featured

MNG TEKNİĞİN SATIŞI VE THY'NİN BU SATIŞTAN BEKLENTİSİ

Bu hafta yazdığım yazının, okunmadan önce; daha önce bu köşede yayımlanan; THY-HABOM-SENDİKA VE KAYIKCI KAVGASI başlıklı köşe yazımı yeniden anımsamakta yarar var. Rekor sayıda okunan ve yorumlanan bu yazıdaki kişisel düşüncelerimi, geçen hafta gelişen, THY’nin MNG Teknik Hangarını satın alma süreciyle bağdaştırdığınızda, THY Tekniğin nereye gittiğini daha iyi gözlemleyebilecek ve bu gelişmelere, isteyerek ya da istemeyerek(!) çanak tutanları daha iyi göreceksiniz.
Öncelikle, THY’den sonra MRO işine, İstanbul Havayolları’nın eski ve minik hangarında başlayan ve daha sonra MNG Teknik olarak gelişen oluşumun arka planına bakmakta yarar var. MNG’nin şimdikine göre minik eski hangarı; şimdi ONUR Air Teknik olarak faaliyet gösteriyor. Bu hangarın geçmişine baktığımızda, hangarın İstanbul Havayolları için kurulduğunu görebilirsiniz. THY’nin hemen yanı başına bitişik olarak kurulan bu hangar, o zamanlar THY yönetimini bayağı bocalatmış ve bu hangarın yapılmaması için THY yönetimine çok mesai harcatmıştı. İstanbul Havayollarının sahibi Özcan Toplar, daha sonra maddi olarak sıkıştığında, bugün ONUR Air’in yönetiminin de içinde bulunduğu bu minik hangarı, MNG Holding’in patronu Mehmet Nazif Günal’a satıverdi.
MNG Grubu’nun, uçak bakım macerası işte böyle başlıyor. Sıfırdan başlanan bu macerada, hangarda görev alacak kalifiye insan ihtiyacının (bilhassa teknik kadro…) çoğu, THY yönetiminin acemice ve bu günleri görmezcesine (bugün, çıkardıklarını geri alıyor!) zorunlu emekliliğe sevk ettiği teknisyenlerden karşılandı. THY bu hatasını daha sonra anlayıp çark etmesine rağmen, birçok eğitmen, teknik kontrol ve deneyimli teknisyenler, MNG Tekniğe geçerek, güzel işler çıkardılar. İşler o kadar yoğundu ki, adeta hangarın içi uçaktan geçilmez olmuş ve bakımlar normal olmamasına rağmen, hangar dışına taşmıştı.
MNG Tekniğin bu başarısı, Patron Mehmet Nazif Günal’ın da gözünden kaçmadı. Türkiye’nin bakım merkezi olabilmesi için çizdiği vizyonun gerçekleşebilmesi için, büyük hangarlara ihtiyaç vardı. Sabiha Gökçen’deki MY Technic hangarı da bu nedenle kurulmuştu. Ancak, Atatürk Havalimanının kapasitesi ve yerli ve yabancı şirketlerce tercih edilmesi, Atatürk Havalimanında da bu tür büyük bir hangar projesini gerektiriyordu. THY’nin orantısız büyümesi nedeniyle, mevcut iki hangarı yetersiz hale gelmiş ve kendisine bile yetmediğinden bakımlar hangar dışına taşar hale gelmişti. Hangar dışındaki bakımların ne kadar sağlıksız ve kurallarla bağdaşmadığını sanırım söylemeye bile gerek yok.
Şüphesiz, Türkiye bakım merkezi olacaksa, dev hangarlara ihtiyaç vardır. MNG’nin minicik bir hangarla, yanı başında THY/Teknik olduğu halde bile para kazanması, patronun da iştahını kabarttı ve yeni bir dev hangar kurarak, bakım pastasından daha büyük pay alabilme adına paçalar sıvandı. Önce Sabiha Gökçen düşünüldü. Burayı My Technic kapınca, rota Antalya ve Eskişehir’e döndü. Antalya ve Eskişehir’deki yer konusu problemli olduğundan, vazgeçilerek bu sefer rota tekrar İstanbul’a ve tabii ki AHL’ye dönüverdi.
Mehmet Nazif Günal’ın ve ekibinin, dönemin yöneticileri ile yapmış olduğu bir dolu toplantı neticesinde, şu anda MNG hangarı olarak THY’ye satılmak üzere olan hangar kuruluverdi. Ancak, bu hangarın inşaat alanı içerisinde, Kıyı Emniyetin tesisleri vardı. Kıyı Emniyet’in tesislerinin oradan taşınması kabul edildi edilmesine ama bu masrafı MNG’nin karşılaması istendi. Tabii ki bir dizi toplantıdan sonra, zorunlu olarak bu istek, MNG tarafından kabul edildi ve oraya gerçekten güzel bir hangar inşası sağlanmış oldu. Bu inşaatın maliyetinin 65-70 milyon dolar olduğu o zamanlar telaffuz ediliyordu. (Tabii ki; içine konan ekipmanlar, takım taklavat bu rakama dahil miydi değil miydi tam olarak bilemiyorum.)
Değerli okurlarım;
MNG Holding’in sahibi Mehmet Nazif Günal, bu tür büyük bir yatırıma karar verirken; mutlaka hükümetin en üst makamlarına danışmış olması gerek diye düşünüyorum. Hükümetimizin bir anda 3.Havalimanı projesini ortaya çıkarması ve bu projenin AHL ile bağlantısız düşünülmesi, dengeleri alt üst etti. Buna ek olarak; AHL’nin bu yeni havalimanı projesi bitiminde, sadece Business Jet’lere konaklama sağlaması ve diğer alanların, yani, tüm arsanın yeşil alan ilan edileceğinin bizzat başbakan tarafından canlı yayında söylenmesi, bardağı taşıran son damlaydı.
MNG’nin bu dev hangarı, henüz kredi borcu bile bitmeden ne olacaktı? Mehmet Nazif Günal Beyin, hükümete güvenerek yapmış olduğu bu yatırım, elinde mi patlayacaktı. Kulisler başladı ve THY bu hangarı 5-6 seneliğine sadece kiralayabileceğini belirtti. THY kendine göre haklıydı. THY’nin Sabiha Gökçen’de devasa ve hala faaliyete geçirilememiş, yapımı süren bir hangar demeyeyim, büyük bir bakım merkezi vardı ve buna rağmen yani yapılacak havalimanı projesinde de hangar yapma zorunluluğu oluşacaktı. Kısaca, MNG hangarı en fazla THY ye 5-6 sene daha yararlı olabilirdi.
THY ilk planda büyük bakımları için Sabiha Gökçen’deki tesisleri kullanacakken, şimdi bir de yeni havalimanı projesinin içerisinde olma zorunluluğu ile baş başaydı. Buna ek olarak, THY’nin AHL’de iki hangarı daha vardı. THY, AHL’nin beş altı sene sonra kapasitesi düşeceğini bile bile, MNG hangarını neden almaya yanaşsın ki diye düşünürken; THY’den şaşırtıcı bir hamle geldi ve MNG hangarına talip olundu.
Sanırım, MNG Holding’in patronu Mehmet Nazif Günal, havacılığa ve özellikle Türkiye’nin bakım merkezi olabilmesi adına girdiği bu yatırımı için kimlerden onay aldıysa, yine bu onay verenlere bence haklı olarak“hop, hop siz ne yapıyorsunuz? beni batıracaksınız” demiştir.
Yeni havalimanı ihalesi tamamlanır tamamlanmaz, başta THY olmak üzere, yeni havalimanı için başka şirketlerden de hangar yapım projeleri gündeme gelecektir. Türkiye’nin AB üyesi olmaması nedeniyle; EASA yetkilerinin sınırlı kullanılabilmesi, yani, bu hangarların uluslararası bakım yapabilmesi için yetkilendirilmesi, EASA yetkililerinin iki dudağın ucunda iken, bu tür projeler her zaman için risk içerir.
Mevcut durumda, MNG/Teknik AHL’de en fazla 5-6 yıl kadar iş yapabilir. MNG’nin bu politikalar eşliğinde hangarını devretmesinden başka çıkar yolu kalmamıştır, ama, THY de burayı kiralamayıp, satın almaya kalkışırsa, aynı akibete o da düşecektir. Hani “ iki ucu….” diye başlayan bir deyişimiz vardır ya, aynen böyle bir durum söz konusu.
THY yönetiminin kendi başına bu işe kalkışacağına, benim gibi, sizler de inanmazsınız.Ortada MNG gibi bir yatırımcının yatırdığı parayı bile hala çıkartamadan ne yapacağını şaşırmasının yanında, THY’nin Habom ve mevcut iki hangarı dururken, MNG Hangarını alıp ne yapacağı söz konusu…Üstüne üstlük; bir de yeni havalimanına dev bir hangar yapma zorunluluğu varken…
Yeni havalimanının AHL ile bağlantılı kullanılmaması, daha nelere neden olacak birlikte göreceğiz.
Şimdi de, gelelim Teknik A.Ş ye;
THY/Teknik A.Ş’nin AHL’de iki hangarı var ve yetersiz kalıyor. Bunlardan birini THY/Hat Bakıma verildiğini düşündüğümüzde, koskoca Teknik A.Ş, tek hangara kalıyor ve şu anda bile bu hangarda kucak kucağa çalışılıyor. HABOM, mayısta faal hale gelebilecek konumda.
MNG Hangarı, THY’nin işine yarar mı? Beş altı seneliğine tabii ki yarar. MNG Hangarı, THY Hangarına göre, çok daha modern bir hangar olmanın yanı sıra; THY’de bile olmayan mükemmellikte bir de boya hangarı var.
Ancak, bu hangarı THY en fazla 6 sene daha kullanabilir, sonra yeni havalimanının olduğu yere geçilecek. THY/Teknik A.Ş, buraya 65-70 milyon dolar sayar mı? Sanmıyorum. Çünkü, biri size benim malım var alır mısın? derse, fiyat düşer. Ticaretin kuralı bu.
MNG; alır mısın? diyor, THY; bana satar mısın? demiyor. Burası çok önemli.
Gördüğüm kadarı ile MNG Hangarı; cıvata somun. Yani, her an taşınabilecek gibi duruyor. Kaba inşaatı hariç her yeri sökülüp gidebilir de. Kısaca %75-80’i taşınabilir durumda. THY/Teknik A.Ş burayı alıp 6-7 sene kullanıp daha sonra söküp yeni yapılacak havalimanına götürmeye kalkar mı? Bilemem, ama olmayacak iş değil.
Neyse ya; <bize ne, hangarı kim kaça almış?> diyenleriniz çıkacaktır. Bu nedenle, bu konuyu kısa kesip, Teknik A.Ş-MNG Teknik ve HABOM çalışanlarının yani eski meslektaşlarımın ne olacağına bakalım:
Bu tür bir satın almada; çalışanların alacakları-kıdem tazminatları-şirketin borcu, harcı hepsi tek tek hesaplanır ve fiyat teklifi yapılır. Bu rakamlar şimdiden planlanmıştır. THY burayı alırsa, yani, kesin anlaşma sağlanıp imzalar atılırsa, tüm çalışanların haklarını mutlaka ödemek zorunda kalacaktır. Bu aşamadan sonra istediği elemanı alıp istediğini almamak THY/Teknik yönetiminin elinde.
MNG çalışanlarını, Teknik A.Ş bünyesinde işe alacaklarını sanmıyorum. MNG çalışanlarını, sanırım HABOM şirketine almayı planlıyorlardır. Bu alım gerçekleşirse, HABOM ihtiyacı kadar elemanı alıp, faaliyete hemen başlayabilir. Ne güzel memleket; MNG/Teknik de sendikasız, HABOM da sendikasız. İkisi de adeta dikensiz gül bahçeleri!
Yazımın başlığında belirttiğim köşe yazımı okuduysanız, HABOM saçmalığının nasıl oluştuğunu ve suçlu veya suçlularının kimler olduğunu anlamışsınızdır.
Her zaman söylerim; “Filler tepişir çimenler ezilir” diye. Yine böyle bir durum söz konusu. Bu devir işleminde, fillere bir şey olmayacağı kesin. Bakalım çalışan kesimdeki transferlerde ve HABOM sürecinde neler yaşanacak, haklar ve koşullar nasıl oluşacak? Bunları, bekleyip göreceğiz ve yine olası yanlışları, her zamanki gibi objektif bir gözle yazacağım.
“Görünen köy kılavuz gerektirmez” diye bir atasözümüz vardır. Bu transferler sağlandıktan sonra sıra Teknik A.Ş’ye gelecek ve oradan emekli olanların da HABOM’a girişi sağlanıp, yavaş, yavaş,THY/Teknik A.Ş de tarihteki yerini alacak.
MNG’nin EASA Part-145’i de var, Part-147 ‘si de.
Bilhassa Part-147, Teknik A.Ş’ ye çok yarayacak. Çünkü; MNG Eğitim Departmanı, THY’nin Teknik Eğitim Departmanından daha deneyimli hocalara sahip.
HABOM ayrı bir şirket, henüz EASA’ya başvurusunu yapmadı. Hangar açıldıktan sonra başvuru yapılacakmış.
HABOM yetki süreci devam ederken, Teknik A.Ş ve MNG Teknik hangarları ayrı, ayrı çalışmaya devam edebilir.
HABOM yetki süreci çerçevesinde MNG’nin veya Teknik A.Ş’nin ismi altında HABOM hangarında çalışma da yapılabilir, ama, Teknik A.Ş HABOM için işyeri ilavesi dediğinde; sendika devreye girer ve tüm HABOM çalışanlarının sendikalı olarak çalışması gerekir.
THY Teknik bunu yapmak istemezse, MNG’nin adı altında işyeri ilavesi yapılıyor diye gösterdiğinde, EASA denetlemesi çok detaya inilmeden yapılacak ve HABOM hem MNG hangarında, hem de HABOM tesislerinde faaliyet sürdürebilecektir.
HABOM için; yetki almakla, işyeri ilavesi yapıyorum demek arasında denetim açısından büyük farklar olduğuna göre, THY işin kolayına kaçıp, MNG adı altında HABOM’u MNG’nin işyeri ilavesi olarak gösterip, hem sendikasızlaşmayı sağlamış olacak, hem de çalışma yetkisini EASA’dan kolayca alma yolunu seçmeye yönelik planlar içinde olacaktır.
Sonuç olarak; yazımın başında belirtiğim ve bu yazıyı tekrar okuyun dediğim konu, önemli oluyor. Yani, HABOM baştan beri A.Ş değildi. HABOM baştan beri Teknik A.Ş’nin işyeri ilavesi kapsamında değerlendirilecekti.
THY’nin sendika ile son yaptığı bir önceki toplu iş sözleşmesi konuşmalarında, sendikanın yeni teknisyen alımlarında işverenin teklifini kabul etmemesi sonucunda A.Ş olarak faaliyet gösterilmesine karar verildi. THY işvereninin o zamanlar uygun gördüğü rakam, şu anda MNG’de aynı pozisyonda çalışanların üstündeydi ve günümüzde bile hala üstünde…
Benim burada sendika yönetimine tepkim; işverenin ayrı bir şirket adı altında sendikasız çalışma yapacağını bilmemen mümkün değil.(TGS örneği karşında duruyor.) Bu örnek varken, yani, THY’nin sendikasız teknisyen çalıştırması mümkünken, sen nasıl olur da bunu göz ardı edip, hem kendi aidatlarından mahrum kalır, hem de binlerce çalışanı sendikasız bıraktırırsın? Bu nasıl bir sendikacılıktır?
Yoksa bu işin perde arkasında bizim bilmediğimiz başka bir şeyler(!) mi dönüyor?
NOT/ 1978-1981 yıllarında THY kabin hizmetleri başkanlığı ve yıllar boyu Baş hosteslik yapmış Meral Döşemeciler ’den “Havacıların Üniformaları” yazısı 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir