Değerli okurlar, sonunda Hava İş’te seçim sath-ı mailine girildi. 8-11 Eylül günleri Anadolu Yakası ve Ankara Şubenin, Şube Genel Kurulu delegeleri seçilecek. 12 ve 13 Eylül günleri de, Antalya ve İzmir üyeleri toplanarak Genel Kurula katılacak delegelerini seçecek. İyi de, seçimlere 1 hafta kalmış, hala Anadolu, Ankara, İzmir ve Antalya şubeleri Genel Kurula kaç delege gönderecek bilmiyoruz ! Sendika yönetiminin gerek şube seçimlerini ve gerekse Genel Kurulu erkene alması kendilerine bir avantaj sağlamış gibi görünebilir. Ama İskender Çarkçı’nın yarışa geç başlamasına rağmen süreci kontrol altına aldığını da söylememiz gerekir.
Yönetimin kendisine bayrak açan Anadolu Yakası ve Ankara Şubenin genel kurullarını en sona bırakması da sıradan bir taktik. Buralarda daha erken tarihlerde yapılacak bir seçimin kaybedilmesi halinde diğer delegelik seçimlerinde domino etkisi yaratacağından endişe etmiş olmalılar.
“ELİMİZDEN GELEN BÜTÜN ÇABAYI GÖSTERECEĞİZ.”
Peki bugünlere nasıl gelindi? Şimdi 4 yıl önceye gidelim. Bakın Uçuş İşletme seçimlerini kazanan Gökkuşağı ve İşçi Birliği koalisyonu delegelikleri aldıktan sonra ne demiş?
“Uçucuları temsil eden 95 delege belirleyici bir grup olma özelliğini koruyor. Bu güç ve sizlerin desteğiyle genel kurulda işçilerin güven duyacağı bir yönetim kurulunu oluşturmak ve seçimleri kazanmak için elimizden gelen bütün çabayı göstereceğimize emin olabilirsiniz.”
Güzel bir vaat… Gerçekten de ellerinden gelen yaptılar mı bilinmez ama ayaklarına söz geçiremediler. 10.000 uçuş işletme çalışanının iradesini ve sorumluluğunu taşıyan o ayaklar Genel Kurul salonuna bir türlü gidemedi.
“THY, DELEGELERİMİZİ TEHDİT EDİYOR.”
Neden gidemedi? Yine Gökkuşağı+İşçi Birliği açıklamasından okuyalım:
“Hava-İş Genel Kuruluna sayılı günler kala bu kez de, delegeler tehdit edilerek yasalar çiğneniyor.
THY yönetiminin bu aleni hukuksuzluğu cezayı gerektiren bir suçtur.
Türk Ceza Kanunu Madde 118/1: “Bir kimseye karşı bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya, sendikanın faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, sendikadan veya sendikadaki görevinden ayrılmaya zorlamak amacıyla cebir veya TEHDİT kullanan kişi 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”
Delegeler kendilerini arayan idarecilere bu maddeyi hatırlatmalıdır.
Uçuş İşletme delege seçimlerinde yaptığımız gibi bu oyunu bozacağız.
Bütün delegeleri baskılara boyun eğmeyerek özgür iradeleriyle genel kurula katılmaya ve oylarını kullanmaya çağırıyoruz.”
“SANA UÇUŞ YAZALIM, SEÇİME GİRME”
Baskı başlamış. Tip Müdürü genç bir F/O’yu arıyor. “İstersen sana seçim günü uçuş yazalım. Uçuşu bahane edip gitmezsin” diyor. Bir başka genç kaptan “Yatıdaydım.Tip Müdürü aradı, tehdit etti. Ben aslında gidecektim oy vermeye. Arkama baktım kimse kalmamış.” diye günah çıkarıyor. Manzara bu. Ama Hareketin sözcüleri aslanlar gibi kükrüyor: “Baskılara boyun eğmeyeceğiz, Genel Kurula gidip oyumuzu kullanacağız.”
Ve Genel Kuruldan 1 gün önce tarihi U dönüşü geliyor. Gökkuşağı + İşçi Birliği hareketi sözcüsü genel kurula katılmayacaklarını açıklıyor. Halbuki bu katılmama kararı demokratik bir duruşun sonucu değil, baskılardan ve tehditlerden korkan delegelerin ortaklaşa tavrı. Bu cümleyi okuyunca Nasrettin Hoca’nın bir fıkrası geldi aklıma.
Hoca eşeği ile salına salına köy meydanından geçerken eşek birden huysuzlanmış. Sonunda hocayı sırtından atıvermiş. Köy kahvesindekiler kahkahalarla gülerken hoca üstünü başını düzeltmiş ve gayet pişkin şekilde kahvedekilere seslenmiş. “ Zaten inecektim !” İşte bizimkilerin tavrı da bu….”Zaten katılmayacaktık !”
HAYIRLI YOLCULUKLAR GÖKKUŞAĞI !
Katılmama gerekçesinin izaha çalışıldığı(!) açıklamadaki fiyakalı bir cümle o zamanlar da dikkatimi çekmişti. “Gökkuşağı Hareketi, ilk kurulduğu günden beri iktidara giden her yolu meşru gören bir çizgiyi onaylamamış ve varılacak yerden çok yolculuğun kendisini önemsemiştir.” Ne kadar etkileyici değil mi? Ne diyelim, hayırlı yolculuklar size… Siz yolculuğunuza devam ederken, birileri atı alıp Üsküdar’ı geçti. THY çalışanları şimdi bu açmazdan nasıl kurtulacaklarını düşünüyorlar kara kara…
GENEL KURUL DIŞARIDAN NASIL GÖRÜNDÜ?
Dışarıdan bakanlar nasıl görmüş olayı? Sendikal hareketler üzerine yayın yapan bir siteden okuyalım.
“Hava İş kongresinin ikinci gününde seçimler yapıldı. 211 delegenin oy kullandığı seçimde, Türk İş ve THY yönetiminin desteklediği “Reform Hareketi” 206 geçerli oyun 133’ünü alarak Hava İş yönetimini kazandı
Hava İş’in genel başkanı olarak seçilen Ali Kemal Tatlıbal grev çıktıkları için işten atılan işçilerin davasında THY yönetimin tanığı olarak yer aldı. Atilay Ayçin’in kürsüden de okuduğu Ali Kemal Tatlıbal’ın ifadesinin bir bölümü şöyle:
“Dava Tanığı: Ali Kemal Tatlıbal, THY’de Personel Başkanlığı’nda süre takip şefi olarak 3 yıldan beri çalıştığını, davacıyı tanımadığını, kendisinin personel başkanlığı tarafından grev durumunu gözlemlemek ve kararsız kalmış uçucu ekibe uçmaları telkininde bulunmak üzere görevlendirildiğini, kararsız kalmış personele greve katılmaları durumunda işsiz kalacaklarını bildirdiğini…”
Hava İş’te sol söylemlerle Atilay Ayçin ve yönetimini eleştiren Gökkuşağı hareketi seçimde oy kullanmayarak dengelerin Reform hareketi lehine değişmesine neden oldu. Gökkuşağı hareketinin seçimden çekilmesi kongre salonunda sendikanın Reform Hareketi’ne ve dolayısıyla THY yönetimine teslim edilmesi anlamına geldiği şeklinde yorumlandı.”
ŞUBELERDE KAÇ KAMYONCU DELEGE YAZILDI?
İşte, 4 yıllık süreçte ve bugün geldiğimiz noktada, asıl sorumlunun kim olduğu böylece özetlenmiş. İşveren destekli bir gruba sendikayı teslim etmemek için Atılay Ayçin ile işbirliğine gitmeyerek ilk hatayı yapan Uçuş İşletme grubu, salona girmeyerek Reform Grubuna ikinci büyük kıyağı yapmıştı. Şimdi ayıklamaya çalışıyoruz pirincin taşını…
Şu anda neredeyiz? Öncelikle İskender kaptanın son bildirisinde belirttiği gibi kamyoncuların Hava İş’e delege yazıldığı kesinleşti. Anadolu Yakasında yaklaşık 50, Ankara’da yaklaşık 15 kamyoncu, kuryeci, nakliyeci delege yapıldı. Ama esas soru hala cevabını bulamadı. Genel Kurula kaç kamyoncu gelecek? Bunu hiçbirimiz bilmiyoruz. Şubelerin etkin çalışması ve havacıların birleşmesi halinde tek bir kamyoncuyu bile sandıktan çıkartmama olanakları var. Ya Genel Kurul? İşte o meçhul…
Bu noktada, şu görüş bu görüş demeden “havacılık” ortak paydasında birleşmek, kamyoncu delegelere geçit vermemek gerekiyor. Küçük hesaplar yapanlar bu süreçte belki kazanırlar ama sonunda kaybedenlerin tarafında yer alırlar. Hele hele işletmenin büyük çoğunluğu İskender kaptanın arkasında saf tutmuşken, işletmeden çıkacak yeni bir aday mevcut sendika yönetiminin ekmeğine sadece yağ değil bal da sürer… Sizce bu duruma kendini düşürecek, kişisel egolarını toplum çıkarlarından üstün tutacak biri çıkar mı İşletmeden? Hele ki, daha önce bu konuda sabıkası varsa? Ne diyelim, yenilen pehlivan güreşe doymazmış !