Geçtiğimiz hafta Isparta’da düşen uçakla ilgili olayın yankıları tüm medyada hafta boyu sürdü. Uçağın düşüş nedenlerini araştıran medyanın en çok bilgi almak için aradığı adres Airporthaber’di. Elimizden geldiği kadar, bilgimiz dâhilinde konuya açıklık getirmeye çalıştık ve yaptığımız tahminlerin kesin bir sonuç oluşturamayacağını, kazanın gerçek nedeninin okunmak için Almanya’ya yollanan DFDR’ların bant kayıtlarının çözümü ile sonlanacağını belirttik. Bu kaza ile ilgili olarak medyada o kadar çok saçma ve komik beyanlar çıkması, ülkemiz havacılığının kamuoyu açısından hala bir muamma olduğunu ve bu konuda çok az bilgi sahibi olunduğunu gösterdi. Düşünsenize, adına bilim adamı denilen üstelik isminin önünde prof title’ı bulunan ve hepsinden önemlisi, bir üniversitenin rektörü olan bir kişinin, KOMİK beyanı bence, haftaya damga vuran açıklamaydı. Değerli hocamız,(!) ILS’si olmayan meydanlara uçmamaya karar vermiş ve bu konuda öncülük yapmaya çalışacakmış. Üniversitesinde havacılıkla ilgi bir bölüm bile bulunmayan bir rektörün verdiği bu talihsiz beyanatı, kazada hayatını kaybeden meslektaşlarının üzüntüsünden kaynaklanan acele ve araştırılmadan verilen bir beyan olarak görmek istiyorum.
1944 yılında kurulan ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı); 1992 senesinde almış olduğu bir kararla kuruluş günleri olan 7 Aralık gününü Dünya Sivil Havacılık Günü olarak ilan etmişti.Airporthaber olarak bizler de bu güne denk getirdiğimiz “Yılın Yöneticisi “yarışmasına geçen sene başladık ve bu sene de, yani, 7 Aralık 2007 de; 2.sini kutladık. Gecenin açış konuşmasında söylediğim gibi; bizler bu yarışmayı, yani Yılın Yöneticisini seçmek gibi bir lükse sahip değiliz. Türk Sivil Havacılık sektörünün tümünün bir araya getirilmesine, her branştaki değerli yöneticilerin en azından birbirlerine MERHABA diyebilecekleri bir ortam sağlamaya çalıştık ve bunda da gerçekten başarılı olduğumuzu sanıyorum. Sayın Bakanın, bu organizasyonumuza özel olarak gelmesi ve gece tekrar Ankara’ya dönmesi bizleri gerçekten gururlandırdı. Bu organizasyonumuz için çok hazırlıklıydık. Sektöre çok güzel bir gece yaşatmak isteğimiz, Isparta’da yaşanan elim uçak kazası nedeniyle birçok etkinliğimizi devre dışına itti. Fakat her şeye rağmen hayatın devam ettiğini ve 7 Aralıkların yaşanması gerektiğini düşünerek, kazada hayatını yitiren vatandaşlarımıza saygımız gereği önceden planladığımız eğlence bölümünü kaldırarak ve saygı duruşumuzu ihmal etmeden gecemizi sadece ödül törenine dönüştürdük.
Gecemize katılarak, bizlere destek veren Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın elinden birincilik ve onur ödüllerimiz verilirken, Sayın Bakanın gerçekten çok beğendiğim konuşması, tüm sektöre, bu kazaya rağmen büyük güç verdi. Sayın Bakan konuşmasında çok gerçekçi konulara değindi. Bunlardan bence en önemlisi, havacılık kazalarının dünyada diğer ulaşım araçlarına göre çok az olması ve bu kazaların minimize edilmesinin kendilerinin bir görevi olduğu, ama yine de bunun; ne ilk ne de son kaza olacağının bilinmesini söyleyerek, önemli olanın bu kazalardan ders alınması olduğunu vurguladı ve kazaların %86’sının insan kaynaklı olduğunu belirtti. Burada sayın Bakanın kazaların %86’sının insan kaynaklı olduğunu söylemesi ve insan kaynaklı hataları önleyecek bir aygıtın olmadığını belirtmesini son kazayla ilişkilendirenler çıkacağından ve hala okunmamış ve açıklanmamış CVR ve DFDR varken erken bulduğumu belirtmek isterim. Bu kazanın nedeni ancak, DFDR’ın çok iyi okunup ve olduğu gibi sansürsüz kamuoyuna açıklanması ile belirlenebilir.
Sayın Bakan ayrıca Airporthaber’in son zamanlardaki habercilik alanındaki başarısını,kurumsallaşmasına bağlayarak ”gittikçe iyiye gidiyorlar” diyerek değerlendirdi. Evet, gerçekten siz değerli okurlarımızın, değerli yorumları ile en iyiyi yapmaya çalışıyoruz. Sektördeki bu kadar deneyimli ve bilgili insanlara yazı yazmanın zorluğunu takdir edersiniz. Burada yazılan yazılar, her hangi bir gazetede çıkan tanıtım yazıları gibi kolay olmuyor. Çünkü yazdığımız yazılar, sektördeki bilgili ve deneyimli insanlar tarafından okunuyor ve anında yorumlanıyor. SHGM Genel Müdürümüz Ali Arıduru’nun bana kişisel olarak söylediği “ Yazılarınızdaki her suçlama veya eleştiriyi, derhal sorumlu başkanlıklarıma iletiyor ve cevap istiyorum” ifadesi, bir basın kuruluşu olan Airporthaberi’n önemini gösteren en büyük belgedir. Ayrıca, “Evet çok eksiğimiz var mükemmel değiliz, ama çok çalışıyor ve eksikliklerimizi gidermeye çalışıyoruz” diyebilmesini takdir ediyor ve bu tarzı, burnundan kıl aldırmayan bazı yöneticilere ithaf ediyorum.
Türk insanının özelliklerinden mi, yoksa başka bir nedenli mi bilemem, ama, bana, her konuyu fazlasıyla abartıyoruz gibi geliyor. Şöyle ki; son günlerde herkesin ağzından düşmeyen bilen, bilmeyenin herkesin konuştuğu ILS konusu, bana, cep telefonunun ülkemizde ilk kullanıldığı 1994’lü seneleri hatırlattı. Uçaklarda kullanımının net olarak uçuşa zarar verdiği kanıtlanmasa da, kullanımın yasaklanmasında olasılıklar açısından fayda görülen bu aygıt, o zamanlarda arabalarda hatta halk otobüslerinde bile kullanımı inanılmaz tepki çekiyordu. Deniz otobüslerinde hala yasak olan bu cep telefonunun, yolcular tarafından kapatılmadığı kısık ses veya titreşime ayarlanarak, güya tehlikeyi önleyecek tedbirler alındığını gözlemlemişsinizdir. Hatta iddia edebilirim ki, çoğu uçak yolcusu cep telefonunu hala kapatmıyor, sessize ve titreşime alarak kullanıma devam ediyor.
Şimdi de yeni modamız ILS oldu. ILS artık halkımızın dilinde olmazsa olmazlığı konuşula dursun, dünyada yüzlerce ILS’siz meydana iniş kalkışlar devam ediyor. Şimdi de Hatay Meydanı için bana telefonlar yağmaya başladı. Neymiş efendim, ILS konabiliyor da neden konmadan açılıyor?. Ben de bilgim yettiği kadar, onlara açıklama yapmaya devam ederken sizlere bu yazıyı yazıyorum. Basınımız ondan bundan duyduğu, doğru, yanlış fazla araştırma yapmadan VOR-DME-NDB-ILS gibi konuları yaza dursun, ben basına ve halkımıza bu ünlü ILS’nin kendimce bir anlatımını sunayım istedim. Sizlere aslında birbirleriyle teknik ve işletim olarak uzaktan yakından ilgisi olmadığını çok iyi bildiğimILS’yi, ABS ile karşılaştırarak, konuyu herkesin anlayacağı şekilde basitçe anlatmak istiyorum .
Uçaklarda çok eskiden beri kullanılan anti-skid fren sisteminin benzeri olarak araçlara konan bu ABS sistemi, özellikle yağışlı ve kaygan yollarda güvenlik sağlıyor. Olmazsa olmaz değil ve hala birçok ABS’siz araba yollarda. ILS’de güzel ve faydalı bir sistem, ama, o da olmazsa olmaz değil. Birçok meydan ILS’siz çalışıyor hala. Yaklaşım olarak aynı sayılır. ABARTMAYALIM. ABS olmadan kesinlikle trafiğe çıkmam diyorsanız, ILS’si olmayan meydana da yolculuk yapmayın derim. ABS olsa iyi olurdu, ama yok. Onun için fren yaparken biraz daha dikkatli olmalıyım diyorsanız buyrun trafiğe, bence hiç mahzuru yok.
Bunlara ek olarak; sivil havacılığımızın daha iyiye gitmesi için bazı yapıcı önerilerim olacak; 1- SHGM, şimdiki kadrosuyla sektörü yeteri kadar denetleyemez görünüyor. Bu SHGM’nin sayısal yetersizliğinin yanısıra deneyimsel eksikliklerde de ön plana çıkıyor.
2- SHGM düne kadar sektöre kaçırdığı deneyimli personelini son zamanlarda eskisi gibi sektöre kaçırmıyor bu iyi bir başlangıç. Fakat bu işin aslı, Sektördeki deneyimli kadroları sektörden alarak kendi kadrosunu daha da güçlendirmek olmalıdır. SHGM eleman yetiştirme yeri değildir SHGM yetişmiş elemanlarla denetim yapması gereken bir kurumdur. SHGM sektördeki deneyimli kişilerin oraya transfer olabilmek için yarıştığı yer olmalıdır. Bu konuda sanırım, önce özerkleşmek ve sonra da sektörün paralelinde aylıkları düzenleyerek, aynı özel havayollarımız arasında yaşanan transferler gibi, rahat hareket etme şansı oluşturmak gerekiyor.
3-SHGM şu anda mevzuat olarak bu yapılanma içine giremiyor ve istenilen düzeyde eleman transferi sağlayamıyorsa, sektördeki her konuda deneyimli elemanları gecici süreyle kullanabilir diye düşünüyorum. Kısaca SHGM önce çok deneyimli ve bilgili bir kadro kurmalı ki, o kuruma yeni başlıyan elemanların deneyim kazanarak yetişme şansı olabilsin.
4- Kaza-Kırım Komisyonları (NTSB) NationalTransportation Safety Board gibi, doğrudan cumhurbaşkanına bağlı olarak çalışmalıdır. Çünkü, gerek CVR, gerekse DFDR açınımlarında ve kazanın oluşumu hakkında komisyonca yapılan fiziki kontrollerde,bakım kartlarının incelenmesinde SHGM’nin hatasının olacağı zamanlarada rastlanabilir. Böyle bir durum olduğunda SHGM’ye bağlı olarak çalışan bu komisyonlardan çıkacak sonucun, kamu oyuna yansıması farklı olacaktır.
Yazımı bu şekilde fazla uzatmak istemiyorum. Bu konuda bir çok yazı yazdım ve yazmaya da devam edeceğim. Niyetim; bağcıyı dövmek değil, üzüm yenmesini sağlamaktır. Kazasız günler diliyorum. iyi haftalar.