çerçevesinde 2004 yılına kadar Vakfın asıl idaresi THY’de olduğundan (7 üyenin 4’ü THY’den) ve bu ikinci emekliliğin kaldırılma koşulları için mahkeme onayı gerektiğinin bilinmesine karşın, Vakıf yönetimini ve genel kurulu 2.emekliliğin kaldırılması adına etkileyen THY personel başkanı Tuncer Tüzmen ve buna çanak tutarak delegeleri etkileyen sendika yönetimi baş suçludur.
2- 1991 yılından itibaren bu ikinci emekliğin, ödenen aidatlarla yürüyemeyeceğini anlatmayan, Genel Kurullarda konuya ilişkin yeni ikinci emeklilik primlerinin düzenlenmesini (aktüel hesaplama) getirmeyen, 1991-2004 arası tüm vakıf yönetimleri ve tabii ki vakfeden olarak adlandırılan THY’nin vakıf yönetimindeki temsilcileri ve üst yönetimi suçludur. Bu kişiler ayrıca görevi kötü kullanmak THY ve personelini mağdur bırakacak kararlara mahkeme onayını beklemeden uygulamak suçlarından ayrıca mahkemeye verilebilir.
Çözüme gelindiğinde ise; bence; Her ne kadar vakıf yönetiminin Yargıtay’a Tashih-i karar (karar düzeltme) isteği yapmış olsa da bu kararı Yargıtay usulü kazanılmış hak olarak görüp bu talebi aynen iade edecektir diye düşünüyorum.
Bu nedenle Vakıf yönetimi 2004-2009 arasındaki ikinci emeklilik maaşlarını,ödemek zorunda kalabilir. Kurulduğu günden 2004 e kadar vakfeden THY olduğuna göre, bu ikinci emekliliğin kaldırılmasına yönelik yapılan genel kurul neticesine vakfeden olarak sesiz kalarak onay vermesi ve mahkeme onayın şart olduğunu düşünmediğinden sorumludur.
Bu nedenle, 2004-2009 arasındaki borçlar bir şekilde ödenmeli ve ikinci emekliliği iptal eden tüzük mutlaka mahkemece onaylanmalıdır.
Bu uzlaşıcı tutum içine girilirken, şimdiki Vakıf üyelerinin aidatlarına dokunarak bu sefer de onları mağdur etmeyecek bir sistem geliştirilmelidir.
NOT/ Yukarıdaki konuyla ilgili mağduriyetim yoktur.