Türkiye’de G-20 zirevesinin ardından diplomasiyi takip eden gözlemcilerin tahminleri gerçekleşti ve Türkiye ile ABD arasındaki S-400 gerilimi yeniden gündeme geldi. Çözümünün gerçekleştiği açıklansa da F-35’lerin teslimat zamanı, pilot eğitimlerinin devamı ve yaptırımlar konusunda henüz belirsizlikler devam ediyor.
S-400 NASIL ÇALIŞIYOR? ABD NEDEN KARŞI ÇIKIYOR?
1- Uzun menzilli izleme radarı, havadaki nesneleri takip ediyor ve gelen bilgiyi komuta aracına gönderiyor. Potansiyel hedefler, komuta aracında değerlendiriliyor.
2-Hedef tanımlandıktan sonra komuta aracı füzenin fırlatılmasına karar veriyor.
3-Fırlatmayla ilgili veriler, hedefe göre en iyi konumda bulunan fırlatma aracına gönderiliyor ve buradan karadan havaya füzeler gönderiliyor.
4-Angajman radarı, füzenin hedefine ulaşmasına yardımcı oluyor.
ABD, Türkiye’nin S-400 sistemlerine birçok nedenden dolayı karşı çıkıyor:
- NATO’nun en stratejik üyelerinden birisi olan Türkiye’nin ittifakın en önemli hasmı konumundaki Rusya ile geliştirdiği bu ilişkinin ortak güvenlik mimarisini zafiyete uğratacak olması kaygısı.
- ABD savunma sanayiinin en önemli müşterilerinden olan Türkiye’nin başka üreticilere kaptırılması riski.
- Türkiye’nin S-400 tedariğinin, ABD Kongresi’nin 2017 Ağustos ayında çıkardığı ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) kapsamına girmesinden dolayı yaptırımlara muhatap olacak olması ve dolayısıyla Türk-Amerikan ilişkilerine yeni bir darbe vurulacak olması.
- Türkiye’nin de üretim programında yer aldığı ve konuşlandıracağı 5. kuşak savaş uçağı F-35’lerin hassas ve üstün özelliklerinin ayrıca her türlü faaliyetlerinin S-400 radar sistemi tarafından ele geçirilebilecek olması kaygısı. Bu özelliğin başında F-35’lerin radar sistemlerinde gözükmüyor olması. Eğer bu veriler Rusya’nın eline geçerse radar sistemlerinde görünür hale getirilebilir ve F-35 projesi tamamen suya düşmüş olabilir.
NATO açısından ise öne çıkan iki unsur bulunuyor. Birincisi, Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemlerinin hiçbir şekilde NATO’nun mevcut savunma ve radar sistemlerine entegre edilemeyecek olması.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, konunun Türkiye-NATO arası bir soruna dönüşmemesi için dikkatli bir dil kullanırken, tüm müttefik ülkelerden NATO sistemlerine uygun askeri donanım edinmeleri tavsiyesinde bulundu.
İkincisi ve daha önemlisi NATO-Rusya ilişkileri. Türkiye’nin son dönemde Rusya ile geliştirdiği yakın işbirliği, Suriye iç savaşının sonlandırılması sürecinde Astana Süreci’ni geliştirmesi ve aynı zamanda başta ABD olmak üzere geleneksel Batılı müttefikleriyle Suriye ve diğer konularda giderek daha gergin bir ilişki içinde olması NATO tarafından çok yakından izleniyor.
Kuruluşunun 70. senesini kutlayan NATO’nun halen en büyük hasmının Rusya olması, caydırıcılık açısından hem Doğu Avrupa hem de Karadeniz bölgesinde yeni askeri yapılanmalar sürecinde olması Türkiye’nin S-400 savunma sistemlerini alma kararını daha da karmaşık hale getiriyor.
NATO yetkilileri, bu sürecin ittifak içinde bir çatlak yaratmasından ve ortak savunma yapısına zarar gelmesinden kaygı duyduklarını saklamıyorlar.