THY Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hamdi Topcu ile samimiyetim iyidir. Zaman, zaman kendisini arar ve hal hatır da sorarım. Aramızda senelerdir süregelen samimi sohbetlerde; birbirimize takıldığımız da olur…
Bu yakınlaşmalardan biri de THY’nin 75.Yıl kutlamaları sırasında Truva gösterisinde yaşandı. Sayın Topcu bana; “Çok yakında tüm basın mensuplarına bir yemek verip, sohbet edeceğini” söyledi. Ben de kendisine; ”Bu yemeğin asıl anlamı nedir? Vardır bir bildiğin…!” diyerek, espriyle karışık; şüphemi belli ettim. Doğal olarak bu tür düzenlenecek bir yemeğin, basınla kurulacak diyaloglar bakımından çok önemli olduğunun altını çizerek, geleceğimi söyledim.
Ancak, 24 Haziran 2008’de; Hamdi Topcu’nun daha önceden tasarlamış olduğu bu yemeğin; bir gazeteciden alınan 16.900YTL’lik bir tazminatın onuruna verileceğini duyduğumda, şok oldum!
Doğal olarak, bu davete katılmam düşünülemezdi bile.
Şimdi işin özüne bir bakalım.
Yazar Ali Atıf Bir, Hürriyet gazetesinde Hamdi Topcu ile ilgili yazdığı bir yazıdan dolayı mahkemelik olmuş ve mahkeme bu davada Ali Atıf Bir’i öğretim üyesi kimliğinle değil gazeteci kimliğinle yargılayarak, 16.900YTL’lik tazminat ödemesine karar vermiş.
Hamdi Topcu’yu; kendini yıpratmayı amaçlayan ve hakkında yanlış haber yazılmasına karşı verdiği aklanma yarışını kazandığı için kutlamak gerekiyor. Ancak,bunun yanı sıra gazetecilere verilen yemek ve davet biçiminin, Hamdi Topcu’ya ve bu yemeğe katılan bazı gazeteci arkadaşlara hiç yakışmadığını da net olarak, tüm içtenliğimle söylemeliyim.
Bir kez; Hamdi Topcu; bu yemeği baştan duyururken, bu tazminat davasından sözetmeyip, bir dostluk yemeği düzenlediğini söyleseydi, daha anlamlı olurdu. Yemekte gelişen sohbetler sırasında, konuyu bir anda bu tazminata getirip serzenişte bulunup, bu davayı zorunlu olarak açmak durumunda kaldığını ve kazandığı bu tazminatı üniversite gençlerine burs veren kuruluşlara bağışlayacağını açıklasaydı, inanıyorum ki takdirle karşılanırdı ve
benim yazımın da başlığı; “Topcu’nun büyük Jesti” olabilirdi.
Fakat, olay bu şekilde gelişmedi. Hamdi Topcu, sanırım THY Basın Müşaviri, Ali Genç tarafından basına iletilen mesajında; “Ali Atıf Bir adındaki gazetecinin kendisine ödediği tazminatı gazeteci arkadaşlarıyla yiyeceğiz” mesajı vermiş olmalı ki, nerdeyse tüm haber sitelerinde bir tartışmaya neden oldu. Sitemizde bile; “Gazeteciden aldığını, gazetecilerle yiyecek..!” haber başlığı ile yer aldı.
***
Bu yazımda, bu talihsiz yemek konusu hakkında duygularımı sizlerin yorumları eşliğinde değerlendirmek istedim.
Bence;
-Verilen davetin, parasal boyutunun nerden karşılanacağı, kesinlikle belirtilmemeliydi.
-Bu davet; THY adına yapılmayıp, kişisel boyutta geliştiğinden, davet edilen kişiler THY’nin Basın Müşavirliği tarafından değil, daveti veren kişi tarafından özel olarak aranmalı ya da isme yazılı davetiye gönderilmeliydi.
Biraz da davete katılan gazeteci arkadaşlara takılalım.
Davete katılanların gazeteci olup olmadığı üzerine gelişen tartışmalar oldukça yoğundu. Birileri, yazar ve bilimadamı A. Atıf Bir gazeteci değildi, o yüzden gazetecilerin alınmasına gerek yok diyerek, kendi katılımlarını normalleştirmeye çalışmışlardır.
Kişileri sevip sevmemek, ya da onları; “bu; gazeteci, şu; gazeteci değil”diye sınıflandırarak yapılan yorumlar, bence çok yanlış olmuştur ve bu sadece kendini rahatlatmak adına yapılmış olan bir kandırmacadır.
Bu olayı şöyle düşünelim; diyelim ki; bir gazeteci, pilot oldu ve lisans aldı. Hem bir havayolunda uçuyor, hem de gazeteciliğine devam ediyor. Bu gazeteci/pilot, bir uçak kazasına karıştığında pilotlar; o bizden değil, o gazeteci diyebilir mi?
Bu kişiyi, tüm kamuoyu bilim adamı ve gazeteci olarak tanımışken, “prof’tan aldım, sizlerle yiyorum!”mesajı yerine, neden gazeteciden aldım, gazetecilerle yiyorum mesajı verilmiştir?
Bu mesaj ve yemeğin altında, “aman ha, benle ilgili haber yaparken dikkatli olun! Bak fena yaparım sonra..!” dercesine aba altından sopa gösterilmiyor mu dersiniz. Bence; “Bayram değil seyran değil eniştem beni neden öptü” deyişine uygun bir davet olmuştur.
Ayrıca, bu kişinin gazeteci veya sokaktan bir vatandaş olması aslına bakacak olursak çokta fark etmiyor. Davayı yitirmiş cezalandırılmış biri, halktan biri bile olsa bu yenilgisi – bizleri, gazetecileri hiç ilgilendirmezken- galip gelen tarafla gülümseyerek (belki de kadeh kaldırılarak) kutlamak ne kadar etik karşılanır dersiniz.
Şimdi, yazıyı asla yanıtlanmayacak birkaç soru ile bitirelim:
-Hamdi Topcu ile Ali Atıf Bir’in mahkemesinde davayı Ali Atıf Bir kazansaydı ve de bu sevinçle bir yemek düzenleyerek; THY üst yönetimini ve gazeteci arkadaşlarını davet etseydi ve “THY yöneticisinden aldı, THY yöneticileriyle yiyecek..!” başlığı altında bu yemeğin tanıtımını yapsaydı, sizce Atıf bir’in bu yemeğine tek bir THY yöneticisi katılırmıydı?
– Gazeteci arkadaşlar, bu davete katılmayıp protesto ederlerse, THY’nin yeni hat açılışlarında (yapılacak tanıtım uçuşlarında) kendilerine yer verilmez diye mi düşünmüşlerdir?
– THY’nin reklam pastasından pay alma adına mı, gazeteciler bu yemeğe katılmıştır?
-Habercilere apron yasağı dışında, yemeklerde fotoğraf çekme yasağı da getirildi de, ben mi duymadım?
Bu yemeği görüntülemek için izin isteyen gazetecilere rica edilerek önleme yapılmış. Gazeteciler; deklanşörlerine artık verilen emir, izin veya rica ile mi basar oldular?
Bu duygu seli içinde yazımı yazarken; gazeteci arkadaşların üyesi oldukları derneklerinin hiç olmazsa isimlerinin kullanıldığı bu tür olaylarda, mesleki bir örgüt olarak tavır almalarını, eski bir dernekçi olarak salık veririm.
İyi haftalar..