26 Haziran 1988 tarihinde pırıl pırıl güneşli bir havada saat 14.00’de Air France’a ait yeni bir A320-100, Fransa Habsheim Aero Club tarafından Mulhouse-Habsheim havalimanında organize edilen Hava Gösterisinde, iniş konfigürasyonunda (iniş takımları ve flaplar açık) alçak uçuş gösterisi yapıyordu. Habsheim havaalanı çok küçük olduğu için uçağın Data Base’ine burasıyla ilgili koordinatlar yüklenmemişti. Air France uçuş No. 296, F-GFKC, pist üzerinden 30 feet yükseklikte, motorlar Flight Idle’da gösterinin bitiminde TOGA’ya (Take Off Go Around) basılmasına rağmen motorlar beklenen hızda beklenen thrustı vermeyince uçak irtifa alamayıp pist bitimindeki orman ağaçlarının tepelerine çarparak düştü ve yangın çıktı. Olay sırasında çekilen videolarda uçak düşmüyor, sanki bilerek/isteyerek ormana dalıyor gibi görünüyordu.
Kazaya uğrayan uçak Airbus’ın Fly-by-Wire teknolojisinde ürettiği ilk uçak tipiydi ve bu gösteri uçuşu Airbus’ın reklamı olacaktı. Fransızlar bu yeni uçağı çok kişinin tanımasını istiyorlardı. Uçağın içinde ekip dışında 130 da yolcusu vardı. Mucize eseri kazada yolculardan 3’ü ölmüş, 50’si de yaralanmıştı. Kaptan küçük sıyrıklarla kurtulmuştu.
Kazadan kurtulan kaptan ifadesinde “ben pist üzerinde Max Alfa ile alçak hız, 30 metre alçak irtifada gösteri uçuşunda tam zamanında TOGA komutu vererek irtifa almak istedim ama motorlar beklediğimiz hızda beklediğimiz performansı vermedikleri için tırmanamadık ve ağaç tepelerine sürtünerek düştük” diyordu. Kaptanın 30 m. dediği irtifa gerçekte 9 m. ağaçların yüksekliği ise ortalama 12m. idi. Altimetre yanlış bilgi veriyor olabilirdi. Motorlara T/O takatı verildiğinden sonra akselerasyon ölümcül 4 saniye gecikme yapmıştı. (jet motorlarında bu gecikme normaldir) Ayrıca kompüter, uçak iniş konfigürasyonun-da olduğu için, kaptanın gaz kollarını tam ileri itmesine ve side-stick’i geri çekmesine (nose up) rağmen kaptanın kumandasına cevap vermiyor, uçağı inişi tamamlamasına yönlendiriyordu.
İncelenen DFDR kayıtları sonunda 20 yıldır Air France personeli 44 yaşındaki kaptan Michel Asseline mahkeme tarafından “çok alçaktan, çok düşük hızda uçuş ve motorlara gaz vermekte gecikme” nedenlerine bağlı olarak kasıtsız adam öldürme suçundan 10 ay hapis ve 10 ay gözetim cezasına çarptırıldı. Ayrıca FO, 2 Air France personeli ve hava gösterisini tertipleyen Hansheim Aero Club’ın başkanı da kazada suçlu bulunarak gözetim cezası aldılar. Kaptan Asseline mahkemeden çıkarken suçlu olmadığını bu nedenle bir üst mahkemeye başvuracağını bildirdi.
Airbus ve Avrupa’nın ticari kaygılar nedeniyle oynadıkları ibretlik çirkin, kirli oyun
Bay Christian Roger, Fransa Hava Kuvvetleri Akrobasi Ekip Lideri bir pilottu. Hava Kuvvetlerinden ayrıldıktan sonra Air France havayollarında B747 kaptanı olarak görev almıştı. C. Roger, kaza sırasında Fransız Pilotlar Sendikasının da (SNPL) başkanıydı. SNPL, kaza sonrasında A320 kaptanı Michel Asseline’inin suçlu olmadığına inanıyor destekliyordu. Ancak DFDR kayıtlarının ortaya çıkmasıyla kazanın suçlusunun kaptan olduğu ispatlanmıştı, uçak ve motorları mükemmeldi. Uzman raporları da kaptanı suçlar mahiyette olunca SNPL, kaptana desteğini adım adım geri çekti ve mahkeme sonunda kaptan hapis cezası aldı.
Bu sırada Christian Roger emekli olmuş, kaza ile ilgili gelişmeleri tarafsız olarak yandan izliyordu. Bir gün yayını serbest bırakılan DFDR kayıtlarını incelerken bunlarda bir anormallik/saçmalık olduğunu görerek derinlemesine incelemeye başladı. Kazayla ilgili bulabildiği tüm video, fotoğraf gibi belge ve bilgileri de değerlendirmeye kattı, olaya şahit olanlarla konuştu. Birden fazla anormallik tespit edince, bu işin içinde bir bit yeniği olduğuna, uzmanların devlet adına A320 uçağını temize çıkarmak için sahtekârlık yaptıklarına, kaptan Michel’in adaletsiz olarak hapse tıkıldığına inanmaya başladı ve mahkemeye başvurarak adını hapis cezası alan kaptanın savunucuları arasına yazdırdı.
DFDR ve CVR kayıtları
Uçağa ait DFDR ve CVR (Kara Kutular) kazadan 2 saat sonra sağlam olarak bulunmuşlardı. Ancak, olayın birinci derece belgeleri olan bu cihazların 10 gün süreyle mahkemenin kontrolü dışında tutulduklarını tespit etti. Hâlbuki Fransız yasalarına göre bu cihazlar, kaza yerinde bulundukları anda polis tarafından el konulup, mahkemenin kararında göre, deşifre edecek uzmanlara verilmeliydi.
Bunun yerine cihazlar, Mulhouse Sulh Yargıcının emri ile 10 gün süreyle Fransız Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünde (DGAC) illegal olarak tutulmuştu. DGAC’ın yasal olarak kaza geçiren bir uçağın recorderlerini elinde tutma görevi ve hakkı yoktu. İşte ne olduysa bu 10 gün içinde olmuştu.
Bir diğer önemli husus kaza yerindeki ağaçlar, kaza gününden 3 gün sonra BEA – Fransız Kaza Araştırma Bürosu (French Accident Investigation Bureau) yetkilisi 2 kişinin emri ile kesilerek yok edilmişlerdi. Hâlbuki kaza araştırmasında uçağın kanatlarının tıraşladığı ağaçların yerden yükseklikleri ölçülüp belgelenmeliydi, bunun yapılması beklenmemişti.
Nitekim sonradan yapılan değerlendirmelerde, sol kanadın 11 metre, sağ kanadın ise 8,5 metre yükseklikten ağaçlara vurarak koptuğu anlaşıldı. Bu 2,5 metrelik fark, motorların eşit değerde gaz yemediklerinin (different engine acceleration) bir göstergesiydi.
Airbus’ın, Fransa Devleti ve Adaletinin hukuk dışı (illegal) işlemler yaptıkları anlaşılıyordu.
Kazadan hemen sonra SIPA Ajansının(*) bir helikopteri kaza yerinin üzerinde dolaşıp birçok fotoğraf çekmişlerdi. Bunların birkaçında, sağlam olarak bulunan her iki recorderin, bir kişi tarafından taşındığı görülüyordu. Daha sonra, delil olarak mahkemeye sunulan 2 adet recorderin de fotoğrafı bulundu. Kaza yerinde bulunan recorderlerin üst ve yan taraflarında ışık yansıtan çizgilerin olmamasına rağmen mahkemeye sunulan recorderlerin üst ve yan taraflarında bu çizgiler net bir şekilde görülüyordu.
Yani, mahkemeye sunulan recorderler kaza geçiren A320’ye ait değillerdi, uçağa ait olmayan bu sahte recorderler, kazadan sonra suni olarak kaydedilmiş dataları içeriyorlardı. Sahtekârlık yapacak kadar aklı olanların, sahte kayıtlı recorderlerin dışındaki ışık yansıtıcı geniş çizgileri görecek kadar akılları tutulmuştu anlaşılan.
(*) SIPA Fotograf Ajansı, Gökşin Sipahioğlu’nun kurucusu ve sahibi olduğu bir Fransız Ajansıdır.
A320’den önceki tüm sivil yolcu uçaklarında uçuş kumandaları ve motorlara verilen kumandalar çelik kablolarla manüel olarak iletilirken A320’de bu kumandalar ilk defa Side Stick elektrik kablolarıyla komputere, oradan da elektronik olarak uçuş kumandalarının hidrolik piston/silindire iletiliyordu. Kokpitteki tüm indikatörler LCD ekranlıydı. Bu nedenle uçağın kokpitinde klasik uçuş kumanda lövyeleri mevcut değildi. Pilotlar uçuş kumandalarına kokpit sol/sağ yan konsollara yerleştirilmiş Side Stick’ler ile kumanda ediyorlardı. Bu nedenle bu uçağa “Fly-By-Wire” deniyordu. Airbus dönemin en sofistike (karmaşık) yolcu uçağını üretmiş olmanın gururunu taşıyor ve bunu herkese göstermek istiyordu. Bir gösteri uçuşu olduğu için uçakta çok sayıda gazeteci vardı ve yerde de sayısız foto ve video çekimi yapılıyordu.
Airbus ticari jet uçakları projesinde B737 uçağının karşısına bu modern uçakla çıkmayı planlamıştı, Fly-By-Wire teknolojisine yatırımı ve beklentisi çok yüksekti ama, bu talihsiz kaza A320 uçağını ve yeni sistemi lekeleyecekti. Buna derhal bir çare bulmalıydılar. Aksi halde, Airbus (Avrupa uçak sanayii) intihar etmiş sayılır, binlerce insan işsiz kalabilir ve ticari rakipleri Boeing ile başa çıkamazlardı.
Fransız Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünde illegal olarak 10 gün kaldığı anlaşılan kazanın gerçek recorderleri önce deşifre edildiler. 2 adet başka recorder üzerine elektronik olarak, uçağı ve motorları temiz gösterecek sahte yeni kayıtlar yaptılar. Bu suretle yeni üretim Fly-By-Wire A320 uçağı temize çıkardılar, Avrupa’nın, Airbus’ın prestij kaybını ve finansal/endüstriyel felaketin önüne geçtiler. Bu işlemler 10 gün içinde tamamlandı ve sahte kayıtlı recorderler deşifre edilmeleri için kaza araştırma uzmanlarına bırakıldılar. Sahte kayıtların farkına varamayan uzmanlar, bu kayıtlara dayanarak uçak ve motorlarında bir hata, arıza tespit edemeyince olay pilot hatası olarak kaptanın üzerine yıkıldı. Kaptan Michel Asseline günah keçisi olarak seçilmişti.
Devlet ve Airbus adına sahtekârlık yapanlar sahte recorderler mahkeme huzuruna getirildiklerinde çekilen fotoğraflarla sahteciliklerinin emekli pilot Christian Roger tarafından meydana çıkacağını akıl edemediler. Sonunda “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” deyimine uygun olarak yalan mumu sonunda sönmüş gerçekler ortaya çıkmıştı. Bu kaza kapital dünyada oynan bir başka kirli oyun olarak tarihe yazılmış oldu.
Peki, Fransa devleti ve Airbus yaptıkları bu aşağılık sahtecilikten, suçsuz bir insanı hapse mahkûm ettirmekten hiç utandılar mı dersiniz?
Kaynak Kaza Raporu : http://www.crashdehabsheim.net/CRenglish%20phot.pdf
Video : https://www.youtube.com/watch?v=I9gELPxPG8Q