Değerli okurlarım,
Ben bir pilot değilim. 1990’lı yıllarda Türk Hava Kuvvetleri’nde aldığım uçuş eğitimi sırasında farklı tiplerdeki pervaneli ve jet uçaklarla 150’nin üzerinde saat uçuş deneyimim –ki bunun yaklaşık üçte biri solo uçuştur—, mutlulukla yad ettiğim bir anıdan başka bir şey değil artık.
Fakat ben bir eğitimciyim. Eğitim verdiğim genç havacılar içinde pilotlar da var. Ders verdiğim ilk pilot öğrencim Atılım Üniversitesi’nin de ilk pilotaj öğrencisi olan Burak oldu. Sene 2015 idi, mevsim Sonbahar. Sonrasında, SHGM onaylı Teorik Bilgi Öğretmeni (TBÖ) yetkim dahilinde, toplamda 6 başka üniversitede akademik ders verdim ve 5 uçuş okulunda kurslar verdim. 1 pilot öğrencimle birlikte TV programı yaptım. Bir başka pilot öğrencimi de programa konuk aldım. Ayrıca 4 kez TBÖ yetiştirme kursu verip uçuş okullarımıza 50’den fazla teorik eğitimci yetiştirdim. 2 üniversitede Pilotaj Lisans Programı’nın kuruluş çalışmalarını yönettim, emeklerimizle kurulan lisans programlarının YÖK onayı, SHGM onayı süreçlerini koordine ettim. Türkiye genelinde akademik başarısı yüksek öğrencilerin bu bölümleri tercih etmelerinde çabaladım ve her tercih döneminin sonunda çabalarımın karşılığını aldığımı gördüm. Bundan sonra söyleyeceğim her sözün arkasında bu eğitimcilik deneyimi ve bu meslek aşkı duracak. Bunu söylemek zorundayım çünkü biraz sert anlatacağım bugün.
2015 yılından bugüne üniversitelerin pilot yetiştirmek için en ideal ortamlar olduğunu savundum. Çünkü bizzat bünyesinde Eğitim Yöneticisi, Kalite ve Emniyet Yöneticisi yahut Danışman olarak görev yaptığım uçuş okullarının kısıtlı olanaklarını biliyorum. Diğer tarafta, birçok başka bölümde öğrenciler yetiştiren, farklı havacılık mesleklerinden eğitimcileri bünyesinde bulunduran ve akademik araştırmalar sayesinde eğitimde sürekli iyileştirmeyi başarabilecek olan üniversiteler var.
Fakat bir eğitim kurumunun başarısı sadece eğitim ortamının veya kurgunun doğru olmasına bağlı değil. Eğitimlerin başarıyla amaçlarına ulaşmasında öğretim performansı diye bir husus ön plana çıkar.
Bu yazımızın konusunu geleceğe dair haklı endişelerim olarak belirledim. Bakalım, endişelerimin ne kadarına katılacaksınız!
Anlatırken hayvan metaforları kullanacağım. Hayvan beslemeyi sıradan bir şey sananları, evin bir ferdi olarak sevgiye ve ilgiye ihtiyacı olduğu halde hevesi geçince onları acımasız sokak koşullarına bırakanları kınayarak kullanacağım. Hangi koşulda olursa olsun canlılara eziyet edenlerin hepsine ilenerek kullanacağım.
ARTIK BÜLBÜL ÖTMÜYOR
Öncelikle bir algıyı yıkmak istiyorum. İlk konumuz Teorik Bilgi Öğretimi. PART-FCL’i eline alıp âlim kesilenlerin zannettiğinin aksine pilot yetiştirirken planlanıp uygulanan eğitimler sanıldığı kadar standart değil. İçeriklerin çerçevesi zannedildiği kadar belirgin de değil. Anlatım yöntemi inanın bana hiç net değil. Aynı konuyu farklı eğitimcilerin ne kadar farklı anlatabildiklerini görmüş olan herkes bunu biliyor.
Değerli okurlarım, aslında Uçuş Okullarının (Onaylı Eğitim Kurumu deniyor ama ben bu tabiri bir türlü benimseyemedim) Eğitim Elkitapları (TRM) sırf bu yüzden var. Alıp Part-FCL’den paragrafları bu tarafa yapıştırıp onay peşinde koşturulsun diye değil. Eğitim Manuelinde hangi eğitimin nasıl verileceğini yazacaksın. Öğretim tekniğini belirteceksin. Eğitimciye standartları verip beklentilerini açıklayacaksın ki eğitim araçları ve ders saatleri etkin kullanılsın. Eğitimcini ve eğitim olanaklarını sınırları zorlaya zorlaya ve eksikleri gidere gidere geliştireceksin. Eğitimi alanın her aşamada artan yeterliliklerine odaklanacaksın. Doğru düzgün kütüphanen olacak. Okuyarak, araç kullanarak, tekrar tekrar deneyerek, yaparak öğreteceksin. Asla uygulamayacak sahte programları ipe boncuk dizer gibi tablolara işleyeceğine, FCL’de şu bölümde belirlenen eğitimi şöyle vereceğiz diyeceksin. Nerede? Eğitim Manuelinde. Yapılıyor mu? Hayır.
Sonra hocalar derslerde sürekli “youtube”tan video oynatır. Simülatörlerde sadece resmi uçuş eğitimleri verilir. Çünkü senin kendi eğitim felsefen yok. Eğitim felsefesinin gelişeceği ortamı besleyecek bir kurum kültürü de yok. Eğitim politikanı belirleyebileceğin bir kadron hiç yok.
Ülkemizdeki düşük ücret gerçeğinin havacılığa da sirayet etmesiyle kalifiye insanların hak ettiği geliri kazanacağı, gerçekten en iyi bileni eğitim yöneticisi olarak çalışacağı bir eğitim ortamı ülke genelinde bir iki istisna dışında sağlanamadı. Hoş, bir bilenin kim olduğu da belli değil ya! Eh, bunca açmazın içinde kurumların eğitim performansı yerlerde sürünüyor. Değerli okurlarım bilirsiniz, kişilerle işim olmaz. Birini suçlar cümle kurmaktan kaçınmışımdır; yakışıksızdır çünkü. Fakat, bugün geldiğimiz noktada doğru yöntemle pilot yetiştirmeyi başaramıyoruz, gelişen teknolojiden yararlanamıyoruz. Uçuş Okullarında teorik eğitimler asla gerektiği gibi verilemiyor. Sebebi bazı sorumsuz adamlar ve kadınlar. Nereden mi biliyorum? Gözüm gördü ve kulağım duydu. Uçuş hattında uçuş planı dolduramayan öğrenci pilotlar gördüm. Rotada ilerlerken rüzgârı yanlış hesaplayıp panikleyen ve meydana geri dönen öğrenci pilot gördüm. Telsiz arızasında ikinci telsiz yerine cep telefonuna sarılan öğrenci pilot gördüm. Yan rüzgâr inişini bir diğerine yanlış anlatan öğrenci gördüm, diğeri de dinliyor, belli ki o anlatandan öğreniyordu. AIP’nin içeriğinden haberi olmayanı, Chart okuyamayanı gördüm. Bindiği uçağın ağırlığının ne olduğuna gerçekten bakan o kadar az öğrenci pilot var ki!
Diğer tarafta fiili uçuş eğitimlerinde de standartlar belirsiz kıymetli havacılar. Alet uçuşunda sadece radyale oturmak için uçuş başına ne zaman dönüleceği gibi temel bir konuyu dahi her uçuş hocası farklı anlatıyor.
Velhasıl kelam, artık bülbül ötmüyor. Pilotaj öğrencileri derste hocayı dinlemek yerine soru çözüyor. Ezber sınavını veren biliyor sayılıyor. Sınıf ortamında teorik eğitimin amacına ulaşacağına hocalar dahil kimse inanmıyor. Uçuş hocaları genç ise havayolu ilanlarını kovalıyor, yaşlı ise hevesi eksik halde gidip geliyor hatta.
Artık bülbül ötmüyor, çünkü ağaçları gereksiz yere kestik. Kurak arazilere kaldık. Kıtlık yakın. Mevsim de değişti, sertleşti. Buralarda bülbül ötemez artık.
BU SIĞIRCIK KUŞLARIYLA İŞİMİZ ZOR
Hâl böyle olunca üniversitelerde verilecek pilotaj eğitimleri yeni bir soluk olarak belirdi. Sahip olunan öğretim olanaklarından medet umduk. Canhıraş yıllarca çaba sarf ettik. Her ortamda çok sesliliği savunduk. Havacılık eğitimleri hem daha erişilebilir oldu hem de nihayetinde geçen 4 yılın sonunda hem lisans diploması hem de ATPL-A (frozen) aldığı için öğrenci 2 yıl kazanıyor, pilot maaşı alacağı 2 yıl önemli dedik. Çift anadal yapabilir dedik. Gerçi pilotajda çift anadal konusuna güruh halinde “olmaz öyle şey” dediler. Martılar gibi gürültülü olanlar böyle anlarda ses yükseltir de yükseltir. Şimdi gidip baksınlar bakalım, 3 yıl önce başlattığımız süreci yerinde görsünler. Oluyor muymuş olmuyor muymuş! Pilotajda Yüksek Lisansı da başlatacağım yakında. Duyunca martılar kargaları da çağıracak. Birlikte yapacaklar gürültüyü. Demişti diyeceksiniz. Birlikte güleceğiz, çok güleceğiz.
Böyle yapıp ortaya koyuyorum. Yaparken bağırıyorlar; yapıyorum, tepiniyorlar; bırakıyorum, şaşırıyorlar. Şu anda bizden başka YÖK Onaylı İngilizce Havacılık Yönetimi Yüksek Lisans programını yürüten kaç üniversite var? Sayın bakalım, sayarken martıların da kargaların da sesi duyuluyor. Siz de eğlenin bence.
Unutmadan söyleyeyim. Bilmeyenler vardır. Üniversitelerin birçoğunun havacılık bölümlerinde havacılık bilgileri tartışmalı olan sığırcık kuşları var. Bölüm Başkanı olarak, Form-4 sahibi Yönetici olarak yahut Yüksekokul Müdürü olarak bir şey söylüyorsunuz, dinlemiyorlar. Siz yokken gidip sağda solda görüşmeler yapıp kurumunuzu da zor duruma koşuyorlar. Malum, bizim vakıf üniversitelerinde patronlar var. Kendilerine patron denmesinden hoşlanmayan ama bal gibi de patronluk yapan patronlar var. Önce akademik kadroda bizi işe alırlar. Havacılık birimlerinde yarım yamalak yönetici olarak atarlar. Sonra konu havacılıkta ne kadar ciddi olursa olsun önemsemez, sahiplendikleri sığırcıklar gibi davranmamızı beklerler. İçimizdeki kartalı harekete geçirene kadar da sabrımızı zorlarlar. O yüzden sığırcıklar ile anlaşamıyoruz, aynı yükseklikte uçmadığımız için işimiz kolay da değil. Birkaçını görülen lüzum üzerine etkisiz hale getirdiğim doğrudur. Fakat bunu ülkemizde havacılık daha fazla zarar görmesin diye yaptım. Kişiler umurumda değil. Doğru günü gelene kadar da sabrettim. Kendilerini ikaz da ettim. Keşke ruhuna kir ve kötülük bulaşanları iyileştirebilsek. Denedim, olmuyor. Üstelik hâlâ bulunduğu kuruma zarar veren birkaçının hâlâ güzide üniversitelerde sallana sallana koridorları aşındırmaya devam ettiğini duyuyorum. Ben ise yürüdüğüm bütün koridorlardan başım dik geçtim, kapılardan dostlukla girdim, dostça ayrıldım. Bu verimsiz gündemlerin ötesine geçip bizim bugün üniversitelerimizde bilimle, teknolojiyle ve en güvenilir, en modern öğretim teknikleriyle pilot eğitimlerini şimdi olduğundan onlarca kez daha iyi hale getirmek olanağımız var.
Ama… bir diğer açmaz da maliyetler oluşturulurken karşımıza çıkıyor. Kafeslerinde sahiplerini memnun etmekte sınır tanımayan sığırcık kuşlarına dışarıdan yem verenler de olduğu için eğitimlerin fiyatı giderek yükseldi. Bunu lütfen not edin bir yerlere. Ey değerli havacılar, havacılıkta ilerlemeye bu kadar hevesli bir ülkede uçuş eğitimlerinde yakıttan vergi alınmasa olmaz mı? Şu eğitimler yarı fiyata olsa, genel havacılık yaygınlaşsa olmaz mı? Hafta sonu aileler uçak kiralayıp Anadolu kentlerine gitseler, uçağı giderken aile üyelerinden birisi dönerken bir diğeri kullansa güzel olmaz mı? Düğünler, kutlamalar, etkinlikler, bayramlar hava araçları ile şenlense ya!
Olmayacak maalesef, çünkü havacılar bir diğerinin ayağına çelme takmakla meşgul. Yetersizliği su yüzeyinde görülmesin diye diplerden su çekenlere selam olsun! Heyhat, sonuçta hepiniz akciğer solunumu yapıyorsunuz ve nefes almak için çıkınca su üstünde naçar bakan halinizi görüyoruz. Benim derdim kötülerle değil. Onu zaten nereye koysan, kendinden bir halt olmayacağını bildiği için değişmeyecek. Benim derdim iyi ve kaliteli eğitimcilerle. Yazık değil mi emeklerinize? Hani derneklerimiz nerde? Hani eğitimcilerin sesi olacak bir sivil toplum örgütü, nerede?
KANAT AÇALIM DA 5 VEYA 10 YIL SONRA NE OLACAK GÖRELİM
Şu an dünyanın da ülkemizin de en önemli sorunu göç. Bir de beyin göçü var, birlikte anlamak gerek. Üniversitelerde havacı akademisyenler sürekli olarak hak ettikleri ücretlerin çok altında aldıkları için alarmlar çalıyor, duyan var mı bilmem. Göçmen kuşlar günü geldiğinde uzak diyarların derdine düşer. Onca yolun zor olacağını bilerek yola koyulurlar. Çok değerli eğitimcilerimiz her an yurt içinde sektöre veya yurt dışında başka üniversitelere hızlı bir geçiş gerçekleştirebilir. Bilirsiniz, böyle durumlar birden olur. Birkaç eğitimci kendilerine gelen tekliflere olumlu yanıt verebilir.
Orta Asya ülkelerinden (şimdilik) birinde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak çalıştığım için, bugüne kadar binden fazla sayıda Afrikalı öğrenciye ders verme şerefine nail olduğum için, yüzlerce Arap öğrencim ile Orta Doğudaki ülkelerinde durumu uzun uzun konuşabilmek olanağı bulduğum için bize ne kadar çok ihtiyaç duyulduğunu yine gözüm görüyor, yine kulağım duyuyor.
Bugün buraya yazıyorum, siz de şahit olun: Ülkemizde eğitimci darboğazı her an yaşanabilir.
Demişti dersiniz. Birlikte ağlarız, çok ağlarız.
DEVEKUŞLARI KAFALARINI KUMA GÖMMÜŞ OLABİLİR
Başımızı kaldırıp çevremize baktığımızda ilk görünen Uçuş Okullarının olanaklarının kısıtlı olduğudur. Eğitim yöneticilerinin çoğunun büyük veriden, veri madenciliğinden, yapay zekâdan, nesnelerin internetinden haberi yok. Olsa da Uçuş Okulunun bu konularda geleceği okumak gibi bir kaygısı yok, hele yatırım yapmaya niyeti hiç yok. Ülkemizde yazılımcıdan bol bir şey olmadığı halde kullanılan Yönetim Bilgi Sistemleri dökülüyor. Peki ya neredeyse tüm uçuş okullarında aynı marka uçuş simülatörünün olması kimin ayıbı? Yerli üreticileri yurt dışında temsil edip, övüne övüne anlattığım için kendimi masum görüyorum. Çünkü projeler yazıyoruz ve yapılan eğitimden, hatalardan öğrenen yapay zekâyı ve robotları yeni nesil yerli simülatörlerimize ve SIM eğitimlerimize dâhil etmeye çabalıyoruz.
Teorik Bilgi Öğretiminde hısım akraba yandaşlığı yerine liyakati denemeyen uçuş okullarını da başını kuma gömmüş olan devekuşlarının arasında sayıyorum. Aklı başında iki tane uçuş okulundan biri anlaşamadığı bir üniversite ile çalıştığı ve diğeri de kendi bünyesinde en yanlış eğitim yöneticilerine teslim olup operasyonel yük altında itibarını tehlikeye attığı için eskiden üçüncü sayılan okul yarına göller bölgesinde çok daha emin adımlarla ilerliyor.
Üniversitelere gelince… Endişelerim her geçen gün artıyor.
Birinci sebebi, gerçekten havacı olan eğitimcilere hak ettikleri değeri vermemeleri. Gerçek havacılar yırtıcı kuşlar gibidir. Ne doğru bildiğini söylemekten çekinir ne de doğru bildiğini yapmaktan. Onlardan güvercin olmaları beklenmemelidir. Çok kıymetli hocalarımın hâlâ tüm iyi niyetleriyle çaba sarf etmelerine karşın kırılganlaştıklarına tanık oluyorum.
İkinci sebebi, üniversitelerin uçuş okullarının elinde oyuncak olmaları. Gecikmeler sürüyor ve hâlâ pandemi diyorlar. İster gülün, ister ağlayın. Diploma alma aşamasına gelmiş olan öğrencilerin uçuşları bitemiyor. Öğrenci parasını verdi mi? Verdi. Üniversite Uçuş Okuluna ödedi mi? Ödedi. Bu uçuşlar neden bitirilemiyor? Sene 2022 oldu, biz neden hâlâ aynı konuyu konuşuyoruz?
Endişelerimi besleyen üçüncü sebep de eğitimlerde fark yaratılamıyor olması. Üniversiteler bir diğerine rekabet üstünlüğü sağlayacak bir şey ortaya koyamıyor. ATPL derslerini akademik derslerle bire bir eşleyip müfredat hazırlıyorlar. Kampüse koydukları oyuncak statüsündeki simülatörlerle tanıtım zamanı göz boyuyorlar. Sonra dört yılda sadece uçuş için bile 50 bin Avrodan fazla para aldıkları öğrencilere birer öğrenci pilot çantasını bile çok görüyorlar. Çünkü rekabet yok. Herkes bir diğeri gibi davranınca sığırcık kuşlarına gün doğuyor.
Bir de pilotaj bölümlerine öğrenciler MF puanı ile alındığı halde Eşit Ağırlıklı puanla öğrenci alan Havacılık Yönetimi bölümlerinden havacılık dersleri alıyorlar. Kel başa şimşir tarak değil de ne bu? Pilotaj Bölümü öğrencisi Elektronik, Bilgisayar, Mekatronik, Uçak Mühendislikleri ile veya Havacılık ve Uzay Mühendisleri ile ortak ders alır. Oysa “havayolu pazarlama” dersi, “havacılıkta gelir yönetimi” gibi sosyal bilim temelli derslere katılıyorlar.
Efendim, olmaz demeyin. Bal gibi oluyor. Denetleyen de yöneten de yapan da gömmüş kafasını kuma devekuşları gibi. Böyle oluyor. Ben artık itirazlarıma ve önerilerime kulak veren üniversitemde keyifle çalışıyorum. Kendimi kurtardım diye susmuyorum. Kafamı hiç kuma gömmedim çünkü. Gömmeyeceğim. Lafımı da kimseden esirgemedim hiç. Esirgemeyeceğim. Endüstri 4.0. dönemine pilot yetiştiriyoruz, Osmanlıdan kalma sorunlarla baş edemiyoruz çünkü. Aklımızı başımıza toplama zamanı şimdi.
APRONDAKİ ATLAR
Pekiyi, o halde ne yapmalıyız?
Aprondaki atların endamına bakınca hangilerinin hızla ileri atılacağını öngörebiliyorum. Maalesef aprondan çıkarken bile zorlanacakları da öngörebiliyorum. Buraya madde madde yazalım da “demiştimler” yaşıma uygun şekilde “yazmıştımlar”a bıraksın yerini:
- Havacılık eğitimlerinin yaygınlaştırılması, kalkınmaya doğrudan katkı sağladığı için uçuş okulları ve eğitim kurumları vergiden muaf tutulmalı, yakıttan vergi alınmamalıdır,
- Üniversitelerin havacılık bölümlerinde havacılık geçmişi olmayanlar, apron görmemişler eğitimci olarak çalıştırılmamalıdır, YÖK bu konuda politika geliştirmelidir ve önüne gelen her üniversitenin havacılık bölümü açmasına bir dur diyebilmelidir,
- Üniversitelerde havacılık konusunda “danışman” veya “koordinatör” namıyla neye yaradığı belli olmayan kişiler görevlendirilmemelidir, SHGM bu konuda denetim ve sorgulama yetkisini kullanmalıdır,
- Bir uçuş okulu en fazla 2 üniversite ile anlaşma yapabilmelidir,
- Üniversitelerin bünyesinde Havacılık Fakülte Dekanı yahut Pilotaj Bölüm Başkanı Sorumlu Müdür olmalıdır, diğer Form-4 sahibi yöneticiler alandan uzman ve tecrübeli kişiler olmalıdır,
- Üniversitelerin pilotaj bölümleri başarısızlık yaşamamış öğrencilerini 4 yılın sonunda mutlaka mezun edebilmelidir, aksi halde yaptırım uygulanmalıdır,
- Üniversitelerin pilotaj bölümlerinin müfredatlarında dinamik, statik, akışkanlar mekaniği, termodinamik, aerodinamik gibi temel uçak mühendisliği dersleri olmalıdır,
- Üniversitelerde Endüstri 3.0. ürünü eğitim araçlarının pilotaj eğitimlerinde etkin kullanımı bir an önce başarılıp yaygınlaştırılmalıdır,
- Pilotaj öğrencilerinin Endüstri 4.0. dönemi hava araçlarına hazır edilmesi ve yazılımcı olarak yetiştirilmesi sağlanmalıdır.
Bunlar ve bu satırlara sığmayan devamı olursa, atlarımız güçlü adaleleriyle ileri atılır, biri diğerinin sağrısında koşarlar. Rekabet olur, gelişme olur, geleceğe dair bir inancımız ve güvencimiz olur.
Gökyüzüne sert yazdık ama kanatlanıp atiye uçmak için asumanda huzurumuzun hiç eksilmemesini dileyerek tamamlayalım sözümüzü.
Aralık ayında pilotluk mesleği için ve dünya havacılığı için önemli günlerin yıldönümleri geliyor.
Bu vesile ile tüm okurlarımın havacılık gününü şimdiden kutluyorum.
Hür göklerimizde hak ettiğimiz yerlere gelmemizde çaba sarf eden gökyüzüne aşık her bir havacıyı gönülden selamlıyorum.
G1000 i var sid, approach yapacak havaalani yok. Dunya Rnav, Rnp, Pbn konuşurken başkent te gps sinyali yok. Geostationary satellite yok lpv ütopya. Instructor kendini ilkokul öğretmeni sanıyor, azardan başka bildiği bisey yok. Baktı öğrenci uçağı güzel tutuyor, soru bombardimiyla bunu nasıl bilemezsin e getirip eziyor, moralini bozuyor. Ustune para verip hocasinin egosunu tatmin eden öğrenciye acıyan da yok, buna ses çıkarabilen de yok.
Bazıları pilotaj eğitiminin üniversite seviyesinde gerekli olmadığını, pilot olmak için uçuş okullarının yeterli olduğunu , üniversitede pilotaj eğitiminin israf olduğunu savunuyorlar ( havacılık yazarı Günday Şimşek gibi). Ama ben bu görüşte değilim , üniversitelerin pilotaj bölümünden mezun pilotların hem teknik hem de motivasyon yönünden daha yeterli olduklarını düşünüyorum.
Mesut bey, peki ilgili kurumlardan, herkesin Pilotaj bölümlerine kabul edilmemesi, tıp fakültesi gibi taban puan konulması gibi bir talebiniz de olacak mı?
6 yıllık öğretmen pilotluk hayatımda, bu mesleği layıkıyla yapacak potansiyele sahip, kısıtlı sayıda üniversite öğrencisi gördüm. Şuan üniversitelerin pilotaj bölümleri, maalesef piyasaya sadece lisans alabilmiş ancak “pilot” olamamış insanlar yetiştiriyo gibi görünüyor. Bence bu, bir uçuş okulunun en fazla 2 üniversiteyle anlaşmasından çok daha önemli bir durum.