featured

BEN TARAFIM SEFA BEY..

Geçtiğimiz hafta, gündemde olan Isparta kazasının mahkeme haberlerini okurken, SHGM Genel Müdürü Ali Arıduru ve Oktay Erdağı’nın sanık olarak dinlendiği mahkeme ile ilgili, ne zamandır sormak istediğim bir konu yeniden aklıma geldi. 
15/04/2006 tarih v e 26140 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Teknik Denetciler Yönetmeliği…(http://web.shgm.gov.tr/doc3/td.pdf)
***
SHGM teknik denetçilerini ilgilendiren bu yönetmelik içindeki Uçuş Emniyet Komisyonu…
MADDE 18 – (1) Uçuş emniyetinin sağlanması amacıyla; sivil hava aracının karıştığı olay ve kaza sebeplerinin ortaya çıkarılması, tekrarına engel olunması ve uçuş emniyetinin geliştirilmesine yönelik çalışmaların yapılması ile bu kazaların soruşturulması amacıyla doğrudan Ulaştırma Bakanı’na bağlı Uçuş Emniyet Komisyonu oluşturulur.
(2) Uçuş Emniyet Komisyonu; bir başkan ve sekiz üye olmak üzere toplam dokuz kişiden oluşur. Komisyon başkanı ve üyeleri; kamu veya özel sektörün havacılık konularında en az 10 yıllık deneyimi olan uzman personeli ile havacılık eğitimi veren üniversitelerin öğretim üyeleri arasından en az 1 yıl süreyle Bakan tarafından görevlendirilir ve aynı usullerle değiştirilir.
 
(3) 2920 sayılı Kanunun 13 ve 14’ üncü maddeleri uyarınca oluşturulması gereken Kaza Soruşturma Kurulu; Uçuş Emniyet Komisyonu üyeleri arasından Komisyon Başkanının teklifi ile en az üç kişi olmak üzere Bakan tarafından görevlendirilir. Gerekli hallerde Kaza Soruşturma Kuruluna, Uçuş Emniyet Komisyonu üyeleri dışından da konusunda uzman personel aynı usullerle görevlendirilebilir. Bakan’a sunulan Kaza Soruşturma Kurulu raporunun gereği, direktifler doğrultusunda Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünce yerine getirilir.
(4) Uçuş Emniyet Komisyonu Başkan ve üyelerinin, görev gereği seyahat masrafları ile toplantı ücretleri Genel Müdürlük bütçesinden karşılanır.
(5) Kurulun sekretarya hizmetleri, Genel Müdürlük tarafından yürütülür…
***
Görüldüğü üzere 15/04/2010 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak start almış bir yönetmeliktir. 
 
Bu hafta ortaya bu konuyu atarak tartışalım istedim. 
*Yönetmeliğin 18. maddeyi anlayarak okuduğumuzda, şu soruların cevabını bulamıyoruz:
Ulaştırma Bakanına bağlı Uçuş Emniyet Komisyonu oluşturulmuş mudur? SHGM web sitesi içinde bu sorunun cevabı mevcut: 23 Mayıs 2007’de (yani 1 yıl sonra) oluşturulmuş gibi görünmekte.
•Peki, kim, hangi kurum veya kuruluş tarafından oluşturulmuştur ?
•Bu komisyonun en az 10 yıllık deneyimi olması gereken 1 başkanı ve 8 üyesi kimlerdir?
•Bakana bağlı olarak çalışacağı kabul edilen bu komisyonun üyeleri (en az bir yıllık süre için) bakan imzasıyla görevlendirilmişler midir?
•Ayrıca, 2920 sayılı kanunun 13 ve 14. maddeleri uyarınca, komisyon üyeleri içinden Komisyon Başkanının teklifi ile en az 3 kişilik Kaza Soruşturma Kurulu oluşmuş ve bakan tarafından görevlendirilmişler midir?
•Uçuş Emniyet Komisyonu, sadece araştırılacak bir kaza oldugu zaman mı kuruluyor, yoksa her yıl devam ediyor da, “Kaza Sorusturma Kurulu” gerektiğinde  mi seçiliyor? Tabii ki kaza araştırması ve benzer kazaların önlenmesi ise (ki, annex 13’e göre öyle olması gerekir) sadece kazaları araştırmak yerine iceberg’in altındaki önemli hava olaylarını (incidents) araştırıp, olacak kazaları önlememiz de gerekmiyor mu?
Örnek olarak; Türk hava sahasında yılda kaç yakın geçme (near miss) yaşanıyor? Kaç TCAS RA alınıyor? Kaç uçuşta bakım kaynaklı “loss of control” yaşanıyor? Son 5 yılda kaç runway excursion yaşandı? Sektor genelinde yılda kaç tail strike yaşanıyor?
Bu ve benzeri, sayabileceğimiz önemli hava olaylarinin kaç tanesi sözüm ona bağımsız(!) “Kaza Soruşturma Kurulu” tarafindan araştırıldı ve en önemlisi de araştırma sonunda çıkarılan dersler nasıl ve hangi yollarla sektör çalışanları ile paylaşıldı?
Devlet sırrı(!) değilse bu komisyonun başkanı ve en az 10 yıllık uzman personel olması gereken üyelerini ve 3 kurul üyesinin adlarını www.shgm.gov.tr da yayınlıyabilirmisiniz?
http://web.shgm.gov.tr/kurumsal.php?page=haberler&id=1&haber_id=197  da görüleceği gibi bu komisyon kurulmuş ve sanki çalışıyor görülmekte.
Yönetmelikteki Ucuş Emniyet Komisyonunun oluşma şartlarına baktığınızda, kurul üyelerinin kurumsal bazda temsilcilerden değil kişisel bazda isimlerden oluşturulması gerekirdi.
Halbuki ilgili linkteki haberi incelediğinizde; komisyon 4. toplantısını 2007 yılında yapmış ve bu toplantıya, “SHGM, DHMİ, THY A.O., TÖSHİD, TALPA ve Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulu temsilcilerinden oluşan Uçuş Emniyet Komisyonu üyelerinin yanısıra, Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Havaş ve Çelebi gibi kurumlarından temsilciler ve yerli havayolu işletmelerinin Uçuş Emniyet Müdürleri katılmış” İbaresi, kurumsallığı ihtiva eden sözcükler olup, bu kurulda başkan ve 8 üye olması gerekirken, tüm sektörü toplamış bulunmaktalar.
İlgili kurum ve kuruluşların temsilcileri dediğinizde; her toplantıda değişebilecek kişilerden oluşabileceğini baştan kabul etmiş olmuyor musunuz? Bu da yapılması istenen emniyet komisyonu işlevinin özüyle ve bakanlık onaylamasıyla çakışmaktadır. SHGM websitesinde görülen son toplantı, 2007 yılında yapılan 4. toplantıdan sonra bir başka toplantı yapıldığı görülmemektedir.
Şimdi, bir kaza kırım durumunda Sayın Bakan, Başkanı ve üyeleri belli olmayan Uçuş Emniyet Komisyonu üyelerinden kimleri görevlendirecektir? Kimdir Başkan ve 8 üye kimlerden oluşmaktadır..? 
Böyle bir durumda “ucuş emniyet komisyonu” ve “kaza soruşturma kurulunun” tarafsızlığından,bağımsızlığından,yeterliliğinden ve gerçekte yapması gereken işlevlerinden söz edebilmek mümkünmüdür? 
Kişisel öngörüm; sekretarya görevini sürdürmekle görevli SHGM’nin kurum ve kuruluş temsilcilerini bir araya getirerek,kurul başkanı ve üyelerinin saptanması yerine; sanki göreviymiş gibi, uçuş emniyet komisyonu görevini üstlenmiş ve toplantılara başlamış ve son toplantısını (4.toplantı) 2007 yılında yaparak, işlevini yerine getirmiş gözükmektedir.
Yukarıda tüm içeriğini yazdığım, Ucuş Emniyet Komisyonu oluşumuna baktığınızda ve linkini verdiğim komisyon toplantılarının içeriğini okuduğunuzda, sizlerin de aynı benim gibi düşüneceğinizden eminim. Konularında en az 10 yıllık deneyimi olan bir başkan ve 8 üye uzmandan  olması gereken ucuş emniyet komisyonunun fiziki olarak şu anda görevde olduğu gözükmediği gibi ve içlerinden 3 kişilik Kaza Soruşturma Kurulu varmı,yokmu. Varsa, İsimlerini bilen varsa yazsın lütfen. . 
Bu kurulun oluşumunda sekretarya görevini yapması istenen SHGM bu konuda devlet memuruyuz biz bakanlıktan izin almadan konuşamayız derse, sitemizde taraflı/yazar olduğunu her zaman söyleyen Oktay Erdağı’dan bu konuda beni ve benim gibi “bu nasıl iş” diyecek kişileri aydınlatmasını dilerim.
Taraf dedim de aklıma geldi.
Oktay Erdağı, kendisine neden yanlı konuşuyor ve yazıyorsun diye sorduğumda; dürüstçe, “ben tarafım Sefa bey”diyerek, yanıt veriyor. Takdir etmemek mümkün değil. Bu nedenle, kendisine yazdıkları ve konuştukları hakkında hiç bir zaman soru sormayacağım. Çünkü; Oktay Erdağı objektifim  demiyor, tarafım diyor.
Bu yanıt bana “objektifim” diyerek taraflı yazı yazan ve konuşanları anımsattı. 
Tarafı ne olursa olsun; tarafsızlık kisvesi altına sığınmadan, tarafını net olarak ortaya koyup kendi taraflı düşüncelerini yazıp, konuşan insanların tarafı ve düşünceleri bana uysun ya da uymasın, fikirlerine her zaman saygı duyarım.
“Tarafım” denmesinin güzel yanı; otoriteleri zaman zaman eleştirdiğimde, onlardan yanıt beklerken onların “biz devlet memuruyuz, Bakandan izinsiz çıkıp konuşamayız ve yazamayız” söylemlerini artık tarihe karıştırdı. Çünkü, artık taraf olduğunu rahatlıkla söyleyebilen bir sözcüleri var; hoşgeldiniz Sayın Erdağı…
Biraz da Isparta’daki Atlas Jet kazası (kimilerinin World Focus kazası dediği) mahkeme aşamalarına bir bakalım.
Son duruşma 3 Kasım 2010 tarihinde yapıldı. Bu duruşmaya SHGM Genel Müdürü Ali Arıduru ve Oktay Erdağı taksirle ölüme neden olmaktan yargılandılar. Tabii ki sürekli ileri bir tarihe ertelenen bu davadan, kamu oyunu rahatlatacak bir sonuç çıkması beklenmemelidir. Çünkü, ülkemizde branş mahkemeleri olmadığından karar verecek mercideki hakimin bu konuda teknik yeterliliği olmadığından bilirkişi veya tanık pozisyonunda olanlardan aldığı bilgiler doğrultusunda karar verecektir.
Ancak Atlas Jet’in kazadaki tek yanlışı maddi olanaksızlıklarla boğuşan ve el değiştirmek durumunda kalan o zamanki World Focus’tan Wet Lease yapmasıdır. Çünkü; Atlas Jet’in o zamana kadar yaptığı tüm reklamlarında ve tanıtımlarında öğünerek kullandığı söylem; “sıfır uçaklarla yolcuları uçuruyoruz“ şeklinde idi. Şimdi burada bu reklamdan etkilenerek seçimini Atlas Jet için kullanan yolcu, kandırılmış olmuyor mu? O zamanlardaki Atlas Jet’i bilenler gerçekten sıfır uçakların Arabistana kiralandığını da çok iyi anımsayacaklardır.
Evet, Atlas Jet’in bu konudaki tek suçu; bakımlarının nerede ve nasıl yapıldığını tam olarak bilmediği ve kendi filo yapısında olmayan değişik bir tip uçağı Wet Lease olarak kiralamasıdır.  Tabii ki onlar buna karşı, “Biz SHGM tarafından denetlenen ve uçabilirliğine engel durumu olmayan bir uçağı kiralayabiliriz”diyerek, yanıt verebilirler. Bu da çok yanlış olmaz. Ancak her zaman pratikde böyle olmayabiliyor. İki ayrı EASA belgeli bakım kuruluşundan bile, bakım çıkışlarındadünya kadar farklılık bulunabiliyor.
Kendi şirketinin büyük bakımlarınının kalitesinden bakım müddetince görevlendirdiğin kendi inspectörün vasıtasiyle emin olabilirsin. Ancak bir başka şirketin bakım kalitesini bilebilmen mümkün değildir.
Bu Wet Lease olayı; tanınmayan, bilinmeyen bir kişinin, ne durumda olduğu bilinmeyen arabasını alarak, tüm aileyle birlikte seyahate çıkmaya benziyor.
Kısaca; bu dava nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, hak yerini bulamayacak ve ölen öldüğüyle, hata yapanlar nerede hata yaptıklarını bilemediklerinden(!) vicdanları ile bile başbaşa kalamıyacaklardır. Neden mi dersiniz? 
Ülkemizde kadrolara atama yapılma şartları göz önüne alındığında siyasi görüş ve düşüncelerin bilgi ve deneyimin önüne geçtiği malumunuzdur.Bu nedenle taksirle suçlanan kişiler nerede ve nasıl hata yaptıklarını hiçbir zaman bilemeyecek ve suçlamalara doğal olarak tepki vereceklerdir. Bu kişilerin savunmalarında “uçağı benmi kullandım” “O şirketin denetimleri(!) yapılmış ve majör itemli bir eksikliği yoktu” diye savunma yapmalarıda doğaldır. Çünkü onlar için denetim maalesef, evrakların tamam veya eksik olmasıyla değerlendiriliyor. Denetimin özde veya sözde olması çok önem arz etmiyor. “Varmı? Var..”. “Yapılmışmı? Yapılmış…” İşte bu kadar…
Burada biri sorgulanacaksa, Türk sivil havacılığını AB ülkelerinde olduğu gibi havacılıkta geçmişi olan deneyimli ve bilgili kişilerin eline teslim etmeyerek, atanacak kişilerde bilgi ve deneyim önceliği yerine siyasi görüşü önemseyen yapıyı sorgulamalısınız.
NOT/10 Kasım 2010 tarihinde TAV Airport Otelde saat 12’de Sivil Havacılık Akademisinin basın toplantısı yapılacaktır. Toplantıdaki gelişmeleri siz değerli okurlarıma, www.sefainan.com isimli kişisel sitemden aynı günün akşamı bildireceğim.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir