featured

UÇAKLARDA GIDA İSRAFI ÖNLENEBİLİR Mİ?

 

Dünyada iklim değişikliğine bağlı olarak tarımsal üretimin giderek azaldığı artık bir gerçek. Durum böyle olunca, bazı devletler gıda ihtiyacını ithal ederek karşılamak zorunda kalıyor. Bizim gibi.

Bir gün, belki de çok yakın bir zamanda açlık çeken ülkelere bir de gıda temin edemeyen ülkeler eklenecektir. Ekileni biçemediğiniz zaman, ekecek sulak alan bulamadığınız zaman milyar dolarlarınız olsa neye yarar. Durum bu kadar acil ve vahim iken, gıda temini bu kadar zor bir döneme girmişken gıda israfı kavramının geldiği boyutu artık görmek zorundayız.

Gıda İsrafı Endeks Raporu’na göre dünyada üretilen gıdanın üçte biri israf ediliyormuş. Gıdaların yüzde 60’ı insan tüketimine uygunken atılıyor ve israf oluyorlar. Dünya nüfusunun yüzde 10’una denk gelen 750-800 milyon civarında insan ise açlıkla mücadele içinde. İsraf edilen gıdanın sadece 4’te biri kurtarıldığı takdirde dünyadaki 821 milyon aç insan doyabilirmiş.

Gıda israfı, açlığın yanı sıra su, toprak, enerji, emek ve sermaye gibi kaynakların da büyük oranda boşa gitmesine neden olarak iklim değişikliğine de etki ediyor. İsraf edilen gıdalar her yıl 3.3 milyar ton karbondioksit salınımına denk geliyor.

Türkiye İsrafı Önleme Vakfı 2020 yılı raporuna göre, Türkiye’de her yıl yaklaşık 26 milyon ton gıda israf ediliyor. İsraf ettiğimiz ürünlerin başında ise meyve ve sebzeler geliyor. Meyve ve sebzenin yüzde 53’ü tarladan tüketiciye ulaşana kadar israf ediliyor. TÜBİTAK tarafından yapılan araştırmalara göre, israf edilen sebze ve meyve miktarı yılda 12 milyon ton. Bir diğer en çok israf ettiğimiz gıda da ekmek. Türkiye’de günde 12 milyon; yılda 4 milyar 380 milyon ekmek israf ediliyor. Ülkemizdeki yıllık gıda israfı, ortalama 14 mi­lyon aracın bir yılda oluşturduğu CO2 emisyonu ile aynı etkiye sahip. Yıllık gıda kayıp ve israfın faturası ise ortalama olarak 200 milyar TL’den fazladır.

Toplu yemek yenilen kurumların yanı sıra en çok yemeğin tüketildiği uçaklarda ve havalimanlarındaki gıda israfına da bir bakmak gerek. Her gün yüzlerce uçağın yaptığı seferde, binlerce insana yiyecek ve içecek servisi yapılıyor. Bazıları aldığı ikram paketini açıp ya hiç yemiyor ya da bir kısmını alıp diğerini öylece bırakıyor.

Acaba, en büyük ziyan burada mı var diye düşünebiliriz. Bu paketler geri toplandıktan sonra bu gıdalar ne oluyor, nereye gidiyor merak etmez misiniz?

Geri verilen gıdalar sağlık ve güvenlik açısından tabii ki başkalarına servis edilmez. Ama dokunulmamış ve hiç açılmamış paketlerdeki meyve suyu ve sandviç gibi ikramlar ne oluyor diye sormakta fayda var. Uçaklara ikram servisi yapan şirketler geri dönen gıda paketlerini ne yapıyorlar acaba?

Fakir fukaraya mı veriliyor, yoksa bazı ihtiyaç sahibi kurumlara mı gidiyor. Hiçbiri değil, bakınız sistem nasıl işliyor?

Hava yolu taşımacılığında ikram faaliyetlerinden geri dönen yemekler atık olarak değerlendirilmektedir. Destinasyonlara gidiş, dönüş ve konaklama süreci içerisinde olabilecek çeşitli bulaşma, salgın hastalık tehditleri, soğuk zincirin kırılması, raf ömrünün dolması vb. sebeplerle hijyenik şartların kontrol dışına çıkması sebebiyle bu gıdaların yeniden tüketimi insan sağlığı açısından güvenli ve hijyenik bulunmadığından yasaklanmış, konulan kurallarla tekrar gıda zincirine dahil edilmesi de engellenmiştir.

Bununla birlikte uçaklardan ikram firmasına geri dönen malzeme içerisinde bulunan plastik, metal, tetrapak, cam ambalajlar, kartonlar ayrıştırılmakta ve çıkan tüm atıklar uygun geri dönüşüm ve bertaraf edilmesi için havalimanı otoriteleri aracılığıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca yetkilenen lisanslı firmalara verilmektedir.

Ayrıca ürünlerin üretim ve operasyon sürecinde; tecrübeli elemanlarca uygulanan etkin kurumsal kaynak planlama (ERP) programı ve müşteriyle entegre sipariş sistemi aracılığıyla minimum fire, minimum fazla üretim ve israfı önleyecek çalışmalar yapılıyor.

Demek ki, düşündüğümüz gibi değil. Böylesine önemli bir konuda atılacak her adım çok önem arz etmektedir. Sektörde faal olan tüm şirketlerin böylesi duyarlı davranışlarla gıda israfını engellemeye yönelik faaliyetleri hayata geçirmeliler.

Açlığın ciddi boyutlara ulaştığı dünyayı yiyecek ve içeceğe ulaşabilenlerin israf konusunda duyarlı davranmaları ve varlıklarını paylaşmaları kurtaracaktır.

Daha yaşanabilir bir dünya dileğiyle.

Mutlu yarınlar Türkiye’m.

—————————————————————

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde emekçilerin İşçi Bayramı’nı kutlarım. —————————————————————

Rize-Artvin Havalimanı 14 Mayıs’ta açılıyor

Mesut Yılmaz adı oraya çok yakışırdı

Türkiye siyasi tarihine baktığımızda 12 cumhurbaşkanı ve de 27 başbakanın görev yaptığını görüyoruz. Devletimizin en üst kademelerinde görev yapan bu devlet adamlarının anılarını yaşatmak için adlarını caddelere, meydanlara, okul hastane ve bazı üniversitelere vererek, onlara karşı vefa ve şükran görevlerimizi yerine getirmiş oluyoruz. Diğerlerine göre daha prestijli yerler olan havalimanları da isim vererek vefa borcu ödediğimiz yerler arasındadır. 1985’te Kenan Evren döneminde İstanbul Yeşilköy Havalimanı Atatürk Havalimanı adını almıştır, ancak meydan işlevsiz hale getirilince, yerine Çorlu Havalimanı’na Atatürk adı veridi.

Cumhurbaşkanlarından vefat eden İsmet İnönü, Celal Bayar, Cemal Gürsel, Fahri Korutürk, Kenan Evren, Turgut Özal ve yaşayanlardan Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül ve R. Tayyip Erdoğan’ın adı herhangi bir havalimanına verilmemiştir. Sadece merhum 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in adı Isparta’daki havalimanına verilmiştir.

Başbakanlar gelince Adnan Menderes’in adı İzmir, Ferit Melen’in adı Van ve de Yıldırım Akbulut’un adı Erzincan’daki havalimanlarına verilmiş. Başbakan olarak görev yapan Ali Fethi Okyar, Refik Saydam, Şükrü Saracoğlu, Recep Peker, Hasan Saka, Şemsettin Günaltay, Suat Hayri Ürgüplü, Nihat Erim, Naim Talu, Bülent Ecevit, Sadi Irmak, Bülent Ulusu, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan, Ahmet Davutoğlu ve Binali Yıldırım’ın adı herhangi bir havalimanı veya havaalanına verilmemiştir. Siyasi iktidarlar bu konuda halktan gelen istek ve önerileri göz ardı ederek, isim verme konusunda prim ve oy getirecek isimleri tercih ediyorlar dersem hiç yanlış olmaz.

Buna en iyi örnek, eski bakan Şerafettin Elçi adının, Kürt seçmene jest olsun diye Şırnak Havalimanı’na verilmesidir.

Adnan Menderes, Ferit Melen, Süleyman Demirel ve Yıldırım Akbulut adları tespit edilirken de böyle bir bakış açısı vardır.

Bazı cumhurbaşkanı ve başbakanların herhangi bir şehirle bağı olmadığı ve bir yerden de böyle bir talep gelmediği için isim verilmesi konusunda tercih edilme yoluna gidilmediğini söylemek mümkün. Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse halk nezdinde geniş karşılık bulabilecek Cumhurbaşkanlarından Celal Bayar’ın İsmet İnönü’nün ve Turgut Özal’ın adları uygun düşecek havalimanlarına neden verilmemiştir doğrusu anlamış değilim. Hayattaki bir devlet adamının adının bir yerlere verilmesini doğru bulmuyorum. Başbakanlara gelince, Cumhuriyetin ilk yıllarında görev yapan Okyar, Peker, Saydam, Saka, Günaltay ve Saracoğlu gibi etkili başbakanların adları yapılan havalimanlarına neden verilmediği de izaha muhtaç konulardan biridir.

Son dönemlere geldiğimizde Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit adlarının da bir yerlere verilmediğini üzülerek görüyoruz. Rize-Artvin Havalimanı 14 Mayıs’ta bir aksilik olmasa açılacak. Rize’den çıkan ilk başbakan olarak A. Mesut Yılmaz’ın adının bu havalimanına verilmesi çokça gündeme geldi. Özellikle zamansız kaybı sırasında çok geniş ve farklı siyasi kesim ve guruplarca dile getirilen bu talebin hiçbir şekilde karşılık bulmaması ve isminin havalimanına verilmemesi çok manidar.

Bunun nasıl bir gerekçesi vardır doğrusu anlamış değilim.

Rizeliler’in büyük bir çoğunluğu ve Artvinliler de bundan hiçbir rahatsızlık duymayacaklardı bence.

Kısaca, Mesut Yılmaz’ın adı Rize-Artvin Havalimanı’na doğrusu çok yakışacaktı.

Mekanı cennet, ruhu şad olsun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir