Türk-Alman Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Yaşanur Kayıkcı, drone taşımacılığının ticari faaliyetlerden sağlığa kadar pek çok alanda kullanımının yaygınlaşması için çalışmaların devam ettiğini belirterek, “Roland Berger Danışmanlık şirketinin araştırmalarına göre 2050 yılında yaklaşık 100 bin yolcunun drone ile ulaşımının sağlanması hedeflenmektedir.” dedi.
Kayıkcı, yaptığı açıklamada, dronelerin özellikle lojistik sektöründe sebep olduğun değişimler üzerine bilgiler verdi.
Geçen yıllarda, drone taşımacılığı ve teslimatı ile ilgili pilot uygulama olarak başlayan kargo drone projelerinin bugün gelinen noktada gerçeğe dönüşmeye başladığının altını çizen Kayıkcı, “Özellikle Kovid-19 salgını bu teknolojinin lojistik sektöründe kullanımının yaygınlaşmasında önemli bir dinamo olmaktadır. Büyük ölçüde Avustralya, Singapur, İzlanda ve İsviçre’de yerel makamların bu konuda gerekli izin ve teşvik edici girişimleriyle bir sürü lojistik firması tarafından kargo dronelerinin denemeleri yapılmaktadır. Başta Amazon gibi perakende sektörünün büyüklerinin, DHL gibi lojistik hizmet sağlayıcılarının ve diğer sektörlerde hizmet veren birçok öncü firmaların alışveriş teslimatı ya da çeşitli dağıtım hizmetinde (yemek, ilaç gibi) drone teknolojisini kullanmaya başladığı görülmektedir. Bu teknolojinin yakın bir gelecekte lojistik alanında alternatif taşıma türü olarak gittikçe daha yaygın olarak kullanılacağı tahmin edilmektedir.” diye konuştu.
Kargo dronelerin kullanım amacına göre dört farklı uygulama alanının mevcut olduğunu belirten Kayıkcı, bunların sırasıyla intralojistik (iç lojistik, fabrika lojistiği) otomasyonu, ilk ve son kilometre lojistiği, medikal kargo lojistiği, hava kargo lojistiği olduğunu söyledi. Kayıkcı, “Her bir kargo drone kullanımı, kendi içinde daha hızlı, esnek, ucuz ve çevre dostu hizmet sunarken, malların taşınmasını otomatikleştirmeyi amaçlamaktadır. Burada karşılaşılan en büyük sorun, drone taşımacılığı zinciri üzerinde hangi sektör oyuncusunun ilk olarak hava sahasına hâkim olacağı ve diğerleri için başta hız olmak üzere, düzenleyici çerçeveyi belirleyeceğidir. Sektördeki oyuncularının sayısının artması ile bu sorunun daha da büyüyeceği beklenmektedir.” dedi.
Hızlı ve temassız hizmet sunan drone taşımacılığı ön plana çıkacak
İlk ve son kilometre lojistiği hakkında detaylar veren Kayıkcı, şunları söyledi:
“Kargo dronelerin dört kullanım alanı içerisinde ilk ve son kilometre drone paket teslimat operasyonlarında verilen siparişlerin ‘aynı gün, aynı saat içerisinde’, ‘temassız olarak’ hızlı ve güvenilir teslimatının sağlanabilmesi için orta ve uzun vadede daha öncelikli olarak gelişeceği ön görülmektedir. Kargo sürecinde bir pakete son müşteriye teslim edilinceye kadar en az 20 kişinin temas ettiği tahmin edilmektedir. Bu anlamda, kargo dronelar temas miktarını en aza indirerek, paketin müşteriye daha emniyetli bir şekilde ulaştırılmasını sağlayabilmektedirler.
Özellikle drone teknolojinin yenilikçi teknolojilerinde katkısıyla daha hızlı gelişiyor ve pazara yeni oyuncuların katılıyor olması, bu alanda Amazon gibi tek bir firmanın başarısından veya pazara hakimiyetinden daha fazlasının mümkün olacağını göstermektedir. Kargo müşterilerini drone ile teslimata özendirmek ve ilgilerini arttırmak, uçuş lisans izinlerinin alınmasına yönelik düzenlemeler ve belirli bir hava sahasında insansız hava araçlarının nasıl hareket edeceğine dair tespit edilecek kurallar ve yönergelerle ilgili yasal süreçlerin hızlandırılması, altyapı (drone iniş/kalkış pistleri, şarj istasyonları gibi) ve drone operatörleri arasında iletişimi sağlayacak teknik standartların (GS1, 5G gibi) geliştirilmesi bu taşıma türünün daha hızlı gelişmesini ve adaptasyonunu sağlayacaktır. Bunun yanında büyük ölçekli uygulamalarda iş birliğine dayalı bir ekosistemin geliştirilmesi ve sistemdeki oyuncuların drone-share gibi iş modellerine yönelik adımlar atmaları, dronela teslimatın diğer taşıma türlerine entegresi ile yapılacak drone multimodal taşımacılık, intermodal ve kombine taşımacılık pazarın kapasitesini büyütecek ve karşılaşılabilecek olumsuzlukları en aza indirgeyecektir.”
“Acil durumlarda hayat kurtaracak”
Dronelerin sağlık alanından ortaya çıkabilecek acil durumlarda çok işlevsel bir kullanım ağına sahip olduklarını belirten Kayıkcı, “Drone teknolojisi, Kovid-19, SARS, MERS gibi salgın hastalıklarla mücadelede, iklim değişikliği, deprem, sel, çığ gibi doğal afetlerde, yiyecek, su gibi kaynak kıtlığına yol açan felaketlerde, insan kaynaklı çatışma, terörizm ve toplu göç gibi krizlerde ve karşılaşılabilecek her türlü acil durumlarda gerekli malzemelerin kentsel ve kırsal alanlara hızlı ve güvenli bir şekilde sevk edilmesinde son derece fayda sağlamaktadır.” yorumunu yaptı.
Özellikle afet ve insani yardım lojistiğinde ve sağlık alanındaki acil ihtiyaçların karşılanmasında kullanılan dronelerin hayati ilaçların ya da malzemelerin başka taşıma türleriyle erişilmesi zor ya da mümkün olmayan yerlere ulaştırılabilmesini sağlayarak, birçok insanın hayatını kurtarabileceğine dikkati çeken Kayıkcı, “Drone teknolojileri özellikle riskli alanlarda ve olası doğal afetlerden koruma için çok önemli bir uygulama alanı bulmaktadır. Örneğin, yoğun kar yağışı sebebiyle yolları kapatılan kırsal bölgelere gıda yardımı ve tıbbi malzeme temini drone teslimatı ile yapılarak, oluşabilecek herhangi bir çığ düşmesine karşı yardım personelinin hayatı riske atılmayacaktır. Bunun yanında, droneler deprem sonrası riskli binaları tespit ederek, binalara girmenin güvenli olup olmadığına karar vermede de arama kurtarma ekiplerine yardımcı olmaktadır.” şeklinde konuştu.
Su altı droneleri
Dronelerin sadece havada değil aynı zamanda su altında da su altı droneleri ile hizmet verdiğini vurgulayan Kayıkcı, şunları söyledi:
“Su altı droneleri öncelikle su altı veri toplama, haritalama ve keşif için kullanılmaktadır. Derin deniz araştırmaları, deniz içindeki sismik fay hatlarının taranması, deniz tabanından numune alınması, deniz içinde bir bölgeye lojistik malzeme sevkiyatı, gemi ya da teknelerin muayenesi ve bakımları da bu dronelerle yapılmaktadır. Bunun yanında, droneler gerçek zamanlı veri toplama için, hassas tarım ve yangınla mücadele gibi sivil savunma alanlarında da yaygın bir uygulama alanı bulabilmektedir. Özellikle geleceğin tarım endüstrisinde, droneler alışılagelmiş zirai operasyonları değişime zorlayarak, akıllı ve sürdürülebilir tarım yapılabilmesi için vazgeçilmez bir teknoloji enstrümanı olacaktır. Droneler bağımsız olarak belirli periyotlarla sahada otomatik ölçümler yaparak, tarım arazilerinin anlık verimliliğini izleyebileceklerdir.”
Drone teknolojisinin yenilikçi bir taşıma türü olarak kent içi yolcu ve eşya taşımacılığında aktif olarak kullanımı ile gelecekteki ulaşım sistemlerinin genel yelpazesine önemli bir katkı sağlamasının ön görüldüğünü belirten Kayıkcı, “Avrupa Birliği (AB) tarafından desteklenen Akıllı Şehirler ve Topluluklar Üzerine Avrupa İnovasyon Ortaklığı (EIP-SCC), “Kentsel Hava Hareketliliği” (Urban Air Mobility) girişimi ile şehirlerde yaklaşık 100 km’lik bir alan içerisinde ulaşım için sürücüsü olmayan drone hava taksilerinin (Drone Air Taxi) geliştirilebilmesi ile ilgili projeler yürütülmektedir.
Audi ve Airbus firması ortak olarak Ingolstadt ve Hamburg şehirlerinde uçan taksi konseptini geliştirmek üzere pilot projeler yapmaktadırlar. Dronekopter olarak da isimlendirilen drone hava taksiler AB dışında halihazırda Dubai ve Çin’de bir takım pilot çalışmalar ile test edilmektedir. Roland Berger Danışmanlık şirketinin araştırmalarına göre 2050 yılında yaklaşık 100 bin yolcunun drone ile ulaşımının sağlanması hedeflenmektedir.” şeklinde konuştu.