Gün geçmiyor ki, AHL’de bir apron kazası olmasın. Apron kazalarını; sadece dikkatsiz oldukları söylenen sürücülere yıkmak, her uçak kazasında kara kutular izlenmeden suçu pilota yüklemek gibi kolaycılık olsa gerek.
Apron kazalarını, sadece sürücülere yüklemek haksızlık olacaktır.
Bu hafta sizlere AHL apronunu çok iyi tanıyan ve eskiden Apron sürücü belgesi olan, işi gereği, bu apronda yıllarca direksiyon sallayan biri olarak; apron kazalarının bir çok nedeni olduğunu ve bunlardan en düşük kaza puanını sürücülere vermek gerektiğini belirtmek istiyorum. Çünkü; AHL Apronunda kazaların oluşması için tüm etkenler hazır olarak beklemektedir.
AHL apronu, E-5 trafiğinden çok daha yoğun olmakla kalmayıp, manevra yapma yeteneği oldukça kısıtlı olan bir bölgedir. Hangi aracın ne zaman nereden çıkacağını kestirebilmek çok zordur. Kazayı sen yapmasan, bir başkası sana yaptırabilir. AHL’de apron içi araç yolunu kullanan araç sayısı, gün geçtikçe artmaktadır ve bu gidiş daha da artacağını göstermektedir. Alt yapısal sorunların üstüne gitmek yerine, her kazada; “Vay efendim, şu şirketin araçları bakımsızmış, bu şirketin şoförleri eğitimsizmiş, bu handling kuruluşu kötüymüş, şu handling kuruluşu daha iyiymiş” gibi safsata dolu yorumlara kesinlikle katılmıyorum.
Çünkü;
AHL son senelerde çok gelişti; gerek terminal olarak, gerekse körükler olarak, Avrupa havalimanlarını aratmıyor. Bu gelişmeler karşısında gurur duymamak olanaksız. Ben AHL’yi; kılık kıyafetine verdiği önemi, ayakkabılarına vermeyerek, o şık görüntüsüne yakışmayan bakımsız bir ayakkabı ile dolaşan birine benzetiyorum. Bu kişinin verdiği çirkin görüntünün aynısını bu meydan için söylemek mümkün. “Altı kaval, üstü şeşhane” sözü, sanki AHL için söylenmiş bir söz olsa gerek…
Şimdi apron trafiğinde kimler var bir bakalım; TGS, HAVAŞ, ÇELEBİ gibi aracı bol kullanmak zorunda olan handling kuruluşları, tüm havayolu şirketlerinin teknik ve apron servis araçları, yolcu taşıma araçları,VIP-CIP-ekip taşıma araçları,Duty free araçları, bagaj arabaları,ikram araçları, DHMI’nin kendi hizmet araçları, tüm follow-me’ler, push-back ve de-icing araçları, yakıt tankerleri vb. Tam bir curcuna… Gel de kaza yapma… Neyse ki, araç kullanan kişiler dikkatli de her gün olması gereken kazalar, arada sırada oluyor.
İşin ilginç yanı; Airporthaber sitesindeki son apron kaza haberi 16170 kişi tarafından okunmuşken, bu konuda yorum atan 73 yorumcudan hiç birisi AHL’ nin alt yapısal ve DHMI nin eğitim konusundaki yetersizliğinden söz etmemiş.
Dünyanın neresinde, AHL kapasitesindeki bir havalimanında, uçakla arabanın karşı karşıya gelebileceği meydan var?
Örneğin, 20-25 yıl önceki Frankfurt meydanında rastladığım bir görüntü ile size bir örnek vermek istiyorum. Frankfurt meydanının apronunda yerin altına yapılmış iki adet tünel ve her tünelde çift şerit var. Aynı anda araçlar alttan, uçaklar üstten gidiyor ve kesinlikle karşılaşmıyorlar.
Oysa ki bizde, her an uçakla aracın kafa kafaya gelebilecekleri durumlarla karşılaşılıyor. Kısaca; bu konuda birileri AHL’yi Avrupa sıralamasına sokarken sanırım Apronuna bakmamış. Bu nedenle, kazaların oluşmaması için eğitimle birlikte araçlarla uçakları biri birinden olanaklı olduğunca izole edecek alt yapıya acilen ihtiyaç var.
Bizler, her zamanki gibi işin yine kolayına kaçarak sadece görselliğe önem verip en önemli alt yapı konusunu altlamışız. Bu konuda tek yapılan; araç sürücü ehliyeti alabilmek için başvuranlara, verilen yarım veya bilemedin bir saatlik sembolik bir eğitim.
Oysa,yine aynı Frankfurt örneğinde olduğu gibi, eğitime baktığımızda gördüğümüz manzara çok farklı. Araçlarla uçakların trafiğini izole etmiş bu meydanda eğitim şöyle yapılıyor: Alanda araç kullanacak kişi için bağlı olduğu kuruluş bir form doldurarak apron ehliyet başvurusunu, ödeyeceği bedelle birlikte yapıyor. Personel hangi tip aracı kullanacaksa onu da formda belirtiyor. Belli tip aracı kullanacaklar, en fazla 12 kişilik grup haline getiriliyor ve 10 gün öncesinden yazılı olarak ilgili kuruluşa eğitim gün ve saatleri bildiriliyor. Eğitim bizdeki gibi yüzlerce kişi bir arada yarım saat süreli değil, 2 gün ve 2 aşamadan meydana geliyor.
1- Teorik Eğitim : Altı ders saati ile sınıfta eğitim veriliyor ve sonrasında 25 sorudan oluşan seçmeli yazılı sınav yapılıyor. Sınavı kazanmak için en az 22 soruya doğru yanıt verilmesi koşulu var.
2- Pratik Eğitim: yazılı sınavı kazananlar, ertesi gün apronda pratik eğitim alıyorlar ve sonunda öğretmenin yanında aracı kendileri kullanarak sınav oluyorlar. Eğitim-sınav aracı çift kumandalı. Pratik sınavı da kazananlara, apron ehliyeti veriliyor. Bu ehliyet kişinin kendisine bağlı, Frankfurt havalimanında ömür boyu geçerli ve kişi şirket değiştirse bile ehliyeti geçerli olmaya devam ediyor. Yani kişi; ehliyetinde yazılı tip aracı, ister Havaş’da, isterse Çelebi’de, isterse THY’de kullanabiliyor.
Altı ders saatinde neler öğretiliyor derseniz : İlk önce haritalarla tüm havalimanı ve araç yolları yer isimleri ile öğretiliyor. Bir noktadan bir noktaya giderken, hangi araç yollarını kullanmaları gerektiği ve bu yollardaki hız, yükseklik, uçakla karşılaşılması olası kavşakları, önceliğin neden kimde olduğu ve şehir trafiğinde olmayan birkaç özel trafik işareti, olası tehlikeler ve en önemlisi; apronda disiplinli olmanın, araç kullanmanın çok önemli bir iş olduğu öğretiliyor. Enteraktif olarak adaydan, harita üzerinde bir noktadan bir diğer noktaya giderken nerelerden geçilmesi gerektiği, hangi noktalarda neye dikkat edeceği ve sınırlamaları anlatması isteniyor. Yanlış yaparsa, sınıftaki diğer adaylara sorulup doğru yanıt aranıyor. Ertesi gün yapılan pratik eğitimde ise; ehliyet istenen aynı tip aracın direksiyonuna öğretmen geçiyor; sesli anlatımla adaylara tam bir meydan turu yaptırılıyor. İlk turun sonunda aday direksiyona, öğretmen de onun sağına geçiyor ve öğretmen, bulundukları noktadan bir başka noktaya gitmesini istiyor. Buna AHL’den bir örnek verecek olursak; 118 körükten E kapısına veya önce kule altına, oradan da THY Hangarı önüne gitmesi isteniyor. Eğitim aracı, ehliyet eğitimi veren apron otoritesi kuruluşa ait. Araçta bulunan adaylar kaç kişi ise, adayların tümü pratik eğitim ve sınav bitinceye kadar, araçtan indirilmiyor ve diğer arkadaşlarının pratik sınavını görerek ve fikren katılmaları sağlanıyor. Apron içi azami hız sınırı 30Km. Aynı bizdeki eğitime benziyor(!)
Sevgili DHMİ yönetimi; siz, öncelikle bu yukarıdaki eğitimi veriyor musunuz? Sizin bu meydanlardaki kargaşayı raporlayan,denetleyen bir biriminiz yok mu?
Bu kazalardan yukarıdaki sunduğum eğitimi vermeyip, meydanlardaki alt yapının sağlanmasından birinci derecede sorumlu iken, kendinize ve denetlediğiniz meydana ceza kesip, bu eğitim ve bu şartlarda araç kullanan kişilere takdir belgesi vereceğinize, bir de onlara ceza mı kesiyorsunuz?
Ayrıca; siz, bu araçların kullanıcılarının şefleri tarafından; “hadi, hadi çabuk uçak bekliyor, sen hala buradasın fırlaaaaa!” diye tahrik edilerek, hızlı araç kullanmak zorunda bırakıldıklarını, sonra da bu kişi kaza yaptığında veya ceza yediğinde; şeflerinin veya müdürlerinin kendi üstlerine; “Ahhh, ahhh bu çocuklar, evet-evet, çok hızlı kullanıyorlar araçları… Kaç kez söyledik, bunlar hep aynı..!” diyerek, kendilerini savunduklarını ve araç kullanan kişilerin iki arada bir derede kaldığını siz bilmiyor musunuz? Bence; Bu sürücüleri göreve yollayan yöneticileri de aynı konuda eğitmek gerekiyor.
Kaza mı oldu? Tabii ki şoför tek başına suçludur(!) Artık yalnızsınızdır. Bunları anlatmamın sebebi, eğitimin iyi bir eğitim bile olsa, sadece sürücüye verilmesinin bu işi çözemeyeceği mantığını kafalara kazımak amaçlıdır. Sadece ceza faktörü hiçbir zaman çözüm olamamıştır.
Bu alt yapısız meydan ve gerekli (yeterli) eğitim verilmeyen çalışanların cirit attığı bu platformlarda kaza oluşması için her olanak hazırdır. Bu önemli konu şimdiye kadar maddi manevi bir çok zarara yol açtığı halde, balık hafızalarımız bunu hemen unutur ve bir dahaki kazaya kadar bekler, sonra yine aynı konular cezalar ve kayıplarla karşılaşılır ve yine aynı sorumsuzluk sürer gider.
Çünkü; nasıl olsa araçlar,uçaklar sigortalı ve insan hayatı bizde ucuzdur. Biri ölür biri gelir, hem de bedava…
DHMİ, mantıklı ve kabul edilebilir çözümler üretip yürürlüğe koymadığı sürece bu kazaların önü alınamayacaktır. Bir dahaki yazımda buluşmak üzere, kazasız günler diliyorum…