featured

“Hükümet-THY-Sendika” Şeytan üçgeni…

Bizim okurumuzu anlamak mümkün değil. Bakmakla, görmek-okumakla, anlamak arasındaki fark, geçen hafta bir kez daha gerçekliğini kanıtladı. Airporthaber’de THY’nin medyaya servis ettiği; çalışanların maaşlarına ilişkin haberi, altında kaynak belirtilmesine karşın, bazılarımız Airporthaber’e yükledi. Personel maaşlarının deşifre edilmesi ve yöneticilerin maaşlarının THY tarafından servis edilmediğini görünce; bu sefer ben de o haberin altına kendi kişisel bloğumda yazdığım THY yöneticilerinin aldığı maaşlara yönelik haberimin linkini kasıtlı olarak vererek, madem çalışanların maaşlarını deşifre ediyorsunuz buyurun bu rakamlarda yöneticilerinki diyerek misillemede bulundum.

Okuyup anlamayan, bakıp görmeyen bazı okurlarımız, bu sefer tüm haberi bana mal ederek bana veryansın etti. Güler misin, ağlar mısın·  ?

Bu serzenişimden sonra, gelelim geçen haftanın en çok konuşulan ve yorumlanan THY’deki eylem ve sonrasındaki Grev yasağına.

Öncelikle; Eylem ve Grev yasağı konusunu tamamen birbirinden ayırmak gerekir. Eylem kanunsuzdur ama GREV haktır.

Bu hafta; THY’de yaşanan eyleme ve grev yasağına herkesin baktığı açıdan değil, ters açıdan bakarak, birlikte beyin jimnastiği yapalım istedim.

Geçen haftaki yazımda Hava-İş Sendikasının bu kanunsuz eylemi neden yapmak zorunda kaldığını ve bu stratejik hazırlığı yapılmamış adeta kamikaze eyleminin sonucunda oluşan durumu yazmış ve o yazıda bu eylemin lisansiye meslekler olan pilot ve teknisyenler tarafından değil de, neden özellikle kabin ekiplerinde başlatıldığını sorgulamıştım. Bu konuyu biraz daha irdelemeye karar verdim:

Bakın, şimdi olaylara; geçen sene 100’e yakın kabin memuru işten çıkartıldı. Bu yılın ilk 6 ayında da 20 kadar kabin memuru, ya emekli edildi, ya da ettirildi. ( İkaz-1)  Daha sonra, benim “ THY bu sefer de gözünü kabine dikti” başlıklı yazımda belirttiğim üzere; uçaklardaki görevli kabin ekiplerinin sayıları ile oynayarak 48.000.000 TL’yi bulabilecek bir tasarrufa gidildi. (İkaz-2)

Daha sonra, THY; Part -Time eleman alacağım diyerek, daha önce THY’de sınava girip ikinci turda elenenlere mektup yazdı ve 1600TL ve sosyal haklar olmadan adı part time olan, ama. Aslına devamlı eleman olunacak bir sistemle(!) şu ana kadar 75+55+55= 185 kişiyi eğiterek sisteme soktu. (İkaz-3)  55 kişilik bir grup da çok yakında işe başlamaya hazır hale getirilecek.  Oldu sana 240 kişi…

Her nasılsa, nasıl denk geldiyse,  yeni işe başlatılanlar, işten çıkartılan kabin memurlarının sayısı kadar?

Kısaca; THY’nin kabine yaptığı saldırıyı ve uygulumaya koyduğu yeni eleman alma sistemini, yani, kabinde yeni bir yapılanmaya gittiğini, kör sultan bile gördü. Sendika, gördü de, görmemezlikten mi geldi acaba?  

Göstere, göstere yapılan bu 3 ikaza rağmen

Hal bu kadar belirgin ve kabine yapılan saldırı bu kadar net olarak görülürken, Hava-İş kanunsuz eylemini, neden özellikle orada başlattı? (Her ne kadar bu eylemi biz yapmadık diyorlarsa da bu eylemi çalışanlar değil sendika yapmıştır)  Kabin memurluğu 45 günlük bir eğitim sonunda sisteme sokulabilirken, teknisyen ve pilotun eğitim ve temininde çekilen zorlukları bilinirken, kamikaze uçuş yapacaksanız bu hiçbir zaman kabin ekiplerini kapsamamalıydı.  Bu tezimi, geçen haftaki yazımda kısaca belirtmiştim. Sanki birileri “bu eylemi kabinden başlatın da, ben de rahat rahat bunları işten çıkartıp yerine düşük ücretli yeni elemanlarımı yerleştireyim” demiş gibi…  Böyle bir senaryo olamaz mı diye düşünüp duruyorum.  Bu tür bir danışıklı dövüş yapıldı diyelim. Bunun THY’ye avantajı belli de, sendikaya ne avantajı olur, onu hala bulamadım.

Diyelim ki; eylem yapacak ve işleri aksatacak, işvereni zor duruma düşüreceksin. Tamam, da, işverenin eli armut toplamıyor ki. O da sana vuracaktır. İşveren nasıl yasaları arkasına alıp mücadele ediyorsa, sen de onu o silahla, yani yine mevcut siyasi iktidar zamanında çıkarılan kanun ve yönetmeliklerle, yasal olarak vurabilirsin. Kabin personelini arayıp ta; “kendinizi iyi hissetmeyin” diyerek rapor almaya kalkıştıracağınıza, yasal hakları olan ve sendikanın bile bildiğinden şüphe duyduğum;

Resmi Gazete Tarihi: 16.06.2004 ve 25494 sayılı  “Ağır ve Tehlikeli İşler” yönetmeliğinin 6.maddesinde yazan “Kadınlar, ay hali günlerinde ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılamazlar. Bu günlerin sayısı 5 gün olarak hesap edilir.” Maddesini kullanabilir ve rapor alınma gerekliliği bile olmayan bu maddeye göre eylemini planlayabilirdi. Bu yönetmeliğinin 144. Maddesi havayolu işçilerini kapsıyor.   http://www.kamu-is.org.tr/pdf/42.pdf   Al sana %100 yasallık. Hem de bir değil beş günlük. Akıllıca bir planlama ile alt üst edersin seferleri…  Tabii ki niyetin kabin ekibini riske atmadan sadece THY’ye vurmak ise…

Bu hazır ve yasal madde varken, neden başka yollara başvuruldu?

Ağır ve tehlikeli işler yönetmeliğinin 6.maddesi THY deki bayan personele her ay 5 gün izin hakkı veriyor. Üstelik doktor raporu da istenmiyor. Bayan personelin telefon ile ” Mazeretim sebebiyle beş gün işe gelemeyeceğim “demesi yeterli. Siz bu yasal hakkınızı kullanmayın, sonra sahte rapor alıp eyleme katılın. Akıl alır gibi değil. İşin içinde bilmediğimiz bir oyun var mı? Diye nasıl huylanmam.

Neyse ben bu maddeyi deşifre ettim. Bundan sonra bu madde gereği, yönetmelikte yazılan işleri kapsayan bölümlerde çalışan tüm bayanlar, ayda 5 gün izin yapabileceklerdir. Çalışanlara bir katkım olsun…

Bunların sendika avukatları, sanırım sadece atılma işlerine bakıyor Sendika, sendika değil, bir aracı kurum gibi çalışıyor. Bunları Harput restoranda öğretmiyorlar. Okumak, öğrenmek lazım…

Eeee, tabii ki bu konular sendikal konular. Havacılık camiasının eksiği, bilinçli ve bilgili bir sendikacılık yapacak olan bir sendikanın yokluğudur. Uçuş güvenliğini, yorgunluk riskini, çalışma ve dinlenme saatlerindeki uygunsuzlukları derneklerden ziyade onlar gündeme getirip kulis yapmaları ve soruna mutlaka çözüm bulmaları şart. Bu teknik konuları, uluslararası örneklemelerle ilgili kuruluşlara iletmek için bu konuda son derece bilgili olmak gerekir. Yer personelinin iş kanunu var. Uçucuların ise yok. Yer personeli gibi, uçucular da aynı iş kanununda mütalaa edilseler bile olur. Maalesef yılardır bu uçucuları kapsayacak bir kanun taslağı olmasına rağmen, çıkartıl(a)mıyor. Bunun yanı sıra yine uçucuları direk ilgilendiren ve uçuş emniyetini ilgilendiren SHT 6A-50 de bile değişiklik yapılamıyor. Beceriksizlikten başka bir şey değil bu…

Bunun yanı sıra, Teknisyenlerin lisans sorunları ile ilgilenen yok. Sektör ucuz iş gücü adı altında yapılan bir dolu yanlışlıklarla kavrulurken, sendika ortalarda yok. Bir an düşünüyorum da, sendikanın kadrosunda bu konulara vakıf bir kişi var mı? Bilgi olmayınca bu konuları nasıl yukarılarda tartışacaksınız? Bu tür sendikacılık, havacılık gibi özel ihtisas gereken bir iş koluna yakışmıyor.

Bu gibi konularla ilgilenmeyin 2 sene bekleyin sonra toplu sözleşme zamanı çıkın ortaya alın elinize megafonu, “İşçiyiz Güçlüyüz” diye bağırıp durun. Ağızlarınızdan salyalar akana kadar küfredin. THY yönetimini kazığa oturtun… Hükümeti istifaya davet edin… Herkes tu-kaka siz sütten çıkmış ak kaşık… Yok yaaaaaaa… Bu muymuş sendikacılık…

Sendika 7/24 çalışan bir kurum olmalı. Sadece para ile değil, tüm mesleki sorunlarla ilgilenmeli. Daha yukarıda yazdığım Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliğinizden haberiniz yok.  Var diyorsanız, o kapsama giren dolu bayan çalışan var, o maddeyi uygulattığınız bir bölüm var mı?

Bunun yanı sıra, ikinci olarak; THY/Teknik A.Ş artık teknisyen almıyor. HABOM adı altında açtığı ve hala faaliyette bulunmayan bu şirket üzerinden binlerce teknisyen aldı. (İkaz-1) HABOM’un teknisyen alma şartları, Part Time kabin memurları gibi düşük ücretli ve sendikasızlar.

Burada da aynı kabin gibi, ince hesaplar var. Bu da ayan beyan belli.  THY/Teknik A.Ş’de emekli olanların yerine eleman alınmıyor. Emekliliği gelen personel yollanıyor ve yerine ucuz iş gücü sağlayacak HABOM taktiği uygulanıyor. (İkaz-2)  Kısaca; Teknikte ve kabinde havacılık tabiri ile sistem “Master caution” (Turuncu ikaz) verdi.  Sen bunu önemsemedin şimdi ikaz “Master warning” (Kırmızı ikaz) a dönüştü. Ve hala bu ikazlar görünmüyor ve… Kırmızı ikazını göre göre sisteme yükleniyorsun. Yani, kabin memuru ve teknisyenleri riske atıyorsun. .

İLGİNÇ… Yani zaten THY’nin hedefinde olan çalışanları ortaya atmak hangi akla hizmet?

İşverenin bu stratejisi bilinirken, yine birileri mi bu kişileri örgütleyip tuzağa düşürdü? Gelin de huylanmayın… Ben bu işten huylandım, bilesiniz… İşveren ve sendikanın yönetimine kesinlikle güvenim yok. Kim yanlış yapıyor ve kirli oyunlarını çalışanlar üzerinden yerine getiriyorsa, Allah belasını versin diyelim ve…

Gelelim, grev yasağı konusuna;

Şubat ayının 29’unda, sektörde grev yasağının yasalaşma aşamasında olduğunu biliyorsunuz.   http://www.havais.org.tr/index.php?islem=haber&haber=426   Grev yasağı ise TBMM den …… Neredeyse iki ay olmuş bu grev yasağının geçme olasılığına karşı, o süreçte hangi eylemi yaptınız? Hava-İş’in sitesinde bulunan linkini verdiğim habere tıklayın, bakın ne diyor. Çalışanlar bu konuda rahatsızlıklarını dile getirecek mektup atacakmış. Bu bizim ülkede tutan bir sistem mi? Şu anda grev yasağına karşı nasıl eylem yapıyorsanız, bugün yaptığınız eylemleri o günlerde yapacaktınız.

Yumurta tam kapıya gelmeden hareket göstereceğinize, yumurta kapıya geldikten, yani iş işten geçtikten ve öneri yasalaştıktan sonra mı harekete geçilir? Bir gecede çalışanlara SMS atarak eylem yaptırtabiliyorsunuz da, neden bu iki aylık dönemde tüm çalışanları örgütleyemediniz? Perşembenin gelişi çarşambadan belli değil miydi? Yasanın geçmesine beş kala, alelacele eylem yaparsanız, tabii ki başarısız olursunuz.  Yasa alt komisyondan geçmiş, bizim Hava-İş işte o zaman hareketlendiJ  Jeton geç düşüyor nedense…

Sendika tamam, biraz da işverene, yani THY ye vurmadan olmaz. Objektif olmak şart.

Hükümet, bu grev yasağında son derece yanlış yapmıştır ve anti-demokratik bir yasa çıkışıdır bu. Zaten, THY’de grev kararı alınsaydı, Lokavt ilan etmeyecek ve THY bir bildiri ile isteyen gelsin çalışsın diyecekti.  (Bu duruma iyi ki gelinmedi.  Eylem günü yaşananlar bu işte nasıl bozguna uğrayacağımızın, çalışanların nasıl birbirleri ile kavgaya tutuşacağının bir göstergesi oldu) Ancak işverenin korktuğu grev değildi.

İşverenin korktuğu; Grev kararının asılması ve ulusal ve uluslararası platformlarda olası grevi ciddiye alıp bilet ve rezervasyonların iptallerinin yaşanma olasılığı idi. Kapılara asılan grev kararı, grev yapılmasa bile 60 gün THY’ye ve THY ile çalışan firmaların korkulu rüyası olacak ve onlara “acaba?” lar yaşatacaktı.

Bunun yanı sıra;  yapılan eylemin faturasını THY 2 milyon dolar olarak açıklıyor. Belli ki bu faturadaki rakamı, işten attığı kişilerden almayı veya kamuoyuna eylem sonucunda uğranılan zararı göstererek duygu sömürüsü yapmayı planlamışlar.

Peki, o halde THY’nin 2oo küsur seferi iptali oldu diye lanse ettiğiniz seferlere bir göz atalım.

THY, UHKM’deki bilgilere göre; zaten şirket Mayıs 29’unda 48 seferi, Mayıs 30’unda ise; 29 seferi,  güneyli rüzgârlar nedeniyle iptal etmiştir. Sadece bir günde iptal edilen 113 seferin hesabı kimseye sorulmamakta, ancak, iki günde iptal edilen 85 sefer ve diğerleri kabine mal edilmektedir. Sadece 113 sefer bile eylemdeki iptalden fazladır. Eylemin faturasını kabartıp, bakın bize neye mal oldunuz? Demenin anlamı yok. Bu eylem THY’ye 2 Milyon dolar zarar vermemiştirTHY, UHKM bilgileri ile karşılaştırın… Bu nedenle THY gerçek eylem zararını çıkartmalı ve bu rakamı çalışanlar değil Sendika ödemelidir.

Bunlar büyük paralar değildir. Bu eylemin THY’ye olan maddi zararı ödendikten sonra top THY ye dönecek ona da yakışan çıkarttığı çalışanları geriye almak olmalıdır. Bu uygulamanın örneği vardır. THY’de daha önce yaşanan 7 Mayıs 1990 da ki bu tür eylemde çalışanlar işten çıkarılmamış ve zararın faturası çalışanlara ödettirilmemişti.

Sonuç olarak; Hükümet-THY ve Sendika arasındaki bu belirsizlikhala gizemini koruyan uçakların ve gemilerin kaybolduğu ve ismine Bermuda şeytan üçgeni denilen bu esrarengiz fenomen gibi seyrediyor. Hükümet-THY-Sendika ilişkileri nereye varacak, birlikte gözlemleyeceğiz.

Kısaca; olan yine çalışana oldu. Hükümet-THY-Sendika maşallah(!) dimdik oradalar… Sonuçta ne olacak;  büyük bir olasılıkla, balık hafızalarımız bunu da daha önce yaşananlar gibi unutacak ve “ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” diyerek yola devam edilecek. Bugün dayak yiyenler veya dayak yenmesini seyredenler yarın emekli olacak yeni gelenler bunlardan habersiz tekrar dayak yiyecek ve bu böyle sürüp gidecek. Takiii;  yeni, idealist, akıllı ve bilgili bir sendika yönetimi gelene kadar…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir