Değerli Okurlar,
Geçtiğimiz hafta ülkece hepimizin ciğeri yine en derinden dağlandı, köz oldu. Bir otel odasında mahsun bir çocuğun, çaresiz bir annenin acı feryatlarında diri diri yandı insanlık. Parasıyla çaresizliği ve ölümü satın aldıklarını nereden bileceklerdi. Herkes gibi onlarda yaşamın kirli iğrenç siluetinden kaçıp, yeryüzüne düşmüş bembeyaz örtüye sarılarak karanlıkları unutmak istediler. Bir süreliğine çocuklar gibi bembeyaz karlarda yuvarlanarak, ruhlarına yapışan umutsuzluklardan ve kötülüklerden uzaklaşmak istediler.
Tıpkı kimsesiz bir Uygur yetimi kızın yaşadığı acıları ona unutturmak, yaralarını sarmak için evlat edinen THY çalışanı rahmetli Zehra Sena GÜLER gibi… Acımasız dünyanın kahpece kazanma hırsı, ona bir yetimin yaralarını sarmak isterken ateş oldu, evlatlarına ölüm oldu. Yanına 3 çocuğunu ve ailesini alarak gitti. Son anda helallik aldığı anasını ve komşularını tüm sevenlerini geride gözü yaşlı ve çaresiz bıraktı. Bunun gibi daha onlarca hikâye yandı kül oldu gitti. Şimdi varın siz oturun koca koca ekranlara, elinize aldığınız tomarla kağıtlarla birbirinizi suçlayın, aklanın paklanın durun. Bilin ki bu ihmalin her aşamasında vebali ve ihmali olan herkes en ağır ifadeyle katildir ve suçludur.
Maalesef ülkemde adaletin yargı koridorlarında can çekiştiği, vicdanların karar masalarında siyasallaştığı, tek suçlunun mağduriyet bulunduğu zamanlardayız. Güçlülerin korunduğu, yetkililerin korkudan sustuğu, konuşanlarınsa kıçını kollamak için boş boş çığırdığı bir düzenin içindeyiz. Ne yangın facialarından ne tren kazalarından ne maden göçüklerinden ne sellerden ne de deprem felaketlerinden dolayı kaybettiğimiz canların ardından tek bir sorumlu bulamadık. Ya korkudan sustuk ya da olayı bilgisiz kişi raporlarıyla unutulana kadar mahkeme dosyalarında gezdirmeye çalıştık. En son raddede ya KADER deyip Allah’a sığındık yahut bize bu acıları takdir edenleri Takdiri ilahiye havale ederek, kendimizi iknaya zorladık.
Asla hukuksuzluk, kuralsızlık ve adaletsizlik kader değildir. İnsanları göre göre ölüme ve felaketlere götüren bu düzen ilahi bir mukadderat değildir. Bizi vahşi kazanma hırsıyla acımasızca harcayan bu düzen bizim eserimiz. Birbirimizi enkazına terk ettiğimiz, altında cesetlerini çiğnediğimiz kanunlar ve yönetmelikler bizim maharetimiz. Ne fark eder şimdi iktidarı yahut muhalefeti insana değer biçen zihniyetimiz bu olduktan sonra, kişiler değişse, tabelalar değişse kaderimiz değişmez. Umarım yetkililer varsa bu defa vicdanlarının gereğini yapar ve bu olanlardan gerekli dersi çıkarırlar.
Bir yandan bu acılarla kıvranırken bir yandan yaşamın doğal akışındaki gündemlerimizle boğuşuyoruz. Son dönemlerde log book kayıtlarını alamayan EASA lisansı başvurusu yapamayan arkadaşlardan bolca sitemler alıyoruz. EASA lisanslı tecrübeli ve yetkili bir personel mevcut şartlardan daha iyi bir teklif alınca maalesef arkasına bakmadan, hatta bazen tazminatını bile yakıp kaçıyor. Bu kaçışı sert yasaklarla ağır yaptırımlarla engellemeye çalışmak yerine daha iyi koşullarda, daha güçlü bir aidiyet bağı kurarak tercih edilen olabilirdiniz. Yasaklar ve baskılar her aciz ve çaresiz anlayışın savunma psikolojisidir. Bu tarz yaklaşımlar size olan güveni yıpratmaktan daha derin kopukluklardan başka bir şey kazandırmaz. Umarız bir an evvel daha doğru yol ve yöntemler geliştirirsiniz. Yoksa pass ve ced biletle mülakata gidenleri engelleyemezsiniz.
Önceki hafta Pilotaj bölüm başkanlığını yürüttüğüm üniversitemizin danışma kurulu toplantısını gerçekleştirdik. Toplantıya sektörün tüm paydaşlarını davet ederek çok geniş bir yelpazede, verimli bir istişare imkânı yakaladık. Havacılığın geleceğini sadece akademisyenlerle konuşup tartışmak bence çok eksik kalırdı. Resmi kurum temsilcilerinden tutunda, tüm sivil toplum kuruluşlarına ve meslek odalarına kadar hemen her kesimden insana açık bir platform oluşturduk. İstedik ki bu mesleği icra edenle, iş verenle, yönetenle, çalışanıyla derneğiyle sendikasıyla bir bütün olarak her açıdan değerlendirme imkânı sunan platform oluşsun. Sivil havacılık tarafını da hava trafik kontrolleri ve meydan otoritelerini de sürecimize dahil ederek onların da perspektifinden istifade etmeyi arzuladık.
Yetiştirdiğimiz insanların mesleki gereksinimlerinin, eğitim ihtiyaçlarının, tüm güncel sorun ve aksaklıklarla bir arada konuşulup tartışıldığı bir zeminde, eğitim vizyonumuzu şekillendirip kariyerlerine yön vermeyi hedefliyoruz. Öğrencilerimizin bakım personeli veren bir çalışma arkadaşından tutunda, kabin ve yer hizmeti veren sektördeki tüm partnerlerine kadar mesleğini bir zincir içinde birlikte icra ettiği her kesimle empati içinde olmasını arzuluyoruz. Güçlü iletişimin sağlıklı bir diyaloğun aşamayacağı sorun yok. Bir haber sitesi editörü ve yazarı olmama rağmen havacılık sektöründeki birçok önemli ve kıymetli meslektaşlarımızı da bu toplantıya davet ettik. Onların da bakış açılarının ve değerli eleştirilerinin sektörümüze çok şey katacağını inanıyorum. Katılımlarından dolayı tüm konuklarımıza kurumum ve şahsım adına şükranlarımı sunuyorum.
Allahtan kin, nefret ve hasetlikten uzak, merhametin ve adaletin tecelli ettiği, haksızlıkların ve hukuksuzlukların üzerinin örtülmediği, suçluların gerçek cezalarını çektiği, mazlumların vicdanın adaletle rahat ettiği, huzur ve refah dolu bir ülke diliyorum…
Miraç Kandiliniz kutlu olsun…
İyi haftalar…
Çalışanlar olarak maalesef değer görmüyoruz,umarım düzelir umuduyla.birde çalışanların sorunlarıyla ilgilenmiyorlar,şefler sorunlarımızı duymamazlık ve görmemezlikden geliyorlar personel kayırma var kollanma saw tesislerinde.
ARKADAŞLAR DİŞİNİZİ SIKIN 1 MİLYON ADETLİK MERDİVEN REZERVİ BULUNDU.
KODAK LEVENDOGLOU