Geçen hafta pazartesi günü Kara Kutu programına Atatürk Havalimanı Taksiciler Kooperatifinin Yönetim kurulunu davet ederek, 3 saat süren çok hareketli bir program yaptık.
Bildiğiniz gibi, Airporthaber sitemizde ne zaman AHL taksicileri ile ilgili bir haber çıksa, inanılmaz boyutta şikâyet ve yorumlar alıyorduk.
Bu kadar çok şikâyet konusu olan, havalimanımızın vazgeçilmezlerinden olan AHL taksicilerinin durumunu anlamak için planladığımız programa, yoğun eleştiriye karşın katılıp-katılmayacaklarını merak ederek telefona sarıldım ve yönetim kurulu başkanı ve başkan yardımcısına; yapımcılığını üstlendiğim Kara Kutu programına katılmayı önerdim. Büyük bir memnuniyetle katılacaklarını bildirdiklerinde, gerçekten şaşırdım.
Tüm taksiciler adına programıma katılan taksiciler kooperatifi başkanı Fahrettin Can ve başkan yardımcısı Yusuf Tuna‘ya; Kara Kutu programının formatı gereği, program öncesinde kendilerine gelen tüm şikâyetleri sansürsüz olarak sunacağımı, canlı telefon bağlantısı alacağımı ve gelen tüm SMS’leri aynen okuyacağımı söylediğimde; “Tabii ki, neden olmasın?” yanıtını aldım.
Ok yaydan çıkmış ve programımız başlamıştı.
Her zaman yargısız infaza karşı olan biri olarak, bu kadar yoğun şikâyet alan taksicilerin, soracağım sorulara karşı kendilerini nasıl savunacaklarını düşünürken, kooperatif yöneticilerinin; taksiciler hakkındaki suçlamaları aynen kabul ettiklerini ve kendilerinin bu konuda üyeleri olan şoförlerini eğitmek için büyük bir çaba içinde olduklarını ve bu tür şikâyet edilen şoförler hakkında anında disiplin kurulu kararları uygulanarak cezalandırdıklarını söylediklerinde, pek inandırıcı bulmamıştım.
Hatalarını bildiklerini ve özellikle, kısa mesafeye gitmeye direnen şoförleri şikâyet edin ve görün! Söylemleri üzerine; biz de Ali Kıdık bey ile birlikte 28 Ekim 2009 tarihinde AHL’ye giderek, program sırasında şikâyet ettikleri ve zaman, zaman kavgalara yol açan Rent-a Car şirketlerini yakından gözlemleyip bilgi sahibi olmaya ve dönüşte de hiç işimiz olmadığı halde, en kısa mesafe olan Yeşilyurt’a gitmek için taksi çağırmaya karar verdik.
AHL’ye gittiğimizde, bir Rent a Car firmasına sanki yolcuymuş gibi uğrayarak, şoförlü bir taksi kiralamak istediğimizi ve önce Taksim’e sonra da bizi Bostancıya bırakmalarını istedik. Bize bu hizmeti 200 Lira karşılığında verebileceklerini öğrendik ve düşüneceğimizi söyleyerek oradan ayrıldık. Taksicilerin şikâyetçi oldukları; “bizim işimizi onlar daha yüksek fiyatla yapıyorlar ve hakları olmadığı halde araç kiralama işlerini yapacaklarına, taksicilik yapıyorlar” biçimindeki suçlamaları bu durum karşısında haklı çıkmış oluyordu.
Ancak;
Bu bilginin yanlış olup olmadığını anlayabilmek için; tanıdık bir Rent a Car firmasına giderek soruşturma yaptık. 1618 sayılı Seyahat Acenteleri Birliği Yasasına göre, kendilerinin A grubu acente olduklarını ve kendilerine başvuran kişilere şoförlü ya da şoförsüz araç verebilme yetkilerinin olduğunu iddia ettiler ve bize, ilgili yasanın bir fotokopisini verdiler. Evet, yasaya göre bu işlem yasal görünüyor. Ancak, bu konu, anlatıldığı gibi sadece yasal şekilde yürütülmüyor. İlgili yasa gereği, müşteri her hangi bir Rent a Car şirketine kendisi giderek istekte bulunursa, bu tabii ki normal görünüyor. Fakat, bazı Rent a Car şirketleri, kendilerine müşterinin gelmesini beklemektense; eleman (hanutçu)) tutarak, el kol işaretleriyle ya da sözle yurt dışından gelen yolcuları bu anlaşmalı elemanlarınca bürolarına getirtiyorlar. Ve işte tam burada dananın kuyruğu kopuyor.
Bu konu bana; eskiden kapalı çarşıda her mağazanın kapısında ve otogarlarda durarak, turistleri ya da yolcuları dükkâna çekmek için el – söz ile bazen de kolundan çekmek suretiyle aracılık yapan hanutçuları anımsattı.
Bu İstanbulumuza yakışmayan davranış biçimlerini, Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı AHL’de gözlemlemek, göze hiç güzel gelmiyor. Bu konuya yurt dışındaki turizm internet portallarında da yer verilmiş olması, ülkemize gelmek isteyen turistleri olumsuz etkiliyor…
Atatürk havalimanınında; bu hanutçularla, taksicilerimizin kavgalarını seyreden turistlerin, ülkemizle ve İstanbul’umuzla ilgili ilk izlenimleri ne olur dersiniz?
Sorgulamayı sürdürdüğümüzde, işin boyutunun inanılmaz ölçülerde rantlaştığını ağzımız açık kalarak, hayretle dinledik. Bu rantiye (getirimci) pazarı öylesine çığırından çıkmış ki, böyle giderse AHL çok daha büyük kavgalara sahne olacak gibi görünüyor. Ancak, Rent a Car’cıların biri birilerinin ardından söyledikleri “Şu bunun adamı, bu şunun adamı” diyerek, bazı turizm bürolarına karşı ayrıcalıklı davranıldığını iddia etmeleri ve bunu bazı politik kişiliklerin isimlerini vererek yapmaları, bu çirkinleşmiş olayın boyutunu çok yukarılara kadar çekiyor.
Araştırmayı sürdürdüğümüzde; bu rant pazarının nasıl işlediği adeta çorap söküğü gibi gözlerimizin önüne seriliverdi. Olay, dış hatlar gelişteki bavul beklenen yerden başlıyor. Burada bu işi, görevleri sadece porter (bavul taşıyıcısı) olanlar başlatıyormuş. Bavullarını taşıdıkları yolculara, gidecekleri yere daha güvenli ve ucuz gidebilmeleri için öneriler yaparak, yolcuyu tanıdığı hanutçuyadevrediyormuş. (Bazıları bu işin eskiden beri yapıldığını, şimdi artık bu sistemin işlemediğini söylüyorsa da yinede araştırmaya değer…)
İkinci sistem ise; gümrüklü salondan çıkan yolcuya doğrudan ya da bankadan para bozdurmaya yönelen turistin yanına giderek, gideceği yeri sormak ve fiyat vermekle başlıyor. Örneğin; turiste yaklaşarak, gideceği yeri soran ve yanıtını alan kişi bu mesafe için bir fiyat önerisi yapıyor ve isterse kendi verdiği fiyatı her hangi bir taksi şoförü ile karşılaştırmasını isteyerek, ileride ortak çalıştığı kişiyi göstererek; “İşte o adam taksici, sorun isterseniz…” diyor. Turist, aldığı ulaşım fiyatını sözümona taksici imiş gibi görünen adama giderek karşılaştırma yapmak istediğinde, tabii ki, kurulu oyun gereği, daha yüksek fiyatla karşılaşıyor ve hemen hanutçunun verdiği ilk öneriyi kabul ediyor.
Müşteri, hemen hanutçu kullanan seyahat acentesi adı altında çalışan Rent a Car’cıya yönlendiriliyor. İşte taksicilerin asıl şikâyetçi oldukları konu bu. Kısaca, taksiciler dışarıda sıraya girmiş müşteri beklerken, içeride yolcular kapılıyor. Bu hanutçular kadrolu olarak değil, serbest olarak müşteri başına ilgili acenteden para alıyorlar ve ne kadar iş, o kadar para sistemi içinde biri birinden daha çok müşteri çekmeye kalktığından, orada yaşanan cümbüşü varın siz seyreyleyin.
Peki, taksicilerin hanutçulardan haklı şikâyetlerinin olması, kendilerinin yolcuya saygısız davranmalarını, kısa mesafeye gitmek istememelerini, kılık kıyafetlerinin uygunsuzluğunu, saç sakal biri birine karışmış görüntüleri ile taksicilik yapmalarını haklı kılar mı? Tabii ki Hayır.
Atatürk Havalimanı Dış Hatlardaki soruşturmamız bitmiş ve dışarı çıkmıştık. Kendi arabamız olduğu halde, sıradan bir yolcu gibi, taksi çevirerek bindik ve anında; Yeşilyurt! dedik. 34 TEM 90 plakalı araç şoförü, “tamam ağabey!” diyerek, yola koyuldu. Ben Ali Bey ile göz göze geldim ve hafif bir gülümseme ile yolumuza devam ederken, kimliğimizi açıkladık; AHL personelinin ve yolcuların kendileri hakkındaki şikâyetlerini sıralamaya başladık ve “Yeşilyurt dediğimizde bize tepki gösterileceğini tahmin ediyorduk” dediğimizde, şoför arkadaş; “Evet, bunu yapan arkadaşlarımız ne yazık ki var” diyerek, “Yönetimimiz bu konuda çok sert önlemler aldı” dedi ve bir anısını anlattı.
Bir gün AHL’de kuyruğa girmiş yolcu beklerken, 2 kez üst üste WOW Otel müşterisi çıktığını ve kadersizliğine kızarken WOW Otel’den dönüşünde, dışarıdan Taksim müşterisi bulduğunu ve Taksim’den dönerken de Yeşilköy müşterisi bulduğunu anlattı. “Kısmet bu ağabey!” diyerek, müşteri seçmenin kendince yanlış olduğunu belirtti. Biz de kendisine işimiz olmadığı halde Yeşilyurt dediğimizi ve bizi Yeşilyurt dönüşünde AHL’de bulunan Taksiciler Kooperatifine bırakmasını rica ettik. “Başım üstüne ağabey” diyerek, bizi kooperatife bıraktı. Taksimetrede yazan rakamı ödeyerek Kooperatifin Yönetim Kurulu odasına yöneldik. Burada, Başkan Fahrettin Can bizi karşıladı ve tüm tesisi, özellikle 300 kişilik eğitim salonunu gezdirip, eğitim ve denetimlerinin sürdüğünü belirtti.
Sonuç olarak; Atatürk Havalimanında yaşanan bu rant savaşını, ilgililerin dikkatine sunmak gerekiyor. Tarafımıza isim belirterek yapılan suçlamaların, aslının olup olmadığını araştıracağımızdan, eğer aslını kanıtlayacak bir durumla karşılaşırsak, aynen burada o kişi veya kişileri ve destekçilerini(!) deşifre edeceğimizden kimsenin şüphesi bile olmamasını diliyoruz.
Taksicilerimize gelindiğinde ise; ne söylenirse söylensin hangi eğitim ve denetim yapılırsa yapılsın, sonuç önemlidir. Şüphesiz ki, 2000 kişilik bir kadroyla hizmet veren bir şirkette iyi ve kötü farklılıklar gözlenir. Burada doğrular değil, yanlışlar dikkati çeker. Kooperatif yönetiminin iyi niyetli olması, bakalım sahaya nasıl yansıyor? Hep birlikte gözlemleyeceğiz.
Biz basın olarak, hanutçuları ve onların destekçilerini, taksicilerimizi de tabii ki okuyucularımız izleyecek.
Bu böyle biline…