ABUK SABUK

Bu hafta sizlere, sitemizde köşe komşum olan Sayın Oyman’ın geçen hafta yayınlanan yazısında ele aldığı THY’ye pilot alımları konulu yazısına; başka bir açıdan ve birazda espritüellik katarak bakmak, THY’nin pilot alımlarındakiyanlışlarına başka bir cepheden yaklaşıp, bu konuyu biraz daha deşmekte yarar olduğunu düşünüyorum.
Bilindiği gibi şirket filolarındaki uçakların çok sefer yapmalarına neden olan birçok yeni hat açılması (özellikle THY’de, karlı veya karsız olduğuna bakılmaksızın, tamamen politik kaygılarla seçmen memnuniyeti için) nedeniyle, uçuş ekiplerinde fazla uçuşa yol açan uygulamalar, kara cumalar yaşandı ve yaşanıyor. Ayrıca, her önüne gelenin otobüs firması kurar gibi havayolu şirketi kurarak sektörde yer almaya çalışması, birçok kalifiye personel açığını da beraberinde getirdi. Özellikle, pilot sıkıntısı had safhaya ulaştı.
Tüm bu sorunların ve uygulamaların merkezinde yer alan THY’ye baktığımızda; Kaptan olabilmek için, en az 6 yıl deneyimi zorunlu tutan SHGM karşısında, düne kadar 10 yıllık deneyimi zorunlu tutuyordu. THY’nin, yaşanan kaptan sıkıntısı nedeniyle bu süreyi şimdilik 8 yıla indirdiği ve gelecekte de – bu gidişle- SHGM nin alt sınırı olan 6 yılın bile altına düşmek isteyeceğini gözlemlemek için müneccim olmaya gerek yok. Bunlar, politik-kadrolaşmanın, plansız büyüme, plansız hat açmanın sonuçları değil midir?

Ülkemizde, yazık ki; had safhada kaynak savurganlığı yapılıyor. Pilotluk mesleği için koşul olmayan bir çok kriter, olursa, iyi olur! Mantığı içinde uygulamasını sürdürüyor. Nitelikli işgücü arz/talep dengelerinin gittikçe iş talebi yönünde bozulması, her meslekte yeteri kadar istihdam sağlanamaması ya da talep çokluğu yüzünden ücretlerin yükselememesi, hangi branştan olursa olsun genç üniversite mezunlarını ürkütüyor. Suyun kısa yolu seçtiği gibi, artık insanlarımız günlük getirileri ve çabuk köşe dönücü işleri cazip görüyorlar.
Bu durumundan yararlanan bazı yöneticilerimiz de, kendi firmaları için gelen yüksek iş talebinin, işsizlikten kaynaklandığını unutup, yeterliliğinin sınırlarını aşarak her sene yeni, yeni kriterler sunarak yönetmeliklerle devamlı oynuyorlar. Bu gidişle, sayıları gittikçe artan yüksek öğrenimli gençlerimize değil kendi branşlarında diğer branşlarda da iş bulmak hayal olacak gibi.
Özellikle; Doç. Dr. Prof. unvanlarını çok seven ve özellikle olmazsa olmazmış gibi bir tutumda olan THY, ülkenin tüm üniversitelerindeki öğretim üyelerini neredeyse yönetim kadrosuna alacak!( yer bulamadıklarını uzman adı altında işe alarak şimdilik beklemede tutuyorlar)
THY üst yönetim kadrolarında boş yer kalmadığından, şimdilik üniversitelerdeki kadroları tam boşaltmayı beceremediler. Birçok doçent ve profesörün şirketteki ballı börekli kadro ve maaşlar için hazır beklediğini ve talep durumunda hemen davete icazet edecekleri biliniyor. (Fakat sırada bekleyen profesörlerin bu alımlarda Temel Kotil beyin hala-ne yazık ki- Doç. olması yüzünden şansları olacağını sanmıyorum! Ülkenin bin bir çabayla ve harcamalarla yetiştirdiği bu değerli bilim adamlarımızın, geleceğimizi şekillendirecek olan eğitim kurumlarımızda kalması ve orada asli görevlerini yapmaları beklenirken, holdinglerin en tepe noktalarına ya da THY örneğinde olduğu gibi, belli büyük kamu ve özel şirketlerin başına getirilip süper maaş ve primlerle, bu kutsal mesleği de dejenere ederek, sadece para düşünen bu sistemin parçası haline getirilmeleri de bir başka yazı konusu olacak kadar önemli.)
Bu açıdan bakıldığında, THY’nin büyümesi, üniversitelerimizde kadro sıkıntısı doğmasına neden olacak gibi görünüyor. Pilot olabilmek için de en az mühendis olmayı koşul haline getiren THY, bu gidişle ileride Yönetim kadrolarında olduğu gibi, bu branşa da master yapmış olma ve doktora koşulu da getirecek gibi görünüyor.
Aslında, THY’nin havadaki acil tıbbi durumlara müdahale edebilmek için; pilotluk mesleğinde doktor ve cerrahlara da ihtiyacı olacak! Bu arada; ilahiyat fakültesi mezunlarının pilot olabilme kriterleri içersinde yer almaması, ayrıca düşündürücü bir konu(!) çünkü havada ne olacağı belli olmaz.
Ülkemizin ve ailelerinin dar olanakları içerisinde yetişen bu beyinlere, şimdilik, çekici olan mesleklerle günü kurtarmaya yönelik iş olanakları sunuluyor, birçok konuda hizmet edebilecek ve teknolojik boyutta ilerlememizi sağlayacak olan bu gençlerden, işin yeterliliği dışında, fazladan özellikler beklemek ve bu şekilde davranarak mesleği en az onlar kadar yapmaya yeterli donanımlı olanların önünü kesmek ne derece mantıklıdır? (Fırsat eşitliği nerede kalıyor?) 
Her sene değişen işe alım politikaları ve ABUK-SABUK şartnamelerle bu genç insanların önlerinin kesilmesi daha ne kadar sürecek ve ne zaman yeterliliğin dışında özel istekler, keyfi şartlarla hak yenmesi sona erdirilecek?.
Pilota gereksindiğimiz kadar, bilim adamına, mühendise, doktora da gereksinim var. Siz şimdi sadece kendinizi düşünüp, ülkenin gelecek vaad eden gençlerini bugün için çekici, yarın için çekiciliğini yitirebilecek bir meslekte kullanmak isterseniz; o gençlerin bugün için çektikleri maddi sorunları açısından yumuşak karınlarına vurarak, yanlış seçim yapmalarına ve ilerde pişmanlık duymalarına neden olursunuz. Bundan da hem ülke hem de gençlerimiz zarar görecektir.
İyi haftalar!

Exit mobile version