Yine bir 8 Mart’a geldik. Çiçekler, hediyeler, sosyal medyada paylaşılan süslü mesajlar… Oysa sormamız gereken asıl soru şu: Türkiye’de kadınlar gerçekten ne kadar eşit ne kadar özgür?
İstatistiklere bakınca iç karartıcı bir tabloyla karşılaşıyoruz. 2023 yılında en az 315 kadın cinayeti işlendi. 248 kadın şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Bazıları boşanmak istedikleri için, bazıları sadece “hayır” dedikleri için öldürüldü. Katiller mahkemede birkaç cümleyle “iyi hal indirimi” alırken, öldürülen kadınların isimleri birer sayı olarak kaldı.
Peki ya iş hayatı? Türkiye’de kadın istihdamı hâlâ %30 seviyelerinde. Çalışabilen kadınlar, aynı işi yaptıkları erkeklerden daha düşük maaş alıyor. Yönetici pozisyonlarına yükselmeleri zor, çünkü “cam tavan” her yerde. Ama aynı zamanda kadınlardan hem iş yerinde başarılı olmaları hem de evde annelik, bakım, temizlik gibi sorumlulukları eksiksiz yerine getirmeleri bekleniyor. Kreş desteği yok, esnek çalışma şartları yetersiz. Çalışmak istese bile, sistem kadını evde tutmaya programlanmış gibi.
Eğitimde de farklı bir tablo yok. Kız çocukları hâlâ erken yaşta evlendirilme riskiyle karşı karşıya. Bazı aileler, ekonomik zorluklar nedeniyle erkek çocuklarının eğitimine öncelik verirken, kızlarını okula göndermeyi ikinci plana atıyor. Üniversiteyi bitiren kadınlar bile iş hayatına atılmakta zorlanıyor.
Siyasette kadın temsiliyeti hâlâ düşük. Karar mekanizmalarında erkek egemenliği sürerken, kadın haklarıyla ilgili politikalar hep “gündeme alınıyor” ama bir türlü hayata geçirilmiyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının sonuçlarını hep birlikte gördük: Şiddet arttı, ama önlem alınmadı.
Şimdi dönüp bakalım: Bugün kutlama mı yapıyoruz, yoksa kadınların eşitlik ve güvenlik mücadelesini mi hatırlıyoruz?
Havacılıkta Kadın Olmak
Havacılık… Özgürlüğün, ilerlemenin ve teknolojinin sembolü. Ama bu büyüleyici sektör, kadınlar için gerçekten özgürlük sunuyor mu? Ne yazık ki hayır. Gökyüzü sınırsız olsa da havacılıkta kadınların karşılaştığı sınırlar hâlâ çok fazla.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de havacılık sektörü erkek egemen bir yapı üzerine kurulu. Kokpitten bakım hangarına, kulelerden yer hizmetlerine kadar kadınlar her noktada ayrımcılıkla, ön yargılarla ve zorluklarla mücadele etmek zorunda kalıyor.
Kadınlar İçin Zor Bir Pist
Öncelikle pilotluk meselesine bakalım. Türkiye’de kadın pilot oranı %4 civarında. Kokpitte bir kadın gördüğünde şaşıran yolcular, “Kadın pilot mu? Umarım güvenlidir.” diyenler hâlâ var. Oysa kadınlar, aynı eğitimleri alıyor, aynı sınavları geçiyor, aynı uçuş saatlerini tamamlıyor. Ama bir erkek pilotun doğal hakkı olan güven ve saygı, kadın pilotlara kolay kolay verilmiyor.
Bakım ve teknik ekiplerde ise durum daha da zor. Uçak teknisyenleri, mühendisler ve yer hizmetleri çalışanları arasında kadın oranı yok denecek kadar az. “Bu iş ağır, kadın yapamaz.” algısı yüzünden yetenekli kadınlar ya mesleğe hiç adım atamıyor ya da sürekli kendini kanıtlamak zorunda kalıyor.
Kabin memurları açısından da başka bir tablo var. Sektörde kadın kabin memuru oranı oldukça yüksek, ancak burada da farklı bir ayrımcılık söz konusu. Kadın kabin memurlarının dış görünüşleri, kilo ve yaş kriterleri her zaman erkek meslektaşlarından daha fazla sorgulanıyor. İş güvenliği, mobbing ve uzun mesailer kadınlar için daha büyük bir sorun hâline geliyor.
Çözüm Uçuşa Hazır mı?
Peki, çözüm ne? İlk adım, cinsiyet eşitliği konusunda havayolu şirketlerinin daha net politikalar belirlemesi. Kadın pilot sayısını artırmak için burs ve teşvik programları genişletilmeli, teknik departmanlara daha fazla kadın kazandırmak için eğitim süreçleri desteklenmeli.
Ayrıca kadınların iş hayatında daha uzun süre kalabilmeleri için çalışma koşulları iyileştirilmeli. Uzun mesailer, düzensiz vardiyalar ve iş-özel hayat dengesizliği özellikle çocuk sahibi kadınlar için büyük bir sorun. Daha adil çalışma düzenlemeleri, kadın çalışanların sektörde kalmasını kolaylaştıracaktır.
Ve en önemlisi: Zihniyet değişmeli. Kadınların havacılıkta başarılı olamayacağına dair önyargılar kırılmadıkça, en iyi politikalar bile yetersiz kalacaktır. Toplum olarak kadınların her meslekte eşit haklara sahip olduğunu kabul etmek zorundayız.
Sonuç olarak, gökyüzü hepimiz için aynı. Ama kadınlar için havacılık sektörü hâlâ türbülanslı. Gerçek eşitlik sağlanana kadar bu mücadele devam edecek. Ve belki bir gün, kadınlar da sektörde sadece istisna olarak değil, norm olarak görülmeye başlayacak. O zaman gökyüzü gerçekten sınırsız olacak.
Kadınların gerçekten özgür ve eşit olduğu bir toplum için yapılması gereken çok şey var. Ama en başta, bu mücadeleyi sadece kadınların omuzlarına yüklemekten vazgeçmeliyiz. Çünkü kadınların hakları bir “kadın meselesi” değil, bir insanlık meselesidir.
O yüzden 8 Mart’ta çiçek vermek yerine, kadınların sesini gerçekten duyalım. Belki o zaman, bugünü gerçekten kutlayabiliriz.
Hepinize sağlıklı ve mutlu bir hafta diliyorum…