İçeride huzursuzluklar başlamıştı.
Seksenli yılların başlarına gelindiğinde Airbus içerisinde çatırdamalar başlamıştı. Çok uluslu bir şirket olmanın faydaları olduğu gibi dezavantajlarıda vardı. Dışarıya karşı yavaş yavaş yükselen bir imaja sahiplerdi fakat, Airbus içerisinde ortaklar anlaşmazlık yaşıyorlardı. Airbus olarak 1975 yılında tek bir modelle kalmamaya, A300 hariçinde modellerin üretimine karar verilmişti. Zamanın Swissair’i ile Lufthansa’nın istek ve baskıları üzerine bazı teknik yeniliklerin yapıldığı ve A300’e kıyasla biraz daha küçültülmüş A310 vardı model yelpazesi içerisinde Airbus’ın ama Airbus, Boeing gibi çok çesit model sunmak istiyordu. İşte bu noktada ortaklar ters düşmeye başlamıştı. Almanya, büyük uçaktan daha fazla kar payı kalacağını öne sürerek, A300’den daha büyük uzun menzilli yeni bir model üretmekten taraftardı. Fransa ise tek koridorlu orta ve kısa menzilli modellere her geçen gün rağbetin arttığını gerekçe göstererek, B737 sınıfına yönelmenin doğru olacağını iddia ediyordu. Bu iki büyük ortağın atışmaları bir müddet sürsede İngiltere’nin de araya girmesi ile Fransa’nın teklifi kabul edildi ve Airbus, B737’ye rakip olacak A320-serisinin çalışmalarına başlamıştı.
Başka bir problemde Almanya ile İngiltere’nin, Airbus’ın safkan bir Fransız firmasıymış gibi işlemesinden rahatsız olmalarıydı. Airbus’ı ikiye bölüp üretim ve pazarlamanın ayrı yapılması planları yapıldığı sıralarda Almanya, Airbus’ın en önemli finans kaynaklarından olduğu halde sadece gövdenin imalatıyla yetinmek istemediğini söylüyordu. Aynı şekilde İngiltere’de uçağın burun ve kokpit kısmını sadece Fransa’nın üretmesinden rahatsızlık duyuyordu. Ayrıca her iki Ülke’de, birlikte üretilen bir uçağın niçin sadece Fransa ‘da ve üstelik denizden uzak dolyısıyla parçaların nakliyesinin zor olduğu Toulouse’da yapıldığına anlam veremiyorlardı. Hem Almanya hem de İngiltere Airbus’dan ayrılmayı dile getirmeye başlamışlardı. Fransa, Almanya’nın Airbus ortaklığından ayrılma ihtimalinden çok rahatsızdı, bu durum Airbus’ı çöküşe sürüklerdi. Tüm bunlara rağmen ne montajdan nede ürettikleri parçaların oranından ödün vermek istemeyen Fransız’ların yardımına, Airbus’ın fikir babalarından ve aynı zamanda Alman bir bakan olan Franz Josef Strauss yetişmişti ve zamanın Alman hükümetini uzun uğraşlar sonucu Airbus’dan geri çekilmemeye razı etmişti. İngiltere’nin Airbus’dan ayrılma ihtimalini ise ne Fransızlar nede Almanlar önemsemiyordu. Çünki, İngiltere ikinci kez Airbus’dan elini ayağını çekerse, bir daha geri dönüşlerine göz yumulmayacaktı. Bu risikoyu ne İngiliz havacılık sanayisi göze alırdı ne de İngiltere’nin boşluğunu Fransa ve Almanya dolduramayacak durumda değilllerdi. Sonuç olarak İngiltere’de ortaklıkta devam kalmaya karar verdi ve Fransa her iki tarafıda kurulmuş düzeni değiştirmeye kalkmanın maddiyatları yükselteceğine ikna edebilmişti. Bugün ise, A321 ve A319 modellerinin montajı ile A320, A330 ların gövdeleri Almanya’da yapılıyor. Airbus’ın en büyük modeli olan A380’nin parça üretim dağılımı şu şekilde;
Kanatlar – İngiltere
Flaplar – Almanya
Gövde – Almanya
Gövde orta segment – Fransa
Kokpit – Fransa
Kuyruk (Vertical Stabilizer + Rudder) – Almanya
Arka Kanatlar – İspanya
Yönetim Ünitesi – Fransa
Glare parçalar – Almanya
Uçağın tüm iç donanımı – Almanya
Uçağın montajı – Fransa
Pan Am ile şaibeli alış veriş
Airbus, 70’li yıllarda Eastern Airlines’a yaptığı ve dikkatleri üzerine çeken uçak satışı tarzında bir satışı daha sonraları Pan Am ile de yaptı. 80’ler de eski gücü kalmayan Pan Am, filosunu yenilemek için üreticilerle görüşmeye başlamıştı.
Altı ay boyunca defalarca Boeing ve Airbus ile görüşen Pan Am, teklifleri karşılaştırarak fiyat kırıyordu. Sonunda Pan Am bir milyar Dollar’a , Airbus’dan 28 adet A300 alacağını açıkladı fakat günümüze kadar o uçak alımı hakkında hiç bir detay ortaya çıkmadı. Bazı uzmanlar Pan Am ‘in gerçekte uçakları almadığını, Airbus’ın uçakları çok uygun fiyata kiraladığını iddia ediyorlar.
Airbus’ın bu agresif pazarlama politikası Boeing’i oldukça rahatsız ediyordu. Washington’a baskı yapmaya başlamış, Airbus’ın hükümetlerin destekleri ile uçakları ucuza satmasının haksız rekabet olduğunu iddia etmeye başlamıştı. Aslında doğruydu da, Airbus 90’ların başına kadar kar etmemiş, Avrupalıların vergileri ile ayakta duruyordu. Fakat Boeing’de durum farklı mıydı? Boeing ise ABD askeriyesini arkasına almış, askeri uçakların Ar-Ge si için önemli yardımlar alıyordu. Daha sonrada o teknolojileri sivil havacılığa uyarlıyordu. Buna rağmen Boeing, politikacıların araya girip Airbus’a yapılan yardımların kesilmesi aksi takdirde ABD’de satışının zorlaştırılmasını istiyordu. Krizde olan McDonell Douglas’da aynı talepte bulunuyordu. Fakat ABD’li havayolu şirketleri ise Airbus’ın yolunun kesilmesine karşıydılar. Airbus sayesinde rekabet artmış, uçakların alış fiyatları ciddi anlamda düşmüştü. Airbus’a motor üreten ABD’li üreticilerde durumdan rahatsız değillerdi.
McDonell Douglas ile Airbus’ın yakınlaşması.
Yıl 1986’ya gelindiğinde Airbus’ın A330/340 modeli üzerinde çalışmaya başlayacağını duyurması üzerine krizde olan McDonell Douglas büyük ümitler bağladığı MD-11 modelinin geleceğini tehlikede görmüştü. Boeing’in desteğinide alan McDonell Douglas, ABD hükümetine baskı yapar ve bir heyetin Avrupa’ya gitmesini sağlar. ABD’li ler, Airbus’ın yeni geniş gövdeli modellerinin devlet desteği görecek olmasından memnun olmadıklarını dile getirirler. ABD tarafından baskı altına alınmaktan hoşlanmayan Avrupa’lı lar dan en sert tepkiyi Fransız Cumhurbaşkanı Jacques Chirac verir ve ABD’ye karşı sözlerinde ”Agresif” ve ” rehin alıcılar” gibi tabirler kullanır. Bu durumdan rahatsız olan ABD , Airbus’a karşı yaptırımlar uygulamak için kolları sıvamıştır. Tamda bu noktada ABD’nin Airbus’a karşı uygulayacağı yaptırımlara, Airbus’a karşı savaş açan McDonell Douglas’ın CEO’su M. McDonell karşı çıkar. Çünki McDonell, Airbus’a uygulanacak yaptırımlara karşılık Avrupa’lı havayolu şirketlerinden sipariş almama tehditleri almıştı. Avrupa’da önemli müşterileri olan McDonell Douglas, ABD hükümetini son anda Airbus’a karşı kararlar almaktan vaz geçirmeyi başarmıştı.
Bunun üzerine Airbus ve McDonell Douglas aralarındaki savaşa son verip, yakınlaşmaya başlamışlardı. Birlikte yeni bir geniş gövdeli uçağın geliştirilmesi söz konusu olmaya başlamıştı. Hatta bir ara kısa sürelide olsa iki şirketin evliliği dahi dile getirilmişti.
Her iki şirket olası bir birleşmede Boeing’e karşı daha güçlü olacaklarının farkında olsalarda sonuç olarak ortaklık planlarından vaz geçmişlerdi. Bunun başlıca sebebi, McDonell Douglas’ın yeni bir uçak geliştirmede payına düşen masrafları dahi karşılayacak durumda olmaması ve iki şirketin modellerinin çok farklı olmasaydı. Airbus ile bir ortaklığın olamayacağını anlayan McDonell Douglas tekrar Boeing’in yanında yer alarak ABD hükümetine, Airbus’a kısıtlamalar getirilmesi yolunda baskılara başlamıştı. Son zamanlarda ABD’li havayolu şirketlerinden aldığı siparişler, Avrupa’lı havayolu şirketlerinin tehditlerine kulak asmamasını sağlamıştı.
Devam edecek…..