Malumunuz hastalıklar sardı dört bir yanımızı. Ben de bundan nasibimi almadan kurtulamadım maalesef.
Gecen hafta yazamamanın ana sebebi buydu halbuki tarihimize Cumhuriyet öncesi dönem ile hızlı bir giriş yapmak istemiştim. Neyse ki hastalık atlatıldı ve ben yeniden sizlerle güzel tarihimizi paylaşmak üzere geri döndüm.
Şimdi sizi çok eski zamanlara götüreceğim;
Geçmişi günümüzden 1000 yıl öncesine uzanan Türk Havacılığı dünyadaki gelişmelere paralel olarak son 70-80 yılda yaptığı atılımlarla bugünkü durumuna erişmiştir.Peki siz Wright kardeşlerden 900 yıl önce yapılmış tarihin en eski uçuş denemelerinden birini yapan kişinin bir Türk olduğunu biliyor muydunuz? İmam İsmail Cevheri’nin 1002 yılında Nişabur’da (Türkmenistan) kollarına yerleştirdiği tahta plakalarla minareden atlayışı yazılı kaynaklara geçen ilk havacılık olayıdır.
Hezârfen Ahmed Çelebi’ye esin kaynağı olan, Aslen Türk olup Farab’da (Kazakistan’da bir şehir) doğmuş olan Cevheri, ilk tahsilini Divanü’l Edep adlı sözlüğün yazarı olan dayısı İshak bin İbrahim’den almıştır. Sonrasında Bağdat’a giden Cevheri burada Ebu Said es-Sirafi ve Ebu Ali el-Farisi’den dersler almıştır.
O dönemde özgün bir sözlük yazmak istediği tahmin edilen Cevheri Kuzey Irak’da el-Cezire, Suriye’de Rebia, Hicaz ve Necid’deki Mudar kabileleri arasında uzun bir müddet kalmıştır. Bir dizi seyahatinden sonrasında Horasan bölgesinin en ünlü ilim merkezlerinden biri olan Nişabur’a gitmiş ve ömrünün sonuna kadar bir yandan eğitim-öğretim bir yandan da eser telifi ve Kur’an-ı Kerim’i elle yazarak çoğaltma çalışmalarında bulunmuştur.
Bir gün tahtadan yaptığı kanatlarla imamı olduğu caminin damına çıkarak aşağıda bekleyen kalabalığa şöyle seslenmiştir: “Ey ahali benim yaptığım buluşu şimdiye kadar kimse yapmamıştır. Sizin gözlerinizin önünde şimdi uçacağım. Dünyada yapılacak en mühim şey göklere uçmaktadır. Ben de onu yapacağım”
Maalesef bir müddet uçtuktan sonra düşerek hayatını kaybetmiştir. Her ne kadar başarısız gibi görünse de yaptığı bu hareket yüzyıllar sonrasında Hezârfen Ahmed Çelebi’ye esin kaynağı olmuştur.
Cevheri’nin bulguları ile kuşları inceleyerek yaptığı testler sonunda Galata Kulesinden kuş kanatlarına benzer bir araçla kendini bırakmış boğazı geçerek 3358 m yol alarak Üsküdar’a iniş yapmıştır. Kendinden sonra bir çok insana esin kaynağı olan ve adını tarihe yazdıran Cevheri’yi rahmetle anıyoruz.
Pek çoğumuz belki de ilk defa duydu adını , varlığından bile haberimiz olmadı bu büyük mucidin.
Tekrar hatırlamak ta fayda var insanların yaptıklarını bulundukları dönemlere göre değerlendirmek lazım. Cevheri 1017 yıl önce nasıl bir dünyada yaşıyordu da böyle bir hayale kapıldı acaba. Onun bunu düşünmesi ve bunu yapabilecegi hissine kapılmasını sağlayan neydi.
Düşünsenize 1017 yıl önce bir adam ‘Dünyada yapılacak en mühim şey göklere uçmaktır’ diyor ve bunu gerçekleştirmek için çalışıp uğraşıp sonunda ölüm olmasını göze alarak kanatlanıyor. Bu nasıl bir ruh hali bu nasıl bir idealistliktir. Hayran oluyorum, onların akıllarında ruhlarında dolaşmak nasıl bir motivasyona sahip olduklarını bilmek istiyorum. Onlarda olan bizde olmayan nedir(?). İmkan mı ?
Bizde olmayan; ne imkan ne cesaret bizde olmayan sonucu ne olursa olsun bir hayalin peşinden gidebilecek amaç ve istek. Bizler motivasyonumuzu kapitalist sistemin her şey sonunda parayla ölçülür tuzağına kaptırmış olabilirmiyiz acaba. Artık bir hayalin gerçekleşmesi değil hayalden ne kazanılır hesaplandığı için mi o kadar azimli ve hevesli değiliz. Belki o hissi hatırlasak başarma hissini aklımızdakini hayata geçirme hissini insan olmanın ne kadar büyük bir ayrıcalık olduğu hissini … tekrar döner miyiz özümüze buluşur muyuz Cevherilerin O güzel Dünyalarıyla .. Belki ..
Haftaya görüşmek üzere..
Kaynakça
Terzioğlu, Arslan. Türk-İslam Kültür çevresindeki IX.Yüzyıldan XVIII. Yüzyıl Sonuna Kadar Uçma Denemeleri ve Tekniğe Ait El Yazma Eserler, Türk Dünyası: Tarih, Şubat 2008
2 Yorum
- Yorumların Sıralanışı
- Yeniden Eskiye
- Eskiden Yeniye
Hazerfen Ahmet’i Evliya Çelebi’den başka kim görmüş. Var mı gören yazan eden yok. Bu kadar büyük adam sürülmüş ve orada ölmüş diye kapamış defteri Seyahatnamede. Peki Evliya Çelebi başka neleri görmüş. Bulgaristan’da Karakoncolos gecesi denen bir gecede cadılar ve büyücülerin yılda 1 kere gökyüzünde savaştıklarını görmüş. Şam’da her yerde melekleri görmek mümkünmüş. İnsan kanı emen yürüyen ölüleri görmüş. Erzurum’daki damdan dama atlarken donan kediyi herkes bilir ama hikayenin devamı bilinmez. Seyahatnamede derki o kedi baharın gelmesiyle çözülüp mırnav diyerek yere düşmüştür. Şimdi tüm bunlara da inanalım mı, yoksa bunlar safsata ama günümüzde en teknolojik malzemeler kullanarak yapılan delta kanatların süzülüş oranı bile 1/20 iken, kendi yaptığı kanatlarla 1/40 oranını yakalayan Ahmet Çelebi hikayesi doğru mu diyelim. Ya da yine Lagari Hasan Çelebi’nin altına koyduğu roketle maskesiz uzaya çıktığını, sonra yanında taşıdığı kanatlarla dünyaya geri indiğine mi inanalım.
Aslıhan Hanım, öncelikle geçmiş olsun. Çevremde çok insan 1 hafta / 10 gün süren benzer hastalıkla mücadele ediyor. İyi araştırıyor, güzel yazıyorsunuz. Teşekkürler, kaleminize sağlık.