Ülkemizde yaşanan olaylarla ilgili o kadar çok ilginç konular var ki; sayfalarca yazı yazılabilir ve bu sütunlar yeterli olmaz.
Adeta; bazen bir komedi, bazen de dram filmini, o tarzı sevip sevmediğimize bakılmaksızın seyretmeye zorlanıyoruz.
Ve durup, dururken seyretmek zorunda bırakıldığımız en son komedi filminin senaryosunu, o usta kalemiyle rahmetli Aziz Nesin’in bile yazamayacağını düşünüyorum.
Kendimi; -sevmediğim bu filmleri seyretmek zorunda olan bir vatandaş olarak,- Aziz Nesin’in Türk halkıyla ilgili o ilginç tezindeki yüzde içinde olup olmadığımı sorguluyorum. Neyse, Sayın başbakanımızın “herkes kendi işine baksın” emrine uyup bende kendi işime bakarak konuma döneyim bari(!)
Geçtiğimiz hafta; 28 Şubat 2008 tarihinde, Pegasus Havayolları Yönetim Kurulu Başkanı, Ali Sabancı’nın yaptığı açıklamalar, sektöre yönelik önemli bir mesaj olarak kaydedildi. Bu haberi okuduğumda, yüzümde bir gülümseme belirdi. Çünkü, bu konuda özel havayollarımızın bu konuda rahatsız olacaklarını, 14 Ocak 2008 tarihli “Harikasın THY” isimli köşe yazımda yazmıştım.
THY’nin Ankara merkezli Anadolu Ekspres’i, 31 Mart tarihi itibarı ile seferlerine başlıyor. Öncelikle, THY’nin bu yeni yavru şirketinin sektörümüze ve ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını dilerim.
İstanbul merkezli THY, Sabiha Gökçen merkezli Sun Ekspres ve Ankara merkezli Anadolu Ekspres ile THY, adeta, ülkemizi bir ağ ile doladı. THY’nin yurt dışında Star Alliance birlikteliğini de bildiğimize göre; şu an için başarılı bir gidiş içerisinde olduklarını söylemek olanaklı.
Gelelim konumuza; Amerikalı Southwest’in dünya havacılığına armağanı olan ucuz bilet kavramı, ülkemizde 15 Euro Avrupa 20 YTL yurt içi şeklinde acımasız bir rekabete sahne oluyor. Artan yakıt fiyatlarına rağmen hayatta kalabilmek için filonuzdaki uçakların yerde kalmamasına dikkat etmek ve doluluk oranlarını yüksekte tutmak şart. Bu oyuncuların bu günden sonra ne yapabileceklerine hep beraber bir göz atalım isterseniz.
THY-Sun Ekspres-Anadolu Ekspres isimli şirketlerin hepsini THY adı altında toplamak olanaklı. THY’nin çok önceleri denediği ve aynı mantıkla kurduğu ve o zamanlar başarılı olamadığı BHT ve THT gibi şirketlerden sonra, bu şirketi açması, eski kötü sonuçların yineleneceğini göstermez. Bence, THY elindeki gücü, liberal ekonomi koşullarına göre akıllıca kullanabilir. Buna kimsenin karşıkoyması olmaz, olamaz. Benim burada dile getirmeye çalıştığım konu; THY’nin bu atılımının, yanlış veya doğru olduğunu tartışmak değil, yeni oluşumların rekabet koşullarına göre değerlendirilmesidir.
Ulaştırma Bakanımız, Binali Yıldırım’ın startıyla 2003 yılında başlayan bu yarış, gerçekten özellikle; 2006 ve 2007 yıllarında sektörün özel havayolu kanadını çok sevindirdi. Şimdi ise, özel havayollarımızı darmadağın edecek birçok kararların alındığı gözlemleniyor.
Şimdi, Sayın Sabancı’nın yakınmasına bir bakalım; Ali Sabancı, Sabiha Gökçen Havalimanından Low-Cost mantığı doğrultusunda işletmecilik yapmaya çalışan Pegasus şirketimizin patronu. O zamanlar kimsenin beğenmediği bu alanı, uygun bulup tüm seferlerini buradan yürüterek, oldukça başarılı bir ivme çizdiği bir gerçek. Sun Ekspres’in Sabiha Gökçen’den aynı destinasyonlarla seferlere başlamasını; “çok önemli değil, rekabete hazırız” tarzı yumuşak(!) konuşmalarla geçiştiren Sabancı, THY’nin Ankara merkezli Anadolu Ekspres’ine aynı şekilde bakamayarak, benim 14 Ocakta gördüğüm manzarayı ve tehlikeyi daha net görerek sert(!) bir konuşma yapma gereği duydu.
Aslına bakacak olursak; Sabancı, birçok konuda haklı. Şöyle ki; Binali Yıldırım’ın start vermesi ile açılan onlarca havayolu şirketinden, şu anda iç hatlarda uçan yalnızca 3 adet şirket kaldı. Ve onların da daha ne kadar süre iç ve dış hatlarda operasyon Yürütebilecekleri, bence kuşkulu.
Bu konuyu da beraber açalım isterseniz; özel havayollarımız, kendilerine verilen slotlarla iç hat seferleri yapabiliyor, fakat; birbirleriyle olduğu kadar, bir de ana şirket THY ile de yarışı sürdürmek durumundalar. Bu özel şirketlerimiz, yurt dışı hatlarda ikili anlaşmaların olduğu ülkelere, 20 yıl önceki yasalar gereği sefer yapamamaktan şikâyetçiler. Sadece Almanya, Fransa, İtalya gibi AB ülkelerine sefer yapmaktan başka alternatifleri; gerek ikili anlaşmalar, gerekse uzun mesafeli uçuş yapabilecek uçakları olmadığından yok.
Şimdi, olaya objektif baktığımızda; THY’nin ilgili kanunlar gereği her istediği noktaya uçabilme hakkı, arkasında kim ne derse desin, devlet desteği olduğu ve filosunu bu destek sayesinde daha rahat oluşturduğu ve ekonomik yönden üstünlüğü olduğu bir gerçek. Özelleştirme İdaresi Başkanlığına hala bağlı THY’ ile, havacılığımıza, daha doğrusu özel şirketlere, bugüne kadar (!) her türlü desteğiyle ön plana çıkan Ulaştırma Bakanımız ve Özelleştirme dairesine hükmeden bakan arasında, bu konuda bir rekabet anlaşması yapılmazsa, bu özel havayollarımız çok kısa zaman içinde tarifeli iç hat seferlerinde zorlanacaklar gibi görünüyor. Bu gidişle özel havayollarımızın bilhassa ölü sezonda Wet Leaseyapmaktan başka şansı kalmayacak gibi…
Bunların yanı sıra, Sektörde, toplu İş Sözleşmelerinden kaynaklanan haklarıyla, personeline sağladığı ekonomik ve sosyal şartlarda en iyi durumda olan THY’nin; ileride artacak pilot ve teknik eleman sorununu çok kolay çözebileceğini, şimdiden özel şirketlerden 51 pilot transfer ettiğini duyuyor ve de isterse hepsini zorlanmadan alabileceğini düşünüyorum.
Diyelim ki özel havayollarımızın bazıları kapandı veya zorlanmaya başladı. “Bundan kimin ne çıkarı olabilir ki? ” diye düşünmeden edemiyorum.
Ülkemizin en büyük sorunu olan işsizlik, bu sektörde de kendini gösterecek, bilet fiyatları rekabetsiz bir ortam oluşacağından tekrar yükselecek, personelin ücret ve sosyal hakları arz/talep dengeleri paralelinde düşecektir.
Yine eski tekelci havacılığımıza geri döneceğiz.
Bu konunun; yazımın girişinde sözünü ettiğim, ülkece seyrettiğimiz filmle, kısaca hükümet politikalarımızındün öyleydi, bugün böyle tarzı(!)sektörümüzün ilerleme trendiyle benzerlikler arz ettiğinden, yazımı bir deyişimiz ile bitirmek istiyorum;
“Deveye sormuşlar; boynun neden eğri? diye. O da yanıt vermiş; Nerem doğru ki?”
İyi haftalar…