24 Haziran 2013 Pazartesi
Yaz aylarında, iş/tatil amaçlı olarak AVŞA adasında olduğumdan, sektörü ancak bana gelen maillerden ve Airporthaber’den izleyebiliyorum. 2005 yılının Ekim ayından itibaren,bir hafta bile ara vermeden,bu köşede sizlere sektördeki gelişmeler ve aksaklıkları içeren konularda duygu ve düşüncelerimi yansıtmaya çalışıyorum.
Bu hafta, yine çok önemli konulara değineceğim.
Önce, THY ile başlayalım; Bu şirketimizde yazacak malzeme çok oluyor. Her hafta, eleştirebileceğim konulara mutlaka el atıyorlar… Sağ olsunlar, var olsunlar. Bir köşe yazarı olarak onlara müteşekkirim.
Bakın şimdi ne yazmışım ne olmuş;
Sevgili THY; “At ahıra kadar kovalanır” diye bir atasözümüz vardır. Grevi zaten kırmışken ve medyaya verdiğin röportajlarda; “greve katılan yok, her şey normal seyrinde devam ediyor ”derken ve kendi başına çalışanlara zam yapmışken, ne gerek var bu mahkemeye? Bu yasal grev sürecini aklıselimle çözebilmek varken, yangına körükle gitmekten daha kötü olanı yapıyor ve grevin yasal olmadığını savunarak yangına benzin dökmek de neyin nesi oluyor?
Çok acımasızsınız, çok…
Peki diyelim ki; mahkeme bu tespit ve tedbir koydurma konusunda sizi reddetti. O zaman ne olacak? Sendika yönetimi, aslanlar gibi ortaya çıkıp, haklı olarak; “THY mahkemede kaybetti” diyecektir. Zaten, sendika yönetimini sıkıştırmış ve vurdukça vuruyorsun, ya kaybedersen, bu vuruşların aynen geriye teper. BU RİSKE GİRİLİRMİ?
Madem; “işlerde yavaşlama yok, greve katılan yok” diyorsun. O halde, bırakın işçileri, grevlerine devam etsinler. SANA NE!
Bırak bu ajitasyon kokan ifadeleri; Yok efendim sendika yönetimi çukura düşmüş de, onlara ip atıyormuş da… Bu örneklemeleri, artık ilkokul çocukları bile yapmıyor.
THY’nin hukuk danışmanları; ya, bu işi bilmiyorlar, ya da, güvendikleri (!)bir durum söz konusu.
Ben hâkim olsam; grev normal süresinde ve bir hafta önceden işverene haber verilerek kurallarına uygun olarak başlamış yasal bir grevdir. “Tespite ve tedbire gerek yoktur” der ve THY’nin başvurusunu reddederim.
Yukarıdaki bu sözler benim 27 Mayıs 2013 günkü “ATİLAY AYÇİN “OUT” HAMDİ TOPÇU “IN” başlıklı yazımdan alınmıştır.
Sonuç; Mahkeme THY’nin bu başvurusunu reddetti. Buna “Mefhum-u muhalif” denir. Yani tersinden okuduğumuzda, Hava-İş haklı yere greve çıkmış oluyor. Bir takım galipken, kendi kalesine nasıl gol atarmış. İşte size kanıtı.
Hadi bakalım, şimdi taviz verme sırası THY’de!
Şimdi de gelelim THY’nin üstüne vazife olmayan bir diğer uygulamasına; Yani “Cadı Avı” uygulamasına;
THY, Gezi Parkı olaylarıyla ilgili olarak; sosyal medya aracılığı ile hükümet veya direkt Başbakan hedef alınarak atılan yorumlarda, kendi personelinin iletilerini izlettiriyormuş. Bu konu THY’Yİ UZAKTAN YAKINDAN İLGİLENDİRMEZ. Bu konu; İçişleri Bakanlığının, Savcılarımızın, Valilerimizin, Emniyetimizin ve tabii ki mahkemelerimizin konusudur. Ayrıca, bir kişi, bir diğer kişiye hakaret ediyorsa, bu zaten bir suç oluşturur ve gerekenler adli merciler ve mahkemelerimiz tarafından yapılır.
Sosyal medyada atılan iletilerin kişiselleştirilmiş ve küfür içeren metinlerden oluşması, kesinlikle onaylanacak bir durum olmayıp, kötü sözler sahibine aittir.
Eleştiride bulunmak, görüş iletmek, öneri niteliğindeki iletiler zaten suç oluşturmadığından kayda bile alınmaz. THY %51’i halka açık özel şirket statüsündedir. %51’i halka açık bir şirketin üst yönetiminin hükümetçe atanması onu devlet şirketi yapmaz. Bu nedenle emniyetin, Valiliğin veya Bakanlığın, size; “ personelinizin sosyal medyada paylaştıkları iletileri izleyin” diyeceğini hiç sanmıyorum. Siz, bence işgüzarlık yapıyorsunuz. Emniyet, istediğinde bilişim suçları ekibi vasıtasıyla suç oluşturacak iletileri, anında bulur ve gereğini yapar. Ancak; çalışanların şirket ile ilgili bilgileri dışarıya sızdırıyorsa, buna müdahale etme hakkın var ve tazminatsız bile işine son verebiliyorsun.
Diyelim ki; sen çalışanının şirketle ilgili olmayan bir iletisini saptadın. Ne yapacaksın? Gammazlıyacak mısın? Yoksa “verimsiz” adı altında haksız bir suçlama eşliğinde işten mi atacaksın? Her iki uygulamada senin kurumsal ahlakına yakışmaz bilesin.
Bu nedenle abesle iştigal etmeyin.
Teknisyenlerin lisans sorunu ve illegal uygulamalar.
Geçen hafta yazdığım yazı çok etkili oldu. Okurların konuya ilgisi ve konudan sapmadan yaptıkları görüşler, benim bu konudaki görüşlerimle örtüştü. Geçtiğimiz Cuma günü beni SHGM Genel Müdürü Bilal Ekşi Bey aradı. Öncelikle, geçen hafta kendilerini suçlayıcı tarzda yazdığım yazının içeriği ile ilgili; uzun, uzun konuştuk. Karşılıklı bilgi alışverişinde bulunduk.
Bu konuşma arasında çok önemli bir bilgi vardı. Bu bilgiyi sizlerle paylaşmak istedim.
SHGM’den aldığım bilgilere göre; EASA ile Article 66 kapsamında özel bir anlaşma hazırlığındalarmış. Bu konuda İstanbul’da yapılan EU-Türkiye Havacılık diyaloğunda karar alınmış. Bu anlaşma gerçekleşirse, bizim AB üyesi olmasak bile Türk Sivil Havacılığı EASA’ya oy hakkı olmadan, tüm organlarına katılan ülke statüsüne gelecek. Bu da tüm alanlarda karşılıklı tanımayı beraberinde getiriyor. Teknisyen lisanslarından pilot lisanslarına kadar her şeyi kapsıyormuş.
Öncelikle, Bilal beyin de; tüm sektör gibi bu özel kurslar vasıtasıyla alınan lisanslardan değil, lisanslara yönelik yapılan dedikodulardan rahatsız olduğunu gözlemledim. Yunanistan veya bir başka ülkenin sivil havacılığı tarafından verilen lisanslara yönelik gelen şikâyetleri, anında ilgili ülkenin sivil havacılığı ve EASA ile paylaşıp sonuç aldıklarını iletti. Bu tür şikâyetleri anında değerlendirdiklerini ve bu konudaki rahatsızlıklarını ifade etti.
Aslına bakacak olursanız, SHGM nin EASA tarafından bilhassa lisans konusunda zora sokulması bazı kişiler için ekmek kapısı oldu. Kişilerin kurmuş oldukları ticari firmalar yerine, THY-THK-Anadolu Üniversitesi gibi kurumlarımız bu işe el atsa bir çok dedikodu sona erer. Aksi takdirde, uçuş emniyetini direk ilgilendiren ve hayati ehemmiyet içeren bu tür konular, ticari çıkarlara alet olur ve bu gün olmasa bile bir gün mutlaka suiistimal edilir.
ATATÜRK HAVALİMANI
Yeni havalimanımızın yeri ve konumu senelerdir yılan hikâyesine dönmüş ve birbirinden farklı görüşler medyada yer almış ve hâlâ da almaya devam ediyor. Bu görüşlerden bir kaçı da tarafıma aitti. (Ben de yeni havalimanının yerine karşıydım) Ancak, kimsenin beklemediği bir bölge 3.havalimanı olarak belirlendi ve ihalesi bile yapıldı. Emir büyük yerden(!) buna kim karşı çıkabilir ki.
Bu ihale aşamasında, Başbakan bir TV konuşmasında Atatürk havalimanının çok ufak bir bölümü dışında yeşil alan olarak planlandığını anlattı ve kesinlikle böyle olacak dendi.
Bu beyanlardan sonra bir çok gelişmeler yaşandı ve yaşanıyor da. Bu gelişmeleri izledikçe, AHL nin kapatılıp veya ufak bir bölgesinin kullanıp gerisinin yeşil alana dönüştürüleceğine inanmak çok güç.
Yeni gelişmelere bir göz atalım.
Yeşilköy’deki askeri hava alanının alınmasından sonra askeri uçaklara ait koruganların yıkımına geçen Cuma günü başlandı.
Aldığım duyumlara göre Askeri meydan tarafında önce 66 uçaklık sonra 43 uçaklık park yeri kazanılabileceğini duyduk. Ancak bu konuda büyük bir sorun varmış. Meydan trafiğinin, araç gerecin bu bölgeye akabilmesi için 05-23 pistinin altından tünel hazırlanması şart. Bu tünel yapımı, yine tarafıma gelen bilgilere göre en az 2 aylık bir sürece ihtiyaç gösteriyor. Bir başka ifade ile askeri meydanın bu şekilde sivil kullanıma açılması için bu pistin en az 2 ay süre ile kullanıma kapatılması gerekiyor. AHL’de artan uçuş trafiği, buna cevaz vermiyor.
Bu pistin böyle bir tünel inşaatı için uçuşa kapatılması mecburiyeti kafama pek yatmadı. 05-23 pisti 2300 metreden 2600 metreye uzatıldıydı. Bu yapılması gereken tünel üst bir inşaat olmayacak yerin altında devam edecek bir çalışma olacak. Düne kadar bu pist 2300 metre olarak senelerce kullanıldı. Kış sezonunda ki aylık bir süre için bu pisti notamlayıp yine 2300 metre olarak kullanılması sağlansa, geriye kalan 300 metre pistin altına bu tünel yapılamaz mı? Bu uygulama olabilirse, pistin de kapanmasına gerek kalmaz ve tünel inşa edilmek suretiyle 43 veya daha fazla uçak park yeri kullanıma açılır.
Bu takdirde Teneke Mahallesinin yıkılmasına da gerek kalmaz.
Zira bildiğiniz gibi, DHMİ; topu, topu 17 uçaklık park yeri kazanmak için HAVAŞ, ÇELEBİ, ATLAS, ULS, TOTAL ve PRIMA şirketlerinin bulunduğu alanı istimlak ediyor ve bu şirketlere; “mevcut tesislerinizi kendi paranızla yıkın, gidin size gösterdiğim yerde, kendi paranızla ( 3. Havalimanı kullanıma açıldıktan sonra terk etmek üzere ) yeni tesisler yapın” diyor.
Bu iş bu şirketlere milyonlarca liraya mal olacak, üç beş sene sonra da elde sıfır kalacak. Emir demiri kesiyor. Yapılacak denmiş ve belki de yapılacak. Ben sadece bu uygulamada mağdur olacak olan şirketlere acıyorum.
Bakın onlardan ne isteniyor; Yukarıda saydığım şirketler THY kargo binasının altına gelen bir bölge tahsis edilmiş. Ancak, henüz apron kapıları, elektrik, su, doğal gaz falan yok. Bunları yaparlar burada sorun olmaz. Sorun olacak konu, bu şirketlerin çingene gibi devamlı yer değiştirecek olmaları. Çünkü bu şirketler AHL kapatılırsa ekmeklerini yeni havalimanında kazanmaya gidecekler. Yani bir kere daha tası tarağı toplayıp yeni bir inşaat daha yaptırıp 3.Havalimanının yapıldığı yere gidecekler.
Teneke mahallesinin sakinleri, tesislerini kendi ceplerinden yaptılar ve kendi ceplerinden yaptıkları yere kira ödüyorlar.
Bu şirketlerimizden şimdide bu kargo bölgesine taşınmalarını istemek işin kolay yanı. Buraya taşınmak için teneke mahallesindeki mevcut taşınmazlarını taşıyacak halleri yok. Tekrar yeni binalar yapacaklar. Daha sonra 3. Havalimanı açıldığında burayı da kapatıp yeni havalimanına tekrar aynı masrafları yapacaklar.
Yahu bu ev taşımaya benzemez ki. Yeniden inşaatlar yapılıp, içerlerine alet edevat doldurulacak, makineler monte edilecek, bürolar kurulacak. Yani teneke mahallesindeki tesislerin aynısı orada inşa edilecek. Kısaca 4-5 sene içerisinde iki defa daha taşınmak zorunda kalınacak.
Buna paramı dayanır yahu? Ben olsam bu işi bırakıp çeker giderim Vallahi.
Ya sevgili DHMİ; Bunlar senin kiracıların. Onların masraflarını sen karşıla ve kiralarını yükselt. Arsa senin olduğu gibi binalarda senin olsun desem mevzuata uymaz dersiniz. Bir gecede grev yasağı çıkartılabilen bir ülkede mevzuat değişikliği ne ki?
Neyse işi yokuşa sürmeyeyim. Mevzuata uymazı kabul ettim diyelim. Peki, önce 43 adet dediğin park yerini yap sonra teneke mahallesine bak. Belki de 43 uçaklık park yeri yeterli de olabilir.
İşin kolay yönüne kaçıp teneke mahallesinin 17 park yeri olabilecek bölgesine hemen saldırıp belki burası yeter deme. Çünkü bu sayı yetmeyecek.
Bu nedenle önce 43 lük park sahası öncelik taşımalı daha sonra teneke mahallesi devreye girmeli diye düşünüyorum.