5 YILLIK KALKINMA PLANI HAVAYOLU ULAŞTIRMASI KOMİSYON RAPORU
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması Sürecinin Değerlendirilmesi
Bundan önce yapılan Ulaştırma ve Havacılık Şuraları ile tüm kalkınma planları içinde en önemli sorun ve diğer sorunların temel kaynağı olarak ortaya konan SHGM’nün yeniden yapılandırılması ve özerk bir yapıya kavuşturulması henüz gerçekleştirilebilmiş değildir. Sivil havacılık otoritelerinin en temel görevi, havacılık emniyetinin sağlanması için kural koymak, uygulanmasını sağlamak ve denetlemektir. Ancak uzun yıllardır aşılamayan nitelikli personel sıkıntısı ve var olan organizasyon yapısı ile bu işlevini yeterince yerine getirememektedir.
(Sayfa 24) 2.6. İlgili Taraflar ve Rolleri
2.6.1. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM)
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM); sektörün düzenli, verimli ve güvenli işleyebilmesi için ülke içindeki tüm sivil havacılık faaliyetlerinin planlanmasından, koordinasyonundan ve denetiminden sorumludur. Hız ve emniyet faktörlerinin büyük önem taşıdığı sivil havacılık sahasındaki her türlü faaliyeti, ulusal çıkarlar ve uluslararası ilişkilere uygun bir şekilde düzenlemek ve esaslarını belirlemekle yükümlüdür. Bu bağlamda SHGM, Türkiye’de sivil havacılık alanındaki en sorumlu ve yetkili otorite olmak durumundadır. Ancak SHGM’nin bu yetki ve sorumlulukları yerine getirebilecek yapıda olmayıp, mevcut tüm sivil havacılık mevzuatının günün şartlarına göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.43 Diğer yandan AB Parlamentosu’nun kararı ile kurulmuş ve otoriteler üstü bir kuruluş olan EASA’nın işlerlik kazanması ile birlikte, ülkemizde EASA standartlarına uyulmasını sağlamak amacıyla, SHGM’nin aynı zamanda koordinatörlük işlevini de yerine getirebilecek şekilde yapılanması gerekmektedir. Kasım 2005 tarihinde kabul edilen 5431 sayılı SHGM Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun da sektörün hızlı büyümesine ve yeni gelişmelere cevap verebilecek düzeyde değildir.
(Sayfa 27)
2.7.2. Zayıf Yönler
Aşağıda maddeler halinde ele alınan zayıf yönler öncelik sırasına göre verilmiştir.
1. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün Yeniden Yapılandırılması: Dünya’da havayolu ulaştırmasının geliştiği ülkelerde sivil havacılık faaliyetlerini düzenleyen, kural koyan, uygulanmasını denetleyen, idari ve mali açıdan özerk sivil havacılık otoritelerinin bulunduğu görülmektedir. Türkiye’de bu görevi yerine getiren Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün dünyadaki örneklerinin nitelik ve nicelik açısından sahip olduğu özellikleri taşımaması havacılık güvenliğini ve emniyetini tehdit ederek Türk Sivil Havacılığının sağlıklı gelişiminde önemli bir sorun teşkil etmektedir. Her ne kadar 5431 sayılı Kanun ile SHGM’de çalışan personelin nitelik ve nicelik açısından iyileştirilmesi hedeflense de yapılan değişiklikler, ihtiyacı karşılamak ve var olan sorunları çözmek için yeterli değildir.
2. Nitelikli İnsan Kaynağı Açığı ve Çalışma Koşulları İle İlgili Sorunlar: Sektördeki hızlı ve plansız büyüme, var olan nitelikli insan kaynağı açığını daha da arttırmıştır. Sektöre nitelikli personel yetiştiren eğitim kurumları da bu gelişmelere hazırlıksız yakalanmış olup var olan talebi kısa vadede karşılayacak alt yapıya sahip değildirler. Bu nedenle havayolu işletmeleri niteliğe bakmaksızın personel istihdam etmek zorunda kalmış ve personel üzerine aşırı yük ve sorumluluk yüklenmiştir. Bu durum havacılık güvenliğini ve emniyetini olumsuz yönde etkilemektedir.
3. Havaalanı Standartları ve Altyapı Yetersizliği: Türkiye’de 70’e yakın havaalanı bulunmakla birlikte bu havaalanlarının bir kısmı STOL (Short Take Off and Landing) nitelikte olup geniş gövdeli uçaklar ile sefer yapılmasına uygun değildir. Bu da havayolu ulaştırmasının gelişiminde önemli bir engel teşkil etmektedir. Havaalanı-çevre etkileşimi ile ilgili yapılmış herhangi bir yasal düzenleme bulunmamakta olup çevre bilincinin de ülkemizde yeterince gelişmediği görülmektedir.
4. Plansız Yapılanma: Gelişmiş ülkelerde geleceğe dönük yatırımlar ve farklı taşımacılık modlarının gelişim süreçleri uzun vadeli olarak hazırlanan ulaştırma ana planları ile ortaya konmaktadır. Ülkemizde ise ulaşım modlarının gelişim süreçlerini ve birbirleri ile etkileşimlerini ele alan herhangi bir plan mevcut değildir. Bu durum özellikle son yıllarda ortaya çıkan hızlı büyümenin etkinliği konusunda endişe yaratmaktadır. Diğer yandan sektörün sağlıklı büyümesinde önemli bir faktör olan kurumlar arası eşgüdüm ve koordinasyonun olmaması plansızlığın en önemli göstergelerinden birisi olarak göze çarpmaktadır.
5. Mevzuat Eksikliği: Sivil havacılık faaliyetlerini düzenleyen mevzuatın sektörde yaşanan hızlı büyüme ve JAA’ya tam üyelik ile ilgili yükümlülüklere cevap verememesi sonrasında yeni düzenleme çalışmaları başlatılmış, bir kısım mevzuat yürürlüğe girmediği halde uygulamanın taslak mevzuata göre yapılması eski mevzuat ile hukuksal olarak çelişkili bir durum yaratmaktadır. Bu gelişmeler sektörde faaliyet gösteren kuruluşları olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca sektörde çalışan personelin çalışma koşullarını ve haklarını belirleyen hava iş kanununun henüz çıkmaması ve hava hukuku ile ilgili mevzuatın yetersizliği AB ile uyum sürecinde önemli birer sorun olarak ortaya çıkacaktır.
2.7.3. Fırsatlar
1. Türk Havayolu Taşımacılığı Sektöründeki Hızlı Büyüme: Türkiye’de havayolu ulaştırmasının daha gelişim sürecini tamamlamaması ve son yıllarda yaşanan hızlı büyüme, ülkemiz için yeni istihdam kaynakları yaratarak işsizlik oranının düşmesine neden olacak, ekonomik gelişmeye katkı sağlayacak, özellikle Türkiye’nin doğu bölgeleri ile batı bölgeleri arasında kültürel, sosyal ve ekonomik bütünlük sağlanmasında önemli fırsatlar yaratacaktır.
2. Türkiye’nin Bakım ve Eğitim Alanlarında Cazibe Merkezi Haline Gelmesi: Son yıllarda Türkiye havaaracı bakım faaliyetlerinde önemli gelişmeler göstermiştir. JAR-145 yetkisi alınmış ve havayolu işletmeleri kendi bakım merkezlerini kurmaya başlamışlardır. Bu merkezler Türkiye’deki ihtiyacı karşılamaya ve çevre ülkelere bakım hizmeti satmaya başlamıştır. Bakım alanında sağlanan bilgi birikimi ve tecrübe, sektörün Türkiye’de büyümesi ve teknolojik gelişmelere açık genç işgücü potansiyelinin varlığı dikkate alındığında Türkiye’nin havaaracı bakımında önemli bir merkez haline gelebileceği düşünülmektedir. THY’nin Sabiha Gökçen Havalimanı’nda başlattığı HABOM Projesi bunun en önemli göstergesidir. Diğer yandan, 11 Eylül saldırıları sonucunda pilotaj eğitiminde lider ülke konumundaki ABD özellikle Müslüman ülkelerden gelen talebi geri çevirmeye başlamıştır. Türkiye’nin bu talebi karşılaması gelecekte değerlendirilmesi gereken önemli bir fırsat olarak görülmektedir.
3. AB İle Müzakerelere Başlanmış Olması: AB’ye uyum süreci içinde havacılık emniyeti ve güvenliğinin sağlanmasına yönelik tüm AB standartlarının Türkiye’de de uygulanır hale getirilmesi sağlanacaktır. Bu sayede havacılık emniyeti ve güvenliği artırılarak ciddi bir büyüme potansiyeli gösteren Türk Havacılık Sektörünün sağlıklı bir biçimde gelişmesi sağlanabilecektir.
4. Özel Sektör Girişimciliğindeki Artış: Son yıllarda gerek havayolu gerekse havaalanı terminal işletmeciliğinde özel girişimcilerin payı giderek artmaktadır. Geçmişte çok özel uzmanlık alanları olarak görülen bu faaliyetler artık bilinir hale gelmiştir. Hatta Türkiye’de uzmanlaşan özel sektör elde ettiği özellikleri yurt dışında kullanabilir hale gelmiştir. Özel sektör yaratıcılığı ve dinamizminin sektöre girmesi sağlıklı bir büyüme ve rekabet gücü kazanılması açısından önemli bir fırsattır.
5. Türkiye’nin Transit Yolcu Ve Kargo Taşımacılığında Önemli Bir Merkez Haline Gelmesi: Türkiye’nin coğrafi konumu Avrupa ve Orta Doğu ile Asya Bölgeleri arasında bir geçiş noktası yaratmaktadır. Sözü edilen coğrafi konum, son yıllarda sektörde yaşanan olumlu gelişmeler ve Türkiye’nin İkili Havayolu Taşımacılığı anlaşmalarında daha liberal politikalar izlemesi ülkemizin transit yolcu ve kargo taşımacılığında önemli bir merkez haline gelebilmesinde önemli bir fırsat yaratmaktadır.
2.7.4. Tehditler
1. Fırsatları Tehlikeye Düşürecek Ölçüde Otorite Yetersizliği: Sivil havacılık otoriteleri ülkelerin havayolu ulaştırma politikalarının belirlenmesinde ve sağlıklı gelişiminde önemli rol oynarlar. Türkiye’de Sivil Havacılık Otoritesi konumundaki Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü nitelik ve nicelik bakımından sektörün ihtiyaçlarına cevap verecek seviyede değildir. 2920 sayılı Sivil Havacılık Kanununda yapılan değişikler de ilgili kurumu olması gereken hüviyete kavuşturmayacaktır. Bu durum yukarıda belirtilen fırsatların yaratılmasında önemli bir tehdit olarak ortaya çıkmakta ve havayolu ulaştırmasının temel taşı olan havacılık güvenliği ve emniyetini olumsuz yönde etkilemektedir.
2. Hızlı ve Plansız Büyümenin Yaratacağı Olumsuzluklar: Sadece havayolu ulaştırmasının değil, tüm ulaşım modlarının gelişim süreçleri ve birbirleri ile etkileşimlerinin bütünleşik bir plan ve program dahilinde yapılması gerekir. Ancak son iki yılda yaşanan hızlı büyüme havayolu işletmelerinin orta ve uzun vadeli planlar yapmaksızın filolarını büyütmeleri ve insan kaynağı arayışına girmeleri hizmet kalitesinde, nitelikli personelin istihdamında ve en önemlisi uçuş emniyetinde ve havayoluna olan güvende tehdit oluşturmaktadır. Bunun yanında özellikle havayolu işletmeleri ve uçuş okulları için sektöre giriş şartlarının kolaylığı bu tehdidi daha da arttırmaktadır.
3. AB’nin Havayolu Taşımacılığındaki Hızlı Liberalleşme İsteği: Avrupa Birliği, üye ülkeler arasında tek bir hava sahası oluşturarak üye ülkelere ait tüm havayolu işletmelerinin AB sınırları içerisindeki istedikleri her noktaya hiçbir kısıtlama olmaksızın uçabilmesini hedeflemektedir Bu durum alt yapısı serbest rekabete henüz hazır olmayan Türk Sivil Havacılığının gelişimi için önemli bir tehdit oluşturacaktır.
4. AB ile uyum kapsamında yabancı işgücü girişi: AB bünyesinde kurulan JAA ve EASA gibi kurumlar, havacılık personelinin tanımlanan standartlarda lisansa sahip olmak koşulu ile Avrupa Birliği bünyesindeki tam ve aday üye ülkeler dahilinde istedikleri ülkede çalışabilme hakkını vermektedir. Avrupa’da havayolu ulaştırmasının Türkiye’ye göre gelişim sürecini tamamladığı ve bu konuda istihdam açığı olmadığı göz önünde bulundurulduğunda sivil havacılık sektörü gelişmekte olan ve büyük ölçüde istihdam açığı olan ülkemize yurt dışından azımsanmayacak yabancı iş gücü girişi olacağı beklenmektedir. Türkiye’de işsizlik oranının diğer Avrupa ülkelerine göre daha yüksek olduğu dikkate alındığında bu durumun ülkemiz için bir tehdit oluşturacağı ve yeni bir istihdam kaynağı söz konusu olmasına rağmen işsizlik oranının ülkemiz aleyhine olacak şekilde değişmeyeceği düşünülmektedir.
5. Dünyada Yakıt Fiyatlarının Artması ve Türkiye’deki Yakıt Fiyatları Üzerindeki Vergilerin Yüksekliği: Havayolu ulaştırmasının diğer ulaşım modlarına göre tercih edilmesinde en önemli faktör bilet fiyatlarıdır. Bilet fiyatlarının belirlenmesinde ise yakıt maliyetleri önemli bir rol oynamaktadır. Son yıllarda dünya genelinde petrol fiyatlarındaki artış havayolu ulaştırmasını da olumsuz yönde etkilemektedir. Buna ek olarak, Türkiye’de yakıt maliyetlerinin vergiler dolayısı ile diğer ülkelere göre daha yüksek olması bilet fiyatlarının düşmesini engellemektedir. Bu durum havayolu ulaştırmasının gelişiminde önemli bir engel oluşturmakta, Türk tescilli havayolu işletmelerinin rekabet gücünü azaltmaktadır.
6. Bölgesel Riskler: Ülkemizin Ortadoğu ülkeleri ile sınırı bulunmakta, bu ülkelerdeki savaş ortamı ile siyasi coğrafyasındaki belirsizlikler ise, bölgeye çok yakın konuşlanmış olan Türkiye’ye gerçekleşen hava trafiğini olumsuz etkileyebilecek, dolayısıyla turizm ve havayolu ulaştırmasındaki gelişimin önüne önemli bir tehdit olarak çıkabilecektir.
7. Nitelikli insan kaynağı eksikliği: Özellikle son iki yılda yaşanan hızlı büyüme sivil havacılık sektörünü hazırlıksız yakalamıştır. Sektöre nitelikli iş gücü sağlayan eğitim kurumları da alt yapıları yeterli olmadığı için bu büyümeye ayak uyduracak sayıda nitelikli personel yetiştirmekte yetersiz kalmışlardır. Önümüzdeki yedi yıllık dönemde havayolu ulaştırmasında beklenen gelişmeler devam ettiği taktirde nitelikli insan kaynağı eksikliği uçuş emniyeti ve sektörün sağlıklı büyümesi yönünde önemli bir tehdit oluşturacaktır.
(Sayfa 42)
4.3. Temel Amaç ve Politikalara Dönük Öncelikler ve Tedbirler
6 Farklı alanda belirlenen temel amaç ve politikalara dönük öncelikler ve tedbirler aşağıda sıralanmaktadır:
1. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün Otoritesinin Artırılması
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması Sürecinin Değerlendirilmesi
Bundan önce yapılan Ulaştırma ve Havacılık Şuraları ile tüm kalkınma planları içinde en önemli sorun ve diğer sorunların temel kaynağı olarak ortaya konan SHGM’nün yeniden yapılandırılması ve özerk bir yapıya kavuşturulması henüz gerçekleştirilebilmiş değildir. Sivil havacılık otoritelerinin en temel görevi, havacılık emniyetinin sağlanması için kural koymak, uygulanmasını sağlamak ve denetlemektir. Ancak uzun yıllardır aşılamayan nitelikli personel sıkıntısı ve var olan organizasyon yapısı ile bu işlevini yeterince yerine getirememektedir.
(Sayfa 24) 2.6. İlgili Taraflar ve Rolleri
2.6.1. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM)
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM); sektörün düzenli, verimli ve güvenli işleyebilmesi için ülke içindeki tüm sivil havacılık faaliyetlerinin planlanmasından, koordinasyonundan ve denetiminden sorumludur. Hız ve emniyet faktörlerinin büyük önem taşıdığı sivil havacılık sahasındaki her türlü faaliyeti, ulusal çıkarlar ve uluslararası ilişkilere uygun bir şekilde düzenlemek ve esaslarını belirlemekle yükümlüdür. Bu bağlamda SHGM, Türkiye’de sivil havacılık alanındaki en sorumlu ve yetkili otorite olmak durumundadır. Ancak SHGM’nin bu yetki ve sorumlulukları yerine getirebilecek yapıda olmayıp, mevcut tüm sivil havacılık mevzuatının günün şartlarına göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.43 Diğer yandan AB Parlamentosu’nun kararı ile kurulmuş ve otoriteler üstü bir kuruluş olan EASA’nın işlerlik kazanması ile birlikte, ülkemizde EASA standartlarına uyulmasını sağlamak amacıyla, SHGM’nin aynı zamanda koordinatörlük işlevini de yerine getirebilecek şekilde yapılanması gerekmektedir. Kasım 2005 tarihinde kabul edilen 5431 sayılı SHGM Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun da sektörün hızlı büyümesine ve yeni gelişmelere cevap verebilecek düzeyde değildir.
(Sayfa 27)
2.7.2. Zayıf Yönler
Aşağıda maddeler halinde ele alınan zayıf yönler öncelik sırasına göre verilmiştir.
1. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün Yeniden Yapılandırılması: Dünya’da havayolu ulaştırmasının geliştiği ülkelerde sivil havacılık faaliyetlerini düzenleyen, kural koyan, uygulanmasını denetleyen, idari ve mali açıdan özerk sivil havacılık otoritelerinin bulunduğu görülmektedir. Türkiye’de bu görevi yerine getiren Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün dünyadaki örneklerinin nitelik ve nicelik açısından sahip olduğu özellikleri taşımaması havacılık güvenliğini ve emniyetini tehdit ederek Türk Sivil Havacılığının sağlıklı gelişiminde önemli bir sorun teşkil etmektedir. Her ne kadar 5431 sayılı Kanun ile SHGM’de çalışan personelin nitelik ve nicelik açısından iyileştirilmesi hedeflense de yapılan değişiklikler, ihtiyacı karşılamak ve var olan sorunları çözmek için yeterli değildir.
2. Nitelikli İnsan Kaynağı Açığı ve Çalışma Koşulları İle İlgili Sorunlar: Sektördeki hızlı ve plansız büyüme, var olan nitelikli insan kaynağı açığını daha da arttırmıştır. Sektöre nitelikli personel yetiştiren eğitim kurumları da bu gelişmelere hazırlıksız yakalanmış olup var olan talebi kısa vadede karşılayacak alt yapıya sahip değildirler. Bu nedenle havayolu işletmeleri niteliğe bakmaksızın personel istihdam etmek zorunda kalmış ve personel üzerine aşırı yük ve sorumluluk yüklenmiştir. Bu durum havacılık güvenliğini ve emniyetini olumsuz yönde etkilemektedir.
3. Havaalanı Standartları ve Altyapı Yetersizliği: Türkiye’de 70’e yakın havaalanı bulunmakla birlikte bu havaalanlarının bir kısmı STOL (Short Take Off and Landing) nitelikte olup geniş gövdeli uçaklar ile sefer yapılmasına uygun değildir. Bu da havayolu ulaştırmasının gelişiminde önemli bir engel teşkil etmektedir. Havaalanı-çevre etkileşimi ile ilgili yapılmış herhangi bir yasal düzenleme bulunmamakta olup çevre bilincinin de ülkemizde yeterince gelişmediği görülmektedir.
4. Plansız Yapılanma: Gelişmiş ülkelerde geleceğe dönük yatırımlar ve farklı taşımacılık modlarının gelişim süreçleri uzun vadeli olarak hazırlanan ulaştırma ana planları ile ortaya konmaktadır. Ülkemizde ise ulaşım modlarının gelişim süreçlerini ve birbirleri ile etkileşimlerini ele alan herhangi bir plan mevcut değildir. Bu durum özellikle son yıllarda ortaya çıkan hızlı büyümenin etkinliği konusunda endişe yaratmaktadır. Diğer yandan sektörün sağlıklı büyümesinde önemli bir faktör olan kurumlar arası eşgüdüm ve koordinasyonun olmaması plansızlığın en önemli göstergelerinden birisi olarak göze çarpmaktadır.
5. Mevzuat Eksikliği: Sivil havacılık faaliyetlerini düzenleyen mevzuatın sektörde yaşanan hızlı büyüme ve JAA’ya tam üyelik ile ilgili yükümlülüklere cevap verememesi sonrasında yeni düzenleme çalışmaları başlatılmış, bir kısım mevzuat yürürlüğe girmediği halde uygulamanın taslak mevzuata göre yapılması eski mevzuat ile hukuksal olarak çelişkili bir durum yaratmaktadır. Bu gelişmeler sektörde faaliyet gösteren kuruluşları olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca sektörde çalışan personelin çalışma koşullarını ve haklarını belirleyen hava iş kanununun henüz çıkmaması ve hava hukuku ile ilgili mevzuatın yetersizliği AB ile uyum sürecinde önemli birer sorun olarak ortaya çıkacaktır.
2.7.3. Fırsatlar
1. Türk Havayolu Taşımacılığı Sektöründeki Hızlı Büyüme: Türkiye’de havayolu ulaştırmasının daha gelişim sürecini tamamlamaması ve son yıllarda yaşanan hızlı büyüme, ülkemiz için yeni istihdam kaynakları yaratarak işsizlik oranının düşmesine neden olacak, ekonomik gelişmeye katkı sağlayacak, özellikle Türkiye’nin doğu bölgeleri ile batı bölgeleri arasında kültürel, sosyal ve ekonomik bütünlük sağlanmasında önemli fırsatlar yaratacaktır.
2. Türkiye’nin Bakım ve Eğitim Alanlarında Cazibe Merkezi Haline Gelmesi: Son yıllarda Türkiye havaaracı bakım faaliyetlerinde önemli gelişmeler göstermiştir. JAR-145 yetkisi alınmış ve havayolu işletmeleri kendi bakım merkezlerini kurmaya başlamışlardır. Bu merkezler Türkiye’deki ihtiyacı karşılamaya ve çevre ülkelere bakım hizmeti satmaya başlamıştır. Bakım alanında sağlanan bilgi birikimi ve tecrübe, sektörün Türkiye’de büyümesi ve teknolojik gelişmelere açık genç işgücü potansiyelinin varlığı dikkate alındığında Türkiye’nin havaaracı bakımında önemli bir merkez haline gelebileceği düşünülmektedir. THY’nin Sabiha Gökçen Havalimanı’nda başlattığı HABOM Projesi bunun en önemli göstergesidir. Diğer yandan, 11 Eylül saldırıları sonucunda pilotaj eğitiminde lider ülke konumundaki ABD özellikle Müslüman ülkelerden gelen talebi geri çevirmeye başlamıştır. Türkiye’nin bu talebi karşılaması gelecekte değerlendirilmesi gereken önemli bir fırsat olarak görülmektedir.
3. AB İle Müzakerelere Başlanmış Olması: AB’ye uyum süreci içinde havacılık emniyeti ve güvenliğinin sağlanmasına yönelik tüm AB standartlarının Türkiye’de de uygulanır hale getirilmesi sağlanacaktır. Bu sayede havacılık emniyeti ve güvenliği artırılarak ciddi bir büyüme potansiyeli gösteren Türk Havacılık Sektörünün sağlıklı bir biçimde gelişmesi sağlanabilecektir.
4. Özel Sektör Girişimciliğindeki Artış: Son yıllarda gerek havayolu gerekse havaalanı terminal işletmeciliğinde özel girişimcilerin payı giderek artmaktadır. Geçmişte çok özel uzmanlık alanları olarak görülen bu faaliyetler artık bilinir hale gelmiştir. Hatta Türkiye’de uzmanlaşan özel sektör elde ettiği özellikleri yurt dışında kullanabilir hale gelmiştir. Özel sektör yaratıcılığı ve dinamizminin sektöre girmesi sağlıklı bir büyüme ve rekabet gücü kazanılması açısından önemli bir fırsattır.
5. Türkiye’nin Transit Yolcu Ve Kargo Taşımacılığında Önemli Bir Merkez Haline Gelmesi: Türkiye’nin coğrafi konumu Avrupa ve Orta Doğu ile Asya Bölgeleri arasında bir geçiş noktası yaratmaktadır. Sözü edilen coğrafi konum, son yıllarda sektörde yaşanan olumlu gelişmeler ve Türkiye’nin İkili Havayolu Taşımacılığı anlaşmalarında daha liberal politikalar izlemesi ülkemizin transit yolcu ve kargo taşımacılığında önemli bir merkez haline gelebilmesinde önemli bir fırsat yaratmaktadır.
2.7.4. Tehditler
1. Fırsatları Tehlikeye Düşürecek Ölçüde Otorite Yetersizliği: Sivil havacılık otoriteleri ülkelerin havayolu ulaştırma politikalarının belirlenmesinde ve sağlıklı gelişiminde önemli rol oynarlar. Türkiye’de Sivil Havacılık Otoritesi konumundaki Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü nitelik ve nicelik bakımından sektörün ihtiyaçlarına cevap verecek seviyede değildir. 2920 sayılı Sivil Havacılık Kanununda yapılan değişikler de ilgili kurumu olması gereken hüviyete kavuşturmayacaktır. Bu durum yukarıda belirtilen fırsatların yaratılmasında önemli bir tehdit olarak ortaya çıkmakta ve havayolu ulaştırmasının temel taşı olan havacılık güvenliği ve emniyetini olumsuz yönde etkilemektedir.
2. Hızlı ve Plansız Büyümenin Yaratacağı Olumsuzluklar: Sadece havayolu ulaştırmasının değil, tüm ulaşım modlarının gelişim süreçleri ve birbirleri ile etkileşimlerinin bütünleşik bir plan ve program dahilinde yapılması gerekir. Ancak son iki yılda yaşanan hızlı büyüme havayolu işletmelerinin orta ve uzun vadeli planlar yapmaksızın filolarını büyütmeleri ve insan kaynağı arayışına girmeleri hizmet kalitesinde, nitelikli personelin istihdamında ve en önemlisi uçuş emniyetinde ve havayoluna olan güvende tehdit oluşturmaktadır. Bunun yanında özellikle havayolu işletmeleri ve uçuş okulları için sektöre giriş şartlarının kolaylığı bu tehdidi daha da arttırmaktadır.
3. AB’nin Havayolu Taşımacılığındaki Hızlı Liberalleşme İsteği: Avrupa Birliği, üye ülkeler arasında tek bir hava sahası oluşturarak üye ülkelere ait tüm havayolu işletmelerinin AB sınırları içerisindeki istedikleri her noktaya hiçbir kısıtlama olmaksızın uçabilmesini hedeflemektedir Bu durum alt yapısı serbest rekabete henüz hazır olmayan Türk Sivil Havacılığının gelişimi için önemli bir tehdit oluşturacaktır.
4. AB ile uyum kapsamında yabancı işgücü girişi: AB bünyesinde kurulan JAA ve EASA gibi kurumlar, havacılık personelinin tanımlanan standartlarda lisansa sahip olmak koşulu ile Avrupa Birliği bünyesindeki tam ve aday üye ülkeler dahilinde istedikleri ülkede çalışabilme hakkını vermektedir. Avrupa’da havayolu ulaştırmasının Türkiye’ye göre gelişim sürecini tamamladığı ve bu konuda istihdam açığı olmadığı göz önünde bulundurulduğunda sivil havacılık sektörü gelişmekte olan ve büyük ölçüde istihdam açığı olan ülkemize yurt dışından azımsanmayacak yabancı iş gücü girişi olacağı beklenmektedir. Türkiye’de işsizlik oranının diğer Avrupa ülkelerine göre daha yüksek olduğu dikkate alındığında bu durumun ülkemiz için bir tehdit oluşturacağı ve yeni bir istihdam kaynağı söz konusu olmasına rağmen işsizlik oranının ülkemiz aleyhine olacak şekilde değişmeyeceği düşünülmektedir.
5. Dünyada Yakıt Fiyatlarının Artması ve Türkiye’deki Yakıt Fiyatları Üzerindeki Vergilerin Yüksekliği: Havayolu ulaştırmasının diğer ulaşım modlarına göre tercih edilmesinde en önemli faktör bilet fiyatlarıdır. Bilet fiyatlarının belirlenmesinde ise yakıt maliyetleri önemli bir rol oynamaktadır. Son yıllarda dünya genelinde petrol fiyatlarındaki artış havayolu ulaştırmasını da olumsuz yönde etkilemektedir. Buna ek olarak, Türkiye’de yakıt maliyetlerinin vergiler dolayısı ile diğer ülkelere göre daha yüksek olması bilet fiyatlarının düşmesini engellemektedir. Bu durum havayolu ulaştırmasının gelişiminde önemli bir engel oluşturmakta, Türk tescilli havayolu işletmelerinin rekabet gücünü azaltmaktadır.
6. Bölgesel Riskler: Ülkemizin Ortadoğu ülkeleri ile sınırı bulunmakta, bu ülkelerdeki savaş ortamı ile siyasi coğrafyasındaki belirsizlikler ise, bölgeye çok yakın konuşlanmış olan Türkiye’ye gerçekleşen hava trafiğini olumsuz etkileyebilecek, dolayısıyla turizm ve havayolu ulaştırmasındaki gelişimin önüne önemli bir tehdit olarak çıkabilecektir.
7. Nitelikli insan kaynağı eksikliği: Özellikle son iki yılda yaşanan hızlı büyüme sivil havacılık sektörünü hazırlıksız yakalamıştır. Sektöre nitelikli iş gücü sağlayan eğitim kurumları da alt yapıları yeterli olmadığı için bu büyümeye ayak uyduracak sayıda nitelikli personel yetiştirmekte yetersiz kalmışlardır. Önümüzdeki yedi yıllık dönemde havayolu ulaştırmasında beklenen gelişmeler devam ettiği taktirde nitelikli insan kaynağı eksikliği uçuş emniyeti ve sektörün sağlıklı büyümesi yönünde önemli bir tehdit oluşturacaktır.
(Sayfa 42)
4.3. Temel Amaç ve Politikalara Dönük Öncelikler ve Tedbirler
6 Farklı alanda belirlenen temel amaç ve politikalara dönük öncelikler ve tedbirler aşağıda sıralanmaktadır:
1. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün Otoritesinin Artırılması
- SHGM’ye idari ve mali özerklik kazandırılmalıdır.
- SHGM’nin kendi bütçesi ve gelir kaynakları olmalıdır.
- SHGM’de sektörün değişik kuruluşlarının temsil edildiği bir Yönetim Kurulu oluşturulmalıdır.
- Nitelikli personel çalıştırılabilmesi için yeni ücret politikaları belirlenmelidir.
- Nitelikli personel istihdamı amacıyla standart iş tanımları geliştirilmelidir.
- Sektördeki kurum ve kuruluşlarla görüş birliği sağlamak amacıyla sürekliliği olan bir kurul oluşturulmalıdır.
- Uluslararası kurallara uygun olarak milli mevzuatın yeniden düzenlemesi gerekmektedir.
- Üniversiteler ile hem insan kaynağı planlaması hem de araştırma geliştirme konusunda işbirliği yapılmalıdır.
2. İnsan Kaynakları
- Ülkemizdeki eğitim kurumlarının eğitim standartlarının uluslararası normlara göre belirlenmesi, uygulanması ve sivil havacılık otoritesince denetlenmesi gerekmektedir.
- Sivil havacılık otoritesi tarafından insan kaynağı ihtiyacı belirlenmeli ve eğitim kurumlarına bildirilmelidir.
- Eğitim kurumlarının, kamu ve özel havayolu işletmelerinin destek ve işbirliği ile alt yapısının geliştirilerek öğrenci kapasitesinin arttırılması gerekmektedir.
- Eğitim kurumlarının mevcut kapasitesi kurumsal düzenlemelerle etkin ve verimli bir şekilde kullanılmalıdır.
- Uluslararası standartlarda eğitim almış ve lisanslandırılmış personelin KPSS gibi sınavlardan muaf tutularak uzmanlık alanlarında çalıştırılması sağlanmalıdır.
- Ülke savunmasında çok önemli rol oynayan Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapan uçucu personelin sivil sektöre geçişini önlemek amacı ile mali ve sosyal hakları iyileştirilmelidir.
- Sivil havacılık güvenliği konusunda uluslar arası ve milli mevzuata göre eğitim almış Emniyet Teşkilatı personelinin branşlaştırılarak uzmanlık alanlarında çalıştırılması sağlanmalıdır.
(Sayfa 46)
5. UYGULAMA STRATEJİLERİ
5.1. Mevzuat Düzenlemeleri
Türkiye’de Türk Sivil Havacılık Sektörünün sorunlarının tartışıldığı şura ve diğer toplantılarda SHGM’nin yeniden yapılandırılması gerektiğine değinilmiştir. SHGM’nin son derece önemli olan işlevlerini yeterince etkin bir biçimde yerine getirememesi Türk Sivil Havacılık Sektörünün en önemli sorunu olarak görülmektedir. Sektörle ilgili olarak tespit edilen sorunların hemen hepsi SHGM’nin sözü edilen sorunları ile ilişkili olarak ortaya çıkmaktadır. SHGM’nin mevcut sorunlarını çözecek bir biçimde yeniden yapılandırılması bu sorunları ortadan kaldıracaktır. Diğer yandan tespit edilen güçlü yanların önemli fırsatlara dönüşmesi de SHGM’nin yeniden yapılandırılmasına bağlıdır. Sorunları çözülmüş, etkin ve güçlü bir otorite ortaya çıkan fırsatlardan yararlanılmasını sağlayacaktır. Bu kapsamda mevzuata ilişkin yapılması gerekenler; 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığı Kuruluş, Teşkilat ve Görevleri hakkındaki Kanun ile ve 2920 sayılı Sivil Havacılık Kanununda gerekli değişikliklerin yapılmasıdır. Bu değişikliklerin yapılmasında Türk Sivil Havacılık Sisteminin tüm unsurlarının aktif katılımı sağlanmalıdır. SHGM’nin yeninden yapılandırılması ile ilgili olarak yeni çıkarılan “5431 Sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun”un sözü edilen sorunları çözmede başarılı olamayacağı düşünülmektedir. Ayrıca 2920 Sayılı Sivil Havacılık Kanunun çıkarılmasından bu yana 26 yıl geçmiş ve sektörde tüm dünya ölçeğinde önemli gelişmeler ve değişimler yaşanmıştır. Bu Kanunun günün gereklerine göre yenilenmesinde büyük fayda görülmektedir.
İnsan kaynakları ile ilgili olarak tespit edilen temel amaçlara ulaşılabilmesi için mevzuat düzenlemelerine ilişkin olarak uygulanması gereken stratejilerin başında ise 657 Sayılı Kanunda gerekli değişikliklerin yapılması gelmektedir. Kamu kurumları istihdam edecekleri personeli temel olarak Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) ile belirlemektedir. Bu sınav katılımcıların Kamu kuruluşlarına yerleştirilmesinde büyük bir rol oynamaktadır. Bununla birlikte, yüksek öğretim ve diğer eğitim kurumlarında çeşitli sivil havacılık faaliyet alanlarına özgü olarak yetiştirilen personelin bu sınavda yeterli notları alamamaları söz konusudur. Çünkü katılımcılar sınav öncesinde tercihler yapmakta ve ilgili Kamu kuruluşu için gerekli olan not arz-talep dengesine göre belirlenmektedir. Bu durumda sivil havacılık alanında çeşitli mesleklere yönelik olarak eğitilmiş nitelikli insan kaynağı olması gereken yerde kullanılamamaktadır. Diğer yandan, KPSS sivil havacılık sektöründe istihdam edilen pilot, hava trafik kontrolörü, meteoroloji uzmanı gibi lisanslı personelin özel yetenek ve eğitim gerektiren bazı sivil havacılık faaliyet alanlarında etkin insan kaynağı seçimini güçleştirmektedir. Özellikle pilotaj ve hava trafik kontrolörlüğü gibi alanlarda öğrenci seçimi ve personel istihdamı için son derece özel yetenek sınavları uygulanması zorunluluğuna rağmen mevcut sistem buna yeterince izin vermemektedir.
Diğer yandan 926 sayılı TSK Kanununda uçucu ve bakım personelinin mali ve sosyal haklarını iyileştirecek, sivil sektöre geçişlerini önleyecek şekilde insan kaynakları ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Türkiye’nin AB’ye katılımı ile ilgili süreç resmen başlamış bulunmaktadır. Bu kapsamda 20 Ekim 2005’de bu sürecin ilk aşaması olan tarama süreci başlatılmıştır. Hava taşımacılığı ile ilgili yüklenilmesi gereken müktesebat da diğer AB müktesebatı içinde en önemlileri arasında görülmektedir. Çünkü hava taşımacılığı uluslararası özellikler göstermekte, bir ülkede yaşanan havacılık emniyeti ya da güvenliği sorunları başka bir ülkeyi etkileyebilmektedir. Bu süreç içinde sivil havacılık sistemi ile ilgili olan tüm mevzuatın AB mevzuatı ile uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. Özellikle havacılık emniyetini ve güvenliğini artırmaya yönelik olan düzenlemelerin bir an önce uyumlu hale getirilmesinde Türk Sivil Havacılık Sistemi açısından büyük fayda görülmektedir.
Sektör çalışanlarının yıllardır üzerinde durdukları diğer bir düzenleme ihtiyacı ise Hava-İş Kanununun çıkarılması ile ilgilidir. Sektörde bu konuda büyük bir açık bulunmaktadır. Bu kanunun çıkarılması hem sektör çalışanları için fayda sağlayacak hem de havacılık emniyetinin artırılmasına katkı sağlayacaktır.
5.1. Mevzuat Düzenlemeleri
Türkiye’de Türk Sivil Havacılık Sektörünün sorunlarının tartışıldığı şura ve diğer toplantılarda SHGM’nin yeniden yapılandırılması gerektiğine değinilmiştir. SHGM’nin son derece önemli olan işlevlerini yeterince etkin bir biçimde yerine getirememesi Türk Sivil Havacılık Sektörünün en önemli sorunu olarak görülmektedir. Sektörle ilgili olarak tespit edilen sorunların hemen hepsi SHGM’nin sözü edilen sorunları ile ilişkili olarak ortaya çıkmaktadır. SHGM’nin mevcut sorunlarını çözecek bir biçimde yeniden yapılandırılması bu sorunları ortadan kaldıracaktır. Diğer yandan tespit edilen güçlü yanların önemli fırsatlara dönüşmesi de SHGM’nin yeniden yapılandırılmasına bağlıdır. Sorunları çözülmüş, etkin ve güçlü bir otorite ortaya çıkan fırsatlardan yararlanılmasını sağlayacaktır. Bu kapsamda mevzuata ilişkin yapılması gerekenler; 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığı Kuruluş, Teşkilat ve Görevleri hakkındaki Kanun ile ve 2920 sayılı Sivil Havacılık Kanununda gerekli değişikliklerin yapılmasıdır. Bu değişikliklerin yapılmasında Türk Sivil Havacılık Sisteminin tüm unsurlarının aktif katılımı sağlanmalıdır. SHGM’nin yeninden yapılandırılması ile ilgili olarak yeni çıkarılan “5431 Sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun”un sözü edilen sorunları çözmede başarılı olamayacağı düşünülmektedir. Ayrıca 2920 Sayılı Sivil Havacılık Kanunun çıkarılmasından bu yana 26 yıl geçmiş ve sektörde tüm dünya ölçeğinde önemli gelişmeler ve değişimler yaşanmıştır. Bu Kanunun günün gereklerine göre yenilenmesinde büyük fayda görülmektedir.
İnsan kaynakları ile ilgili olarak tespit edilen temel amaçlara ulaşılabilmesi için mevzuat düzenlemelerine ilişkin olarak uygulanması gereken stratejilerin başında ise 657 Sayılı Kanunda gerekli değişikliklerin yapılması gelmektedir. Kamu kurumları istihdam edecekleri personeli temel olarak Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) ile belirlemektedir. Bu sınav katılımcıların Kamu kuruluşlarına yerleştirilmesinde büyük bir rol oynamaktadır. Bununla birlikte, yüksek öğretim ve diğer eğitim kurumlarında çeşitli sivil havacılık faaliyet alanlarına özgü olarak yetiştirilen personelin bu sınavda yeterli notları alamamaları söz konusudur. Çünkü katılımcılar sınav öncesinde tercihler yapmakta ve ilgili Kamu kuruluşu için gerekli olan not arz-talep dengesine göre belirlenmektedir. Bu durumda sivil havacılık alanında çeşitli mesleklere yönelik olarak eğitilmiş nitelikli insan kaynağı olması gereken yerde kullanılamamaktadır. Diğer yandan, KPSS sivil havacılık sektöründe istihdam edilen pilot, hava trafik kontrolörü, meteoroloji uzmanı gibi lisanslı personelin özel yetenek ve eğitim gerektiren bazı sivil havacılık faaliyet alanlarında etkin insan kaynağı seçimini güçleştirmektedir. Özellikle pilotaj ve hava trafik kontrolörlüğü gibi alanlarda öğrenci seçimi ve personel istihdamı için son derece özel yetenek sınavları uygulanması zorunluluğuna rağmen mevcut sistem buna yeterince izin vermemektedir.
Diğer yandan 926 sayılı TSK Kanununda uçucu ve bakım personelinin mali ve sosyal haklarını iyileştirecek, sivil sektöre geçişlerini önleyecek şekilde insan kaynakları ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Türkiye’nin AB’ye katılımı ile ilgili süreç resmen başlamış bulunmaktadır. Bu kapsamda 20 Ekim 2005’de bu sürecin ilk aşaması olan tarama süreci başlatılmıştır. Hava taşımacılığı ile ilgili yüklenilmesi gereken müktesebat da diğer AB müktesebatı içinde en önemlileri arasında görülmektedir. Çünkü hava taşımacılığı uluslararası özellikler göstermekte, bir ülkede yaşanan havacılık emniyeti ya da güvenliği sorunları başka bir ülkeyi etkileyebilmektedir. Bu süreç içinde sivil havacılık sistemi ile ilgili olan tüm mevzuatın AB mevzuatı ile uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. Özellikle havacılık emniyetini ve güvenliğini artırmaya yönelik olan düzenlemelerin bir an önce uyumlu hale getirilmesinde Türk Sivil Havacılık Sistemi açısından büyük fayda görülmektedir.
Sektör çalışanlarının yıllardır üzerinde durdukları diğer bir düzenleme ihtiyacı ise Hava-İş Kanununun çıkarılması ile ilgilidir. Sektörde bu konuda büyük bir açık bulunmaktadır. Bu kanunun çıkarılması hem sektör çalışanları için fayda sağlayacak hem de havacılık emniyetinin artırılmasına katkı sağlayacaktır.
(Sayfa 49)
5.2. Kurumsal Düzenlemeler
Vizyona dönük uygulama stratejilerinden kurumsal düzenlemelerle ilgili olanlar aşağıda verilmektedir:
• SHGM’nin Yeniden Yapılandırılması: Havayolu ulaştırmasındaki hızlı büyümeye paralel olarak sektörün ihtiyaçlarına cevap verebilmesi, varolan sorunları çözebilmesi için Ulaştırma Bakanlığına bağlı SHGM’nin mali ve idari açıdan özerk bir Kurum niteliğine kavuşturulması gerekmektedir. SHGM’nin belirtilen hüviyete kavuşuncaya kadar özellikle sektörün en büyük problemi olan insan kaynağının nitelik ve nicelik bakımından yetersizliğine çözüm üretmek, eğitim standartlarını uluslararası normlara göre belirlemek, uygulamak ve denetlemek amacı ile aynı kurum bünyesinde eğitim kuruluşlarının koordinasyon ve denetiminden sorumlu yeni bir bölümün kurulması ve yine aynı amaç ile SHGM bünyesindeki Hava Etüt Plan Daire Başkanlığının bu konuda daha etkin bir konuma getirilmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir.
Vizyona dönük uygulama stratejilerinden kurumsal düzenlemelerle ilgili olanlar aşağıda verilmektedir:
• SHGM’nin Yeniden Yapılandırılması: Havayolu ulaştırmasındaki hızlı büyümeye paralel olarak sektörün ihtiyaçlarına cevap verebilmesi, varolan sorunları çözebilmesi için Ulaştırma Bakanlığına bağlı SHGM’nin mali ve idari açıdan özerk bir Kurum niteliğine kavuşturulması gerekmektedir. SHGM’nin belirtilen hüviyete kavuşuncaya kadar özellikle sektörün en büyük problemi olan insan kaynağının nitelik ve nicelik bakımından yetersizliğine çözüm üretmek, eğitim standartlarını uluslararası normlara göre belirlemek, uygulamak ve denetlemek amacı ile aynı kurum bünyesinde eğitim kuruluşlarının koordinasyon ve denetiminden sorumlu yeni bir bölümün kurulması ve yine aynı amaç ile SHGM bünyesindeki Hava Etüt Plan Daire Başkanlığının bu konuda daha etkin bir konuma getirilmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir.
(Sayfa 51)
5.3.2. SHGM’ye Mali Kaynak Sağlanması
Genel Müdürlük kapsamında verilen tüm hizmetlerden elde edilen gelirler, Ulaştırma Bakanlığı bünyesindeki Döner Sermaye gelirlerine kaydedilmekte ve Maliye Bakanlığına aktarılmaktadır. Genel Müdürlüğün verdiği bu hizmetten doğrudan herhangi bir gelir kazanımı söz konusu değildir. Ancak dünyadaki örneklerde sivil havacılık otoritelerinin kendi gelir kaynaklarını kendilerinin yarattıkları ve yönlendirdikleri görülmektedir. Bu nedenle mali ve idari özerkliğe sahip olması gereken SHGM’nin aşağıda verilen gelir kalemleri doğrultusunda kendi bütçesini oluşturması önerilmektedir. Genel Müdürlükte çalışan personelin çalışma şartları iyileştirilerek daha nitelikli personelin istihdam edilmesi sağlanacaktır.
• Verilecek ruhsatlar, sertifikalar, tescil belge ve işlemleri, her türlü izin ve diğer yetki belgeleri ile bu belgelerin yenilenmesinden elde edilecek gelirler;
• Yeterlik belgesi alacak sivil havacılık personelinin sınavları ile sivil havacılık faaliyeti gösteren yetki verilmiş tüm kurum ve kuruluşların denetlemelerinden elde edilecek gelirler;
• Otorite tarafından düzenlenecek her türlü eğitim ve seminerlerden elde edilecek gelirler;
• Ceza gelirleri.
Genel Müdürlük kapsamında verilen tüm hizmetlerden elde edilen gelirler, Ulaştırma Bakanlığı bünyesindeki Döner Sermaye gelirlerine kaydedilmekte ve Maliye Bakanlığına aktarılmaktadır. Genel Müdürlüğün verdiği bu hizmetten doğrudan herhangi bir gelir kazanımı söz konusu değildir. Ancak dünyadaki örneklerde sivil havacılık otoritelerinin kendi gelir kaynaklarını kendilerinin yarattıkları ve yönlendirdikleri görülmektedir. Bu nedenle mali ve idari özerkliğe sahip olması gereken SHGM’nin aşağıda verilen gelir kalemleri doğrultusunda kendi bütçesini oluşturması önerilmektedir. Genel Müdürlükte çalışan personelin çalışma şartları iyileştirilerek daha nitelikli personelin istihdam edilmesi sağlanacaktır.
• Verilecek ruhsatlar, sertifikalar, tescil belge ve işlemleri, her türlü izin ve diğer yetki belgeleri ile bu belgelerin yenilenmesinden elde edilecek gelirler;
• Yeterlik belgesi alacak sivil havacılık personelinin sınavları ile sivil havacılık faaliyeti gösteren yetki verilmiş tüm kurum ve kuruluşların denetlemelerinden elde edilecek gelirler;
• Otorite tarafından düzenlenecek her türlü eğitim ve seminerlerden elde edilecek gelirler;
• Ceza gelirleri.