36 yıldır AHL terminal ve apronunda ayak basmadığı yeri kalmamış biri olarak; bu güvenlik uygulamasını bir türlü anlayamadım. Sürekli değişen uygulamalar, aynı Milli Eğitim Bakanlığı’nın, ikide bir değiştirdiği ve öğrencileri ve velilerini şaşırttığı uygulamalar ile aynı durumda.
Havalimanlarında bir Güvenlik Komisyonu kurmuşlar, evlere şenlik. Kırmızı apron kartlı ve tüm giriş haneleri açık bu zat-ı muhteremler, elleri ceplerinde, göbekler içeride, göğüs olanaklı olduğunca şişirilmiş olarak, tüm güvenlik noktalarından aranmaksızın ve üstelik “selam verilerek” geçiyor. Aslında çok havalı bir geçiş ayrıcalığı, özenmedim desem yalan olur!
Bu güvenlik kurulunun mutlaka sabıka kayıtları yoktur. Bir an düşündüm de, benim sabıka kaydım da yok ve ayrıca hayatımda karakol yüzü görmemişim. Bu güvenlik komisyonundaki arkadaşların benden fazla ne gibi ayrıcalıkları olabilir ki?
Şimdi diyeceksiniz ki; onlar üst düzeyde kişiler. İçlerinde Genel müdür, DHMI ve TAV üst yönetimi, Emniyet müdürleri falan var… Tamam, burayı anlıyorum.
Benim anlayamadığım; bir insanın güvenilirliğinin bulunduğu makamla ölçülmesi. Güvenliğe aykırı bir girişimi, unvanı mı yapıyor, yoksa insanın kendisi mi? Mutlaka, İnsan diyeceksiniz. Peki, bu insanın yapısı işgal ettiği makamla değişir mi? Tabii ki Hayır. Peki; bu insanı o makamdan aldığınızda, güvenlik kontrolüne girecek mi? Tabii ki girecek. O halde; bu güvenlik aramasından insan değil kartvizit mi geçiyor? Bu durumda; EVET…
VIP salonlarında kimi arayabiliyorsunuz? Bakan veya milletvekilini X-Ray’den geçirdiğinizde, diyelim ki X-Ray cihazı ikaz sesi verdi. Bakan ya da milletin vekiline; “Kemerini çıkar, ayakkabını çıkar” diyebiliyor musunuz? Üstünü elle arayabiliyor musunuz? Arayabiliyorsanız gözlerime inanmam size inanır ve şimdiden özür dilerim.
Şimdi Sefa İnan konuyu nereye getirecek diye düşünüyorsunuzdur. Geleceğim nokta şudur; kimse benden veya sizden daha güvenli değildir. Hepimizin Apron kartları verilirken, tüm güvenlik soruşturmaları yapılır ve öyle verilir. Aynı AHL Güvenlik Kurulu gibi… Ne bir eksik ne bir fazla…
Hal böyleyken; AHL Güvenlik Kurulu üyeleri, polis ve TAV Güvenlik, elini kolunu sallayarak girer ve çıkar. Sana bana gelince; “Vur Abalıya”.
Kurallara karşı değilim. Olunmamalı da. Ancak; bir kural konulur. Bu kuralda şunlar, bunlar istisna olmaz. Çünkü bu ülkenin silahlı kuvvetlerinin başındaki insan bile suçlanabiliyorsa, herkes suçlanabilir.
Yanlışı kartvizit değil, insan yapar. O halde, konumuzu insana çevirelim.
İnsanın işçi, pilot, kabin memuru, teknisyen, dispeç, genel müdür, güvenlik elemanı vb… olması fark etmez. Havaalanında kimse kimseden daha güvenli kişi değildir. Bu nedenle; AHL’de veya bir başka meydanda, tüm çalışanlar aranacaksa, ayrıcalıksız olarak aranmalıdır. Buna Polis, TAV güvenlik ve VIP’ten geçenler dâhildir.
Üniforma veya makam değil, bunların içindeki insan hata veya yanlış yapar.
Güvenlik geçişlerindeki aramanın amacı; havaalanlarında, öncelikle güvenliğin sağlanması, sonra da yasadışı faaliyetlerin engellemesi için değil midir?
Daha iyi anlamak için, havaalanlarında oluşan birtakım yasadışı olaylara katılanların ya da adı karışanların unvanlarına bakmanız yeter. Yani bu güvenlik çemberi içinde, havaalanı çalışanları ve yöneticileri de vardır. Ayrı tutulma durumları yoktur!
Şimdi gelelim AHL’deki yeni uygulama olan OPEN GATE’e…..
“ Open Gate’e geçildikten sonra, alınan önlemlere göre; “arınmış salon” olarak adlandırılan pasaport arkası alanda yer alan kafe ve restoranlardaki çatal bıçak gibi delici ve kesici aletler, fazla keskin ve delici olmayacak. Restoran mutfaklarındaki kesici aletler ise, çalışanlara zimmetlenerek(!), mutfak dışına çıkarılmasına karşı elektronik sinyal sistemi ile barkotlandı.” (Bu bilgi, yeni uygulamayı anlatan ilgili bültenden alındı.)
Bu uygulama başlar başlamaz, AHL adeta kaynadı. Türk işi uygulama; yani, “önce yapalım, sonra aksaklık oldukça düzeltiriz” veya “Kervan yolda düzülür” mantığı ile bu sakıncalı uygulama yürürlüğe girmiş bulunuyor. Tam biz Türklere re özgü bir uygulama. Biz deneme -yanılma yöntemini harika bir şekilde uygularız:-)
Uygulamaya tarafsızca bir göz atalım; Ahmet Bey, AHL ‘ye geliyor. Dış veya İç Hatlarda; ayarları çok duyarlı olarak ayarlanmış X-Ray cihazlarından içeriye geçiyor. İkaz çaldı mı yandın. Gir, çık -Gir, çık.Neyse, Ahmet Bey içeriye girdi. Pasaport gişelerinin önüne geldi. Ne olur ne olmaz. Oldu ya, kontuardan biri Ahmet Bey’e bir silah vermiş olabilir. Sonucunda hepimiz insanız. “insan beşer, kuldur şaşar” sözü boşa söylenmemiş ki. Bence buraya kadar uygulama doğru.
Peki; Ahmet Beyimiz, pasaport kontrolü öncesi bu aramadan da geçti. Şimdi ne yapacak. Uçağın kalkışına daha 1 saat var (Rötar olmazsa tabii ki) Eskiden olsa, yolcumuz, biraz duty free’lerde gezinir, sonra gider uçağa binilecek kapıda beklerdi. Sonra bir kez daha, hassaslık ölçüleri artırılmış X-Ray ‘den geçer ve uçağa binerdi.
Şimdi ise; AHL Güvenlik Komisyonu yeni bir karar almış.
Yolcu pasaporttan geçtikten sonra bir daha aranmayacakmış. Arınmış salonda saatlerce o restoran benim, şu restoran senin oturacaksın, yemek yiyecek, alış veriş yapacaksın, bir saat veya 3 saat oralarda bekleyip duracaksın ve tam uçak kalkarken, doğru uçağın kendi giriş kapısına kadar, ellerini kollarını sallaya sallaya aranmaksızın içeri girip yerine oturacaksın.
Sevgili Güvenlik Komisyonu Üyeleri; siz o arınmış salonda, Ahmet Bey’imizin yemek yiyeceğini ve bu yemeği, Çinliler gibi kamışla değil, çatal-bıçak kullanarak yiyeceğini bilmiyor musunuz? Büyük bıçakları personele zimmetlediniz, barkotladınız diyelim. Ufacık bir metal çatalın bile çok rahat bir şekilde silah olarak kullanılabileceğini düşünemiyor musunuz? Neymiş efendim; buna da çareyi bulmuşlar. Keskinlik dereceleri azaltılacakmış :-)
Korsan benim gırtlağıma bıçağı veya çatalı dayamış, ben bakayım bu keskin mi diye kontrol edeceğim :-)
Ayrıca; pilotlar havada korsanla dalaşamaz. Kavga edemez. Saldıramaz. Bunlar yasak. Korsan ne derse yapacaksın ve en yakın yere yakıtını hesaplayıp ineceksin. . Onun görevi bu kadar. Havacılık kahramanlık yeri değildir. Kahramanlık yapacaksan tek başına iken yapacaksın.
Bu uygulamayı; yolcu Duty –Free’lerde daha çok alış veriş yapsın diye yaptıysanız, bir şey demem. Ticari bir düşüncedir. AHL Güvenlik Komisyonu, Free Shop’larda alış veriş hızlansın, memlekete daha çok döviz girsin (doğrusu; işletmeci firma daha fazla kazansın!) diye düşünmüşler diye konuya iyi niyetli(!) bakabilirim. Ancak, bunu böyle söyleyin de boşuna eleştirmeyelim. Benim bu uygulamadan şikâyetim bu değil…
Ancak; 36 senedir AHL’yi tanıyan biri olarak; AHL’de çalışan personeller kötü niyetli iseler, bu tür çatal bıçak uygulamalarına gerek kalmadan, uçağa istediği silahı sokabileceklerini iddia ediyorum. Bu iddiamı önemli görüp,” Nereden sokacaklarmış?” derseniz, bir gün davet edersiniz, gelip açık noktaları sizlere gösterebilirim. (Burada yazmam yanlış olur)
Sakın buradan AHL’deki çalışanlar, pilotlar, kabin memurları vb… güvenlik aramalarından geçmesinler dediğim sanılmasın. Tabii ki onların da benden veya sizlerden farkı yok. Her insan gibi, onlarda risk içerebilir. Bir teknisyen veya bavul yükleyen bir işçi, pilot, kabin memuru veya güvenlik komisyonu üyeleri olarak ne kadar güvenli iseniz, onlar da o kadar güvenlidirler.
Bugün usulsüzlük, yolsuzluk vs yapan binlerce üniformalı kişi yok mu hapishanelerde? Hatta bu ülkede Genelkurmay Başkanlığı yapan kişiler bile tutuklu değil mi?
Uçuş ekiplerini ilk girişte aradınız. Bunlar odalarına geldiler ve uçağa geçecekler. Tamam, arayın aramasına da, o ilkel alt yapınızla, Yani tek X-Ray cihazı ile giriş çıkışın aynı kapıdan yapıldığı daracık yerde bunu yapmayın. Yan yana 3-4 tane X-Ray cihazı koyun, ekipler rahatça girip uçaklarına yetişsinler. Bunu sonra yapacağız demeyin. Bu zaten belliydi, burada tıkanmalar yaşanacaktı ve yaşandı. Önce yapalım, sonra aksayan yerleri çözelim değil, önce alt yapıyı hazırlayalım, sonra uygulamaya geçelim modelini benimseyin.
Veya uçuş ekipleri için havalimanına ilk girişte arama yapın, sonra eskisi gibi uçağa binsinler. Merak etmeyin; bu tür sakat art niyetli uygulamalar, bir kişilik işler değildir. Bir çalışanın veya pilotun art niyeti varsa, bu kesici aleti veya tabancayı, cebine bavuluna koyarak geçirmez. AHL sınırlarındaki tüm işyerlerinde, kesici, delici alet-edevat bolca bulunmakta. Yolcu almış bir uçakta arıza çıktığında, oraya gelen teknisyende delici-kesici alet yok mu? Onun tornavidasını, pensesini hatta uçağın halılarını kesmek için kullandığı falçatasını da köreltecek veya barkotlayacak mısınız?
Ayrıca; Open Gate uygulamasını ABD ve Kanada kabul etmemiş. Onlara ayrı, uygulama, diğerlerine ayrı uygulama yapılacakmış. Kısaca; Open Gate uygulaması; güvenliği artırmayacak, tersine güvenlik zayıflığı yaratacak gibi görünmektedir.
. Bekleyip görelim. Bence bu sistem bu hali ve alt yapısı ile çok sürtüşmelere gebe görünüyor.
NOT/ SHYO- TYP- SHGM ve Uçak Teknisyeni olma şartları…