Havacılığın en hareketli yaşam yeri, şüphesiz ki, Aprondur. Bir uçağın uçuşa hazırlanmasını, ekiplerin uçağa geliş ve gidişlerini, arızaların hızla giderilişini, tonlarca yakıtın ikmal edilmesini, harekat memurlarının koşuşturmalarını, push-back araçlarının manevralarını izlemek, bu mesleğin en heyecanlı ve zevkli görsel yanlarından biridir.
Uçağa ve yolcuya hizmet veren popüler ve görsel yanı etkili meslek ise; pilot ve kabin memurluğudur. Bunların uçağa geliş ve gidişleri, son derece disiplinli ve saygın bir görüntü sergiler. Sırmaları, şapkaları ve modaya uygun şık giysileri ile insanları çok etkilerler.
Havacılık sektörünün çeşitli branşlarında çalışanların yetki ve sorumlulukları, Yönetmelik ve Talimatlarla belirlenmiştir.Yer hizmetlerini sürdüren birimler yerde, uçucu ekipler de havada çalışırlar. Bu nedenle, Kaptan-F/O(ikinci pilot) ve kabin memurunun sorumluluk alanı, uçağın içinde başlar ve uçuş bitiminde sona erer (yatı görevleri dışında).
Örneğin; Kokpite giren kaptan, yapmak zorunda olduğu ucuş öncesi check-list uygulaması aşamasında, her hangi bir arızaya rastladığında, uçağın teknisyenini çağırarak bu arızanın giderilmesini isteyebilir. Bu durumda teknisyen, ilgili atölyeye bilgi vererek, arızanın ne olduğunu açıklar. Eğer arızanın kokpitte giderilmesi gerekiyorsa, kokpit personeli olan kaptan ve F/O çalışma ortamını terkeder. Arıza giderilip kaptana bilgi verilmeden, kaptan veya F/O kokpite kesinlikle girmemelidir. Peki, gerçekte durum böyle midir? Tabii ki hayır! Koltuklarından kalkmadıkları gibi, teknisyene sorular soran, akıl veren bazı tipler de vardır.
THY’de yabancı uçakların bakımını yapan birimde çok uzun süre görev yaptım. Bu tür arızalarda; özellikle, Emirates ve KLM kaptan ve pilotlarının, hemen kokpiti terk edip, teknisyen arızayı kapatmadan kesinlikle içeriye girmediklerine tanık olan biriyim. O yıllarda, mesleklerine gösterdikleri saygılarının önemine uygun davranışlar ve karşılıklı yardımlaşma sergileyen kokpit ekiplerini yakından gözlemleme şansım oldu.
Yabancılardan oluşan kokpit ekibine hiç meraklı olmayan ve bizim insanımıza her zaman için öncelik tanınması gerektiğine inanan biriyim. Bu açıdan kendimize baktığımızda ise; kaptanlarımızın bir çoğu bu tür arıza durumlarında kokpitte oturmayı sürdürür ve gelen teknisyenin o dar kokpitte zorlanarak çalışmasını ne yazık ki önemsemezdi.
Şimdi de gelelim kokpit-kabin görevlilerinin birlikte çalışmasına ve iş dağılımına;
Kaptan, tüm ekipten sorumludur. Bu bir gerçek. Yönetmelikler ona uçağı kullanmak ve tüm ekip içindeki CRM’i sağlamak görevini vermiştir.
Kabin ekiplerinin sadece; çay, kahve, yemek servisi yapan, hoşgeldiniz, güle güle diyen süslü bebeklermiş gibi dolaşmak zorunda olan bir meslek grubu olarak görülmemesi gerektiğini düşünüyorum. Hatta, kabin memurlarının uçak içinde duty-free satışı yapmalarını bile her zaman yanlış bulmuşumdur.
Kabin ekibi uçaktaki yolculara hizmet için vardır ama, onların asıl görevi emergency durumlarda ortaya çıkacak olumsuz koşullarda, yolcunun zarar görmesini önlemektir. Tüm uçuş ekibinden sorumlu olan Kaptan; Yönetmeliklerin kendine verdiği yetkiyi kullanarak görevini yaparken, kabin görevlileriyle de düzgün ilişkiler kurulmasını sağlaması gerekir.
Kabin ekibinin normal(!) koşullarda sorumlu olduğu kişiler, sadece yolculardır.
Yolcular için önemli olan ise; yolculuklarının rahat ve güvenli geçmesidir. Bu nedenle, kabin memurları, yolcuların güvenli ve rahat yolculuk yapmaları için eğitilirler. Ancak, kabin memurunun öncelikli sorumluluğu yolcularla ilgilenmek iken; mesai arkadaşları olan kokpit ekibinin, arada sırada ikram isteklerine de normal bakmak gerekiyor. Çünkü, kabin ekibinin kokpitteki kaptan ve F/O’i de bir tür yolcu olarak görüp, uygun(!) oldukları durumlarda onların da gereksinimlerini karşılaması gerekiyor.
Kokpit ekiplerinin; temel görevi yolcuya hizmet etmek olan kabin memurlarının, öncelikle kendilerine hizmet etme görevleri olmadığını bilmeleri gerekiyor. Bu nedenle ikide bir kabin ziline basarak kabin memuruna çağrı yapmak, geç gelindiğinde fırçalamak, servisi beğenmemek vb. durumlara meydan verildiğinde, karşısındakilerden bazı tepkiler alması da doğaldır.
Evet, bence de kabin memurunun görevi; önce yolcu, sonra da kokpittir. Hangi meslek grubu olursa olsun; hiç kimse, bir başka görevliye hakaret edemez. Kokpit görevlileri, kabin memurundan zaman alacak özel hizmet gerektiren bir istekte bulunmamalıdır. Günümüz uçaklarında bulunan teknolojide, kaptanın veya F/O’nun uçuşun uygun bir aralığında, rahatça yerinden kalkıp galley’de kimseyi rahatsız etmeden, kendine ikramda bulunabilmesi olanaklıdır.
Ancak gerçek böyle diye, kabin memurunun mesai arkadaşları olan kokpittekileri unutması ve bir uygun zamanda onlara da; “bir şey içer misiniz” dememesi, yanlış olmasa da, ayıptır.
Sonuç olarak; Geçenlerde ülke gündemine düşen ve suşi krizi olarak adlandırılan Purser-Kaptan arasında geçen bu sürtüşme, dün de vardı, yarın da olacaktır. Bu sürtüşmenin sonucunda gelinen nokta hepinizce bilinmektedir. Şahsen bu geçmişte kalan ve rekor sayılarda yorum alan konuda Purser’in (tüm kabinin amiri) tip müdürüne attığı e-postadaki kaptanlara yönelik olarak önerdiği ve bence haddini aşan bir beyan olan “Adab-ı Muaşeret” dersi konulsun şeklindeki fadesi dışındaki serzenişlerinde haklı olduğunu düşünüyor ve kendisini göstermiş olduğu medeni cesaretten ötürü kutluyorum.
Bu sürtüşmelere sadece kabin ekibi ile Kaptan veya F/O arasında değil, diğer yer ve uçucu ekipler arasındada sıklıkla rastlanmaktadır. Havacılık sektöründeki iş grupları arasında, biri birinin amiri olmak söz konusu bile değildir.
Hangi meslek grubu olursa olsun, alınan ücret, o mesleğin diğerine karşın daha önemli, üstün ve daha saygın olduğunun göstergesi değildir. Bu tamamen o mesleğin, günün koşullarına göre değişen arzın çok olmasına karşı, talepin düşüklüğünden kaynaklanmaktadır. Abartılmamalı ve ” ben neymişim be abi” tarzında kompleksli davranışlardan kaçınılmalıdır.
Çalışanın amiri; kendi biriminin şefi-müdürü veya başkanıdır. Kimsenin, kimseye hakaret etme gibi bir lüksü olamıyacağına göre; şikayet edilecek bir durum oluştuğunda, ilgili kişiyle direk muhatap olunmadan, doğrudan şefine veya müdürüne erişebilmek olanaklıdır. Bunun dışında cezayı kendi vermek isteyen, kelimelerini tartmadan ağzından çıkartan,belden aşağı yaptığı esprilerle karşısındakini rencide eden kişiler, kendi aile terbiyelerinin etkisi altında kalmış olabilirler! Bu tür kişilere; adı,şanı,görevi,makamı ne olursa olsun kesinlikle sessiz kalınmamalıdır.
Eski zamanlarda daha çok olan, şimdilerde azalmış görünen bu tür sürtüşmelerin, yeni nesil kaptan ve pilotlarda ve kabin memurlarında çok az göründüğünü memnuniyetle gözlemliyorum.
Bu konuda asıl korkulacak olan; yeni nesilin yanı sıra, yabancı pilotların da ülkemizde kalış süreleri uzadıkça, bir kaç taneyi geçmeyecek kadar azalan ve gerçekten saygısız davranışlar sergiliyen bu tür kişicikleri(!) görerek; “üzüm, üzüme baka,baka kararır” misali bozulabilmelerinin mümkün olabileceğidir.