featured

TÜRK SİVİL HAVACILIĞININ İNANILMAZ YÜKSELİŞİ(!) VE “HIRSIZIN HİÇ Mİ SUÇU YOK?”16 Mart 2015 Pazartesi
Bu portal da yazı yazmak benim için çok kolay oluyor. İnanın ki her gün yazabilecek kadar malzeme veriyorlar. Bir zamanlar hasbelkader yaptığım köşe yazarlığının zevkli yanlarının çok olması bana emeklilik devremde hoş vakit geçirtiyor. Mevcut THY yönetimi olmasa nasıl vakit geçirecektim ki? Bu nedenle nankör olmamak gerekiyor.En azından yaptıkları bir dolu yanlış nedeniyle bana malzeme oldukları için teşekkürü hak ettiklerine inanıyorum.
Bu hafta yine bol malzeme var.
Önce geçen haftaki konulara bir bakış atıp yeni konulara geçelim. Katmandu da yaşanan pistten çıkma ve uçağın kırılma olayında fatura pilotlara kesilecek gibi görünüyor. Henüz kazanın oluşumu hakkında Nepal otoritesinin verdiği bilgi doğrultusundan farklı bir resmi bilgiye erişemedim. En doğru bilgiyi bize şüphesiz kara kutu dediğimiz CVR-FDR verecektir. Bunların açılımı şimdiye kadar yapılmıştır ama kol kırılır yen içinde kalır mantığı güden ve kaza-kırım neticelerinin kazanın oluşumundan ziyade gelecekteki benzer kazaları önleme adına kullanılması gerekliliğini bilmeyen otoritenin olduğu bir ülkede olduğumuzdan doğru bilgi almak zor oluyor.
Güzel ülkemin, bir şekilde o makamlara getirilmiş sözde yöneticileri bilmelidirler ki, tüm kazalar birçok hatanın birleşmesinden kaynaklanır ve yaşanan olayda tek suçlu yoktur.
Nasıl mı? Kısaca açayım;
Pilot veya teknisyen kaynaklı bir hata oluştuğunda bilin ki bu hataya neden olan birçok etken yani kök neden vardır. Örneğin; Push Back yapan bir operatörün çeki demirindeki shear pin’in uçağın çekilmesi anında kesilmesi veya kopmasından kaynaklanan kırımları genelde sadece uçağı iten veya çekene bağlar ve onu cezalandırma yoluna gideriz. Uçak hangara girerken, uçağın kanat veya yatay stabilize ucunun hangara çarpmasının faturasını, uçağı çeken veya itene keseriz. Demeyiz ki, bu operatöre uçağın çekilmesini veya itilmesi emrini veren yöneticinin, operatör olan şoföre bu işlemi yaparken uygun eğitimi ve yeterli sayıda gözcü vermiş mi? Gözcüler zamanında ve doğru ikaz vermişler mi? Hayır bunu demeyiz ve hemen işi yapana tüm suçu yükler ve işin içinden sıyrılırız.
Herhangi bir arıza için tekniği telsizden arayarak uçağa acil teknisyen isteyen pilota verilen cevap hemen geliyor diyerek, teknisyene dönüp ,”Fırla…” “Hemen son sürat gazla” derken o teknisyenin aracı ile uçağa bir an önce gitme adına apron da sürat yaptığında ve bu nedenle DHMI ye yakalandığında emri biz verdik deyip arkasında durmayız. Aynı teknisyen aprondaki sürat tehditlerine uygun olarak araç kullanıp uçağa gitmekte gecikse, bu sefer şefinden veya müdüründen, “amma ağır adamsın ya bir uçağa gidemedin” diyerek fırça yiyecektir. Çalışan her zaman iki arada bir derede kalır. Çalışma hayatımızda yaşadığımız bu tür örnekleri onlarca değil yüzlerce verebilirim. Kısaca hep alttaki suçlanır ve fatura alttakine kesilerek, üst yönetime “Tamam efendim ilgili kişiye gereken cezayı verdik” denilerek olay kapatılma yoluna gidilir.
Nasrettin hocanın, “Hırsızın hiç mi suçu yok” isimli meşhur bir fıkrası vardır. Nasreddin Hoca’nın evine gece hırsız girer, evde ne var ne yok götürür. Sabahleyin komşuları toplanır, Hoca’yı soru yağmuruna tutarlar:
-Hoca Efendi kapıyı açık mı bıraktın yoksa?
-Hocam şu eski pencereleri değiştir diye size kaç defa söyledik.
-Bir köpek alıp bahçe kapısına bağlasaydın bu iş başına gelmezdi.
Nihayet Hoca dayanamaz ve “Komşular, tamam da hırsızın hiç mi suçu yok?” der
Sonuçta zincirin son halkası pilotlarımızın hata yaptığı bir gerçektir. Bakalım bu hatada zincirin diğer halkalarının ne kadar etkisi olmuş? Nasrettin hocamızın bakış açısı ile THY yönetiminin hiç mi suçu yok?
1- Katmandu havalimanındaki kontrol kulesinin görüş değerleri doğru değil. Havalimanında gezinen bir sis perdesi olduğu görülmektedir. Çünkü bir yerde 300 metre olan görüş pistin bir başka yerinde 100 metreye kadar düşüyor. Kısaca dalgalı sisli bir meydan olduğundan, pilot açısından bir nevi tuzak oluyor.
2- C kategori bir meydan. Bu tür meydanlara biri gözlemci olmak kaydı ile 3 kişi yollanmalı. (Bu ismini zikretmediğim pilotlarımızın Katmandu’ya ilk inişi mi olduğunu bilmiyorum. Bu pilotlarımızın Katmandu’ya ilk inişleri ise üç pilotlu bir uçuş yapılması lazımdı.
3- Katmandu’ya iniş saat dilimi en yoğun sisin olduğu bir zamana denk geldiğinden uçuş zamanı değiştirilebilir.
Sonuç olarak; Bu kazamız zincirleme bir hata olarak görülüyor. Bence bu kazadan herkesin bir ders çıkarması gerekiyor. Bunun için de bu konuda uzmanlaşmış kaza-kırım araştırmacılarının titiz bir araştırma sonucu meydana çıkar.
Bunların yanı sıra, gidilen her meydanın tek tek risk analizi yapılıp sonra hat açılımına geçilmesi gerekiyor. Bu meydana farklı sebeplerden de olsa birçok havayolunun gitmediğini biliyoruz. Bu meydana inişteki programlanmış saat diliminde her zaman sis olduğu ve sefer saatinin daha geç yapılmasının istendiğini biliyoruz. Katmandu’ya uçuş yapan ekiplerin bu tür raporları ve istekleri olduğu söyleniyor. Bu haklı isteklere karşı çıkıp, bu sefer için fazla yakıt veriyoruz. Sis açılana kadar havada turlayın diye bir uygulama ne kadar sağlıklıdır?
Kısaca ben diyorum ki, bu kazadan ders almak lazım. Kazayı pilot yapmıştır ama pilota gelene kadar bu kaza oluşumuna katkısı olan yukarıda saydığım birçok etkenleri de düşünmeden “Vur abalıya” dercesine bir tek suçlu olarak sadece pilotları gösterirseniz, yarın yine aynı durumlarda başbaşa kalabilirsiniz. THY yönetimi olarak sizler, siyasi iktidara yönelik bakın dünyada en çok meydana bir uçuyoruz ve şu kadar para kazandırıyoruz diyerek Show yapıp puan alma yerine THY’nin uçuş emniyetini riske atıcı kararlar almamalısınız. Bu yapılan uygulamalar sıfır risk söyleminize uygun değildir. Bu yaptığınızın adı yani sadece günü kurtarıcı olmanın adı benden sonra tufan uygulamasıdır. İnsana yatırım yapıp memleket için veya THY için neden uğraşasınız ki? Sizin için önemli olan, biat ettiklerinizin sizin hakkınızda bugün için ne düşündükleri.
Şimdide gelelim THY/Teknik A.Ş ye
Hayatımın 30 senesini geçirdiğim hangarlarda en kötü yönetim sergileniyor. Adeta kimin eli kimin cebinde belli değil. Ne saçmalıklar yapılmadı ki; THY ile Teknik A.Ş ayrıldı. Bir kapris uğruna MNG Teknik satın alınıp HABOM isimli bir başka şirket kuruldu, Teknik A.Ş ile Hat bakım ayrıldı. İş bilmezlikten kaynaklanan deneme-yanılma metodu uygulanıp, THY/Teknik A.Ş adeta yap-boz tahtasına çevrildi. Ayrı, ayrı sendikalarının kurulmasına ön ayak olundu ve gerçekten başarılı olunup, çalışanlar sonunda birbirine düşürülerek, toplum böl-parçala-yönet sistemi çerçevesinde bölünüp, parçalanmanın yanı sıra, çalışanların aidiyet duygusuna da son verildi.
Sonra, aaa yanlış yapmışız denerek yine başa dönüldü. Teknik A.Ş HABOM birleştirilmeye çalışılıyor. Bu yanlışların faturası kimseye çıkarılmadı.
Teknik A.Ş nin en önemli çalışanları olan teknisyenler Habom’cu Teknik A.Ş’ci diye iyice bölündüler. Her geçen gün bir dolu teknisyen, kaybettikleri iş huzurunu bulmak umuduyla, daha düşük ücrete özel şirketlere kaçmaya başladı.
HABOM da bu günlerde, henüz Teknik A.Ş ye geçmeyen 670 kişinin 300 ünü Teknik A.Ş ye gelmeleri için teklif yapılacakmış. Bu teklifte yine MNG Teknik ve Habom’da yıllarca verdikleri hizmetlerin karşılığı olan kıdem tazminatı alınamıyor diye biliyorum.
Eskiden yazdım yine yazayım. Kıdem tazminatı sizin hakkınızdır. Kıdem tazminatınızı almadan Teknik A.Ş’ye başlamayın. Bir zamanlar AtlasJET’deki ve yakın zamanda ise MNGJet deki teknisyenler gibi dik durun taviz vermeyin. Size teklif yapan kişiye sorun bakalım MNG den ayrılıp Habom’a geçerken kıdem tazminatı almış mı almamış mı? Yüzüne sorun arkadan konuşmayın.
THY/Teknik A.Ş MNG hangarını satın alırken, MNG’nin tüm personelinin tazminat+ İhbar+ İzin haklarını biz ödedikten sonra satışa gecelim teklifine, gerek yok siz bu tazminatları sizlere vereceğimiz rakamdan düşün, gerisini biz hallederiz dedi mi, demedi mi?
Kısaca; Bu uygulama yapıldıysa, MNG çalışanlarının tazminatları satış yapılırken Teknik A.Ş ye ödenmiş olmuyor mu?
Yabancı teknisyenler hangarlarda cirit atıyor. 800 Milyon dolarlık bakım üstlerine kaliteli bir tek şirket gelmiyor. Şimdi de Teknik A.Ş SHGM’ye yazı yazarak yabancı teknisyenlere daha fazla yer vereceğinden zorluk çıkartılmamasını istemiş. İnanınki bu bir duyum değil GERÇEK. Ne gibi zorluk derseniz? Bu yabancı teknisyenlerin C/S lerinin nasıl ve hangi şartlarda lisans aldıkları bilinmiyor. SHGM yerli teknisyenlerimizden ne istiyorsa aynısını yabancılardan da istemelidir ve inanıyorum ki isteyecektir de.
Türkiye’mizin geldiği duruma bakın. Bir zamanlar atıp tutuyorlar ve Türkiye Ortadoğu’nun en büyük bakım üssü olacağını iddia edenler hala aramızdalar. Türkiye’de 800 Milyon dolarlık bakım tesisleri var. Bu doğru ve iftihar ediyoruz. Ancak minik bir şey unutulmuş. Oda bu tesislerde kimlerin çalışacağı? Bu tesisler kurulurken buralarda yabancı teknisyenler yüksek maaşlarla çalışıp iş üretecek denilmemişti. THY Teknikte yaşanan bu yabancı furyası sizlere neyi anımsatıyor? Aynı pilotlarımızdaki yabancı-yerli kargaşası gibi değil mi?
Bir dolu yeni nesil teknisyenimiz var ve işsizken yabancı teknisyen… Yazıklar olsun…
Eğitim şirketlerin çalışanına vermekle mükellef olduğu bir görevken, yabancı Part 147 kuruluşları ülkemizde hem de gözümüzün önünde para karşılığı kurs açıp teknisyenlerimizi lisanslandırmaya çalışıyor. Bu eğitimlerin ücretini de THY teknisyenlere ödetecek.
Bizim ülkemizde 10 yıldır lisanslı teknisyen üretemiyoruz. Bunun günahı kimin omuzlarında? THY 43-50 yaş arasında olan sayısız lisanslı teknisyenini “sen emekli olma hakkını elde etmişin git, seni istemiyorum” diyerek zorunlu emekli ederek cömertce harcadı. Ben emekli olmak istemiyorum diyenleri de işine son verip uzaklaştırdı. Bir sorun veya bakın bakalım özel bakım kuruluşlarının teknisyen alt yapıları neye dayanıyor? Ben cevap vereyim, THY’den erken yaşta emekliye ayrılan lisanslı, deneyimli orta yaştaki teknisyenlere. Sevgili okurlarım; Yapılan yanlışlara bir bakın. THY bir dolu eğitim masrafı yaptığı ve deneyim sağlattığı lisanslı teknisyenleri atmış ve onları hemen özel şirketler kapmış. Şimdi ise THY işten attığı teknisyenleri, yaşına başına bakmadan geri alıyor. Tamam, belli ki hata yapılmış. Peki, bu hatanın faturasını kim ödeyecek?
Eee, şimdi Bulgar, Yunan, Rumen, ne bulursanız alır SHGM’ye de aman işimi zorlaştırma diye başvuru yaparsınız tabii. Kifayetsiz mirasyedi’ler gibi elde avuçta bir şey kalmayınca el kapısında el açarsınız. Hani bir şarkı sözü vardır; “sen bu işin sonunu düşünmedin mi?”
Neymiş efendim: Havacılığımız her geçen gün büyüyormuş. Kim söylemişti bu yalanı? Sizce havacılığımız gerçekten büyüyor mu merak ediyorum. Büyüyor derseniz, hangi açıdan büyüyor. Sadece bol bol uçak almak büyümek midir?
Eğitim desen zaten lay, lay lom… Unutmayın ki bir şirkette teknik neyse işletme odur. Kaliteli bir şirketin başındaki yöneticiler uçuş işletmedeki eğitime ne kadar eğiliyor ise Tekniğe ve diğer birimlerdeki eğitime de o kadar değer veriyorlardır. Çünkü bu bir KÜLTÜR meselesidir ve maalesef bizimkilerde yoktur.
Şimdi sıkı durun. Size Devlet denetleme kurulu raporundan bir paragraf sunacağım.

Türkiye yıllar boyunca bu kadar yüksek savunma harcaması gerçekleştirmiş olmasına rağmen, savunma sanayiinin gelişmişliği açısından halen arzulanan düzeye ulaşabilmiş değildir.
Sektörün Araştırma-Geliştirme harcamaları da gün geçtikçe artmaktadır. Sektörde 2008 yılında 509 milyon ABD Doları, 2009 yılında 505 milyon ABD Doları, 2010 yılında 666 milyon ABD Doları, 2011 yılında 672 milyon ABD Doları ve 2012 yılında 772 milyon ABD Doları Ar-Ge harcaması yapılmıştır.
Yaşanan bu olumlu gelişmelere rağmen savunma sanayiimizin ulaştığı seviyenin uluslararası rekabet ortamında yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Bunu ben demiyorum DDK diyor. Savunma sanayiimiz artan giderlerine rağmen Devlet tarafından yeterli görülmüyor.
Hadi bakalım cevap bekliyorum? Yalanlasanıza…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir