Değerli Okurlar,
Bu hafta da havacılık sektöründeki adaletsizlikleri gündeme getirmek boynumuzun borcu oldu. Geçtiğimiz haftalarda yazdığımız yazılardan sonra gelen mesajlar ve çalışanların sitemleri, sektördeki dengesizliklerin hâlâ sürdüğünü gösteriyor.
Ayrıca, Sefa Tolga İnan’ın bu haftaki yazısını okumanızı tavsiye ederim; bazı medya platformlarında ve sosyal medya üzerinden yaratılan algıların havacılık sektörüne nasıl zarar verdiğini net bir şekilde bu haftaki yazısında dile getirmiş.
Havacılık sektörü, kesinlikle uzmanlık ve disiplin gerektiren bir alan. Bir teknisyen olabilmek için dil yeterliliğinden kalite denetimlerine kadar sayısız aşamadan geçmek zorundasınız. Ancak, tüm bu zorlu süreçlerin aksine, yöneticilerin hiçbir kriter gözetmeksizin atanması, artık katlanılamaz bir hale geldi. Çalışanlar bu kadar sıkı bir elemeden geçerken, yöneticilerin hesap sorulmadan görevlendirilmeleri adaletsizlik değil de nedir? Emek bu kadar hiçe sayılınca insanın aklına “kulun adaleti şaşar ama Allah’ın adaleti şaşmaz” sözü geliyor. Ancak, beklemek yetmez. Bu sektörde adalet sağlanmazsa, yetenekli çalışanlar elimizden uçup gidecek ve şirketin başarısı da peşinden sürüklenecek.
Yurt dışındaki maaşlarla kıyaslama yapmak, artık anlamsız bir hal aldı. Arkadaşlar, Avrupa’ya daha düşük maaşlarla bile gitmeye razı. Buradaki sorun sadece para değil; asıl sorun, burada bir gelecek görememek. Çalışanlar, çocuklarına bir yaşam sunamayacaklarını düşünüyorlar. Düşük maaşlar elbette sorun, ama çalışanların esas meselesi değersiz hissetmek. Teknik ekip bu insanları nasıl elde tutmayı planlıyor? Açıkçası, şu anki değersizleştirme politikasıyla bu mümkün görünmüyor. Tam tersine, yetenek kaybı hızla artıyor.
Özellikle hat bakım bölümü her ay artan istifalarla kan kaybediyor. Şirket bu sorunları çözmek yerine, spekülatif haberlerle istifaları geciktirmeye çalışıyor. Ancak bu, kalıcı bir çözüm getirmediği gibi, uzun vadede daha büyük sorunların kapısını aralıyor.
THY Teknik’te çalışan teknisyenler, bu sektörün omurgası olmasına rağmen, yer hizmetleri fiyatına uçak bakımı yapmaya zorlanıyorlar. Verilen kıyafetler, sabah ikram edilen sandviçler, jump seat uygulamaları… Bunların hiçbiri çalışanları motive etmiyor, aksine daha da uzaklaştırıyor. Airbus filosuna sahip büyük şirketler Türkiye’de iş gücüne yönelirse, mevcut durumla nasıl başa çıkılacak, gerçekten merak konusu.
Yetkilendirme süreçleri de tam anlamıyla bir fiyasko. Bürokrasinin bu kadar ağır işlemesi teknisyenlerin moralini bozuyor, zamanlarını çalıyor. Kalite birimlerinin yavaş çalışması, logbook incelemelerindeki saçmalıklar artık komik bir hal aldı. Eğer ithal teknisyen getirmeyi düşünüyorsanız, yazık o maaşlara ve koltuklara! Kendi yetiştirdiğiniz yetenekli insanları kaybediyorsunuz ve bu durum sadece şirket için değil, tüm sektör için büyük bir tehlike.
Yükselme sınavlarında yaşanan adaletsizlikler, çalışanların sabrını tüketti. 3.1’den 10.0’a geçiş gibi basit görünen durumlar aslında yılların emeğinin hiçe sayılmasından başka bir şey değil. İnsanlar tecrübeleriyle ödüllendirilmek yerine adeta cezalandırılıyor. Aynı sınavlardan geçmeyen mühendis ve uzmanlar ikinci bir sınava tabi tutulmadan geçerken, teknisyenlerin ikinci bir sınava sokulması akıl almaz bir adaletsizlik. Bu kadar emeği ve tecrübeyi hiçe saymak, sektördeki motivasyonu yerle bir ediyor. İK’nın bu duruma bir an önce çözüm bulması gerekiyor.
Adaletin olmadığı bir ortamda başarıdan söz etmek mümkün değil. Çalışanların haklarını hiçe sayarak bir yere varılamaz. Yönetim, sektördeki bu adaletsizlikleri görmezden gelmeye devam ederse, önümüzdeki günlerde çok daha büyük kayıplar yaşanacak. Uyarıyoruz, kulaklarınızı tıkamaktan vazgeçin, çünkü bu sektörde adalet tesis edilmezse, başarı çoktan uçup gidecek.