featured

Farklı hayatlar, farklı uçuşlar.. Peki siz hangisisiniz ?

Havalimanına saatler önce gidenlerden misiniz, son dakikacılardan mı? Uçakta uyuyanlardan mısınız, film izleyenlerden mi? Bebek ağlamasına tahammüllülerden mi, köpürenlerden mi? Cam kenarcı mı, koridorcu mu? Uçak yolcuları kaça ayrılır? Sonsuza!
Öyle günaşırı iş gezisine gidenlerden değilim. Kapı arkasında hazır duran ‘hostes’ bavulunu alıp çıkıp bir Atatürk’e bir Sabiha’ya yetişenlerden… Ama geçen hafta kendimi aşarak bir haftada üç küçük seyahat yapmak zorunda kaldım. Gidiş-dönüş diye hesaplarsak, peş peşe altı uçak yolculuğu! Yolcuları doya doya dikizleme imkânı da oldu bu. Havaalanındaki sabır sınavlarından, binerkenki hal tavırlarına… Uçaktaki üsluplarından, indikten sonraki telaşlarına… Herkes biricik tabii ama yine de ortak davranış biçimleri gösteriyoruz, malum. Uçakta bir bebek ağlamaya başlıyor diyelim. İlk saniyelerde celallenenlerden misiniz, tepkililere kızanlardan mı? Sabrı birkaç dakikalıklardan mı, yoksa uçuş boyu geçmese huysuzluk, yine de tahammülü elden bırakmayanlardan mı? İki yemek seçeneğinden biri daha en baştan kalmamış diyelim. ‘Niye’sini, ‘nasıl’ını ısrarla sorgulayanlardan mısınız, üstünde durmayanlardan mı? Hiç huyunuz olmadığı üzere sırf bedava diye viski içenlerden mi, uçak ikramlarına tamah etmeyenlerden mi?
HAVAALANI HAYATI
En iyisi baştan alalım: Uçak yolculuğu, havaalanının kapısından içeri girdiğinizde başlar. İnsanlar daha ilk kuyrukta ikiye ayrılır: Bir: Üstünü başını, eşyalarını hızlıca sepete koyup çarçabuk xray’den geçenler. İki: Aheste hareket edip, anahtarını/ telefonunu unutup, kemerini çözemeyip, üstüne bir de bot/çizme çıkarma, galoş giyme vs ile oyalanıp kuyruğu tıkayanlar… Bu noktada erkeklerin kemer çıkarma tekniklerinden bahsetmeden geçemeyiz: Bunu bir kenarda usturuplu biçimde halledenler var, bir de uluorta soyunuyor hatta tecavüze niyetleniyor havasında olup mide kaldıranlar… Güvenlik elemanlarına sitemimizi de ifade edelim buradan: O nasıl çifte standart öyle? Kimimize üstümüzdeki incecik ceketi, yeleği, hırkayı hatta gömleği bile çıkarttırırken, bazısının üstündeki kat katları zerre umursamayıp, elle aramayı sadece saniyeler içinde, üstünkörü, adeta ayağıyla yapmak da nesi? Bir şikâyet de sisteme: Evet, terör belası tüm önlemleri almayı icap ettiriyor, doğru. Ama bu uygulama da bir çeşit sinir harbi: Bavulda/ çantada laptop/tablet varsa çıkardınız, tamam, ama bir de açıp ekranı görevliye göstermeniz gerekiyor. Sonra da tabii aleti kapatıp gerisingeri koymak… Bunların tamamı sağlam sinir ve el çabukluğu, aksi takdirde de uzun dakikalar ve kuyrukta gerilim demek. İçeri girdiniz. Check-in’i yapmış mıydınız? Artık hemen herkes önceden yapıyor, dolayısıyla da kuyruk zulmünü asgariye indiriyor. Koltuk tercihi, mühim mevzu… Pencere mi olacak, koridor mu? Pencere kenarının hastaları var, koridora da razı olunuyor genellikle. En bahtsızı ortada tıkılan, ‘fark etmez’ diyen çok az. Ayrıca ön-arka seven, sağa-sola dair takıntılı, numara totemi yapan, kanata ifrit olan, sıkışmamak için ille de çıkışta oturmaya çabalayan… Koltuğu belirlediniz, peki bavulu veriyor musunuz? Büyükse, elbette. Ama kabin boyuysa? Verip kurtulmak ama indikten sonra bant başında sıkıntıyla gelmesini beklemek mi? Yanınızdan hiç ayırmayıp yol boyu sürüklemek, taşımak, uçakta tepe dolaplarına sığdırmak için hoplayıp zıplamak mı? Çıkışta vakit kaybetmemek için öyle boyundan büyük sırt çantaları taşıyor ve dolaplara tıkıştırıyor ki insanlar, yanınıza düştülerse geçmiş olsun, kimseye alan bırakmıyorlar.
LOUNGE HASSASİYETİ
Havaalanına saatler öncesinden gelenler ile koşuşturan son dakikacılar… Ne tarafa gideceğini bir türlü çözemeyip etrafa soranlar ile panoda yazanı eliyle koymuş gibi bulanlar. Yurtdışı uçuşlarda harç pulunu unutanlar ile atlamayanlar… Bu pulu pasaporta yapıştıranlar ile sonrasında kazımaktan bıkmışlar… En kısa kuyruğa girme hususunca mahirler ile beceriksizler… Aramalardan geçtiniz, uçmaya hak kazanmış olmanın gururuyla ne yapacaksınız şimdi? Free Shop kurcalaması mı? Çay-kahve keyfi mi? Daha kapsamlı bir yeme-içme faaliyeti mi? Peki nerde? Nasıl bir yerde? Ortalıktaki harcıâlem yerlerde halkla iç içe mi? Bankanızın lounge’unda daha sakin bir ortamda, ücretsiz wifi ve ufak tefek atıştırmalıklar eşliğinde mi? Yoksa CIP Lounge’da envaiçeşit yiyeceğe doyacağınız daha VIP bir atmosferde mi? Tamam, simidi güzel, pidesi çok çıtır, mantısı beğeniliyor vs ama bazılarının CIP Lounge’la hastalıklı bir ilişkisi var. Bunu bir statü simgesi olarak fazlaca önemsiyor, gururdan ölüyor, bunu da fazla çaktırıyorlar! Halbuki lounge’ların hiçbir eğlencesi yok! İnsanlar steril bir ortamda, kendilerine benzeyenlerle bir arada, adeta geniş bir ofiste yiyip içip sosyalleşiyorlar. Ve dışarıdaki o curcunayı, dünyanın dört bir yanından insan şekillerini, absürt halleri, binbir fotoğraf karesini kaçırıyorlar. Esas şenlik lounge’ların dışında yani ama milletin sınıf bilinci, bunu yaşamalarına geçit vermiyor!
UÇAK İÇİ ETKİNLİKLER
Artık uçağa gitme vakti. Kapının hangi yönde olduğunu tespit ettiniz. Normal yoldan ‘hilesiz’ yürüyenlerden misiniz, yürüten yoldan güç alanlardan mı? O yürüyen yolda kendi de yürüyüp olayları hızlandıranlardan mı? Öylesine dikilip duranlardan mı? Yolun hiç değilse sağında duranlardan mı, yoksa öylece ortada dikilip arkadan gelenler için tıkaç vazifesi görenlerden mi? Koltuk numaranız bilette yazılı, okuma yazmanız da olduğuna göre, niye hâlâ bazılarınız yanlış koltuğa oturuyor Allah aşkına? Sonra ordan kalk, yana geç, boşuna koridoru tıkamanın ne manası var? Eşyaları yukarı dolaba yerleştirmenin de bir yolu yordamı var; o iş de arkaya 40 kişiyi dizmeden yapılabiliyor. Uçak korkusuna aşina mısınız? Kendinizden ya da tanıdıklarınızdan? Baş etmenin türlü yolu var ama zor bir durum sonuçta. Gevşemek ve uyumak için öncesinde ilaç/içki içenler, eşten dosttan ve ihtiyaç anında tırnaklarını geçirmek için bitişikteki elden koldan medet umanlar… Bir ton kitap, dergi, oyun, yastık stokuyla binenler… Doğuştan şanslı olanlar var; emniyet kemerini taktığı anda uykuya dalanlar. Bir de kadersizler: ABD uçuşunda bile gram uyuyamayanlar. Bir şeyler seyretmek, okumak, dinlemek, sıkıntıya çare olabilir mi? Olur çoğu zaman. Uçak maazallah düşse fark etmeyecek kadar filme kaptıran. Elindeki kitaptan gözünü ayırmayan… Havayolu dergisinin her satırını hatmeden (Sky Life’ın ekibi değişti ve çok daha eli yüzü düzgün hale geldi bu arada dergi)
ALKIŞA VAR MISINIZ?
Uçak yemekleriyle nasıl aralar? Sıkışık alanda hiç bulaşmayanlardan mısınız, restorandaymışçasına tadını çıkaranlardan mı? Titizlenip yemek hassasiyetlerinize dair önceden form doldurup özel talepler bildirenlerden mi, seçenek daha ilk koltuktan teke düşmüşse (ki sık sık rastlanıyor nedense artık) bile hiç dert etmeyenlerden mi? En uzun uçuşta bile yerinde oturanlardan mı, tek saatlik yolda bile sekiz kere ayağa kalkanlardan mı? Yanındaki komşularla tanışıp, kader birliği yapıp muhabbeti koyultanlardan mı, tek kelime etmeden inenlerden mi? Hostesle hasbıhal edenlerden mi, soğuk duranlardan mı? İnerken gerilenlerden mi, en sert inişte bile metanetini koruyanlardan mı? Pilotu alkışlayanlardan mı? İlk fırsatta ayaklananlardan mı, uçağın boşalmasını bekleyenlerden mi? Çıktınız uçaktan dışarı, yine yolculuğa başladığınız noktadasınız; havaalanında. Bavul çıkacak mı banttan çıkmayacak mı diye daha en baştan bunu kafaya takıp karalar bağlayanlardan mısınız yoksa? Aksiliği çağırmayın. Yurtdışı dönüşü Free Shop imtihanı var bir de. Gözü doymuş, pas geçenlerden misiniz? İlle uğrayan ama markette bulunmayanları peşine düşenlerden mi? Yoksa eşin dostun pasaportuna da el koyup, ala ala mahalle bakkalında bile satılan şişe ve çikolatalardan ileri gidemeyenlerden mi? Daha neler neler sorulur, söylenir, yazılır. Bitmez havaalanı çeşitlemesi. En hayati ayrım şu ama galiba: Onca yolculukta tek bir heyecan verici karşılaşma yaşamamışlardan mısınız, yoksa ne hikmetse her defasında ayrı macera tecrübe edenlerden mi? Aşk kaçamağında muhakkak size mi yakalanır ünlü birileri? Daha da ötesi, işini, eşini uçakta bulanlardan mısınız? Tam da bitişiğe düşenden terfi, transfer teklifi alanlardan? Zirve: Uçakta tanışıp, bulutların üstünde âşık olup da evlenenlerden misiniz? Yoksa bunlar sadece romantik komedilerde mi oluyor? (Sabah, Nur Çintay)
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/cintay/2016/05/29/iyi-ucuslar#

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir