ARACILAR- KOMİSYONCULAR VE SENDİKACILAR 

sefa-inan-kose-yazisi-11102020

Değerli Okurlarım;

Bu hafta yine birlikteyiz. THY ve Teknik A.Ş deki yeni ücretlendirme dönemine nasıl gelindi?  Bu konuyu anlatacak değilim, çok yazıldı, çizildi ve öyle veya böyle bir şekilde sonuçlandı. Taşlar yerine oturdu diyemeyeceğim çünkü taşların yerine oturabilmesi için çok uzun zaman gerekiyor.

Bu yeni düzen öncesi, işveren, sendikalar ve çalışanlar konuştu, kısaca herkes attı tuttu ve netice değişmedi. Bilirsiniz köşe yazılarımda atasözlerimize sıklıkla yer veren biriyim.  Bu haftaki yazımı da yine atasözlerimizden esinlenerek yazmaya çalışacağım. .

Neydi bu atasözlerimiz; Kısaca sözüm meclis dışına “Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz”         Ne kadar anlamlı söz değil mi? Günümüz yaşam biçiminde bu sözler gerçekte de cuk diye yerine oturuyor. Kısaca bu maç bitti ve nerelerde yanlış yapıldı birlikte değerlendirelim.

Kısaca işveren her zamanki işverenliğini, sarı sendikalar her zamanki sarı sendikacılığını yaparken çalışanlar da her zaman ki gibi, önce atıp tutup sonra sessiz kalmasını becerdiler.  Bu tür maçları birçok kez yakından seyrettiğimden bende şaşkınlık yaratmadı.

Öyle veya böyle oynanan maç bitti ve bundan sonra keşke şunu da yapsaydık, bunu da yapsaydık dönemi sona erdiğinden, alınan derslerden sonra önünüze bakma zamanı geldi. Çünkü zaman ilerleyecek ve yine siz çalışanlar bu sendika ve işverenlerden kurtulamayacak ve belki zaman içinde oyunu kuralına göre oynamayı öğreneceksiniz.

Ben sendikacılık-komisyonculuk-aracılık gibi meslekler arasında hiç fark göremiyorum. Bana göre hepsi aynı… Hepsi müşterilerinden geçiniyorlar. Tabii ki çalışma biçimleri aynı değil. En kolay olanı şüphesiz sendikacılık. Hele hele sendikacılığı THY gibi devletin bir türlü elini ayağını çekmediği şirketlerde yapıyorsanız, iki eliniz balda demektir.  İşçiden maaşınızı almanıza rağmen işçinin yerine işverenle birlikte olmayı haksız kazanç olarak görmekteyim. İşveren vekilleri nasıl patronlarının düşünceleri doğrultusunda çalışıyorlarsa, işçi temsilcileri de kendilerinin patronu olan işçilerden yana çalışmalıdırlar. Aksine davranmak terbiyesizliktir, ahlaksızlıktır, en azından vicdansızlıktır.

Görüldüğü üzere, çalışanlardan aldıkları aidatlarla yaşamlarını sürdüren Hava-İş ve Özçelik İş sendikalarındaki her kademedeki yöneticiler istifa etme erdeminden bile uzaktalar. Bu arkadaşlar (sendikacılar) çalışanlar arasında gezerlerken “siz evet demedikçe biz evet demeyiz” söylemlerini ağızlarına sakız etmiş bu kişicikler (istifa eden bir iki kişi dışında… ki, onları tebrik ediyorum) her zaman olduğu gibi işçiden nemalanmaya devam ediyorlar. Toplum içinde saygınlıklarını yitiren bu kişicikler sizce nasıl anılacaklardır? Bu arkadaşlara tavsiyem acilen sendikal görevlerinden istifa etme erdemini göstermeleri olacaktır.

Bir insanın görevi ne olursa olsun, hizmet verdiği dönem veya dönemler sonucunda arkasından bir kişi bile kötü konuşmamalıdır. Arkasından kötü konuşulup da hala pişkince ortalarda dolanabiliyorsa bu kişi veya kişiler her türlü hakareti kabul edecek zihniyettedirler.  Sendika, dernek, vakıf, kooperatif vb… görevler dâhil.

THY yönetim kuruluna geldiğimizde ise durum farklı. Onları oraya getiren çalışanlar değil. Onları o mevkilere getiren siyasi otorite, onlardan memnun ki görev değişikliği yapmıyor. Aslında çalışma hayatımızda sistem doğru. Devlet yani işveren, vekilini seçmiş, sizler de onun karsısına sendika yönetimini seçip koymuşsunuz. THY yönetim kurulu, devlet ve hissedarlar adına çalışırken, sizlerin temsilciliği, seçtiğiniz ve maaşlarını fazlasıyla ödediğiniz sendikacılar görevlerini layık ı ile yapmıyor. Hâlbuki sizin hakkınızı arayacak olan sendikadır, işveren değil ki.

THY şuraya bu kadar para harcamış, oraya sponsor olmuş, makam arabaları söyle böyle diyeceğinize, öncelikle kendi aidatlarınızla sefa süren sendikalarınıza bakmalısınız.

Patronu olduğunuz sendikaların arabalarını, korumalarını, kooperatifçiliklerini, maaşlarını, ödeneklerini sorgulamayıp gözünüzü sadece işverene dikip bakmak da neyin nesi oluyor.

İşveren vekilleri patronlarının sözünden çıkmayıp ne derlerse onu yapıyorlarsa, siz kendi seçtiğiniz ve maaş ve tüm giderlerini ödediğiniz sendikaların yönetimini neden istekleriniz doğrultusunda yönetemiyorsunuz?   

Sendika imzalamasa mevcut durum oluşmazdı ki.

Sizin seçtiğiniz sendika ve konfederasyonlar kuzu, kuzu gidip “tamam” diyor ki mevcut durum oluşuyor. Biliyorsunuz, Hava-İş ve Özçelik İş konfederasyonlara bağlı. Birinde Türk-İş var diğerinde Hak-İş … Pandemi dönemi diyerek, yapılan kesintilere, sendika evet demese THY rakamlarla oynayamazdı.

Kısaca siz daha kendi kapınızın önünü süpüremeden karşı evin kapısına bakıyorsunuz. İlker Bey sendikaların imzasını neden bekledi? Kendi başına yapabileceği bir durum söz konusu değildi ki.             Siz (yani sendikanız) “evet” dedi ki mevcut duruma gelindi. Burada sizin muhatabınız sendika idi. Siz şimdi kalkmış, THY yönetimini suçluyorsunuz. Kısaca suçlayacağınız adres yanlış. Suçlu;  Hava-İş ve Özçelik-İş yönetimin yanı sıra bu sendikaların bağlı oldukları konfederasyonlardır. NOKTA

Siz çalışanlar, elinizin en güçlü olduğu zamanda bile kaybeden oldunuz ya pes yani… Ülke her an seçime gidebilir. (oy lazım) Bu kritik dönemlerde İşçi hareketlerinden çekiniyorlar. Haklılık payınız yüksek.  Bu kadar avantajları sendikalarınız kullandı mı? Yoksa kapalı kapılar ardında imzalarını attılar mı? Pilotlar sendikayı bastı diye manşet atıp haber yaptığımda bana kızan ve biz basmadık sadece görüşmeye gittik diyen okurlarım şimdi ne derler acaba?

Sendikaların imzaladığı tadil protokolünde başka neler var biliyor musunuz?  Size sunulan bilgilerde değil ıslak imzalı protokolde neler var acaba? Toplum tam olarak bilgilendirildi mi?
Mesela; İş güvencesi ile ilgili bir madde var mı?  Kısa çalışma devam edecek veya etmeyecek deniyor mu? Ücretsiz izin olmayacağına dair söz var mı? Uçucu ekiplerin Pazar yevmiyeleri ile ilgili bir madde var mı? Part Time çalışma var mı, yok mu? Belli değil. Kısaca önlerine ucu açık bir sözleşme koymuşlar onlarda imzalamış. Tabii ki imzalayacak ki, her ay aidatları kesintisiz gelebilsin.

Sonuç olarak;  Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz… derler ya. Bakalım sizler yediğiniz ayazın nereden geldiğini anlayıp şimdiden önlem alıp, sendikanızı ve örgütlendiğiniz dernek, vakıf, kooperatif vb.. ne varsa gerekenleri yapabilecek misiniz?  Yoksa önünüzdeki Toplu İş Sözleşmelerine aynı kadrolarla mı gireceksiniz? Yoksa yine dayak yemeye devam mı edeceksiniz?

Tekrar söylüyorum; Siz, patronu olduğunuz sendikaları, sicili düzgün, işveren desteksiz, doğru dürüst, erdemli, ahlaklı kişilerden seçemezseniz işte bu tür satışlara her zaman yakalanırsınız.

Az kalsın unutuyordum; Bu sendikacılar veya şube yönetimleri aldıkları maaş veya ödenek her ne ise onlardan da aynı oranda kesinti yapılacak mı?  Mantıken ve vicdanen (tabii varsa) aynı oranlarda kesintiyi kendileri için de istemeliler. Çünkü imzayı onlar attı. Üyesinin %30 kaybı var kendileri ise lay lay lom, o aynı maaşını sendikasından alacak…Var mı böyle dünya…

Örneğin hepsinin aldığı ücretten ve çalışanlardan alınan aidatdan %30 kesinti yapılması gibi… Sendikacılar kendi aralarında bu kararı alıp, çalışanlara deklere etmiyorlarsa yazıklar olsun onlara. Ben olsam değil işyerlerinde dolaşmak sokağa bile çıkmamamın yanı sıra telefon numaram ve ev adresimi bile değiştirirdim.

Değerli okurlarım;
Kimseye zorla imza attırılamaz. Kimsenin elini tutup da “bak buraya imza at” denemez. Zor kullanamazlar. Kişiler kendi iradeleri ile imza atar veya atmazlar. Çünkü burası Muz Cumhuriyeti değil.  İmzalayın diyen kim olursa olsun fark etmez. Baktınız ki üyenize verdiğiniz söz uygulanamıyor, işte o anda ben imzalamıyorum ve istifa ediyorum der, odadan dışarı çıkarsın. Neyse belki de o anda stresli ortamda istifa akıllarına gelmemiş olabilir. Bunu da normal görebilirim. Benim normal göremeyeceğim, sizden onay almadıkça imzalamayız diye gidip imzalayarak geri dönmeniz. Madem döndünüz yani tükürdüğünüzü yaladınız. O halde şimdi bu satırları okur okumaz istifa edin… Önce genel merkez istifa etsin sonra biz ederiz demek yok… O sendikada temsilci bile olsan fark etmez. Erdemine kişiliğine saygın varsa edersin. Belki işsiz kalırsın, aç kalırsın ama hiç olmazsa alnın açık gezersin. Kendine saygını yitirmezsin.

Bu nedenle, İşveren kadrolarını tebrik (!) ederken, aidatı ile beslendiğin üyelerini işverenin insafına terk eden, sahipsiz ve çaresiz bırakan sendikaların ve derneklerin yönetimlerini nefretle kınıyorum. YAZIKLAR OLSUN…

ÖNEMLİ NOT/

İşverenin tadil protokolünün aynen geçmesinden sonra Sube yönetiminden istifa eden arkadaşların istifaları genel merkeze yollanmamış olduğu söylenmekte. Ayrıca şube yönetiminin komple tadil protokolüne imza attıkları iddia edilmekte.  Umar ve dilerim ki bu tür bir soytarılık yapılmamıştır.

Exit mobile version