THY’deki çalışma hayatım boyunca Türkiye’deki sendikacılığı yakından takip ediyordum. İş hayatıma İETT İş makinaları atölye şefi olarak devam ederken, bir ilan üzerine başvurduğum Türk Hava Yollarına geçiş yaptım ve ilk olarak derneğe üye olduktan sonra sendikacılıkla tanıştım. Tamı tamına 30 sene 6 ay fiili hizmet yaptım ve tabii ki sendikaya ’da 30 sene altı ay boyunca aidatımı ödedim. Havacılığı çok sevmiştim.
Dernekçilik ve Sendikacılık yapmak o zamanlar çok saygındı. Kişilik yapım bu saygın görevlere çok uygun olduğundan gerek dernekçilik gerekse sendikal faaliyetleri yakından takip ettim. Şu anda gelinen durumu tek kelimeyle ve abartmadan ifade etmem istense REZALET sözcüğü bile hafif kalır.
Bu saygın kurumlar bu hale nasıl geldi diye düşündüğümde, ilk olarak insanımızın yapısının değişmesi kaynaklı olduğunu gözlemledim. Eski ile yeni nesil insanımız arasında inanılmaz bir değer yargısı farkı var. Maalesef PARA ön plana çıkmış durumda. Paranın insanlığımızı bozduğu bu dönemlerde çalışma hayatımızdaki arkadaşlık ve dostluk kavramları da etkilendi ve her geçen gün artarak devam ederek insanlıktan çıkar hale geldik.
THY’deki sendikacılık rahmetli Kpt Plt Zihni Barın’ın başkanlığından sonra bitti diyebilirim. Mevcut durumda bana göre sendika yok, sendikacılık da yok. Tabii ki bu satırları okuyanlar o dönemi bilemediklerinden sendikacılığı şimdiki gibi sanıyorlardır.
Şimdilerde sendikacılık aracı kurum gibi çalışıyor. Sendika yönetimlerini üstü örtülüde olsa işverenin aktif rol oynadığı kesin. Hal böyle olunca da maalesef “tavşan kaç, tazı tut” oynanıyor.
Hak yemeyelim, İşverenin seçmediği bir sendika yönetimi daha var. O da Atilay Ayçin in ilk seçildiği dönemdir. Ancak, bu arkadaşımız da ilk dönemki başarısını sonraları gösterememiş ve en uzun sendika başkanlığı yapan biri olarak, sonunda kazanamayacağı bir seçime girerek mağlup olarak ayrılmak zorunda kalmıştı. Bu nedenle her zaman söylerim ki, bırakacağın zamanı iyi seçmelisin ki seni birileri bıraktırtmadan sen bırakabilesin.
Son dönemlerde yani bugünlerimizde işverenin onayını almadan kurulan sendika ise HAVA-Sen dir.
Bu sendikamız da son zamanlarda bozulan insani yapımız nedeniyle yalnızlaştı. Koskoca THY topluluğu yeni kurdukları ve destekledikleri sendikadan kopar hale geldi. Sebebi ise yukarıda yazdığım gibi sadece PARA…
Aslına bakacak olursanız, THY gibi ücretlerin piyasa şartlarına göre yüksek seyrettiği bir kurumda ve her şeyin para olarak değerlendirildiği bir ortamda gerçek sendikacılığı kimse yapamaz.
Gerçek sendikacılık ancak asgari ücretle veya düşük ücretle çalışan işçi kesiminde yapılabilir.
Çünkü asgari ücretle çalışan işçi “ya hep ya hiç”i oynayabilir, düşük ücretini riske edebilir.
THY’de 50.000 TL ye kadar çıkabilen bir maaş skalasındaki çalışan kesimi eyleme, iş yavaşlatmaya ve greve sokmak deveye hendek atlatmaktan daha güçtür.
İşte tam burada aracı kurum tarzı çalışan bazı sendikalar ortaya çıkıyor.
Aracı kuruma ne gerek var diyeniniz olacaktır. THY büyüklüğünde bir şirkette THY yönetimi tek başına pilotuyla mı, teknisyeni ile mi, memurları ile mi, kabin personeli ile mi uğraşacak… Tabii ki hayır.
Avrupa birliğine girmeye çalışan ülkemizde sendika ve sendikacılık şart. Elin gâvuru demez mi yahu sizde sendikal haklar yok. Çalışanlarınız ne eylem yapabilir nede grev…
Anında cevap hazır… Bizde de sendikalar var ve işçi hakları için uğraşıyorlar.
İşveren, kurar aracı kurum gibi çalışan bir sendika, birlikte çalışırlar. 3 senede bir sözleşme dönemi geldiğinde önce topluma açık sonra da kapalı kapılar ardında anlaşırlar ve basarlar imzayı olur biter.
Kısaca, aracı kurum gibi çalışan bazı sendikalar çalışana değil işverene yarıyor. Ayrıca şirket, bu tür kendisi için çalışan kurum için masraf da yapmıyor.
THY aslında bu görevi kendisi de yapabilir. Kurar bir Sendikal İşler Başkanlığı, atar alt kadrolarına müdürler ve şefler oldubitti. Kendileri çalar kendileri oynarlar. Boşu boşuna da çalışanların milyonları gereksiz yerlere gitmez.
Ne güzel memleket dimi ama… Sendika Üyeleri, sendikacıların maaşlarını bol bol ödüyor. Kısaca hem işverenle birlikte çalışıp hem de işçiden maaşlar alınıyor ve işverene nazaran çok daha iyi bir hayat standartları var.
Makam arabaları, korumalar, tek başına harcama yetkileri… Ayrıca işe devam mecburiyeti de yok. Kimseye hesapta vermezler. 3 senede bir veya iki ay çalışabilirler. Siz üye olmasanız da dayanışma aidatı vermek zorundasınız Kaçmanız mümkün değil… Eskiden işverenler sendika üyesi olmayanları severlerdi. Şimdi ise her nedense nefret ediyorlar. Hava-İş in en büyük sempatizanı THY yönetimi.
Tabii ki bazen gerçekleri görüp sendikaya laf atan yayın organları da oluyor. Bu tür durumlarda işlem çok basit. Parası ile değil mi? Medyada kendi aleyhlerine haber yapanların bazılarını satın alır ve hatta kendi haber siteniz gibi de kullanabilirsiniz. Ticari amaçla kurulan her yeri satın almak mümkün ne de olsa…
Bazılarını satın alır, satın alamadıklarınızı ise bol bol mahkemeye verir bezdirme politikası uygularsınız. Davayı kaybetseniz de mahkeme masraflarını nasıl olsa üye aidatından ödeyecekler. Ne güzel memleket yahu… Hani bir deyim vardır “10 dönüm bostan, yan gel yat Osman”
Şimdi de gelelim Hava-İş ve Hava Sen arasındaki soruna;
Hava-İş in seçimi nasıl kazandığını birlikte izledik. Yaşananlar, mahkemeler, havada uçuşan belgeler, kamyoncular hepsi bir film şeridi gibi aklımda yer etmiş hadiseler.
Bu nedenle Hava-Sen mecburiyetten kurulmuş bir sendikadır. Çalışanların uykularından uyandığı bir dönüm noktasıdır. Hala gülerim, koskoca THY’de piyasadaki şirketlere göre elit bir tabaka mevcut ve bu elit tabaka kendisi temsil bile edemiyor. Binlerce pilot ve kabin memuru içinden bir kişi bile çıkartamıyorlar… Her zaman, ne acı bir durum derdim
Çünkü THY’nin en kalabalık çalışanlarının bulunduğu uçuş işletmenin konu ile alakası yakından uzaktan olmayan yöneticiler ile temsil edilmesi kabul edilemezdi.
Sonuçta Hava-Sen’i kurmaya muvaffak oldular. Çok geç kalmışlardı ama olsun sonuçta kurulabildi.
İşveren kendi emri altında çalışmaya niyeti olmayan bu grubu ister mi? Tabii ki istemeyecekti. Bu nedenle kuruluş aşamasından sonra işveren bazılarını işten atarak, birlikteliğin çözülmesi beklendi. Ancak başarılı olunamadı. Bir anda Hava-Sen inanılmaz bir çıkışla binlerce üyeye sahip oldu.
Ancak, eğri oturalım doğru konuşalım ki Hava-Sen de doğal olarak bir dolu acemilik yaşandı. Çünkü yepyeni bir sendika idi ve kusurları olmasına rağmen iyi niyetli olduklarından fazla yıpratılamadı.
Hava İş şaşırmıştı. THY’nin en kalabalık grubu kendini istemiyordu. Hava-İş yönetimini bir türlü kabul edemiyordu.
Bay Hamdi’nin ekibi yalnız kalmıştı. Para var, mekân var, araç gereç var, daha da önemlisi tanınmışlığı olmasına rağmen Hava-Sen gibi yepyeni bir sendika onlara üye kaptırmıyordu.
Kara kara düşünülmeye başlandı.
Nerden ve nasıl çıktığını anlamadım ve mantığın kabul etmediği bir madde ile taarruza geçildi. Nerden çıkmıştı bu madde… Hem, üyelerle dayanışma aidatı ödeyenler arasında eşitlik ilkesi geçerli diyeceksin hem de ancak diyerek… Dayanışma ödeyenler yeni sözleşmeden doğacak haklarını imza tarihinden itibaren alabilecekler diyeceksin. Eeeeeee nerde kaldı eşitlik ilkesi.
Geçmişte sendikacılık ölsün diye sendikalı olmayan çalışanlara da aynı hakları veren işveren bu sefer sendikacılığı korur olmuş… Hayırlara vesile olur inşallah dedik ama olmadı…
Çalışanların en hassas olduğu konu maalesef para konusudur. Maalesef dedim çünkü bana göre paradan daha çok huzur ve kalıcılık önemlidir.
Veeeeeeeeeeeeeeeeee kimsenin kafasına yatmayan bir madde ile saldırıya geçildi. Tabii ki burada sadece işvereni suçlamak yanlış olur. Çünkü o kanun maddesini ortaya koydu ve uyardı. Şunu yapın bunu yapın demedi.
Peki, işveren sendika olarak karsısında kimi ister derseniz şüphesiz Hava-İş i diyebilirim.
Çünkü THY işverenine göre yeni bir sendikaya ihtiyaç yok. Bay Hamdi zamanında elde edilen dikensiz gül bahçesine, ya birileri diken getirirse… İki taraflı baktığımda THY kendine göre haklı. Problemsiz ve sorunsuz bir sendikacılık istiyor. Çalışan nasıl kendi haklarını daha iyi arayacak bir sendika arayışında ise işverende dikensiz gül bahçesi arayışında haklıdır.
HİÇ BİR ZAMAN İŞVEREN İLE SENDİKA BİR ARADA DÜŞÜNÜLEMEZ. BU SON DERECE YANLIŞTIR.
Neyse THY ve Hava-iş i bir kenara bırakalım. Peki, çalışanlar için gerekli mi? Tabii ki gerekli. Çünkü içlerinden çıktılar ve legal olarak göreve geldiler. Kendilerini daha iyi temsil edebileceklerine inanıyorlar.
Bazı arkadaşlar diyor ki; yahu dayanışma veya normal üye ne fark eder ki adamlar nede olsa hepimizden aidatımızı alıyor. Geçelim Hava-İş’ e bu iş bitsin…
Peki, Hava İş neden illa ki o sendikayı kapattırmaya çalışıyor? Bu ballı sendikacılık dönemi bırakılır mı yahu. Atilay Ayçin 23 sene yaptı bu görevi. Bay Tatlıbal neden yapmasın ki… Koca koca kaptanlar yönetiminde… Başkanım, başkanım diye etrafında dolanıyorlardır.
Makam arabaları, hesapsız harcama yetkisi, orada burada esip gürlemeler, seyahatler, eğitim adı altında tatiller ve bir de başkanım, başkanım diye arkasında dolanan bir dolu yalaka. Ohhh yan gel yat…Bence bu aracı kurum başkanlığı milletvekilliği ve bakanlıktan çok daha avantajlı…
Tabii ki herkes üye değil ama dayanışma paraları devamlı yatıyor. Maddi yönden sorun yok ama yine de içlerinde bir şüphe var. Ya bu dayanışma ödeyenler benim üye sayımdan bir gün çok olurda bir dahaki seçimde yetki alamazsam…
Eeeee bu konuda haklı. Ayçin’in 23 senelik rekorunu kırmak lazım. Hımmmm o halde PARA kozunu oynayalım. Dayanışma aidatı verenlere bir sürpriz yapalım ve o ne zaman ve nasıl bir anda karsımıza çıkan o kanun maddesini kullanalım dediler. Ne kadar kişi Hava-İş e geçti onu bilemem ama benim bildiğim, Hava-Sen’in kemik gibi üyeleri de var. Bu sayı 2000 pilotun altına düşmez diye düşünüyorum. Çünkü yeni nesile kötü bir miras bırakmak istemeyeceklerdir. Başaramadılar denmesi hiç de hoş değil.
O HALDE NE YAPMALI?
Eyyyyyy Hava Sen sendikası yönetimi; Birbiri ile çelişerek üyelerinizi zor duruma sokan maddeyi acilen mahkemeye verin. Hiç ama hiç beklemeden…
Bir çalışana, hem dayanışma aidatı ödediğin zaman normal üyenin hak ettiği her hakkı alırsın diyeceksin hem de ama sözleşme uzarsa imza tarihinden itibaren geçerli sayacağım diyeceksin. MÜMKÜN DEĞİL BU.
Yapılacak şey çok basit. Mahkemeye başvurun ve bu maddenin Anayasa ile çeliştiğini iddia edin. Silsileye hiç gerek yok. Önce mahkemeye. Sonra Yargıtay’a, sonra Anayasa mahkemesine gibi sürece girmeyin.
Sizin başvuracağınız her hangi bir Mahkeme, bu eşitsizlik yaratan maddeyi ANAYASA mahkemesine direk sunacak pozisyondadır. Hâkimin böyle bir yetkisi var. (Hatta Anayasa mahkemesi belirli bir sürede cevap vermezse, davaya bakan hâkim kendi karar verebiliyor.
Benim ve danıştığım üst düzey hukukçuların hepsinin görüşü; Anayasa mahkemesi bu maddeyi yüzde yüz bozar şeklinde.
Bu arada bir iki aylık fark almak için sendikasını yüz üstü bırakan veya bırakmayı düşünen THY çalışanlarına teessüflerimi iletiyorum. Unutmayın ki tarih sizin bu davranışınızı asla affetmez. Bu fırsatı kaçırdığınızda sizden sonra gelen neslin de önünü kesersiniz.
Tüm hayatımız boyunca birçok riske giriyoruz. Yaşamanın kendisi zaten başlı başına bir risk. Kimin yarın ne olacağını Allah’tan başka kimse bilemez. Teknisyenine, memuruna, kabin çalışanlarına, kısaca tüm THY çalışanlarına örnek olacak bir karar almalısınız.
En azından Hava-Sen in kuruluş aşamasında işten çıkartılanların mücadelesi ne içindi… Onu unutmayın yeterli…