Kabin amirleri Filiz Kılıç ve Mehdi Sevinç, Hava-Sen’e üye oldukları için işten çıkarıldıklarını söylediler. Kılıç, “8 kabin ekibi ve 6 kaptan pilot benimle beraber işten çıkartıldı. 6 kaptandan birinin Hava-Sen Genel Başkanı İskender Çarkçı olmasından da anlaşılacağı gibi bu fesihler sendikal faaliyetimizden dolayı gerçekleşti” dedi.
Türk Hava Yolları (THY) geçtiğimiz Nisan ayında 6 kaptan pilot ve 9 kabin amirini “verimsizlik” gerekçesiyle işten çıkardı.
THY’nin, Hava-İş Sendikası’nda “yönetimi ele geçirdiğini” düşünen işçiler, “İşveren destekli sendika olmaz, iş başa düştü” diyerek kendi yeni bir sendika kurmaya karar verdiler. Öncülüğünü pilot ve kabin memurlarından oluşan uçucuların kurduğu Hava-Sen, kısa sürede yaklaşık 5 bin üyeye ulaştı.
Bu gelişmelerin ardından THY yönetimi, aldığı bir kararla yeni sendikanın aktif çalışanları olan 6 kaptan pilot ve 9 kabin amir ve memurunun savunmalarını isteyip herhangi bir disiplin soruşturması yapmaya gerek duymadan işlerine son verdi. THY’deki işlerinden çıkarılan kabin amirleri Filiz Kılıç ve Mehdi Sevinç, Gazete Duvar’a yaşadıklarını anlattı.
‘ÖDÜLLERİMİZ EVİMİZİN BİR KÖŞESİNDE ÖYLECE DURUYOR’
Kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Türk Hava Yolları’nda sizin de aralarında bulunduğunuz işten çıkarmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Filiz Kılıç: Türk Hava Yolları şirketindeki görevime, Mayıs 1993’te başladım. 2018’in Nisan ayında da 25 yılımı doldurmama 1 ay kala, verimsizlik gerekçesiyle işten çıkarıldım. Her ne kadar ‘verimsizlik’ sebebiyle iş akdim feshedilmiş olsa da esas sebep Şubat ayında kurulan Hava-Sen sendikasında ki aktif faaliyetlerimdi. Bu yapılan, hızlı bir ivme ile üye kabulü devam eden sendikaya karşı bir hareketti. O günlerde belli başlı havacılık haber sitelerinde isimlerimiz tek tek verilerek bu durum yayımlanmıştı.
8 kabin ekibi ve 6 kaptan pilot benimle beraber işten çıkartıldı. 6 kaptandan birinin Hava-Sen Genel Başkanı İskender Çarkçı olmasından da anlaşılacağı gibi bu fesihler sendikal faaliyetimizden dolayı gerçekleşti. Verimsizlik sebep gösterilen arkadaşlarımızın hemen hemen hepsi her sene başarı ödülleri alan örnek gösterilen personellerdir. Şimdi ise ödüllerimiz evimizin bir köşesinde öylece duruyor.
Mehdi Sevinç: 2009 Ocak ayında THY’ye kabin memuru olarak girdim. 11 Nisan 2018’de verimsizlik gerekçe gösterilerek ben ve 9 arkadaşımın iş akitleri feshedildi. 30 Mart’ta bir savunma istediler, çünkü yasal olarak bir savunma istemeliler; “Biz sizi verimsiz bulduk, siz buna karşı ne savunma veriyorsunuz?” diyorlar. Tabi verimsizlik soyut bir kavram olduğu için, ne savunma yazabilirsiniz ki orada… Bizim durumumuz çok farklıydı aslında, sendikal bir olayın içindeydik biz. Ben ilk savunma istenildiğinde arkadaşlarıma dedim ki: “Biz bu kağıda Nazım Hikmet’ten bir şiir de yazsak, birilerinin sevdiği, Göklerden Bir Karar Gelir şiirini de yazsak; bir avukata süper bir savunma da yazdırsak akıbetimiz belli.” Bu bahaneydi çünkü. Mevcut sendikaya karşı Hava-Sen’in kurulması ve bizim orada aktif olarak çalışmamız şirketi rahatsız etti. Nitekim şirketin bu verimsizlik iddiasını destekleyecek hiçbir kanıt sahibi olmadığına dair 2 sayfalık doyurucu bir savunma hazırladık.
Savunmanız yeterli görülmedi mi?
Evet, verimsizlik soyut bir kavramdır ama içini doldurmak kolaydır. Eğer verimsizlik gibi bir durumunuz varsa işinizi aksatmışsınızdır, sık sık sağlık raporu alıyorsunuzdur, yolcuyla ekiple sıkıntılar yaşıyorsunuzdur… Bunlar hep kayıt altına alınır, bir cezalandırma olsa da olmasa da. Bunların hiçbiri olmadığı için havada kaldı tabii şirketin iddiası da. Savunmalarımızı verdikten birkaç gün sonra bir soruşturmaya gerek duymadan verdiğimiz savunmaların kabul edilmediği, iş akitlerimizin bildirimli olarak feshedildiği şeklinde bir yazı yazıldı bize. Elimizdeki kartlar, üniformalar, çantalar, i-padler; şirketin bize zimmetlediği ne varsa teslim edip ayrıldık.
’55 GÜN İÇİNDE KULAKTAN KULAĞA 5 BİN ÜYEYE ULAŞTIK’
Neden mevcut sendika içinde mücadelenizi vermediniz? Neden Hava-Sen?
Filiz Kılıç: Mevcut sendika içinde seçimle bir şey değiştirmek mümkün değildi. İç tüzük buna izin vermiyor. Şirket sendikayı da kullanarak pek çok konuda işçinin kazanılmış haklarını elinden alıyordu. Hava-İş Sendikası tamamen işverenin güdümünde olduğu için şirketle protokol imzalıyor, sonra da bize mail atıyordu. Bir bakıyorduk bir hakkımız daha gitmiş elimizden! Böylece sendika işverenin kolaylaştırıcı kurumu haline geldi. Şirket ve sendika uçuş sürelerimizi arttıran ek protokoller imzaladı. Bizim haklarımız da böyle yıllar içerisinde geriye doğru gitti. Haklarımız geriye doğru giderken sendikadan doğru dürüst bir cevap alamıyorduk.
Mehdi Sevinç: Bizim mevcut Hava-İş Sendikası’yla ilgili yıllardır süregelen bir rahatsızlığımız vardı. Bir şeylerin düzelmesini bekledik ve bu bekleyişimiz yıllar sürdü. Ama şirazesi kaymıştı ve yeni bir sendika elzemdi. Yine de ben sık sık yanlış uygulamaları gördükçe Hava-İş’in merkezine gidiyordum. “Böyle bir uygulama var bunu neden yaptınız” dediğimde “şirket kelime oyunu yaptı bizi kandırdı” gibi pek tatmin edici olmayan cevaplar alıyordum. Bayram oluyor, Türkiye’nin en pahalı tekstil firması hangisi; 15 bin kişiye kaşkol dağıtıyorlar. En kaba hesapla bir tanesini 100 liraya almış olsa, neden böyle bir şey yaptınız diye gidip sorduğumda “E biz üyemize iyilik yapmayalım mı?” diye bir cevap alıyorsun. 3 ay sonra başka bir bayram geliyor, Türkiye’nin en pahalı pastanesi hangisiyse 20 bin kişiye çikolata dağıtılıyor. Kaba bir hesapla bile bu milyonlarca lira para tutuyor. Bugün bir mesul kaptandan aylık 500 lira, kabin amirinden 150 lira, kabin memurundan 100 lira gibi rakamlarda aidat toplanıyor her ay. Türkiye’de başka bir sendika yoktur ki üyesinden her ay apartman aidatı gibi 500 lira alsın. Bu kadar çikolata, kaşkol dağıtacak kadar paran varsa aidatları düşür, çikolatayı da dağıtma!
İşte bu gibi nedenlerden dolayı 55 gün gibi kısa bir süre içinde kulaktan kulağa 5 bin üyeye ulaştık.
5 bin üyeden bahsediyorsunuz. Ancak böyle devasa bir üye sayısına rağmen 9 kabin ekibi ve 6 kaptan işten atıldı. Neden içlerinden siz seçildiniz?
Mehdi Sevinç: Bizden savunma istenmesi ve işten çıkarılma sürecimiz Hava-Sen 1’inci Genel Kurulu’ndan önceydi. Peki, neden biz atıldık? Çünkü daha genel kurul yapılmamış, yönetim belli değildi. Biz, bu atılan 9 memur, amir ve 6 kaptan her yerde, mümkün mertebe; havalimanında, sigara içme odasında, yatıya gittiğimiz otelde, kahvaltıda, akşam yemeğinde örgütlenme yapıyorduk. Neden Hava-Sen’e geçilmesi gerektiğiyle alakalı sürekli konuşuyorduk. Mesela Instagram sayfası açtık Hava-Sen adına. Belirli sloganlar halinde, 1’er dakikalık, farklı birimlerin sorunlarını ilgilendiren videolar çektik. Örneğin kabin memurlarının sorunlarıyla ilgili konuştuk. Bu videolar yayınlandı Hava-Sen’in Instagram sayfasında. Biz her yerde neden Hava-Sen’li olunması gerektiğini anlatıp örgütlenme işini yapıyorduk. En çok konuşan, örgütlenme adına en çok çalışan memurları atarsan, bunun yanında 5 tane de kaptan atarsan, “Bak kaptanı bile atıyor” derler. Ki kısa sürede ulaştığımız üye sayısı şimdi giderek düşüyor.
‘ŞU AN İNANILMAZ BİR KORKU VAR’
Anlattıklarınızdan kısa sürede iyi örgütlendiğiniz anlaşılıyor. Üye sayınızın düşmesinin sebebi işten çıkarmalar mı?
Filiz Kılıç: Evet, üye artışının bıçak gibi kesilmesine sebep olan şey işten çıkarmalardı ama şirket ondan sonra başka şeyler de yaptı. Bir duyuru yayınladı mesela, dedi ki; “Şirket işyeri kabul edilen yerlerde sendika hakkında konuşamazsınız.” Oysa sendikal konuşmalar bütün kurumlarda zaten işyerlerinde yapılır.
Yatıda otelde ölen bir kabin amirimiz için “Orası şirket işyeri değildir, iş kazası sayılmaz” diyen şirket avukatları, sendikal faaliyet söz konusu olduğunda “Yatı oteller şirket işyeridir, orada konuşamazsınız” diye resmi bir duyuru yayınladı. Aba altından falan değil, resmen açıktan sopa sallamaktır bu!
Mehdi Sevinç: Şu an inanılmaz bir korku var. Normalde müdahale etmesi gereken bir durum olmadığı sürece yönetim kurulu başkanı kolay kolay toplantılara gelmez. Hiçbir toplantıya katılmayan yönetim kurulu başkanı İlker Aycı, sendika kurulur kurulmaz toplantılara gelip açıktan sopa sallayarak dedi ki, “Sizin bir tane sendikanız var, diğer sendikalara üye olanlar sonuçlarına katlanır”, insanlar doğal olarak korktular. Sonra 15 kişi de işten atılınca önce üyelikler durdu. Sonra istifalar başladı. Şirket tarafını belli etti ve bu noktaya kadar geldi işler. Önümüzü kesmek için yapabilecekleri her şeyi yaptılar.
‘PİLOTLAR BU SEKTÖRDE ALTIN DEĞERİNDEDİR’
Peki, sizce bundan sonra bu durumu tersine döndürmek mümkün mü? İşverene rağmen THY’deki çalışanların size yönelmesi için çalışmalar yapıyor musunuz?
Filiz Kılıç: Bizim atılmamızdan sonra kanunsuz bir şekilde havalimanındaki ofisimizi kapattılar. Kirasını verdiğimiz yeri kilit değiştirerek elimizden aldılar. Bu yaptıkları yasal olmadığı için hukuksal yollarla ofisimizi geri aldık. Toplu iş sözleşmesinin Hava-İş’le yapılacağı kesinleşti ama biz yine de bütün sıkıntıları dile getirmeye ve var olmaya devam ediyoruz. Şu an her gün 9-10 saat mesai yapıyoruz.
Hava-Sen’le birlikte şirketin ek protokol yapmayı durdurması çok büyük bir kazanımdır işçiler açısından. Ek protokol normal şartlarda sendikanın talebiyle durumu işçi lehine çevirmek için şirketle masaya oturarak yapılan bir şeydir. Ama böyle sarı sendikalar yüzünden burada tam tersini yaşıyoruz. Hava-İş’e başvuruyor şirket, “Bak” diyor, “Dolar pahalandı, yakıtın maliyeti de arttı, personelin giderini biraz düşürelim, bunu oradan karşılayalım.” Ek protokol bunun için yapılıyor. Yani sendika tam tersine, işçinin haklarını kaybetmesi üzerine bu ek protokolleri yaptı bugüne kadar. Bu durumda da şirketin ek protokol yapmayı durdurması çok büyük bir kazanım olmuş oldu işçiler açısından. THY’deki kaptanların yüzde 75’inin hala bizde olması çok önemli. Bu devasa bir rakam. Bizim varlığımız Hava-İş’in temkinli olmasına yol açıyor.
THY çok yakın bir dönemde pilot maaşlarına yüzde 30 oranında bir zam yaptı.
Mehdi Sevinç: Evet, Hava-Sen’in varlığı işveren üzerinde büyük bir baskı. Neden? Kaptan çok etkindir bu sektörde. İşin motoru kaptanlardır. O yüzden onları hoş tutmaya çalışıyor firmalar. Kaptanlara işçi değilmiş de işverenmiş gibi hissettirmeye çalışıyorlar ama kaptanlar işveren olmadıklarının farkında. Türk havacılığındaki kaptanların yüzde 75’i artık Hava-Sen’li. Şöyle ki, mesela yakıt maliyeti en büyük maliyet. Şimdi bir kaptan uçağı yakıt tasarrufuyla uçurabilir, aynı uçuştur ama kaptanlar biraz özen göstererek daha az yakıtla seferi tamamlayabilirler. Mesela Pegasus’ta bir uygulama var, her kaptanın ne kadar yakıt tasarrufuyla uçuş yaptığı hesaplanıp onlara yıllık bir prim ödeniyor bunun üzerinden.
THY’deki kaptanlar isteseler hiç eylem yapıyoruz demeden ‘eylem’ yapabilirler. Bunun için grev yapmaları gerekmez. “Ben örgütlüyüm ve buradayım, benim haklarıma uzanmana karşı çıkıyorum” demeleri yeterlidir. Dolayısıyla uçucular iyi motive olursa yakıt tasarrufuyla şirkete ciddi kazanımlar sağlayabilirler. Kaptanların çoğu da bu süreçte bunun farkına vardılar, dediler ki, “Evet, ben yüksek ücretliyim, ama ben de işçiyim.”
THY bu yüzden pilotlarına yüzde 30’luk bir zam yaptı. Pilotlar bu sektörde altın değerindedir, şirketler onları elinde tutmak zorundadır. Pilotların aldığı o yüzde 30’luk zamda da büyük bir rolü vardır Hava-Sen’li olmalarının.
‘UÇUŞ EMNİYETİNDEN BAHSETMEK İMKANSIZ’
Sivil havacılık çalışanları olarak bir karşılaştırma yaptığınızda çalışma koşullarınız nasıl?
Mehdi Sevinç: Çalışma koşullarımız 5 yıl önce daha iyiydi. Örneğin Los Angeles’a uçuş ortalama 13,5 saat. Oraya indikten sonra ekibin 48 saat dinlenme süresi vardı. Bunu 24 saate düşürdüler. Şimdi havacılıkla ilgisi olmayan birisi 24 saat neyine yetmiyor diyebilir, ama yetmez. 13 saat uçtuktan sonra bütün anatominiz değişir. Jetlagı var, kozmik radyasyonu var… Her tarafınız şişer bir uçuş yaptıktan sonra. İnsan bünyesini çok zorlayan bir şeydir uçuş halinde olmak.
Çalışma koşulları giderek daha kötüye gidiyor. Siz yerde 12-13 saat çok rahat çalışabilirsiniz ama havada bunu yapamazsınız. Çünkü uçak içindeki basınç bambaşka bir şeydir. Şu an bizim soluduğumuz hava gibi değil yani. Sonra bayılan pilotlar, kalp spazmı geçirenler… Bunlar basına yansıtılmaz hiçbir zaman.
Bu koşullarda bir uçuş emniyetinden söz edebilir miyiz sizce?
Mehdi Sevinç: Bütün bunları üst üste koyunca mevcut şartlarda uçuş emniyetinden bahsetmek imkansız hale geliyor. THY yönetiminin yaptığı her “tasarruf”, uçuş güvenliğini olumsuz etkiliyor. Yani dolayısıyla havayolu kullanıcılarının haklarını da ihlal ediyor, buna karşı bir tutum kamu yararınadır. Burada tüketici hakkını koruyan, uçuş emniyetini önceleyen, dolayısıyla ilk olarak THY’nin kazancını ve geleceğini düşünen uçucuların tutumudur. Bunun kavranması lazım. Daha fazla kâr elde etmek için atılan adımların uçuş emniyetini nasıl etkilediğini kontrol eden özerk bir kurum bulunmalıdır. Kamuoyu bu konuda duyarsız ne yazık ki.
Filiz Kılıç: Swiss Air’in şöyle bir olay üzerine çok örnek bir kararı vardır: Kaptanlardan birisi uzun bir uçuşun sonunda ikinci kısa bir sorti yapacakken yorgun olduğunu söyleyerek uçuşu erteletiyor. Tüm uçuş ekibiyle birlikte asgari dinlenmesini bu uçuşun öncesinde yapıyor. Yolcular da bekliyorlar ve şirket çok fazla zarar ediyor. Bir gün sonra tekrar kaldığı yerden sefere devam ediyor. Şirket, bu kaptana Yılın Uçuş Emniyeti Ödülü’nü verdi. “Kaptan olası bir kazadan şirketimizi korumuştur”denildi. Doğrudur, yorgun halde uçsaydı bir kaza yaşanabilirdi.
THY’nin Amsterdam kazası aşırı yorgunluk sonucunda oldu. Bu hızlı büyümenin sonucudur. Kazalar hep böyle olur. THY’de bir kaptan uçuş sırasında bir bebek yolcunun rahatsızlanması ve uçakta bulunan doktorların talebi ile İzlanda’ya gitmek zorunda kalmıştı. Yeteri kadar dinlenmeden tekrar bir uçuş görevi verildiğinde çok yorgun olduğu gerekçesiyle uçuşu ertelediği için ona kimse ödül vermedi. Hatta soruşturma açıldı neden şirketi bu kadar zarara soktun diye. Ekibiyle birlikte işten çıkarıldı. Aslında bu bir havacılık kültürüdür ve aynı zamanda evrenseldir bu kültür. THY’de ve maalesef ülkemizde genel olarak olmayan şey bu. Avrupa ülkesinde olsanız siz kıdemli, çok tecrübeli bir kabin amirini işten çıkardığınız zaman yolcular, o şirkete verdiğiniz zararın hesabını sorar. Tüketici olarak uçuş emniyeti hakkının zedelendiğini düşünürler. Türkiye’de bunun bilincinde olmayan bir yolcu kitlesi var. Bu yüzden THY’ de haliyle çok rahat davranıyor.
‘TEK BAŞIMA DA KALSAM YOLUMDA YÜRÜMEYE DEVAM EDECEĞİM’
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Filiz Kılıç: THY işveren olarak işçinin üye olacağı sendikaya karışmamalı. İşverenin kontrolünde sendikacılık olmaz. Kaldı ki yasalar birden fazla sendikaya üye olma hakkı tanıyor. Bizim anayasal haklarımıza saygı göstermeli.
Mehdi Sevinç: Bizler işten atılanlar olarak işinden gücünden olmayı hak edecek hiçbir şey yapmadık. İşverenin güdümünde bir sendikadan ayrılıp bizleri anlayan içimizden çıkan hak, hukuk ekseninde hareket edeceğine inandığımız Hava-Sen’e geçtik. Hem makam odasına “İşçinin emeğini alnının teri kurumadan vereceksin” diye ayeti kerime yazacaksınız, hem de çalışanların işten çıkarılmalarına sessiz kalacaksınız. Bizler doğru bildiğimiz yolda sayısal anlamda azalarak da olsa doğrunun yanında olmaya devam edeceğiz. Bizim Hava-Sen olarak da kişisel olarak da mega ideallerimiz yok. THY çalışanlarını bu gayya kuyusunda yaşamaya mahkum etmek isteyenlere karsı varlığımızın bile rahatsızlık verici olduğunu düşünüyorum. Tek başıma da kalsam, arkamdan hiç kimse gelmese de yolumda yürümeye devam edeceğim.
Söyleşide geçen iddialarla ilgili olarak Türk Hava Yolları’na e-posta yoluyla aşağıdaki soruları yönelttik. Ancak ilgili kurum sorularımızı cevaplamadı.
● Hava-Sen’de örgütlenme çalışmaları yapan 9 kabin memuru ve 6 kaptanın verimsizlik gerekçe gösterilerek işten atıldıkları doğru mu? Bu kaptan ve kabin memurları bugüne kadar uçuş problemlerine veya iş aksaklıklarına sebep olmuş mudur?
● Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı’nın personel ile yaptığı toplantıda Hava-Sen’e üye olanlar için “Sizin bir tane sendikanız var, o sendikaya üye olanlar sonuçlarına katlanır” şeklinde sözler sarf ederek tarafını belli ettiği ve Hava-Sen’e üye olunmaması doğrultusunda personele gözdağı verdiği iddiaları için ne diyorsunuz?
● İşten atmaların ardından Hava-Sen’in ofisinin kapatıldığı ve sendikanın açtığı dava kazanıldığında ofisin tekrar sendika yönetimine iade edildiği iddiaları doğru mudur? Söylenenler doğruysa, bir sendika ofisinin yasalara aykırı bir şekilde kapatılması sizce uygun bir yaptırım mıdır?
● Yakın dönemde THY’de bir kaptanın yorgun olduğu gerekçesiyle uçuşunu ertelediği için şirketi zarara soktuğu ve bu gerekçeyle ekibiyle birlikte işten çıkarıldığı iddia ediliyor. Bu doğru mudur?
(Nuray Pehlivan/gazeteduvar.com.tr)