Yıllardır aynı senaryo işlendi ve zaman zaman aktör ve aktrislerin değişmesine rağmen, senaryoda bir değişiklik yapılmadan yeni filmin çekimine başlandı. Yine aynı senaryonun uygulandığı 2013 versiyonu bu filmde, aldığımız duyumlara göre senaryoda ve aktörlerde bir değişlik önerilmiyor. Geçen yıl vizyona giren ve yapılan birçok değişiklikle gişe rekorları kıran filmdeki başrollerde bir değişiklik yapılmadan çekimlere başlandı.
Öğrendiğime göre, senaryoda ki sonucun değişmemesine dikkat edilerek, filmin 2013 versiyonunda daha hareketli çekimlere yer verilecek. Filmin başrolündeki aktörler, yani, eski Yeşilçam yapımı filmlerdeki ismi ile; esas oğlanlar, bu kez daha farklı bir mücadele ile izleyicilerini şaşırtmaya devam edecekler.
Filmin senaryosu; son yıllarda işçi-işveren arasında yaşanan hak ve çıkar mücadelesini ekranlara getirmeye yönelik. Senaryoya sadık kalınarak, zaman zaman aktörleri değişerek süregelen bu film, son senelerde işçi haklarını korumak adına kapalı kapılar ardında yaşanan entrikaları konu ediyor. 2013 versiyonu için çekilen sahnelerde, senaryoya sadık kalınma koşulu ile seyirciyi sıkmamak için bu sefer daha hareketli sahnelere yer verileceği düşünülüyor.
Anımsayacaksınız; geçen yıl seyrettiğimiz filmde, sözüm ona işçi hak ve çıkarları uğruna savaştığı iddia edilen filmin kahramanı, esas oğlan, yaptığı yanlış ataklarla, yüzlerce çalışanı işverenin kucağına atarak, kendini kurtarmaya çalışmıştı. Bu atağa karşılık, anında karşı saldırıya geçen işveren tarafı, bir anda yüzlerce işçiyi kapı önüne koyarak, eylemi anında durdurmayı başarmakla kalmayıp, kurunun yanında yaşın da yandığını bile bile, ödün vermemek için inadını sürdürüyor. Var olan yasalar, şimdilik işverenin yanında olsa da, mahkemeler işe iade kararı vermeye devam edecek, ancak işe başlatma konusu, ne yazık ki, işverenin uhdesinde olmaya devam edecek gibi görünüyor.
‘’İşçi savunuculuğu rolünü sürdüren filmin’’ yeni versiyonu, kaldığı yerden, yani işçilerin işe iadesi değil, iş başı yapma isteği ile başlayacak. Yönetmenin, yeni filmi kurgularken, işçilerin işe iade konusunupazarlık maddesi olarak gündemde tutup, karşı taraftan gelecek alımlı bir öneri karşısında; bu istekten; “Al gülüm ver gülüm” tarzı bir kıvırma ile vazgeçip, anlaşma sağlanacağı, film eleştirmenlerinin savları arasında yer alıyor.
Bu yeni film için bize gelen duyumlar şimdilik bu kadar. İlerleyen zamanlarda yeni duyumlarımızı sizlere iletmeyi sürdüreceğiz.
Değerli okurlarım;
Aslına bakacak olursanız; ne işveren, ne de sendika, işçilere karşı samimi değiller. Her ikisi de kendi çıkarları doğrultusunda çalışıyor. İşçiyi gerçekten düşünen yok. İşçi, her iki taraf için de araç olarak kullanılıyor. Kısaca, her zaman dediğim gibi “Al birini vur diğerine”…
Sendika, işten çıkartılan 305 kişinin ’’ işlerine geri dönmesi koşulunun’’ olmazsa olmazları arasında olduğunu söylemesine rağmen, ilerleyen zamanlarda bu konunun üstünde durmaktan vazgeçeceğini birlikte göreceğiz. Sendika yönetiminin şu ana kadar işten çıkartılanların yanındaymış gibi davranmasının nedeni, 2013’ün sonunda yeni sendika seçimlerinin yapılacak olması ve seçimlerde rakibi karsısında açığa düşmemek adınadır. Yoksa bugüne kadar kapıya konan binlerce işçi için ne yapılmıştır ki, şimdi yapılsın. Yasalarımız çok ilginç; mahkemelere, işçi haklı bulunursa işe iade edebilme yetkisi veriyorsun. Bu yetkiye karşı da, işverene; “Ben mahkeme olarak işe iadeyi verdim ama sen, istemezsen yasalara uygun olarak, işçinin tazminatını verip yine işe başlatmayabilirsin” diyorsun.
Bunları Ben demiyorum, yasalar diyor.
Yeniden söylemek gerekirse, dilerim ve arzu ederim ki; bu arkadaşlarımıza bizim 2006’da yaşadığımız toplu kıyımlarda olduğu gibi; işe iade yapılıp, işe başlatmama yapılmasın. Ancak, bu konuda sendika gibi insanları kandırmak bana yakışmaz.
Şimdi de bakalım bu yeni toplu iş sözleşmesinde neler yaşanabilir:
İşveren, bu olay karşısında, arkasına aldığı siyasi güçle zafer sarhoşluğu içinde çok rahat görünürken, Sendika’nın da, son derece huzursuz olduğu gözlemleniyor. Geçen dönemde tartışmalı bir oyla yönetimde kalabilmeyi başaran mevcut sendika yönetimi, yıl sonundaki yeni seçimlere mi, yoksa birbirinin ardı sıra gelecek Toplu iş Sözleşmelerine mi odaklansın şaşırmış durumda.
Çok yakında muhalif hareketlere karşı, ”Irmaktan geçerken at değiştirilmez” diyerek, yine yönetimde kalmalarının, işçinin çıkarına olduğunu, yancıları vasıtasıyla iddia edecekler ve kulisi karşılarındaki herkesi (ben dâhil) işveren adamları olarak gösterip yıpratmaya çalışacaklardır.
Muhalefet yapanlara, “Vay efendim, şimdi sırası mı? Şimdi işverenle savaş zamanı, susun ve bekleyin, muhalefetin sırası mı ?” söylemleri ile ateş püskürecekler ve Toplu İş Sözleşmeleri (THY ve Teknik A.Ş) tam bitmeden, sendika delege seçimlerine girmeyi planlayacaklardır.
THY işvereni ise; geçen dönem, kanunları, siyasi iradeyi arkalarına alarak oynadığı kedi -fare oyununa devam edecek gibi görünüyor. Çünkü, son zamanlarda bilerek veya bilmeyerek işçileri, kamuoyunu ve medyayı kışkırtırcasına saçmalıklar yapılmaktadır.
Geçen hafta gündeme gelen ve THY içinde ve dışında büyük tepkilere yol açan ikramiye krizini sizler için daha detaylı anlatmaya çalışayım.
THY yönetimi, THY tarihinde daha önce yapılmamış bir hak yeme operasyonu eşliğinde yönetim kurulu kararı ile Başkan-Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Müdür makamlarına, ekstradan 2’şer maaş ikramiye vermeye karar verdi. Alınan kararın gerekçesi olarak; bu yöneticilerin göstermiş olduğu “yüksek performans “ öne sürüldü, THY tarihinde yine bir ilke imza atılmış oldu.
Şimdi konuyu enine boyuna irdeleyelim;
THY, 2 senede bir, sendika ile çalışanlar adına yapmak zorunda olduğu Toplu İş Sözleşmelerinde,çalışanlara ne kadar zam veriyorsa, ayırım yapmaksızın tüm yöneticilerine de aynı zam oranlarını vermektedir. Senelerdir süregelen bu uygulama, son derece mantıklıdır.
THY çalışanları, çok eskilerden beri, yılda 16 maaş ödeme almaktalar.
Çalışanlar, genelde ayrı tarihlerde verilen bu ek ödemeleri, ikramiye olarak adlandırırlar. Aslına bakacak olursanız; yıllık 12 maaşın dışında alınan 4 maaş tutarında ödemelerin adı, ek ödemedir. Çünkü, ikramiye sözcüğü; “bir başarı sonucunda uygun görülen bir ödülün” adıdır. THY’nin üst yöneticilerine yaptığı 2 maaş tutarındaki ödemenin adı; ikramiyedir.
Şimdi, THY’nin yapılanmasına bakmak lazım;
THY ‘de Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu Başkanı ve üyeleri, çalışan olmadıklarından, maaş değil huzur veya temsil hakkı adı altında ücret alırlar. THY’nin yönetim ve denetim kurulları personel değildir.
Yönetim ve denetim kurullarına verilen huzur veya temsil gideri olarak verilen ödemeleri, o şirketin genel kurulları değerlendirir. Bu rakamlar ayda 3000-4000TL gibi az rakamlar olmasına karşın, bu makamlara gelmek için ne gibi entrikalar yaşandığını, sanırım sizlere anlatmama gerek bile yok.
Çünkü, bu zat- ı muhteremlerin veya zat-ı şahanelerinin; THY dışında da yönetim kurullarında yer alabilmelerinin yanı sıra, THY’nin ortaklık içinde olduğu şirketlerinin yönetim kurullarında da yer aldıkları, sıklıkla görülmektedir. Örneğin; Hamdi Topçu THY’nin altı ortaklığının yönetim kurulunda bulunduğundan, hepsinden ayrı, ayrı huzur veya temsil hakkı almalıdır. Keza, diğer yöneticilerde öyle; Temel Kotil’in de iki veya üç yönetim kurulu üyeliği bulunuyor. Temel Kotil; THY’deki maaşı dışında, bu huzur haklarını da hak kazanmaktadır. THY’deki yönetim kurulu üyeleri her zaman şirkette bulunmayıp, yönetim kurulu toplantısı olduğunda onurlandırıp, icra kurulunun kendi aralarında toplanıp almış oldukları kararlara el kaldırıp, el indirirler.
Sıra geldi THY’nin çalışanlarına; Tabii ki çalışanlar içinde en üst mevkii Genel Müdürlük makamıdır. Çalışanlar, sadece genel müdürlerini tanımakla sorumlu iken, THY’nin acar(!) yönetim kurulu başkanı Hamdi Topçu Bey, Genel Müdür Temel Kotil’den daha çok tanınmasının yanı sıra “alım, satım, atım” gibi konularda da tek karar verici görevini sürdürmektedir.
Üstün performans sağlayan ve THY’yi bugünkü konumuna tek başlarına gece gündüz, yağmur çamur demeden getiren şanslı kişi sayısı sadece 39’muş. Bu arkadaşların aldıkları ikramiye sadece 2 maaş olmasına rağmen, medyamızda maaşın yanında verilen ek ödeme ve normal maaşları da verilen ikramiye ile toplanarak yazıldığından, hak yememek adına gerçekleri yazalım.
Örneğin; THY Genel Müdürü şu anda ayda 16.500 civarında NET ücret almaktadır. Bu aylık ödemeler dışında belirli zamanlara yayılmış 4 tane daha ek ödeme alırlar. Kısaca; ortalama aylığı, ek ödemeler içinde 22.000TL civarındadır. (hesaplamamda çok ufak farklılıklar olabilir)
Genel müdür yardımcıları (uçuş işletme hariç) 15.000TL civarında maaş alıp, onların da gelirlerini yıla yaydığınızda, karşınıza ayda 20.000 TL civarında bir rakam çıkar. Uçuş işletme genel müdür yardımcısı THY’nin en çok maaş alan çalışanıdır. Birkaç saat uçması koşuluyla (3-5 saat ) kendi seviyesindeki kaptan uçuş tazminatının tümünü almakla birlikte, üstüne bir de makam tazminatı aldığından maaşını tam olarak kestiremiyorum.
Başkanlara geldiğimizde ise; Ayda 13.000 net maaş alıp bu rakamı da ek ödemeler ile yıla uyarladığımızda, aylık olarak; 17.500 TL civarında net bir rakama ulaşırsınız.
Şimdi de gelelim THY’nin yönetim kadroları sayılarına; THY de genel müdür dışında 6 tane genel müdür yardımcısı var. Başkan sayısı 32. Müdür sayısı ise; 421 ( yazı ile dörtyüzyirmibir) Bu müdürlerin 219’u istasyonlara yayılmış durumda.
Bu gerçek ve net bilgilerden sonra, gelelim THY’nin inanılmaz yanlışına; Öncelikle sizleri, üstün performans gösterip, yek başına THY’yi sırtlayan, dünyanın her köşesinde tanıtan 39 kişiyi, ayakta alkışlamaya davet ediyor ve bu ödüle hak kazanmış, zat-ı muhterem ve şahanelerine bu paraları güle güle harcamalarını diliyorum.
THY’nin bu ödül kararı, kuşkusuz THY Yönetim Kurulu tarafından alınmıştır. Bu kararı alırken, yani ödüllendirilmesi gerekenleri belirlerken, hak ve adalet kriterlerine ne kadar uzak olduklarını bir kez daha göstermişlerdir. THY’yi 39 kişi olarak belirleyen bu anlayış, toplu iş sözleşmesi başlamış ve %3’lük zamlar konuşulurken, bu hatayı nasıl yapar? Anlayan varsa, lütfen yazsın.
Bu nasıl bir zekâ ürünüdür? Şirketi başkan üstü ve başkan altı olarak ikiye ayırmışlar, Müdürü başkana düşman etmişlerdir.( müdüre ikramiye verilmedi) Hadi her şeyi boş verelim de birde konuya siyasi bakalım. Ülke belediye ve genel seçimler arifesinde iken, bu uygulamadaki tepkilerle kendilerini o makamlara getiren kişi veya kişilere oy kaybettireceklerdir. Siyasi makamlar bu ikramiyenin 16.000 çalışandan sadece 39 kişiye verilip diğerlerine zırnık bile verilmediğini duysalar ne düşünürlerdi merak ediyorum. THY yönetiminin bu uygulamasından sonra arkalarından binlerce çalışanın neler dediklerini bir duysalar sanırım sokağa çıkamazlar.
Yaptıkları yönetimsel hata bununla kalmıyor;
Teknik A.Ş %100 THY’nin iken, onların Başkanlarına, Genel Müdür Yardımcılarına ve Genel Müdürü’ne bu ikramiye uygulanmamıştır. Teknik A.Ş’nin yöneticileri, kendilerine üvey evlat muamelesi yapılmasına korkularından bir şey diyemezler ama kulağıma gelenler yenir yutulur şeyler değil. Kısaca; Tevfik Fikret sağ olsaydı sanırım o meşhur Han-ı Yağma şiirini bu THY yönetimi için söyler ve kendi sözcükleri eşliğinde derdi ki; “Yiyin efendiler yiyin… Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin
Kısaca; bu ikramiye, şirketteki çalışanlar arasında bozulan aidiyet duygusunu, yönetim kadrolarına kadar ulaştıran bir uygulama olma hasebiyle müthiştir. “Yarım elma, gönül alma” misali, bu ikramiyelerin, tüm çalışanlara azda olsa dağıtılması gerekirdi. Bu şek ilde bu ikramiyeleri alan 39 kişide THY topluluğunun içinde utanmadan dolaşabilirlerdi.
Anımsayacaksınız; geçen yıl seyrettiğimiz filmde, sözüm ona işçi hak ve çıkarları uğruna savaştığı iddia edilen filmin kahramanı, esas oğlan, yaptığı yanlış ataklarla, yüzlerce çalışanı işverenin kucağına atarak, kendini kurtarmaya çalışmıştı. Bu atağa karşılık, anında karşı saldırıya geçen işveren tarafı, bir anda yüzlerce işçiyi kapı önüne koyarak, eylemi anında durdurmayı başarmakla kalmayıp, kurunun yanında yaşın da yandığını bile bile, ödün vermemek için inadını sürdürüyor. Var olan yasalar, şimdilik işverenin yanında olsa da, mahkemeler işe iade kararı vermeye devam edecek, ancak işe başlatma konusu, ne yazık ki, işverenin uhdesinde olmaya devam edecek gibi görünüyor.
‘’İşçi savunuculuğu rolünü sürdüren filmin’’ yeni versiyonu, kaldığı yerden, yani işçilerin işe iadesi değil, iş başı yapma isteği ile başlayacak. Yönetmenin, yeni filmi kurgularken, işçilerin işe iade konusunupazarlık maddesi olarak gündemde tutup, karşı taraftan gelecek alımlı bir öneri karşısında; bu istekten; “Al gülüm ver gülüm” tarzı bir kıvırma ile vazgeçip, anlaşma sağlanacağı, film eleştirmenlerinin savları arasında yer alıyor.
Bu yeni film için bize gelen duyumlar şimdilik bu kadar. İlerleyen zamanlarda yeni duyumlarımızı sizlere iletmeyi sürdüreceğiz.
Değerli okurlarım;
Aslına bakacak olursanız; ne işveren, ne de sendika, işçilere karşı samimi değiller. Her ikisi de kendi çıkarları doğrultusunda çalışıyor. İşçiyi gerçekten düşünen yok. İşçi, her iki taraf için de araç olarak kullanılıyor. Kısaca, her zaman dediğim gibi “Al birini vur diğerine”…
Sendika, işten çıkartılan 305 kişinin ’’ işlerine geri dönmesi koşulunun’’ olmazsa olmazları arasında olduğunu söylemesine rağmen, ilerleyen zamanlarda bu konunun üstünde durmaktan vazgeçeceğini birlikte göreceğiz. Sendika yönetiminin şu ana kadar işten çıkartılanların yanındaymış gibi davranmasının nedeni, 2013’ün sonunda yeni sendika seçimlerinin yapılacak olması ve seçimlerde rakibi karsısında açığa düşmemek adınadır. Yoksa bugüne kadar kapıya konan binlerce işçi için ne yapılmıştır ki, şimdi yapılsın. Yasalarımız çok ilginç; mahkemelere, işçi haklı bulunursa işe iade edebilme yetkisi veriyorsun. Bu yetkiye karşı da, işverene; “Ben mahkeme olarak işe iadeyi verdim ama sen, istemezsen yasalara uygun olarak, işçinin tazminatını verip yine işe başlatmayabilirsin” diyorsun.
Bunları Ben demiyorum, yasalar diyor.
Yeniden söylemek gerekirse, dilerim ve arzu ederim ki; bu arkadaşlarımıza bizim 2006’da yaşadığımız toplu kıyımlarda olduğu gibi; işe iade yapılıp, işe başlatmama yapılmasın. Ancak, bu konuda sendika gibi insanları kandırmak bana yakışmaz.
Şimdi de bakalım bu yeni toplu iş sözleşmesinde neler yaşanabilir:
İşveren, bu olay karşısında, arkasına aldığı siyasi güçle zafer sarhoşluğu içinde çok rahat görünürken, Sendika’nın da, son derece huzursuz olduğu gözlemleniyor. Geçen dönemde tartışmalı bir oyla yönetimde kalabilmeyi başaran mevcut sendika yönetimi, yıl sonundaki yeni seçimlere mi, yoksa birbirinin ardı sıra gelecek Toplu iş Sözleşmelerine mi odaklansın şaşırmış durumda.
Çok yakında muhalif hareketlere karşı, ”Irmaktan geçerken at değiştirilmez” diyerek, yine yönetimde kalmalarının, işçinin çıkarına olduğunu, yancıları vasıtasıyla iddia edecekler ve kulisi karşılarındaki herkesi (ben dâhil) işveren adamları olarak gösterip yıpratmaya çalışacaklardır.
Muhalefet yapanlara, “Vay efendim, şimdi sırası mı? Şimdi işverenle savaş zamanı, susun ve bekleyin, muhalefetin sırası mı ?” söylemleri ile ateş püskürecekler ve Toplu İş Sözleşmeleri (THY ve Teknik A.Ş) tam bitmeden, sendika delege seçimlerine girmeyi planlayacaklardır.
THY işvereni ise; geçen dönem, kanunları, siyasi iradeyi arkalarına alarak oynadığı kedi -fare oyununa devam edecek gibi görünüyor. Çünkü, son zamanlarda bilerek veya bilmeyerek işçileri, kamuoyunu ve medyayı kışkırtırcasına saçmalıklar yapılmaktadır.
Geçen hafta gündeme gelen ve THY içinde ve dışında büyük tepkilere yol açan ikramiye krizini sizler için daha detaylı anlatmaya çalışayım.
THY yönetimi, THY tarihinde daha önce yapılmamış bir hak yeme operasyonu eşliğinde yönetim kurulu kararı ile Başkan-Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Müdür makamlarına, ekstradan 2’şer maaş ikramiye vermeye karar verdi. Alınan kararın gerekçesi olarak; bu yöneticilerin göstermiş olduğu “yüksek performans “ öne sürüldü, THY tarihinde yine bir ilke imza atılmış oldu.
Şimdi konuyu enine boyuna irdeleyelim;
THY, 2 senede bir, sendika ile çalışanlar adına yapmak zorunda olduğu Toplu İş Sözleşmelerinde,çalışanlara ne kadar zam veriyorsa, ayırım yapmaksızın tüm yöneticilerine de aynı zam oranlarını vermektedir. Senelerdir süregelen bu uygulama, son derece mantıklıdır.
THY çalışanları, çok eskilerden beri, yılda 16 maaş ödeme almaktalar.
Çalışanlar, genelde ayrı tarihlerde verilen bu ek ödemeleri, ikramiye olarak adlandırırlar. Aslına bakacak olursanız; yıllık 12 maaşın dışında alınan 4 maaş tutarında ödemelerin adı, ek ödemedir. Çünkü, ikramiye sözcüğü; “bir başarı sonucunda uygun görülen bir ödülün” adıdır. THY’nin üst yöneticilerine yaptığı 2 maaş tutarındaki ödemenin adı; ikramiyedir.
Şimdi, THY’nin yapılanmasına bakmak lazım;
THY ‘de Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu Başkanı ve üyeleri, çalışan olmadıklarından, maaş değil huzur veya temsil hakkı adı altında ücret alırlar. THY’nin yönetim ve denetim kurulları personel değildir.
Yönetim ve denetim kurullarına verilen huzur veya temsil gideri olarak verilen ödemeleri, o şirketin genel kurulları değerlendirir. Bu rakamlar ayda 3000-4000TL gibi az rakamlar olmasına karşın, bu makamlara gelmek için ne gibi entrikalar yaşandığını, sanırım sizlere anlatmama gerek bile yok.
Çünkü, bu zat- ı muhteremlerin veya zat-ı şahanelerinin; THY dışında da yönetim kurullarında yer alabilmelerinin yanı sıra, THY’nin ortaklık içinde olduğu şirketlerinin yönetim kurullarında da yer aldıkları, sıklıkla görülmektedir. Örneğin; Hamdi Topçu THY’nin altı ortaklığının yönetim kurulunda bulunduğundan, hepsinden ayrı, ayrı huzur veya temsil hakkı almalıdır. Keza, diğer yöneticilerde öyle; Temel Kotil’in de iki veya üç yönetim kurulu üyeliği bulunuyor. Temel Kotil; THY’deki maaşı dışında, bu huzur haklarını da hak kazanmaktadır. THY’deki yönetim kurulu üyeleri her zaman şirkette bulunmayıp, yönetim kurulu toplantısı olduğunda onurlandırıp, icra kurulunun kendi aralarında toplanıp almış oldukları kararlara el kaldırıp, el indirirler.
Sıra geldi THY’nin çalışanlarına; Tabii ki çalışanlar içinde en üst mevkii Genel Müdürlük makamıdır. Çalışanlar, sadece genel müdürlerini tanımakla sorumlu iken, THY’nin acar(!) yönetim kurulu başkanı Hamdi Topçu Bey, Genel Müdür Temel Kotil’den daha çok tanınmasının yanı sıra “alım, satım, atım” gibi konularda da tek karar verici görevini sürdürmektedir.
Üstün performans sağlayan ve THY’yi bugünkü konumuna tek başlarına gece gündüz, yağmur çamur demeden getiren şanslı kişi sayısı sadece 39’muş. Bu arkadaşların aldıkları ikramiye sadece 2 maaş olmasına rağmen, medyamızda maaşın yanında verilen ek ödeme ve normal maaşları da verilen ikramiye ile toplanarak yazıldığından, hak yememek adına gerçekleri yazalım.
Örneğin; THY Genel Müdürü şu anda ayda 16.500 civarında NET ücret almaktadır. Bu aylık ödemeler dışında belirli zamanlara yayılmış 4 tane daha ek ödeme alırlar. Kısaca; ortalama aylığı, ek ödemeler içinde 22.000TL civarındadır. (hesaplamamda çok ufak farklılıklar olabilir)
Genel müdür yardımcıları (uçuş işletme hariç) 15.000TL civarında maaş alıp, onların da gelirlerini yıla yaydığınızda, karşınıza ayda 20.000 TL civarında bir rakam çıkar. Uçuş işletme genel müdür yardımcısı THY’nin en çok maaş alan çalışanıdır. Birkaç saat uçması koşuluyla (3-5 saat ) kendi seviyesindeki kaptan uçuş tazminatının tümünü almakla birlikte, üstüne bir de makam tazminatı aldığından maaşını tam olarak kestiremiyorum.
Başkanlara geldiğimizde ise; Ayda 13.000 net maaş alıp bu rakamı da ek ödemeler ile yıla uyarladığımızda, aylık olarak; 17.500 TL civarında net bir rakama ulaşırsınız.
Şimdi de gelelim THY’nin yönetim kadroları sayılarına; THY de genel müdür dışında 6 tane genel müdür yardımcısı var. Başkan sayısı 32. Müdür sayısı ise; 421 ( yazı ile dörtyüzyirmibir) Bu müdürlerin 219’u istasyonlara yayılmış durumda.
Bu gerçek ve net bilgilerden sonra, gelelim THY’nin inanılmaz yanlışına; Öncelikle sizleri, üstün performans gösterip, yek başına THY’yi sırtlayan, dünyanın her köşesinde tanıtan 39 kişiyi, ayakta alkışlamaya davet ediyor ve bu ödüle hak kazanmış, zat-ı muhterem ve şahanelerine bu paraları güle güle harcamalarını diliyorum.
THY’nin bu ödül kararı, kuşkusuz THY Yönetim Kurulu tarafından alınmıştır. Bu kararı alırken, yani ödüllendirilmesi gerekenleri belirlerken, hak ve adalet kriterlerine ne kadar uzak olduklarını bir kez daha göstermişlerdir. THY’yi 39 kişi olarak belirleyen bu anlayış, toplu iş sözleşmesi başlamış ve %3’lük zamlar konuşulurken, bu hatayı nasıl yapar? Anlayan varsa, lütfen yazsın.
Bu nasıl bir zekâ ürünüdür? Şirketi başkan üstü ve başkan altı olarak ikiye ayırmışlar, Müdürü başkana düşman etmişlerdir.( müdüre ikramiye verilmedi) Hadi her şeyi boş verelim de birde konuya siyasi bakalım. Ülke belediye ve genel seçimler arifesinde iken, bu uygulamadaki tepkilerle kendilerini o makamlara getiren kişi veya kişilere oy kaybettireceklerdir. Siyasi makamlar bu ikramiyenin 16.000 çalışandan sadece 39 kişiye verilip diğerlerine zırnık bile verilmediğini duysalar ne düşünürlerdi merak ediyorum. THY yönetiminin bu uygulamasından sonra arkalarından binlerce çalışanın neler dediklerini bir duysalar sanırım sokağa çıkamazlar.
Yaptıkları yönetimsel hata bununla kalmıyor;
Teknik A.Ş %100 THY’nin iken, onların Başkanlarına, Genel Müdür Yardımcılarına ve Genel Müdürü’ne bu ikramiye uygulanmamıştır. Teknik A.Ş’nin yöneticileri, kendilerine üvey evlat muamelesi yapılmasına korkularından bir şey diyemezler ama kulağıma gelenler yenir yutulur şeyler değil. Kısaca; Tevfik Fikret sağ olsaydı sanırım o meşhur Han-ı Yağma şiirini bu THY yönetimi için söyler ve kendi sözcükleri eşliğinde derdi ki; “Yiyin efendiler yiyin… Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin
Kısaca; bu ikramiye, şirketteki çalışanlar arasında bozulan aidiyet duygusunu, yönetim kadrolarına kadar ulaştıran bir uygulama olma hasebiyle müthiştir. “Yarım elma, gönül alma” misali, bu ikramiyelerin, tüm çalışanlara azda olsa dağıtılması gerekirdi. Bu şek ilde bu ikramiyeleri alan 39 kişide THY topluluğunun içinde utanmadan dolaşabilirlerdi.