ADAM GÖTÜRÜYOR AMA İŞ DE YAPIYOR BE KARDEŞİM

  Yazımın başlığında ki bu söylemi, son zamanlarda, maalesef sıklıkla duyar olduk. Çok utanç verici ama gerçekten kullanılıyor. Bu söz, tavizin ve kişilikte erozyonun başladığının belirtisidir. Utanma, sıkılma, yüz kızarması sorunlarından kurtulmuş gibiyiz. Çok yakın gelecekte, yüzüne tükürdüğünüz biri kalkıp ta size “Yarabbi Şükür” derse sakın ola ki şaşırmayın.  Yaşım gereği eski ve yeni kuşakları yakından izleme olanağım oluyor. Bizim dönemlerle bugünlerin farklı olduğunu defalarca yazdım.
Çok şey değişmiş ve bu günkü kuşağa ayak uydurmakta bayağı zorlananlar var. Bilirsiniz, rüzgâra karşı yürümek veya uçmak zordur.  Aynı rüzgârı arkanıza aldığınızda ise gideceğiniz yere çok daha hızlı ve rahatlıkla erişebilirsiniz.  Bu sadece insanlar için değil uçaklar için de geçerlidir.
İşin kolay yanı, rüzgârı arkana alıp yürümek varken bazılarımız neden rüzgâra karşı yürüyor dersiniz? Kısa yoldan, yorulmadan hedefe ulaşmak varken, neden uğraşalım ki? Hayatımız gelip geçiyor. Parası olan rahat bir yaşam sürerken, rüzgâra karşı yürüyenler zar, zor geçinebiliyorlar. Mantıken bakarsanız buna bir nevi aptallık diyebiliriz.  Ancak insanoğlu sadece mantıktan ibaret değil ki. Hisleri var. Ailesinden gördüğü terbiye var. İsmi var. Geçmişi var. Bunların hepsini bir tarafa koyarak yeniden başlamak kolay değil.  Neyse ki bu kuşaktan az kaldı. Yakında, yeni kuşak mantığı maalesef tüm dünyaya hakim olacak gibi görünüyor. 
Yeni kuşak mantığı; Güç nerde ise sen orada ol! Menfaatin olmayan işlerden uzak dur. Senden daha güçlüsü varsa, onu geçmeye çalışacağına işin kolayını seç ve kendini o suyun akışına bırak. Sen lider olacağına, bırak başkaları öne geçsin sen takipçisi ol. Lider ne zaman devrilirse sen başka kulvarda yol almaya bak. İşte günümüzdeki geçerli sistem maalesef budur. “Binlerce dansöz var” başlıklı yazım bu kişilere yönelikti.  Bir insanı veya bir yazarı bir kaç kere görüp veya birkaç yazısını okuyup çözemezsiniz. Benim sadece internet ortamında yazılmış 1916 tane köşe yazım var. Bunların her biri 3 A4 kâğıda yazılmış olsa,5748 sayfa olur ki buda kaç cilt kitap eder hesaplamak güç. İşte, binlerce yazım içinden, öylesine 3 veya 4 tanesini seçin ve okuduğunuzda tarzımın ve bakış açımın hep aynı olduğunu gözlemleyebilirsiniz.
Ancak bazılarımız var ki, inanılmaz. Dün, TU KAKA dediklerinin bugün arkasında dolanıyor. En sert acımasız yazılar yazdıktan sonra tövbekar oluyor ve sonra dansöz NANA gibi kıvırıyorlar.  İşte bu tür insancıkların kişiliklerini yazıya yansıtamazlar. Çünkü onlar ya sipariş yazı veya nemalanma ihtimali olan yazılar yazarlar. Bu nedenle yazılardaki fikirleri birbirini tutmaz. Airlinehaber’in yayın hayatına başladığından beri çizgisi hiçbir zaman değişmedi? Güçlüden değil her zaman güçsüzün (çalışanın) yanında olmaya çalıştık. Hala da öyleyiz.
Muhalefet her zaman için iktidardan zayıftır. Parası yoktur. Bürosu yoktur. Örgütlenecek kadar zamanı da yoktur. Temsilcisi yoktur. Odacısı, kapıcısı, koruması, şoförü vb yoktur. Kısaca güçlü değildir.  Şimdi güçten yana olup nemalanmak var iken, bunların kirli çamaşırlarını ortaya döküp, şaibeli alım veya harcamalarını yazmanın ne anlamı var? Aptallık mı bu? Bazılarına göre aptallık. Bence kesinlikle değil. Yüzünüz ak olarak ortalarda dolaşmanın verdiği kendine güven hissi var ya hiçbir maddi değere değişilmez. Aslında onlara sorsanız, Su akarken testimizi dolduruyoruz derler. Halbuki bu akan su kirli su. Bu suyun içinde kul hakkı var. Bu suyun içinde emekçinin alın teri var. O sudan inanın ki hayır gelmez.
Değerli okurlarım;
Yukarıda yazdığım konu bitmez.  Biz en iyisi günümüze gelelim.
Bildiğiniz üzere sendika genel kuruluna adım adım yaklaşıyoruz.  Delege, şube seçimleri derken birde bakmışın ki genel kurul günü gelivermiş.  Hatırlarsınız bu seçim karakolda başlar kayyumda biter demiştim. Hala aynı fikirdeyim. Açılan ve açılacak o kadar çok dava var ki… Bunlardan bir tanesi kabul edilse (ki edilmeli) çorap söküğü gibi gerisi gelir. Bu nedenle erken konuşmak yanlış olur. Bu bir maç değil ve maç olarak görseniz bile kurallara göre oynanmıyor. Havacılık camiasının bu duruma düşeceğini duysam hadi canım sende saçmalama derdim.
Düşünsenize, THY’de sendikalı 19.500 kişi var ve bunların 14.165 i uçuş ekibi. Kısaca aidat parasının çoğu uçuş ekiplerinin cebinden çıkıyor.
Gözlemlediğim kadarı ile bazı yazar çizerler yanlış bilgiler veriyor. Bilemeyecekleri konularda ahkam kesmeye çalışıyorlar.
Okurları doğru bilgilendirmek gerekir. Aksi takdirde okur artmaz azalır. Öncelikle, bazı haber sitelerinde olan yanlışları düzeltmek lazım.
Türkiye’de sendikal yasalar Pilot Sendikasına müsaade etmez. İsminin ne olduğu önemsizdir. Pilot sendikası bile desen yine kalkıp ta kamyoncu biri üye olmak için müracaat edebilir. 1970 li yılların başlarında, pilotlarımız “UÇSEN”(uçucular sendikası) isimli sendika kuracaklardı.  Lideri de Atilla Özsöz idi. Her şey hazırdı ama Zihni Barın kaptan, sendika başkanı olunca bu iş sümen altı edildi.
Kimsenin bilemeyeceği bu bilgileri paylaştıktan sonra, konumuza dönelim. Tekrar UÇSEN i kurabilmek mümkün. Tabii ki içinde sadece pilot ve kabin olmayacak. Şimdi diyeceksiniz ki, Tamam Sefa Bey anladık, malum taşımacılık iş kolundayız. Bir kamyoncu arkadaş e-devlet üzerinden üye başvurusu yaptı ne yapacağız? Üye olma hakkını gasp edemeyiz. Doğrudur. Ancak, üyeliğini askıya alabilmek mümkün. Üye yaparsınız sonra,genel kurula kadar askıya alırsınız. İlk genel kurulda bu üyelik konusunu gündeme getirip daha sonra yazacağım tarzda çözersiniz.(Yazı çok fazla uzar diye sistemi, gelecek yazılarda anlatmaya çalışacağım)  Sonuç olarak, kurulması düşünülen “UÇSEN” kurulabilir ve barajı geçer. Mevcut sendika, maaşlarını bile alamaz hale gelir ve tabela sendikası olarak kendi yağında kavrulur gider. Ancak şimdilik bu yola başvurmak akıllıca değil. Seçim bitsin,mahkemeler neticelensin,kayyum atanacak mı atanmayacak mı netleşsin sonrası işin kolay yanı.
 Ben hala bu seçimin kayyumda biteceğini düşünüyorum. Kayyumun liderliğinde bir seçim sürecinde mevcut sendika nal toplar. THY çalışanı kesinlikle bu sendikayı %80 istemiyor. Ne fark eder ki. Sendika cephesinde değişen bir şey olmaz. Alırlar aidatınızı kurarlar saadet zincirini olur biter. Bazıları şaibelerin genel kurulda ibra edilerek bitebileceğini söylüyorlar. Kesinlikle bitmez. İbra mahkemeleri bağlamaz.
Bu konularda çok tecrübeliyimdir. Dile kolay 30 sene her zaman sendika ile iç içe yaşadık. Hatta bir ara Hava-İş’te genel başkan adayı olarak delege bile olmadan seçime girmem teklif edildi. Bu maceranın tüm detaylarını ve neden vazgeçtiğimi yazmıştım. (HAVA-İŞ DOSYASINI AÇIYORUZ. THY-SENDİKA İLİŞKİLERİ) Bu yazıyı okuduğunuzda sendikacılığın neden saadet zinciri şeklinde yürüdüğünü daha net anlarsınız.
Neyse konumuza dönelim;
Yeni sendikanın pilot sendikası veya pilotların hakimiyetinde olması THY yönetimini zora sokar tarzı saçma bir görüş bir yerlerde gözüme çalındı.  
Yabancı ülkelerdeki pilot eylem veya grevlerini Türkiye’de mevcut yasalarla yapamazsınız. (Hava-İş’ in eski yönetimi bu nedenle 305 kişinin atılmasına neden olmuştu) Bizim yasalarda saatlik, günlük, haftalık, aylık, hak grevi türleri yoktur.  Bu nedenle THY’yi zora sokacak bir durum söz konusu olamaz.
Şimdi diyelim ki; Hava İş in mevcut yönetimi aklandı, paklandı ve seçimi kazandı. 3500 kişinin oyu değil aslında 14165 kişinin oyu işe yaramamış olacaktır. Çünkü uçuş işletmede kazanan liste tüm uçuş işletmeyi temsil eder. 14.165 kişi de oy kullansa delege sayısı yine 85 olacaktı.
Hava İş sendikası, arkasında 14.165 uçucu çalışan olmadan grev silahını gerektiğinde çekebilir mi? Mümkün değil. 100 civarı kamyoncu yollarımı tıkayacak? Eylemi kim yapacak? Ne eylemi kardeşim, biz al gülüm ver gülüm yapacağız diyen bir ses duyar gibi oldum. Bakın öyle olur işte. Şimdi yapılan sendikacılığa devam edin olsun bitsin. Hatta 3 sene az hemen gelip geçiyor.Çıkartın toplu iş sözleşmelerini 4 seneye THY’nin iyice gözüne girin. 
Olsı bir anlaşmazlıkta, Grev yapmak mümkün olsa bile, Uçuş işletmenin çıkmadığı bir grev başarılı olur mu? Hayır. Kısaca;  Mevcut sendika bu şekilde uçuş işletmesiz seçilirse AZINLIK HÜKUMETİ gibi olur.
Hiçbir isteği geçiremez. Şimdi diyeceksiniz ki; Mevcut yönetim uçuş işletmeden bir iki kaptan alır yönetime koyar. ( Delege olma şartı yok) Olur olmasına da o kaptana veya pilota bu yakışır mı? Kendi arkadaşların tarafından seçilmeden, icazetle, Kemal Tatlıbal’ın teveccühü ile yönetime girerek kendini aşağılatır mı? 
THY’de böyle bir uçucunun olacağını düşünmek bile istemiyorum. Bu kişiler zaten uçuş işletmede de etkili olamaz. Bu kişilerin, alnı ak gönlü pak olarak, ortalarda dolaşabileceklerini sanmadığımdan işe yaramazlar. (Gerçi temsilcilere aldığınız haksız paraları geri verin dedimdi, verdiler mi? Onu duyamadım. Ayrıca, bu kişilerin, iki yerden maaş alındığından, THY tarafından soruşturma açılıp, açılmadığını da duymadım)Ben olsam, yasaların uygun görmediği bu paraları anında geri verip bir de özür dilerdim. Bu tüzük meselesi değil yasa meselesi.
Hava İş sendikası bana ne ya, seçileyim ben işime bakarım. Aidatlarını vermek zorundalar. İster desteklesinler ister desteklemesinler umurumda değil de diyebilir. AZINLIK YÖNETİMİNİN İŞİ ZOR AMA PARASI TAMDIR.
Değerli okurlarım;
Bizim yazdığımız tüm yazıların arkasında resmi belgeler var. Resmi belgeler diyorum çünkü bir kâğıt parçasını siz belge diye sunarsanız rezil olursunuz. Duydum, söylediler, O dedi, Bu dedi olmaz. Şaibe diyorsanız, nerde şaibe dediklerinde banka kayıtlarını ortaya dökebilmelisiniz. İspat etmelisiniz.  Banka kayıtları en geçerli belgedir. Peki, bu belgeler, düzmece veya sahte olmayacağına göre, bu toplum neden parasını sorgulamaz. Verdiği aidatın nereye kullanıldığını neden önemsemez? (Yazımın başlarında bu kuşak insanları anlatmıştım) Senelik 15 Trilyon paradan bahsediyoruz. Ben delege olsam sendika aidatlarını en kötü ihtimalle yarıya kadar düşürtürdüm. En azından uğraş verirdim. Paranın çok olduğu yerde gereksiz harcamalar çoğalır.
Ben nasıl olsa aidatımı vermek zorundayım. Mecburi olmasa sendikaya beş kuruş vermem ama vermek zorundayım. Bu nedenle, “bana ne ya, kim ne yerse yesin. Zaten işveren ne verirse onu alabiliyoruz” diye düşünenlerden misiniz?
Eyy, yeni nesil, “Evet, Öyleyiz” diyorsanız, yukarıdaki yazıda tüm anlatılanları kafanızdan silip atın. Çünkü siz zaten bu topluma yaramazsınız.
NOT/ Bildiğiniz üzere, sendikadaki şaibeli para çıkışlarını, kuruşuna dokunmadan elimizdeki belgeler ile yazdık. Ulusal medya da bizim yazdığımız yazılardan esinlenerek aynı suçlamaları defalarca yaptı ve hala yapıyor da… Her yazımızın altına, suçlanan tarafa yönelik söz hakkı veriyoruz. Bize yollayacakları tekzibi virgülüne, noktasına dokunmadan yayınlarız diyerek örnek bir habercilik yapıyoruz. Hiç bir tekzip yollamadılar. Soner Beyde yollamadı. Şimdilik, işçi aleyhine şahitlik yapan,nur topu gibi iki başkanımız oldu.
Değerli okurlarım; Ortalık birbirine girmiş, şaibeli giderler ulusal medya ve bizim tarafımızdan,sayfa sayfa yayınlanırken bunu haber değeri olarak görmeyip, meyhanede çekilmiş yemeğin haber değeri olduğunu düşünenler var. Bu haberci tayfası bir gün de alnı secdede olup ta, kul hakkı yiyenleri de yazsa ya…
 

Exit mobile version