AYNI SUDA İKİ KERE YIKANANLAR..

Yaz aylarında tatil/iş amaçlı olarak gittiğim Avşa adasından sonunda dönebildim. Tatilde olmama karşın, internet ortamı sayesinde, havacılık ortamından uzak kaldığım söylenemez. 

Sektörümüzün haber açısından maşallahı var. Malzeme çok.
Maalesef, sektörümüzde ilişkiler vıcık, vıcık olmuş. Bu tür ilişkilerin dışında kalmaya özenle çaba gösteriyorum. Bunun böyle olması, sizlere sunduğum yazıların gerçekçiliği açısından önemli. Çünkü samimiyet, kalemimi bağlar diye düşünüyorum.
Bu hafta sizlere yine gündemi işgal edeceğinden emin olduğum bir konuyu, geçmişte yaşanıp hüsrana uğranmasına karşın, yine aynısının günümüzde de yaşandığını, kronolojik sıralama ile vereceğim.
“Aynı suda iki kere yıkananlar” başlığı ile sizlere, sektörümüzde geçmişten ders almadan yaşanan muvazaanın ikinci versiyonunu anlatacağım.
“Muvazaanın öncelikle danışıklı dövüş anlamına geldiğini belirterek hukuki tanımına bir bakıp konumuza girelim.
“Tarafların üçüncü kişileri ya da kurumları aldatmak(!) için gerçek iradelerine uymayan işlem yapmalarına, muvazaa deniyor.” Bu konuda, Türk ticaret kanununda daha detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. Peki; neden bu başlığı attığımı ve aşağıdaki konuyu, neden Muvazaa olarak gördüğümü anlatmadan önce, geçmişte aynı filmin farklı aktörlerce oynanıp nasıl hüsrana uğrandığını anlatayım.
Hafızam beni yanıltmıyorsa; 1999 senesinde, Top Air ile Rose Air arasında bir tür hülle de denebilecek olay yaşanmıştı. Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz, Müsteşar Süreyya Yücel Özden ve Müsteşar Yardımcısı Hasan İşgüzar zamanıydı.
Filmin alt oyuncu kadrolarında; SHGM Genel müdürü Sermet Ünel, Genel müdür yardımcıları Selçuk Kileci, Ümit Çendek, Daire başkanı Raci Tokaç bulunmaktaydı.
O zamanki yönetmelikler, şimdiki gibi, bir havayolunun elinde 3 uçak bulundurmayı zorunlu kılıyordu. Ancak; Rose Air iki uçağa düşmüş ve kendine verilen süre içinde 3.cü uçağı filosuna katamadığından, şirketin AOC’sinin iptal edilmesi gündeme gelmişti. Rose Air müthiş bir sıkıntıya düşmüştü. Rose Air’in sahibi Mesut Şener, Süleyman Demirel’in kayınbiraderi olduğundan, konuya acil çözüm gerekiyordu(!)
Rose Air filosuna bir uçak eklemeyi beceremediğinden, güzel ülkemin değerli siyasetçileri, hemen kurtarma operasyonuna başladılar. Havayolu şirketinin, filosunda en az 3 uçak bulundurmasını zorunlu gören yönetmelik, bir gecede 1 uçağa indirilerek RoseAir kapanmaktan kurtarıldı.
Aslına bakılacak olursa; Yönetmelik, 3 uçak yerine 2 uçağa inse, Rose Air yine kurtarılabilirdi. Ancak, o zaman da, cümle âlemin bildiği Rose Air’in sıkışık durumu için yönetmelik değişikliğine gidildiği ortaya çıkacaktı.
Bakanlığın ve SHGM’nin ulema heyeti düşündü taşındı ve sonunda bir şirketin filosunda en az 3 uçak bulundurma koşulunu 1’e çekerek, bu değişikliğin nedenini gizlemeye çalıştı. AOC alabilmek için 1 uçağın yeterli olacağını duyan birçok firma, başvurulara başladı. Bu kez, yapılan bu yanlıştan geriye dönmek zorunda kaldılar. Bakanlık ve SHGM yetkilileri, tekrar yönetmeliği 3 uçağa, yani eski durumuna döndürmek zorunda kaldılar. ( 4 ay içinde ikinci değişiklik yapıldı )
Rose Air’in kurtarılması için bir başka plan yapıldı. THY’nin 3 adet B-727’lerini satın alarak filosunda bulunduran Top Air, B-727’lerin gürültü nedeniyle Avrupa’da her meydana inememesi, inerse de operasyon yapılan meydana fazla ücret ödeme zorunda kalması nedeniyle, zararda olup Eurocontrol borçlarını bile ödeyemeyecek hale gelmişti.
Bakanlığın ulema(!) heyeti; Top Air’in bu sıkışık durumunu bildiğinden, Rose Air’i de kurtarabilmek için; Top Air’in bir uçağını Rose Air’e verdirerek, filo sayısının 3’e çıkmasını sağlayacak, Rose Air filoyu 3’leyerek kurtulacak, ama bu kez de Top Air’in filosunda 2 uçak kalacağından, kapanma durumuna gelecekti.
SHGM’nin bu tür durumlarda şirketlere verdiği 90 günlük süre içinde, Top Air; ya filosunu 3’leyecek, ya da 90 gün içinde Rose Air yeni bir uçak getirebilirse, Top Air’den kiraladığı uçağı geri vererek her iki şirket rahata erecekti. Muvazaa mantıklı idi. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı.
Devlet büyüklerinin sıkıştığı(!) zaman söylediği “Demokraside çareler tükenmez” ve “Anayasa bir kere delinmekle bir şey olmaz” denilen politikalar eşliğinde çalışılırken, istenmeyen olaylar yaşandı.
SHGM Genel Müdürü Sermet Ünel’in, Hilton otelinin odasında 50.000 doları çek, 50.000 doları nakit olarak rüşvet aldığı söylentileri üzerine, yer yerinden oynadı. Bu olayın sonunda Sermet Ünel, tüm kamu haklarından yararlanamayacak hale gelerek 7 yıl 8 aya mahkûm edildi. SHGM Genel Müdür Yardımcısı Selçuk Kileci istifa etti. Genel Müdür Yardımcısı Ümit Cendek görevden alındı (daha sonra mahkeme kararı ile geriye döndü) Daire Başkanı Raci Tokaç istifa etti. Kısaca, SHGM sefilleri oynadı.
 
Sonuçta; Rose Air ve Top Air‘in her ikisi birden kapandı.
Şimdi gelelim geçen hafta gündeminin en önemli konusuna;
İki uçaklı Saga Havayolları, yönetmelik gereği kendine verilen 90 günlük sürede filosunu 3 uçağa ulaştıramadığından, Rose Air ve Top Air olayının aynısını gündeme getirdi. Yeni senaryo gereği, Onur Air bir uçağını SAGA’ya kiralayarak onun kapanmasını önlemiş oldu. Buraya kadar normal gözüken bu olay, aynı gün SAGA’nın kiraladığı uçağı hem de aynı gün(!) Onur a Wet Lease olarak vermesi ile“tavşan kaç tazı tut” örneğine dönüşüverdi. Sonuçta; Saga kurtuldu Onur Air ise, ağabeylik payesi ile ödüllendirildi.SHGM ise aynı suda iki kere yıkanma durumuna düştü.
Bazılarımız, “Tarih tekerrürden ibarettir” der. Bu aslında, yapılan hatanın üstünü örtmek için başvurulan bir bahanedir. Ben de bu sözcüğü savunanlara buradan peşinen “Aynı suda iki kere yıkanılmaz” dersem pek de haksızlık yapmış olmam sanırım. Hele, hele o su zamanında pislendiyse hiç yıkanılmaz.
Şimdi gelelim bu filimin perde arkasına; kim ne derse desin; SAGA’ya kıyak yapıldı. Peki, daha önce aynı durumda kalan şirketlerimiz bizim ülkenin şirketleri değil miydi? Şimdi onlar çıksa dese ki; madem bu tarz danışıklı dövüş olabiliyor bize neden yardımcı olmadınız? Ve yahut da, bundan sonra aynı durumda kalabilecek şirketler, aynı senaryoyu uygulamak istediklerinde SHGM; “Ben bilmem, beyim bilir” diyerek topu Bakanımıza mı atacak?
Bu yazıyı okuyan herkes, sanırım bu “al gülüm ver gülüm” esaslı kurtarma operasyonunu, SHGM Genel Müdürü Bilal Ekşi’yi aşan bir olay olduğunu anlayacaktır. Çünkü Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım’ınoluru alınmadan bu operasyona kimse cesaret edemez. Peki, bu yapılanlar doğru ve etik midir?Hayır…
 
SHGM’nin işi şirket kurtarmak değildir. Yasalar, hiç kimseye inisiyatif kullanma yetkisini vermez.
 
SAGA’nın kapanmaması mutlaka sevindirici bir olaydır. Ülkemizin bir şirketinin kapanması hiçbir Türk vatandaşına keyif veremez- vermemelidir. En azından o şirketimizde çalışan insanlarımız var ve mağdur olmalarını kimse istemez. Ancak; Yasalarla bağdaşmayan bu muvazaa olayı, yanlıştır.Keşke; bunun yerine yönetmelik değiştirilerek 90 günlük süre bitiminde, Bakan isterse bir 90 gün daha süre tanıyabilir şeklinde değişiklik yapılabilse ve bir suda iki kere yıkanma durumunda kalınmasaydı.(Malum yönetmelikler istenirse yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi bir günde çıkabiliyorken)
Biraz da; THY uçuş işletmedeki değişikliğe göz atalım;
 
Son zamanlarda biri birinin ardına yaşanan talihsiz kırımlar, uçuş işletmede aksayan bir şeylerin olduğunu gösteriyordu. Bu nedenle, kadrolarda bir değişikliğe gidileceğini bekliyordum. THY Uçuş İşletmede kimseyi tanımam. Tanımak da istemem. Ancak; bildiğim bir gerçek, bu tür iyiye gitmeyen bir bölümde değişiklik uçuş işletme biriminin en üst makamından başlamalıydı.
İşin aslı böyleyken, THY Uçuş İşletmede her nedense tersi oluyor. Üst yerini korurken, alttakiler gidiyor. Genel Müdür veya Yönetim Kurulu, diyemiyor ki; “Ya kardeşim, biz seni uçuş işletmenin en üstüne genel müdür yardımcısı sıfatı ile atadık. Tüm uçuş işletme departmanlarını sana bağladık. Sistemde bir yanlışlık varsa değiştirseydin.
Bu nedenle madem kötü gidişi göremeyip zamanında önlem alamadın sana Güle Güle…
“Vur abalıya” sözcüğü bu konuyla ilgili söylenmiş sanırım. Bunun yanı sıra, yöneticilik yaparken görevden alınırsan istifa edecek veya emekliliğini isteyeceksin. Madem beni beğenmediniz bye-byediyecek yönetici türü ne zaman memleketimize gelecek acaba?
Bu tür yönetici görevlerin ballı börekli olmalarının yanı sıra bu tür riskleri de vardır. Ya baştan bu görevi kabul etmeyeceksin, ya da istenmediğinde gitmesini bileceksin. Başkanlık görevinden sonra hat pilotu olarak mesleğe aynı şirkette(!) devam etmek insanın onurunu kırar. Bazılarının bıyık altından gülüşmelerine tahammül etmek zordur. Bu nedenle ya emekliliğini isteyeceksin ya da basacaksın istifayı. Çalışacak başka şirket mi yok.
Exit mobile version