Geçen haftanın en önemli konusu, şüphesiz Güney Koreli şirket ASIANA’nın Boeing 777 sinin kırım geçirmesi oldu. Bu kırım ile kişisel bloğumda;kaptanlarımızın görüşlerinin yanı sıra, NTSB’nin, ASIANA kazası ile görevlendirdiği ekibin başkanı ve sözcüsü, Mrs Hersman’ın, kaza konusundaki görüşlerine ve kazanın oluşum animasyonuna ve SKY havayolları çalışanlarının serzenişine yer verdim. Merak edenler şahsıma ait bloğumdan izleyebilir.
NTSB’ nin bu kazanın her seyrinde, her bulgu bulunduğunda, anında kamuoyuyla paylaşması ve medya mensuplarının sorularına anında yanıt vermesini, büyük bir hayranlıkla videolardan izlerken, bizim neden bu kadar kapsamlı, bilgili ve objektif bir kuruluşumuz yok diye hayıflandım.
NTSB nin yapılanmasına kısaca bir bakalım;
NTSB (National Transportation Safety Board); Ulusal Taşımacılık Emniyet Kurumu ve Amerika’da bulunmakta. Bu kurum ilk olarak; havacılık kaza ve kırımlarına yönelik kurulmuş olsa da, daha sonra bünyesine, Hava-Deniz-Karayolları-Demiryolları ve hatta boru hatlarına kadar etkinlik alanları alınmıştır. 400’ün üstünde uzman barındıran bu örgüt, Başkan’a bağlı olarak çalışmaktadır.
Biraz da bu kuruluşun nasıl çalıştığına bakalım;
Bu kurul, taşımacılık alanındaki tüm kazaları araştırır, bulgularını yayınlar ve bu tür kazaların bir daha olmaması için, önerilerde bulunmasının yanı sıra, raporunu, kendi başkanlığı tarafından doğrudan devletin en üst makamı olan Başkan’a iletir.
Kendi bünyesinde yüzlerce uzman bulunduran NTSB, gerekli gördüğü kurum, kuruluş ve uzman kişilerden de yararlanır, onların tüm araç-gereçlerini (devlete ait tüm uçak ve helikopterler dâhil) kullanır. Uzmanlar; kazanın hava-kara-denizde olmasına göre, farklı dallarda çok özel eğitimli kişilerden oluşur. Bu kişileri; doğrudan Başkan atar, senatonun onayına sunar. Kısaca, bu kurul, devletin en üst makamına karşı sorumlu olarak çalışmaktadır.
Bir ara bu kurumun benzeri, yani, yerli NTSB, ülkemizde de kurulmaya çalışılmış, hatta 2005 yılında DPT(Devlet Planlama Teşkilatı) raporunda da yer almıştır. Ancak, gelinen noktada, bizim kaza kırım komisyonumuz, yazık ki hala bakana bağlı olarak çalışıyor. Bir kaza durumunda, bakan, kaza kırım komisyonu üyelerini seçiyor ve onları görevlendirip, sonuç raporu bakanlıkça incelenmeden kamuoyuyla paylaşılmıyor.
Olası bir kaza-kırım araştırması gerektirecek bir kazada, sorumlu SHGM-DHMİ ise, bu şüphesiz bakana kadar uzayacaktır. Bu nedenle, bizim ülkemizde kaza-kırım komisyonları için; rahatlıkla yok diyebiliriz. (Isparta kazasını hatırlayın)
Kaza dedim de aklıma bir anım geldi. Sırası gelmişken, sizinle paylaşayım.
Bildiğiniz gibi; çok yakın bir tarihte Amsterdam’a THY’nin Boeing 737’si düştü. Bu kaza olduğunda, ben Airport TV’nin yönetim kurulu başkanlığı görevimin yanı sıra, Kara Kutu programını sunuyordum. Bu kaza haberi ülkemizde yayınlanır yayınlanmaz, telefonlarım çalmaya başladı. Neredeyse tüm ulusal kanallarımız, bu olay hakkında bilgi istiyordu. Türkiye’de bu tür konularda konuşabilecek bir çok deneyimli ve bilgili arkadaşımın olduğunu yakinen bilmekle beraber, konuşacak kişi bulmak yine de zor(!)
Neyse, konuyu fazla uzatmadan sadede geleyim. Türkiye’de bu kaza sonrasında ilk yayına geçen Airport TV oldu. Gelen her bilgiyi, anında değerlendirip izleyicilerimize yorumluyorduk.
NTV de o zamanlar “Canlı Gaste” programını sunan Can Dündar, beni aradı: ”Siz bize gelemiyorsanız, biz sizin TV’ ye canlı yayın aracı yollayarak, görüşünüzü alabilir miyiz?” dedi. Ben de görüşmeyi kabul ettim. NTV Canlı Gaste programının yayınlanmasına saatler varken, devamlı alt yazı geçerek, benim Amsterdam kazası ile ilgili görüş vereceğimi iletip durdu.
O dönemin en etkili haber kanalı NTV’nin bu anonsları, tabii ki Ulaştırma Bakanlığını ve SHGM Genel Müdürlüğünü de harekete geçirdi. Çünkü ben Airport TV ekranlarında uçağın stall sonucu düştüğünü iddia ederken, SHGM ve tabii ki Ulaştırma Bakanlığı, kazayı Amsterdam kuleye yüklemeye çalışıyordu.
Bu nedenle, bana SHGM’nin o zamanki genel müdürü, Ali Arıduru’nun aradığı mesajı iletildi. Tabii ki telefonu açtım ve Ali Arıduru;, SHGM olarak, bu kaza ile ilgili Amsterdam kuleyi suçladıklarını, benim de o tarz bir konuşma yapmamı istiyordu.
Hatta bu isteğini daha da ileri götürdü ve konuyu ülke çıkarlarına, yani “vatan-millet-sakarya” moduna kadar soktu.
Ali Arıduru’ya; bu konuda SHGM ile aynı düşünmediğimi ve Airport TV’deki, daha önce yaptığım açıklamaları aynen yineleyeceğimi yani kuleyi suçlamayacağımı söyledim. Tabii ki Ali Arıduru’nun yapacak bir şeyi yoktu.
Sonuçta ben; ne Ali Arıduru’ya, nede bakana bağlı biri değildim ve bu konu hiçbir zaman vatan-millet konusu olamazdı. (NTSB’nin kendi ülkesinin imalatı olan Boeing’in yüzlerce uçağını yere indirdiğini unutmayalım)
Bu telefon görüşmesinden sonra, NTV’de konuştum ve uçağın stall ‘e girerek düştüğünü söyledim. (TIKLAYIN)
Aynı günlerde, TALPA da medyaya verdiği yazılı ve görsel demeçlerde; wake turbulance yani, uçağın kanatlarının üstü ve altı arasındaki basınç farkı nedeniyle uçağın arkasında oluşan girdaptan (wingtip vortices)kaynaklandığı hakkında açıklamalar yaptı. Kısaca, Amsterdam kulenin THY uçağının önündeki büyük gövdeli bir uçağın, türbülansına girerek düşmüş olabileceğini söyledi.
Yani, Amsterdam kuleyi suçladı. Sanırım SHGM Genel Müdürünün isteği de buydu.
Sonuç olarak, hepimiz Amsterdam’da düşen THY uçağının stall’e uğrayarak düştüğünü artık kesin olarak biliyoruz.
Bunları şimdi neden anımsatma gereği duydum? Ülkemizde bir kaza veya kırım oluştuğunda, bakanlıkça görev verilmiş bir kaza-kırım ekibinin, ne kadar objektif karar verip veremeyeceğini sizlerin görmenizi ve takdir etmenizi amaçladım. Bir medya temsilcisine, “şunu de, bunu de” diyen bir otorite, onlara neler demez ki?
İşte NTSB’ye hayranlığım bundan ötürüdür. Kendi ülkesinin en büyük firması Boeing’ i bile uçuş emniyetini ihlal etme ihtimaline karşı yere indirterek kontrole alınmasını sağlayan bu kuruluş, bizde olsa kesin vatan haini ilan edilirdi.
Umarım bir gün sivil havacılığımızda da NTSB benzeri bağımsız kaza –kırım komisyonlarımız oluşur ve bu kurul direk olarak TBMM ye bağlanır.
NOT/ ASIANA BOEING 777 KAZA ANİMASYONU (Tıklayın)